Erdoğan’a bir de yerli uçak yakışır
Can Ataklı: “İşte” diyorum, “eğer havadaki bu ilk yerli yolcu uçağımız bir gün olur da yere inerse onu da Erdoğan’ın uçak filosuna katalım.” Çok güzel olur. Nasıl fikir ama?
ŞAŞIRDIM
Ya Türkiye’den birileri de çıkıp Amerika’yı çağırırsa ne olacak?
Erdoğan Suriye konusunda “çok şahin” bir görünüm çiziyor.
Bölgenin en önemli lideri olduğuna inandığı için diğer ülkelere ayar vermekten çekinmiyor.
Nitekim Azebaycan gezisinden dönerken sözde gazetecilere sorulması istediği soruları sordurup yine önemli açıklamalar yaptı.
Erdoğan “Suriye’den hep beraber çekilelim” demiş.
Sonra eklemiş “Lafta herkes Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz ediyor.
Ama uygulamaya baktığınız zaman, herkes parselasyonu yapmış. Türkiye olarak bizim ise öyle bir derdimiz yok. Parselasyon, şu, bu derdinde değiliz biz.”
Erdoğan Rusya ve İran’ı kastederek “Ne diyorum? Hep beraber. Bize diyorlar ki: ‘Bizi buraya rejim çağırdı’. Biz de diyoruz ki: ‘Sizi rejim çağırdıysa bizi de buraya Suriye halkı çağırdı’. Aramızdaki fark bu. Biz rejimi tanımıyoruz, Suriye devletini tanımıyoruz, onlar tanıyor. Biz Suriye halkını tanıyoruz” diye konuşmuş.
Açıkçası bu sözleri duyduğumda dehşete kapıldım.
Egemen bir ülke topraklarında bulunma nedeninizi “bizi halk çağırdı” diye açıklıyorsunuz.
İyi de böyle bir durum yarın öbürgün bizim başımıza da gelirse ne yapacağız, acaba cumhurbaşkanı bunu da düşünmüş müdür?
Bir gün Türkiye’de yaşayan kesimlerden biri kalkıp da “Türkiye bize zulmediyor, biz bulunduğumuz yerde onlardan daha fazlayız, Amerikan askerini davet ediyoruz gelsin bize yardım etsin” diyemez mi?
Örneğin Hatay’daki Suriyeli nusüfu 500 bini aşmış. Kilis nüfusunun yarıdan fazlası Suriyeli. Gaziantep’te de durum çok farklı değil.
Buradaki Araplar Türkiye’de kalmaya devam edip sonra da böyle bir yardım talep ederlerse bizim söyleyebilecek sözümüz olabilir mi?
Erdoğan’ın neden sayısız danışmanı var anlamıyorum.
Biri bile “Efendim bu çok tehlikeli bir yolu açabilir” demiyor mu?
BUNU YAZMAK GEREK
Erdoğan’a bir de yerli uçak yakışır
Katar’dan satın alınan ama halka “hediye” diye sunulan jumbo jet hayırlı olsun.
Erdoğan “Bu hediye uçak benim malım değil, millete ait” diyor.
Tabii kendi uçağı değil ama o binecek.
Tabii ki kimsenin malında ya da kendi malı olmasa bile kullanmasında gözümüz yok.
Buna karşı Erdoğan’a bir de yerli uçağın yakışacağını düşünüyorum.
Beş yıl önce “ilk yerli yolcu uçağımızın” yapıldığını müjdelemişti Erdoğan.
Dün de bu sayfada fotoğrafı vardı. Erdoğan göklerdeki yerli yolcu uçağımıza hayranlıkla bakıyordu.
“İşte” diyorum, “eğer havadaki bu ilk yerli yolcu uçağımız bir gün olur da yere inerse onu da Erdoğan’ın uçak filosuna katalım.”
Çok güzel olur. Nasıl fikir ama?
Benim de hoşuma gitti.”
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
İş Bankası konusu bu soru ile gündeme geliyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasette tartışılacak yeni bir konu attı ortaya.
Aslında uzun zamandır ara ara dile getirdiği bir konuyu bu kez daha sert biçimde söyledi.
İş Bankası’ndaki CHP hisselerinin hazineye aktarılması gerektiğini bildirdi.
Artık tek adamlığı konusunda hiçbir engel kalmayan Erdoğan’ın bu sözleri boşuna söylemediğini düşünmeliyiz.
Bu da demektir ki İş Bankası’ndaki CHP hisseleri bir süre sonra Cumhurbaşkanlığına aktarılabilir.
Peki bu konu gündeme nasıl geldi?
Çok basit.
Sözde bir gazetecinin sorusu üzerine.
Erdoğan her zaman olduğu gibi seçtiği gazetecilerle Azerbaycan’a gitti.
Dönüşünda danışmanlarının sözde gazetecilere dağıttığı “sorulara” cevap verdi.
Bu sorulardan biri aynen şöyleydi;
“CHP’nin bir TV kanalını satın aldığı iddiası var. Bu, Anayasa Mahkemesi’nin ilgilenmesi gereken bir suç değil mi?”
Yuh yani. Bir gazeteci Tek Adam’a CHP’nin anayasal suç işleyip işlemediğini soruyor.
Bunlara neden sözde gazeteci dediğim anlaşılıyordur herhalde.
Erdoğan zaten soruyu önceden verdiği için lafı hiç uzatmıyor. TV kanalı konusunu “bir kenara bırakın” diyor ve devam ediyor; “Daha önemli bir suç var. Siyasi partiler banka kurabilir mi? Hayır, kuramaz. Ama şu anda CHP İş Bankası hisselerinin yüzde 28’inin sahibi durumunda.
Oradan para alamıyor ama yönetim kurulunda dört üyesi var. Bu dört üye ne iş yapar? Buna bir bakılması lazım. Ben diyorum, Atatürk’ün bu tür bir varlığı herhangi bir siyasi partinin etiketi altına giremez. Girse girse hazineye girer.”
YENİ ÖĞRENDİM
Diploma konusunu AİHM’e taşıyan parti başkanı ölüm tehditleri alıyor
Erdoğan’ın diploması uzun yıllardır tartışılıyor.
Ancak nedense her konuda herkese ayar veren Erdoğan bu konuda hiçbir açıklama yapmıyor.
Sadece bir keresinde Marmara Üniversitesi rektörüne fırça atarak “açıklayın kardeşim şu diplomayı” dedi.
O rektörün de artık şaşkınlıktan mı korkudan mı eli ayağına dolandı üç dört ayrı diploma örneği sundu halka.
Ama nedense hiçbir şey olmuyor. Halk her türlü şaşırtıcı gelişmeye çok mu şartlandı nedir, kimsenin umurunda değil. Muhalefet partilerinin ise zaten konusu bile olmuyor.
Buna karşı diploma konusunu ısrarla sürdüren birkaç kişi var.
Bunlardan biri Evrensel Yol Partisi Genel Başkanı Metin Güler.
Diploma konusunda kimsenin yapmadığını yapan Güler konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdı.
Güler büyük bir imza kampanyası da açtı. Şu ana kadar 300 binin üzerinde kişi Erdoğan’ın üniversite diplomasının sahte olduğunu ileri süren dilekçeler verdiler AİHM’e.
Pazar günü Metin Güler’le telefonda konuştum.
Üst üste ölüm tehditleri aldığını anlattı Güler.
Dedi ki “Aslında ciddiye almam bunları, ama bütün ailemin adreslerini çıkarmışlar. Bu bilgileri geçtiler bana. Sanıyorum bunları nüfus müdürlüklerinden almışlar. İşin geldiği boyuta bakar mısınız? Ama yine de yılmayacağım. Türkiye gerçeği öğrenmeli, bu yolda kendimi feda ederim.”
İçişleri Bakanı’na duyurmak istiyorum. Beğenmeseniz bile bu ülkenin her vatandaşının can güvenliğinden sorumlusunuz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları