loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan övünürken asıl gerçeği de itiraf etti

Can Ataklı
Tarih: 16.02.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; “Asrın felaketi” bahanesi ile kimse kendini kurtaramaz!

ANALİZ

“Asrın felaketi” bahanesi ile kimse kendini kurtaramaz!

Deprem çok büyük.

Bunu kimse inkâr edemez.

İlk andan itibaren bunu hepimiz gördük anladık.

Zaten deprem bölgesinde yaşayanlar facianın büyüklüğünün içindeler.

Deprem büyük üstelik yıkım da çok büyük.

İşte sorun burada.

Bu deprem son yıllarda dünyada meydana gelen en büyük deprem değil.

Japonya’da dev tsunami dalgalarına yol açan ve çok sayıda can kaybı yaşanan deprem bundan çok daha büyüktü, 8’in üzerindeydi.

Tsunami olmasa Japonya’daki can kaybı çok daha az olacaktı.

Buna karşı Türkiye’deki 6 Şubat depremi son yılların en büyük can ve mal kaybına neden oldu.

10 ilimizin bütün ilçe ve köylerinde çok ağır hasar var.

Can kaybının ne kadar olduğu henüz bilinemiyor.

Enkaz altından canlı insan çıkma umudu nedeniyle henüz büyük bir enkaz kaldırma çalışmasına başlanmadığı için gerçek rakam ortaya çıkamıyor.

Bu noktada asıl dikkatimizi oluşan çok büyük yıkıma çevirmek zorundayız.

Bu deprem eğer binalar yapılırken deprem koşullarına uygun inşa edilseydi yıkım da bu kadar büyük olmayacaktı.

Nitekim AKP iktidarı TOKİ binalarıyla övünüyor.

Haklılar, çünkü gerçekten deprem bölgesindeki TOKİ binaları hasar görmedi, bu binalarda yaşayanlardan ölen de yok.

Çünkü bu binaların tamamı 1999’dan sonra yapıldı ve deprem şartnamelerine uyuldu.

O halde şu geçek ortaya çıkmış oluyor;

“6 Şubat depremi ne kadar büyük olursa olsun, depreme uygun binalar inşa edilmiş olsaydı, can ve mal kaybı bu kadar yüksek olmayacaktı. Hatta belki de panik nedeniyle ölen ve yaralananlar hariç hiç can kaybı yaşamayacaktık. Bu kadar basit.”

Oysa iktidar bu gerçeği unutturmaya çalışıyor.

Öncelikle “devletin anında deprem bölgesine yetiştiğini ve herkesin fedakârca çalıştığını” söylüyor.

Fedakârca çalışma gerçek ama devlet gücünün depreme anında müdahale edebildiği yanlış.

Tabii ki bunu iktidar kanadı da görüyor ve “depremin büyüklüğünü” öne çıkarmaya çabalıyor.

Saraya bağımlı medya organları 10 gündür “görülmemiş deprem, yüzyılın depremi, böyle büyük bir deprem olmadı, dünya bile dondu kaldı” başlıkları atıyor, yorumlarını bunlar üzerine kuruyor.

Depremin büyüklüğü nedeniyle bu kadar büyük facia yaşandığını söylemek kolaydır ama kimse bu bahanenin arkasına sığınamaz.

En azından TOKİ binaları bu iddiaları ve bahaneleri ortadan kaldırıyor.

İktidar panik halinde depremin büyüklüğü üzerinden kendini temizlemeye çalışamaz.

Ama şunu yapabilir.

Öncelikle bu konudaki ağır hata ve ihmalini kabul edip özür dilemelidir.

Ardından sorumlu herkesten hesap sorulacağını açıklamalıdır.

En önemlisi bundan böyle hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmayacağını ve gerek bu bölgede gerekse diğer bölgelerde bundan böyle asla deprem kurallarına uyun olmayan yapıların inşa edilmesine göz yumulmayacağı konusuna güvence vermelidir.

Muhalefet de aynı yönde inandırıcı açıklamalar yapmalıdır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

İçki içen biri aynı zamanda çok fedakar bir yardımsever olamaz mı?

Sosyal medya dün uzun yıllardır yardım ve hayır işleriyle uğraşan, son depremde de çok büyük yararlılık gösteren Haluk Levent’i linç etti.

Biri Haluk Levent’in özel bir uçağın koltuğunda elindeki şarap kadehi ile fotoğrafını servis etmiş.

Linç bunun üzerine başlamış.

Neymiş Haluk Levent can kurtaramaya elindeki şarap kadehi ile gitmiş.

Bir hayırsever içki mi içermiş?

İçki içen birinden ne hayır gelirmiş?

Haluk levent elinde kadehle fotoğraf çektirmekten hiç mi utanmamış?

Zaten böyle kitleye böyle bir lider lazımmış.

Hatta öyle ki “Haluk Levent’e büyük saygı duyuyor ve çok güveniyordum, ama şimdi birden nefret etmeye başladım” diyenler bile var.

Bu ülke nasıl bu hale geldi, insanlar nasıl oldu da bu kadar kin ve nefretle doldu?

Tabii bu linç kampanyasında MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin Haluk Levent’i nedense yerden yere vuran konuşmasının da etkisi vardır.

Valla insan bu durumlarda ne diyeceğini bilemiyor.

BUNU YAZMAK GEREK

Erdoğan övünürken asıl gerçeği de itiraf etti

Depremin ardından ilk kabine toplantısı salı akşamı yapıldı.

Erdoğan toplantıdan sonra yaptığı açıklamada “yıkılan binaların yüzde 98’inin 1999’dan önce yapıldığını” söyledi.

Bu bir anlamda “Bizim dönemimizde yapılan ve yıkılan bina sayısı çok az” demektir.

Bir tür övünmedir.

Ancaaaaak.

Erdoğan eğer muhalefetteki bir lider olsa bu söylediğinin ve övünmesinin bir anlamı olabilir.

Oysa 1999 depreminden sonraki geçen 24 yılın 21 yılında kendisi tek başına iktidar.

Bu da şu demektir; “AKP iktidarı 21 yıl içinde depremden önce yapılmış çürük binalarla ilgili hiçbir şey yapmamış.”

Bundan büyük ihmal ve hatta suç olabilir mi?

Nitekim Erdoğan neredeyse depremden ağır hasarla çıkan bütün illere gitmiş ve “İmar Affı” müjdesini geniş kalabalıklarla paylaşarak “Artık huzur içinde evinizde oturabilirsiniz” demişti.

Binaların hukuki sorunu belki çözülmüştü ama sonuç ortada.

10 ilimizde yıkılan binaların yüzde 98’i 1999’dan önce yapılan evler gerçeğinin yanında yıkılan binaların yüzde 98’inin imar barışından yararlandığı gerçeğini nasıl bir kenara koyabiliriz?

Bİ SORALIM BAKALIM

Yurtlara yerleştirilen depremzedelerin durumu ne olacak?

Depreme karşı etkili bir önlem olarak üniversiteleri kapamayı buldular biliyorsunuz.

Gerekçesi neydi bunun?

Üniversiteler kapatılınca devletin yurtlarında kalan öğrenciler evlerine dönecek, boşalan bu yurtlara da depremzedeler yerleştirilecek.

Birkaç yurda depremzedeler yerleştirildi.

Peki ya bundan sonrası?

Bu yurtlarda kalan depremzedeler neyle geçinecekler, buralarda ne kadar süreyle kalacaklar, bir işte çalışanlar maaşlarını nereden alacaklar, kendi işini yapanların geliri nereden gelecek?

Hiç kimse yıkılan evini bırakıp da çok uzun süre bir sığıntı gibi yurtlarda kalmaz, kalamaz.

Hatta bağ evi, yayla evi, akraba evi olmayanlar yıkılan evlerinin başından da ayrılmaz, şehri de terk etmez.

Şu anda bütün devlet yurtları boşaltılıyor.

Kahramanmaraş’taki, Adıyaman’daki, Gaziantep’teki vatandaşlar her şeylerini bırakıp İstanbul’daki, Muğla’daki, Edirne’deki, Trabzon’daki yurtlara giderler mi?

İktidar konaklama konusunu ve üniversiteleri yurtlarıyla birlikte kapatma kararını bir kere daha gözden geçirmeli.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Seçimle ilgili konuşmayı yanlış bulmak bir telaşın ifadesidir

Depremin acısını yaşarken ister istemez yaklaşan seçimleri de göz ardı edemeyiz.

Eğer Erdoğan’ın depremden önce dediği gibi olursa 14 mayısta sandık başına gidilecek.

Ancak büyük deprem şimdilik seçimle ilgili tartışmaları ve çalışmaları durdurdu.

Buna karşı AKP’nin mevcut yönetiminden olmasa da AKP’nin kurucularından Bülent Arınç’ın sözleri Ankara’ya bomba gibi düştü.

Arınç bu koşullarda bir seçim olmasının mümkün olmadığını seçimin mutlaka ertelenmesi gerektiğini ve hatta bir yıl sonraki yerel seçimlerle birleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Muhalefet partileri ise seçim ertelemesine karşı olduklarını seçimin zamanında yapılması gerektiğini açıklıyorlar.

AKP’den ise parti sözcüsü Ömer Çelik konuştu.

Çelik “Şu anda biz canlarımızı enkazdan kurtarmanın derdindeyiz. Şu anda biz yaraları sarmanın mücadelesini veriyoruz. Canlarımızı kurtarmanın mücadelesini veriyoruz. Seçimle ilgili herhangi bir şey konuşmayı çok yanlış buluruz. Hiçbir şekilde doğru bulmayız” dedi.

İlk bakışta böyle acılı günlerde bu sözler makul karşılanabilir.

Ancak üslupta bir sorun görüyorum.

AKP’yi artık 21 yıldır çok iyi tanıdık.

Eğer Erdoğan’ın bir konuda fikri yoksa ya da henüz açıklamamışsa, partinin diğer yöneticileri hep böyle kaçak konuşmalar yapar.

Deprem elbette çok önemli ama yaklaşan seçim de önemsiz değil.

Deprem nedeniyle iktidar partisinin ciddi bir panik yaşadığı ortada, bu sözler de bu telaşın ürünüdür bana göre.

KOMİK

Yarım saatlik konuşmadan seçme kelimeler

Devlet Bahçeli depremden sonraki gün Salı olduğu için partisinin meclis grup toplantısında konuştu ve depremle ilgili görüşlerini açıkladı.

Önceliği muhalefetin eleştirilerine verdi ve sosyal medyayı ise ağır dille yerden yere vurdu.

Ondan sonra bir hafta Bahçeli’yi görmedik, bir açıklamasını okumadık.

Bahçeli bu süre içinde deprem bölgesine de gitmedi, hatta bölgeye gitmeyen tek lider oldu.

MHP lideri bir hafta sonra yine salı günü meclis grup toplantısında konuştu.

Sizlere yarım saati bulan bu konuşmasından bazılarını birkaç kere kullandığı bazı kelimeleri sunuyorum;

AkbabalarKanı Bozuklar

Haşaratlar, İşbirlikçi sefiller

Müfteri ve müfsitler

Simsarlar, İzansızlar

Menfaatperestler

Aymazlar, Asalaklar

Alçaklar, Sahtekârlar

Mikroplar

İktidar ortağı bir siyasi parti genel başkanına nedense bu kelimeleri ben hiç yakıştıramıyorum.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları