Erdoğan'a 'İzmir'i kaybederseniz istifa edecek misiniz?' diye kimse sormuyor
Can Ataklı; Gazeteciler CHP Genel Başkanı'nı karşılarında buldukları an soru yağmuruna başlıyorlar. Tayyip Erdoğan'a birini bile soramayacakları soruları Kılıçdaroğlu'na “cesaretle” yöneltebiliyorlar. Çünkü Kılıçdaroğlu, demokrasi ve hukuka inanan bir lider.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
ATATÜRK'E HAKARET EDEREK MAL SATMAYA KALKIŞIYORLAR
Başka illeri bilmiyorum, ama muhtemelen oralar da öyledir. İstanbul'un her tarafını donatmışlar.
Adını ilk kez duyduğum bir internet sitesi.
Ben bilmiyorum ama cebi dolu alışveriş çılgınları biliyormuş meğer.
Adı N11.
Daha önce ucuzluk kampanyaları yapmış.
Şimdi gelmiş geçmiş en büyük kampanyayı yapıyorlarmış.
10 Kasım gece yarısı site açılıyormuş ve birbirinden cazip mallar çok ucuza alınabiliyormuş.
Buraya kadar söyleyecek sözüm yok elbette.
Çağımız imaj ve tüketim çağı.
Ancak bu site abonelerine şöyle bir mesaj atınca benim açımdan iş değişti; “İçimize sinmedi. Rahatsız olabileceğinizi göze alarak – en azından siren çalmayarak- mesaj atıyoruz. Saat 00.00 itibarıyla özel indirimli ürünler…..”
Böyle bir kepazelik olamaz.
Dev bir holdingin üç kuruş daha fazla mal satması için Atatürk'e böylesine aşağılamada ve hakarette bulunabiliniyor ülkemizde.
Belli ki bütün amaç iktidardan yana olanlara göz kırpmak.
Çünkü artık para bu kesimde var.
Onları ne enflasyon ne pahalılık ilgilendirmiyor.
O halde onlara “Bakın biz de Atatürk'ün anılmasından çok rahatsızız” mesajı göndererek sempati toplamaya çalışıyorlar.
Tabii hesaplamadıkları, muhtemelen iktidar partisine gönül verenler içindeki Atatürk'e, Cumhuriyet'e ve devrimlere sahip çıkan sayısız kişinin tepkisi olmuş. Pabucun pahalı olduğunu görünce özür dilemişler.
Tabii güya.
Bu kez de yine Atatürk'ü küçük düşürmek için bütün Atatürk'leri küçük harfle yazmışlar.
İktidar mantığının her zaman sığındığı “yanlış anlaşıldık” bahanesinin arkasına geçmişler.
Amaçları o değilmiş ama bazı kesimler olayı çarpıtmışlar, yine de özür diliyorlarmış.
Sevsinler bu özrü.
Üç kuruş para için tam da 10 Kasım'da, saat 09.05'te “sirenler çalınırken” kalkıp da “biz rahatsız etmemek için siren çalmıyoruz” demek nasıl yanlış anlaşılır bilemiyorum artık.
Ama nasıl olsa iktidarın bütün yalakaları tıpkı bunlar gibi herkesi aptal yerine koydukları için bir kaygı duymuyorlar elbette.
Ayrıca şunu da biliyorlar çok sıkışırlarsa koşarlar iktidarın kucağına orası nasıl olsa koruyacaktır onları.
Ve tabii en fenası, bu mesaj mutlaka yerini bulmuştur ve site Atatürk düşmanlarının ilgi odağı olmuştur. Hayli mal satmışlardır.
Ne diyeyim?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
ERDOĞAN'A “İZMİR'İ KAYBEDERSENİZ İSTİFA EDECEK MİSİNİZ?” DİYE KİMSE SORMUYOR
Gazeteciler CHP Genel Başkanı'nı karşılarında buldukları an soru yağmuruna başlıyorlar.
Tayyip Erdoğan'a birini bile soramayacakları soruları Kılıçdaroğlu'na “cesaretle” yöneltebiliyorlar.
Çünkü Kılıçdaroğlu, demokrasi ve hukuka inanan bir lider.
Gazetecileri soru sordukları için azarlamaya kalkmıyor.
Röportaj yapacağı zaman soruları önceden vermeyi düşünmüyor.
Kılıçdaroğlu'na en çok sorulan sorulardan biri de şu “Bu seçimde İstanbul'u kazanamazsanız istifa edecek misiniz?”
Tabii bu Ankara için de soruluyor.
Bu sözde gazetecilere göre CHP her seçimi kaybediyor ama lideri bir türlü gitmiyor.
Genel Başkan da sürekli seçim kaybeden bir lider.
Oysa seçim kaybetmek de izafi bir konudur.
CHP uzun yıllardır aynı oranda oy alıyor. Yani kendi seçmenini kaybetmiyor. Ama aldığı oy, iktidar olmasına yetmiyor, hepsi bu.
CHP'ye bu muamele yapılıyor ama kimsenin aklına AKP'nin İzmir'de hiç seçim kazanamaması gelmiyor.
Ya da Tekirdağ, Edirne, Aydın, Muğla'da “CHP'yi neden geçemedikleri” sorgulanmıyor.
AKP Diyarbakır'da da hiç seçim kazanmadı bugüne kadar.
Buralarda “AKP hep seçim kaybediyor” edebiyatı yapılmadığı gibi Erdoğan'a bir gazeteci çıkıp da “İzmir'i yine kaybederseniz istifa edecek misiniz mi bu kez?” diye soramıyor.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
SANKİ “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” ORKESTRASI
Geçen hafta salı günü İstanbul'daki Alman Konsolosluğu'ndaydım.
Türkiye'nin Almanya'da yüz akı sanatçılarından Betin Güneş ve orkestrasının konserini izledik.
Uzun yıllar Köln Filarmoni Orkestrası'nın şefliğini yapan, sayısız opera ve klasik müzik eseri besteleyen Betin Güneş Türkiye'ye Boğaziçi Üniversitesi'nin davetlisi olarak geldi.
Erdoğan'ın Almanya ziyareti sırasında Alman Cumhurbaşkanı'nın özel ricasıyla bir mini konser veren Betin Güneş ve orkestrası ocak ayı içinde tekrar Türkiye'ye gelecek ve Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda bir konser verecek.
O gece aralarında Betin Güneş'in de eserlerinin bulunduğu klasik müzik eserleri dinledik.
Orkestranın adı bana çok ilginç ve anlamlı geldi.
“Betin Güneş Türkish Chamber Orchestra and Choir”
Yani Türkçesiyle “Betin Güneş Türk Oda Orkestrası ve Korosu.”
Betin Güneş'in orkestrasında Japon, Rus, Macar, Ukraynalı sanatçılar var.
Ama orkestranın adı “Türk”
Macar sanatçının aklına “Ben Macarım, orkestranın adı neden Türk?” demek gelmemiş, gelmiyor.
Çünkü o sanatçılar “Türk” ismi altında birleşmişler ve harikalar yaratıyorlar.
Tıpkı Türkiye'de çok çeşitli milletten gelenlerin “Türk” adı altında birleşerek Kurtuluş Savaşı verdikleri, Cumhuriyet'i ilan ettikleri ve çağdaş dünyaya doğru yürüdükleri gibi.
ÖNERİ
ACABA CHP İKİDE BİR NE KADAR DİNDAR OLDUĞUNU ANLATMASA MI?
İktidarın CHP'yi yıpratma formüllerinin başında “CHP dinsizdir” sloganı geliyor.
Sadece “dinsiz” demelerine bile gerek yok, CHP'yi dinle ilgili bir konuda “hassas olmamakla” suçlamaları bile etkili oluyor.
CHP yetkilileri hemen savunmaya geçiyorlar.
En çok kullandıkları cümle “CHP aslında dine en saygılı ve bağlı partidir.”
Genel Başkan Kılıçdaroğlu önceki gün yine aynı cümleyi kullandı.
Bir soru üzerine “Yıllar yılı CHP'yi din karşıtı olarak tanımladılar. Oysa dine en büyük saygısı olan parti biziz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın” cevabını verdi.
Kılıçdaroğlu ardından da kimsenin inancını siyasete alet etmeyeceklerini kaydederek “Allah ile kul arasındaki manevi bağ, insanın kendi zenginliğidir. Benim bu en saf, en temiz inancı sorgulama, bu inancı siyasetin bir konusu olarak değerlendirme hakkım yoktur. Kimin inançlı, kimin inançsız olduğunu kul değil, Allah bilir” diye konuştu.
Bu savunma etkili oluyor mu, pek emin değilim.
Ayrıca çok inandırıcı geliyor mu kamuoyuna o konuda da kuşkuluyum.
Bana göre CHP her seferinde ne kadar dindar olduğunu anlatmak için çırpınmak yerine ya hiçbir şey söylememeli ya da Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi sadece “Kim inançlı kim inançsız bunu Allah bilir” demeli.
Bence daha az yıpratıcı olacaktır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları