Dilimizi bilmek hepimizin görevi
Can Ataklı; Tabii ki ne dediğini anlıyoruz, aslında herkesi anlıyoruz, ama bir yurttaş olarak dilimize sahip çıkmamız, sadece konuşmakla yetinmeyip dilimizin özelliklerini, inceliklerini de öğrenmeli ve kullanmalıyız.
ACAİP YAZILAR
O da köle ruhlu biri çıktı ve babasını da aldı gitti!
Bundan 4 ay kadar önceydi.
Youtube kanalımda her hafta Türkiye’nin ekonomiyi halkın en iyi şekilde anlayacağı biçimde anlatan ekonomist Onur Çanakçı ile haftalık konuşmamızı yapıyorduk.
Çanakçı Gaye Erkan uzun süre dayanamayacağını söylemişti.
Ben karşı çıkmamakla birlikte “Daha göreve yeni geldi, neden çabuk gideceğini düşünüyorsun?” diye sormuştum.
Onur Çanakçı’nın cevabı çok çarpıcıydı; “Ekonomide sert bir dönüş trendine girdiler. Yapılanlar ekonomik açıdan teknik olarak doğru, ancak ülke ekonomisini öyle bir dar boğaza soktular ki, alınan önlemlerin hiçbiri tutmayacak. Sonunda Erdoğan çevresinin de baskısıyla Gaye Erkan’dan hatta Mehmet Şimşek’ten vaz geçecek.”
Ondan sonraki haftalarda da Çanakçı’nın görüşünde bir değişiklik olmadı.
“Önlemler ekonomik açıdan doğru ama dikiş tutması mümkün değil, bu nedenle hem Mehmet Şimşek hem Gaye Erkan adadan ayrılacak isimlerdir” dedi hep şaka ile karışık.
Sonunda Ocak ayına geldik.
Faizler yüzde 45’e kadar yükseltildi.
Ekonomik olarak bakıldığında yüzde 8.5 olan faizlerin yüzde 45’e çıkması ekonomide bir canlanma yaratacağı gibi Türk Lirasının da değerini yükseltmeliydi.
Ama öyle olmadı, ekonomi biliminin tersine faizler yukarı çıktıkça Türk lirasının değeri daha aşağı indi, Dolar seçimde 18.5 lira iken şimdi 30 liranın üzerinde.
Onur Çanakçı “Bak söylediklerim aynen çıkıyor, ekonomi öyle bir çıkmaza saplandı ki, dünyanın en iyi kararlarını da alsalar başaramazlar” diyor ve ekliyordu “Muhalefet kazanmış olsaydı, aynı önlemlerle şimdi Türkiye farklı yerde olurdu, ama bir iktidara iç ve dış güven gidince ne yapsanız nafile, bunların işi kurtarması artık mucizelere kaldı.”
2 Şubat’ının akşam saatlerinde Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın görevden alındığı haberi geldi.
Gaye Erkan yaptığı açıklamada ““Şahsıma yönelik büyük bir itibar suikastı kampanyası düzenlenmiştir. Bu süreçten ailem ve dahası henüz bir buçuk yaşına bile girmemiş günahsız evladımın daha fazla etkilenmemesi için, Sayın Cumhurbaşkanımızdan ilk günden beri şerefle yürüttüğüm görevimden affımı talep etmiş bulunuyorum” dedi.
Yapmayın hanımefendi 1.5 yaşındaki çocuğunuz bu “itibar suikastından” nasıl etkilenecek acaba, çocuk mu kandırıyorsunuz?
Bal gibi görevden alındığınızı sağır sultan bile biliyor.
Ama belli ki aynı “kölelik ruhu” tüm devlet çarkı gibi sizi de etkilemiş.
Niye görevden affınızı diliyorsunuz, bu ülkeyi padişah mı yönetiyor, gerekçeniz ne olursa olsun “istifa ettim” dersiniz olur biter.
Ama köle ruhuna kapılanlar kişiliklerini, kimliklerini de bir kenara bırakır, rahatlıkla Amerika’ya gidip eski düzenine kavuşacak olsa bile yüreklerindeki korku da hiç bitmez.
Gaye Erkan kimin ve ne şekilde “itibar suikastı” yaptığını hiç açıklamıyor.
Babası gerçekten Merkez Bankasına gidip geliyor muydu, odası, şoförü, makam aracı var mıydı, işe alımlarda ve işten çıkarmalarda etkili oluyor muydu?
Bunların hiçbirine cevap vermedi, 1 ay neden görevini bırakıp Amerika’da kaldığına açıklık getirmedi
Sonra kalkıp da “görevimden affımı istedim” derse söylenecek tek söz var “babanı da al git o zaman.”
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Madem tüm kötülükler kadından geliyor...
Yazıyı sosyal medyada Taos Ait Mesghat isimli bir Cezayirli kadının instagramında gördüm.
Ülkesinde tanınan bir şair ve aktivist olarak bilinen Berberi asıllı Taos Ait Mesghat kimi din tüccarlarının kadın üzerinden yürüttükleri söylemlere isyan ederek bir şiir yazmış.
Kılığından kıyafetinden, elinden kolunda göğsünden her fırsatta fesat üretenlere karşı çok anlamlı bir cevap olmuş.
Bakın ne demiş;
Bacaklarımı açmak depremlere
Saçlarımı açmak fırtınalara, rüzgarlara sebep oluyorsa.
Gerdanımdan küçük bir görüntü denizlerin yükselmesine, sesim toprağın kaymasına sebep oluyorsa.
Sütlü koca memelerimin görünümü kıtlığı ve sefalete neden oluyorsa, kollarımın açıklığı iklimi ısıtıyorsa.
Gülüşüm kâinatın dengesini bozup, istikrarsızlık yaratıp tüm ahlaksız içgüdüleri uyandırıyorsa.
Tüm doğal felaketlerin ardında ben varsam o halde benden kork!
Çünkü ilahi güç ben, mutsuz ve ölümlü olan sensin.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Dilimizi bilmek hepimizin görevi
Ortaokul ve liselerde okutulan Türkçe dersleri pek çok kişiye gereksizmiş gibi gelebilir.
Çoğumuz “Abi zaten Türkçe konuşmuyor muyuz, yok imlaydı, yok manaydı, yok düzgün Türkçeydi, ne işimize yarayacak” diyenleri duymuştur.
Oysa bu görüş ne kadar yanlış.
Elbette hepimiz Türkçe konuşuyoruz ama dilimizin özelliklerini bilmek, buna göre konuşmak çok önemli.
Örneğin Erdoğan “bir hitabet sanatçısı” gibi övülüyor pek çok yerde.
Oysa konuştuğu Türkçe ama neredeyse her cümlesi Türkçe açısından yanlış.
Çünkü hitabete önem veriyor, kulakları hedef alarak kelimeleri bozarak, olmadık yerlerde vurgu yaparak konuşuyor.
Tabii ki ne dediğini anlıyoruz, aslında herkesi anlıyoruz, ama bir yurttaş olarak dilimize sahip çıkmamız, sadece konuşmakla yetinmeyip dilimizin özelliklerini, inceliklerini de öğrenmeli ve kullanmalıyız.
Bakın size bir cümle yazacağım.
Bütün kelimeleri birleşik olarak verip sonra imla kurallarını kullanarak aynı cümlenin kaç anlama geldiğini göstereceğim.
Cümlemiz şu; odamıyeşileboyamış.
Bu cümleyi imla kurallarına uymadan ve bitişik yazınca bir anlamı yok değil mi?
O halde gelin şimdi imla kurallarına göre yazalım bakalım aynı cümle
kaç anlama geliyor.
Odamı yeşile boyamış.
(Benim odam)
O damı yeşile boyamış.
(İşaret ettiğim dam)
O, damı yeşile boyamış.
(Biri kişi, boyacı)
O da mı yeşile boyamış?
(Soru, biri boyamış)
(Sosyal medyadaki “Lügat” hesabına teşekkür ederim.)
ÇOK GÜLDÜM
Pazar için 3 fıkramız var
Bu hafta Yıldırım Tuna’dan üç fıkra geldi.
Biri “kura” ile ilgili.
Bakın Yıldırım Tuna neden bu fıkrayı gönderdiğini şöyle açıklamış;
Aslında belediye seçimleri için çekilen kuraya taktım..Zati Sungur bunların yanında halt etmiş. Nasıl becerdiler aklım ermedi. Adamlar onca kişinin önünde resmen hile yaptılar. Kimse beni adil bir kura olduğuna inandıramaz. Son seçimlerde her seferinde başta çıkmak. Onun için bununla ilgili Kura fıkrasını gönderdim. O gün hemen gönderecektim ama ‘Haydi, pazara kalsın’ diye düşünmüştüm..
Şimdi gelelim fıkralara tabii önce “kura” fıkrası.
Kura çekimi
Adam bara gidip tam otururken barın etrafında sıralanmış, oturduğu sandalyelerin üzerindeki rakamları görüp bunların ne anlama geldiğini yanında oturan delikanlıya sormuş.
“Buranın yöneticisi içeride her saat başı üzerinde rakamlar bulunan bir disk çeviriyor” diye cevap vermiş delikanlı, “Hangi rakam gelirse barmen onu anons ediyor, o sandalyede oturan şanslı yukarıda bir odaya alınıp müessese tarafından ücretsiz çılgınca aşk yaptırılıyor”
“Vay be, harika!” demiş adam, “Siz bu barın müdavimi gibi görünüyorsunuz, demek ki siz buradayken o kadar da kura çekildi, hiç kazandınız mı?”
Delikanlı, “Nerde bende o şans? Bir kere bile kazanmadım.” demiş üzgün bir ifadeyle, “Ama inanır mısınız geçen gece kız arkadaşımla birlikte geldik. O gün her çekiliş arka arkaya, devamlı ona isabet etti.”
Doktorun önerisi
Doktor, sanırım oğlumda kleptomani hastalığı var.. Her sokaktan gelişte cebinde marketlerden çalınmış şeyler buluyorum..
Ona bisiklet alın
Peki.. Bisikletinin olması onun davranışlarında bir düzelme sağlar mı?
Pek değil.. Ama kolay yakalanma şansını azaltır..
Meşhur teke
Keçi çobanı eğilmiş çalışırken sürünün azgın tekesi sert bir tos vuruşu ile uçurumdan aşağı fırlatmış onu ve adam ölmüş..
Cenazesi kaldırılırken civar köylerden bir sürü kadın köye adeta hücum etmiş “Gurur duydum, kocanın bu kadar sevildiğini bilmiyordum” demiş kızın annesi, “Yoksa çapkın falan mıydı o sinirli manyak?”
“Yok be anne, ona gelmediler” diye cevap vermiş kızı, “Hepsi tekeyi ya satın almak ya da kiralamak istiyor!”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları