En iyimseri bile ancak yüzde 37.4’e çıkarabilmiş
Can Ataklı; Erdoğan anketlerden istediği sonuç çıkmazsa ne yapacak?
ANALİZ
Erdoğan anketlerden istediği sonuç çıkmazsa ne yapacak?
Şunu artık herkes biliyor olmalı: Erdoğan anketleri en iyi okuyan ve yöneten siyasetçidir.
Hiçbir anket şirketi, Erdoğan’ı yanıltacak bir sonuçla karşısına çıkamaz.
Daha öz bir ifadeyle, Erdoğan anketlerin gazına gelmez asla.
Önüne 100 tane “kazanacağını” gösteren anket çıksa bile bunlar arasında sadece kesin doğruluğuna emin olduğu anketin sonucuna bakar.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Erdoğan mutlaka yayınlanan her ankete bakıyordur ama kamuoyuna açıklanmayan hatta kimsenin bilmediği bir ekibe de sürekli araştırma yaptırıyordur.
Öyle sanıyorum ki Erdoğan bütün seçim tartışmaları arasında sadece güvendiği anket hangisiyse ona güveniyor, ona inanıyor.
Ancak sorun başka.
Erdoğan elbette kendi güvendiği ekibe araştırma yaptırıyordur, buna karşı yine sarayın hizmetinde olan anket şirketlerinin hiçbiri şu ana kadar Erdoğan’a “Kesinlikle kazanıyorsunuz, hiç endişe etmeyin” diyemiyor.
Oysa bundan önceki seçim anketlerinde Erdoğan hep “kazanacak” isim olarak çıkıyordu.
Bazılarında belki kıl payı kazanıyordu, ama çoğunda açık ara kazanacağı görülüyordu.
Bu kez öyle değil.
Erdoğan’ın en güvendiği araştırma ekibi hangisi bilemiyorum, ancak yayınlanan hiçbir ankette Erdoğan’ın kazandığı açıkça belirtilemiyor.
İşte Erdoğan bu nedenle muhalefetin adayının bir an önce açıklanmasını istiyor.
Şu anda muhalefetin kesinleşmiş bir adayı yok.
Sadece kimi anket şirketlerinin şişirdiği balonla aday gösterilen iki belediye başkanı var.
Buna bir de Kılıçdaroğlu’nu ve Demirtaş’ı ekleyerek anket yapanlar var.
Saray yazarları üç dört adaya bölünen muhalefet adaylarının karşısında Erdoğan’ın açık ara önde olduğunu göstermeye çalışıyorlar.
Oysa Erdoğan bunlara asla kanmıyor.
Karşısına kim olursa olsun bir aday çıkmadıkça yapılacak kamuoyu araştırmalarının sağlıksız sonuç vereceğini biliyor.
Muhalefet bir aday belirlese Erdoğan rahatlayacak ve tek adaya karşı yapılacak kamuoyu araştırmalarının sonucuna bakacak.
Peki, muhalefet aday belirledikten sonra Erdoğan hala seçilecek oranı yakalayamadığını görürse ne yapacak.
Elbette ilk hamle olarak kamuoyunu etkileyecek “daha da parlak müjdeler” üzerine yoğunlaşacaktır.
Devletin kasası elinde, buradaki parayı son kuruşuna kadar harcayarak oyunu yükseltmeye çalışacaktır.
Görünen o ki, herkese para dağıtarak da sonuca ulaşamayacaktır.
O zaman önünde iki yol kalıyor.
BİRİNCİSİ: Üçüncü kez aday olamayacağı gerçeğini kabullenip, gürültü-patırtı çıkarmadan kenara çekilmek ya da milletvekilliğine aday olmak.
İKİNCİSİ: Muhalefetin parlamenter sisteme geçme vaadini kendisi sahiplenip seçimden önce hayata geçirmek.
Ocak ve şubat ayı çok hareketle geçecek emin olun…
ŞAŞIRDIM
Almanlara gelince “Alman sineması” ama bize gelince “Türkiye sineması” diyorlar
Kadıköy Belediyesi’nin Sinematek/Sinema Evi bugünden itibaren 31 marta kadar sürecek bir programda genç Alman sinemacıların filmlerini gösterecek.
Konu ile ilgili hazırlanan basın bülteninde “Kadıköy Belediyesi Sinematek / Sinema Evi ile Goethe-Institut Istanbul iş birliğinde ve sinema yazarı Engin Ertan’ın danışmanlığında hazırlanan Genç Alman Sineması 10 Ocak-31 Mart tarihlerinde Sinematek / Sinema Evi’nde izlenebilir. Programda, 1962’de bir grup genç sinemacının yayımladığı Oberhausen Manifestosu ile başlayan ve “Babamızın Sineması Öldü!” sloganıyla tarihe geçen bu akımı keşfetmeye, hatırlamaya, tartışmaya ve daha iyi anlamaya yönelik 15 uzun metraj film seçkisi yer alıyor” denmiş.
Buraya kadar tamam.
Ancak ardından nedense Türk sinemasına da değinilerek, “1980’lerde Türkiye sinemasında kadın karakterlerin temsili önemli bir değişim geçirdi. Kadınlar bir erkeğin hikayesinde yan karakter olmanın ötesine geçerek kendi hikâyesinin öznesi haline geldi, çok boyutlu resmedilmeye başladı, özgürleşti, erdemleri ve zaaflarıyla nefes alıp veren insanlara dönüştüler” ifadesine yer verilmiş.
İyi de sinemacılar Alman olunca “Alman sineması” diyenler sıra Türk sinemasına gelince neden “Türkiye sineması” demişler anlamadım.
“Türkiye sineması” deniyorsa “Almanya sineması” denmesi gerekmez mi?
Altında bir hinlik aramamakla beraber bu özensizliğe dikkat çekmek istedim.
YENİ ÖĞRENDİM
En iyimseri bile ancak yüzde 37.4’e çıkarabilmiş
Anketler Erdoğan’ın moralini bozuyor besbelli.
Zaten bu nedenle müjde üstüne müjde haberleri ile hazinenin kasasını sonuna kadar açıyor.
Erdoğan’ın kendi güvendiği ekip önüne hangi oy oranlarını koydu tabii ki bilemiyoruz ama önceki gün gelen “en iyimser” anket bile AKP’nin yüzde 37.4’de kaldığını gösteriyor.
Hiç bilmediğim EDAR isimli araştırma şirketi Karadeniz doğalgazı, EYT, asgari ücret artışı, memur ve emeklilere yapılan zamlardan sonra kamuoyunun nabzını tutmuş.
Buna göre AKP yüzde 37.4 ile birinci parti çıkmış.
MHP’nin oyu ise yüzde (bana göre her nasılsa) 8.1 görünüyormuş.
Ankette CHP 26,1 ardından İYİ Parti 12,3 ve HDP 10,7 oy alıyor.
Anket şirketinin sahibi “Kısa dönem geçmişle kıyaslandığında AKP oylarında çok ciddi bir artış görülüyor. Bu durumda Cumhur ittifakı şimdiden yüzde 45.5’e ulaşmış durumda” diyerek seçim zaferi müjdesini veriyor.
Anlaşıldığı kadarıyla sarayın adamları yüzde 45’lerin bulunması halinde Yeniden Refah, Saadet, DEVA, Gelecek Partisi gibi AKP’den pek de farkı olmayan partilerin seçmenlerinin cumhurbaşkanlığı seçiminde oylarını yine Erdoğan’a yönelteceğine inanıyor.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Cinayete sus, tepki gösterene hakaret et
Ankara’da bir suikast sonucu öldürülen Sinan Ateş ile ilgili MHP’nin “derin sessizliği” sürüyor sürmesine de maşallah “Niye susuyorsunuz?” diye soranlara hakaretler yağdırmaktan geri kalmıyorlar.
TİP Milletvekili Ahmet Şık konuyu Meclis gündemine getirip bazı sorular sormuştu.
Bu sorulara cevap veremeyen MHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın her zaman olduğu gibi yine hakarete başvurmuş.
Yalçın, attığı tweette; “Ahmet Şık adındaki tipsiz, hakkımızda Meclis’e önerge vermiş. Aklınca bize pislik sıçratmaya çalışıyor. Behey densiz, behey PKK artığı, behey CIA’in oyun uşağı! Sen önce kendi sicilindeki sabıkalara bir bak! Sen kim, bizimle aşık atmak kim!” demiş.
Sorum basit: Velev ki Ahmet Şık hakkındaki her şey doğru, bu milletvekilinin “kendine bakması halinde” MHP suikastla ilgili açıklamalar yapacak mı?
Tabii Ahmet Şık da bu hakarete karşı boş durmamış.
O da yine Twitter üzerinden şu cevabı vermiş: “Hukuk devleti olsa hapiste olması gereken kişinin partisinin adının karıştığı bir cinayeti örtbas etmeye kalkışması normal.”
ÖNERİ
Diyanet, şans oyunlarından alınan vergilerden pay almayı reddetsin
Yılbaşından hemen önce Diyanet tarafından yapılan açıklama hem hayretle karşılandı hem de hayli tepki aldı.
Çünkü Diyanet özellikle AKP iktidarı döneminde kat kat büyüyen şans oyunlarının “haram olduğunu” açıkladı.
Peki iktidar neden şans oyunlarını destekliyor ve daha da büyümesi için yol açıyor?
Çünkü hazine bu sektörden çok ciddi bir vergi geliri elde ediyor.
Bir okurumun hatırlatması üzerine buradan bir öneride bulunmak istiyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığı, genel bütçeden neredeyse bütün bakanlıklardan daha fazla pay alıyor.
Bu sayede yüzbinleri bulan din görelileri maaşlarını alıyorlar.
Bütçe nasıl oluşuyor, elbette halktan toplanan ve içinde şans oyunlarının ve içkinin de bulunduğu vergilerden geliyor bu paralar. Diyanet içki ve şans oyunlarını “haram” ilan ederken omurgalı davranmalı ve “İçinde haram para olan bütçeden artık bize pay ayırmayın” demeli.
Tabii hepiniz “O zaman imamların, müezzinlerin, vaizlerin ve diğer görevlilerin maaşı nasıl ödenecek?” diye soracaksınız.
Onu bilemem.
Kazandıkları paranın “haram” olduğunu kendileri söylüyorlar, onlar düşünsün.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları