Eli cebinde değil de neresinde olacaktı
Can Ataklı; Arızalanan devlet trenini kimler mi itecek, tabii ki emekçilerle emekliler.
ACAİP YAZILAR
Arızalanan devlet trenini kimler mi itecek, tabii ki emekçilerle emekliler
Ben de yazıyı sosyal medyada gördüm.
Hayrettin Barut paylaşmış, çok eski yıllarda gerçekten yaşanmış olduğunu da belirtmiş.
Sonunda bir “kıssadan hisse” var ama siz de dilediğiniz kıssayı çıkarırsınız mutlaka.
Erzurum Treni
Çok eskilerden bir gün, İstanbul’dan Erzurum’a tren gider.
Velhasıl tren Aşkale’yi geçer geçmez arıza yapar.
Makinist ve ilgililer Daphan Ovası’nın yanı başında duraklayan treni tamir etmeye çalışsalar da boşadır...
Durum baş kondüktöre aktarılır ve gereğinin yapılması istenir.
Bu arada yolcular merakla camlardan dışarı bakmaktadır.
Baş kondüktör önce birinci mevki vagonuna gider ve oradaki yolculara şöyle seslenir;
“Çok kıymetli yolcularımız! Trenimiz arızalanmıştır. Arkadaşlar ilgilendi ama arızayı gideremediler.
Devlet Demir Yolları adına sizlerden özür diliyorum. Hazırlıklarınızı yapın, bir saate kadar otobüsler gelecek ve sizleri Erzurum’a götürecek.”
Açıklamanın ardından baş kondüktör ikinci mevkiinin olduğu vagonlara ulaşır ve şöyle der;
“Beyler ve bayanlar! Trenimiz arızalandı. Şu karşı tarafta Aşkale-Erzurum minibüsleri geçiyor.
Şimdi başınızın çaresine bakın ve treni tezden boşaltın.”
Bu arada garibanların olduğu üçüncü mevkide bir telaş vardır. Telaşının arasında baş kondüktör üçüncü mevki vagonunun kapısına gelir.
Garibanlar trenden inmeye çalışırken baş kondüktör engel olur ve der ki;
“Hele durun bakalım... Nereye böyle? Bu telaş niye?”
İçlerinden biri öne atılır ve der ki;
“Ağabey! Belli ki tren arızalandı. Anlaşılan o ki tamir edemediniz. Biz de ufak ufak yürümeye başlayalım. Erzurum’a daha çok yol var.”
Baş kondüktör vagonun kapısını sert bir şekilde kapatır ve oradaki ahaliye şöyle seslenir;
“Ula oğlum… Siz gideceksiniz de bu treni Erzurum’a kadar kim itecek?”
★
KISSADAN HİSSE; bu, devlete ödemesi gereken milyarlarca liralık vergisi affa uğrayan şanslı birinci sınıf vatandaşın yanında... Kamudan ziftlenen ikinci sınıf vatandaşları dururken...
Hiç suçunuz olmadığı halde üçüncü sınıf mevkidaşlarımız, çok pardon vatandaşlarımız… emekliler ve emekçiler devleti içine düştüğü büyük ekonomik krizden çıkarmak sizlere düşüyor.
Yarı aç yarı tok yaşayarak, devleti iterek-çekerek kurtarmaya çalışacaksınız.
Allah yardımcınız olsun. İnşallah başarırsınız!
Kolay gelsin...
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Eli cebinde değil de neresinde olacaktı
Elinde cebinde değil de neresinde olacaktı
Gazeteci yazar Erdem Beliğ Zaman’dan bu hafta üç aforizma ve iki taşlama sunmak istiyorum.
Eli niye cebinde?
Atıcılıkta yarışan millî atletimiz Yusuf Dikeç, hiçbir önlem almadan ve diğer eli cebinde olduğu hâlde attığı atışla gümüş madalyaya uzandı! Dünyada ise gündem oldu… Herkes neden gözünü değil de cebini kolladığına şaşırdı! E adam netice itibariyle Türkiye’den gelmiş, cebini değil de neresini kollayacaktı?
Keşke o “atma” da olsa
Olimpiyatlarda gülle atma, disk atma, çekiç atma, cirit atma gibi dallar bulunduğu için nal topluyoruz… Oysa işkembe-i kübradan atma diye bir dal olsaydı başta bizi yönetenler, sonra da onların gazetecileri tüm madalyaları silip süpürürlerdi eminim!
En alçak seviye
Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesindeki bazı mahallelerde altyapı yetersizliğinden dolayı cep telefonları çekmiyormuş! Telefonla konuşabilmek için vatandaşlar, elektrik direklerine tırmanıyorlarmış… Bizi yönetenlerde ise tam aksi… Altyapı yetersizliği dolayısıyla vatandaşları ile iletişim kurabilmek için Lut Gölü’nden de alçak bir seviyeye iniyorlar!
Yas mı pas mı?
Aydınlarımız bir bir ölürken susar ancak;
El oğlu ölüp gitti de yas tuttu hükümet..
En has kaliteymiş gibi dimdik görünürken;
Lafmış, içerinden ise pas tuttu hükümet!
Aman kapat
Küfretti küçültüp, caka sattı;
Enflasyonu yıllarca dayattı…
Dünyaya bakan penceremizken;
Instagram’ı bir ânda kapattı!
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Ya o madalyanın onuru!
Olimpiyat günlerinin sonuna geliyoruz, ne yazık ki şu ana kadar birkaç küçük mutluluk dışında pek başarılı olamadık.
Oysa Erdoğan ne diyordu, “Her alanda olduğu gibi sporda da çok büyük atılımlar yaptık.”
Artık “Önümüzdeki olimpiyatlara bakacağız” demekten başka çaremiz yok.
Bugün size sporun nasıl bir dostluk ve kardeşlik ortamı yarattığını göz yaşartıcı bir yaşanmış öyküyle anlatmak istiyorum.
Kenyalı koşucu Abel Mutai bitiş çizgisine sadece birkaç metre uzaklıktaydı, ancak tabelaları karıştırdı ve yarışı bitirdiğini düşünerek durdu.
İspanyol yarışçı Ivan Fernandez hemen arkasındaydı ve neler olduğunu anlayarak, Kenyalıya koşmaya devam etmesi için bağırmaya başladı.
Mutai İspanyolca bilmiyordu ve anlamadı.
Neler olduğunu anlayan Fernandez, Mutai’yi zafere itti.
Bir muhabir Ivan’a “Bunu neden yaptın?” diye sordu.
Ivan yanıtladı, “Benim hayalim, bir gün kendimizi ve başkalarını kazanmaya zorladığımız bir tür topluluk yaşamına sahip olabileceğimiz.”
Muhabir, “Peki Kenyalının kazanmasına neden izin verdin?” diye ısrar etti.
Ivan, “Kazanmasına izin vermedim, o kazanacaktı. Yarış onundu” diye yanıtladı.
Muhabir ısrar etti ve tekrar sordu, “Ama kazanabilirdin!”
Ivan ona baktı ve yanıtladı: “Fakat benim zaferimin değeri ne olurdu? Bu madalyanın onuru ne olurdu? Annem bunun hakkında ne düşünürdü?”
SONUÇ: Kendi vicdanımızda kazanamadıktan sonra Dünya bizi kazandı bilse ne fayda...
ÇOK GÜLDÜM
Pazar için 4 fıkra
Bu hafta Yıldırım Tuna’dan dört fıkra geldi. Üç fıkra çok gündemde olan Instagram ile ilgili.
Birlikte okuyalım;
Teklif
Dün gece Instagram’da gezinirken bir sitenin 24 yaşındaki modeli onların ürettiği bir lavabo deterjanını tanıtıp reklamını yapmam halinde benim için çırılçıplak soyunacağını söyledi. Elbette bizim ülkemizin örf ve adetlerine ve milli duygularımıza, ananelerimize uymayan iğrenç teklifleri kabul edebilmem mümkün değil. Kızın dediği tıpkı süper lavabo temizleyicisi BCD kadar güçlü bir şey ama çok daha ekonomik. Şimdi limon kokulu ve vanilyalı olanları da mevcut.
İş görüşmem
Bugün önemli bir iş görüşmesindeydim. “Instagram mı kullanıyorsun?” diye soruldu, “Üzgünüm hayır, kullanmıyorum” dedim... “Twitter mı?.. X mi her ney haltsa o mu?” “Hayır.” “Facebook mu?” “Hayır.” “Yahu şu lanet telefonunu elinden bırakıp buraya döner misin kardeşim? Yüzümüze bak da bi konuşalım!”
İsmimin nedeni
Baba... Yeni doğan kız kardeşimin adını neden Instagram koydunuz?..
Annen Instagram’ı hayli seviyor ve bütün gün kilitlenmiş gibi onunla vakit geçiriyordu. Bu yüzden annenin kardeşinle oyalanmasının onu bu bağımlılıktan kurtarmanın bir yolu olabileceğini düşündük.
Teşekkür ederim baba.
Rica ederim evlat. Haydi şimdi odana gidelim ve derslerine odaklanalım sevgili pornodünyası.
Suikast
İki tetikçi ünlü siyasiyi katletmek için günlerce her hareketini izlemişler, kararlaştırdıkları infaz günü kaldığı otelin karşısındaki çatıda tam geleceğini bildikleri saatte silahlar kontrol edilmiş ve pozisyon almışlar ama hedef bir türlü gözükmemiş, “Oğlum 3 saat oldu, ters giden bir şeyler var” demiş birinci tetikçi, “Bunun başına bir şey gelmesin? Üff.. Kaza falan?” “Sus be!” demiş öteki, “Hemen aklına öyle saçma sapan kötü şeyleri getirme!”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları