loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan’ın aklında İstanbul’dan başka bir şey yok

Can Ataklı
Tarih: 29.02.2024
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Seçim çalışmaları nedeniyle tüm yurdu gezmeye başlayan Erdoğan nereye giderse gitsin mutlak İstanbul’dan söz ediyor. Doğu’da da Batı’da da Karadeniz’de tüm konuşmalarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında ağır sözler ediyor.

ANALİZ

Bu kez de AYM’den karşı darbe

İktidar Anayasa Mahkemesi kararlarını artık tanımıyor ve uygulamıyor.

Daha önce de yazdığım gibi bu aslında bir “anayasa darbesi”dir.

Darbeler ille askerletanklasıkıyönetimlerle olmaz.

Darbe, mevcut anayasal düzeni değiştirmektir ki, anayasaya uymamak ve hiçbir yaptırımla karşılaşmamak da bir darbedir.

Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamamasına bugüne kadar Anayasa Mahkemesi’nden ciddi bir tepki gelmemişti.

Sadece başkan Zühtü Arslan bir yemin töreni sırasında “Herkes Anayasa Mahkemesi kararlarına uymakla yükümlüdür” uyarısı yapmıştı, o kadar.

Ancak 27 Şubat tarihli resmî gazetede yayınlanan bir Anayasa Mahkemesi kararı sanki bir karşı darbe niteliğindeydi.

Anayasa Mahkemesi Erdoğan’ın 2018’de “tek adam” konumuna gelmesinden sora çıkardığı 1 numaralı cumhurbaşkanlığı kararında aldığı yetkilerden 37’sini “anayasaya aykırı bularak” iptal etti. Bu yetkiler arasında cumhurbaşkanlığına alınacak personelin, politika kurulu ve istişare kurulu üyelerinin, danışmanların alacağı maaşı cumhurbaşkanının tek başına belirleme yetkisi var örneğin.

Bugüne kadar Erdoğan’ın yanında kaç kişinin çalıştığını bunların ne maaş aldığını hiç öğrenemedik.

İşte Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanlığı personelinin alacağı maaşların kanunla düzenlenmesi gerektiğini bildirdi.

Erdoğan’ın “tırpanlanan” yetkileri arasında bazı bakanlıklara sağlanan yetkiler de var.

Örneğin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilen ve belediyelerin yetkilerini yok sayan imar yetkisi anayasaya aykırı bulundu.

Bu yetkiler her ne kadar bu bakanlığa verilmiş olsa bile herkes biliyor ki özellikle büyük kentlerdeki özel arazilere uygulanan imar yetkisini aslında bakan değil bizzat Erdoğan kullanıyor.

Yine Çevre Bakanlığı’na verilen mimarlık mühendislik odalarına ilişkin mevzuatı hazırlamak ve denetlemek için verilen yetki de anayasaya aykırı bulundu.

İçişleri Bakanlığı’na verilen “ülkenin idari bölümlere ayrılması, il ve ilçe genel idarelerini düzenleme görevi” de “kanun gerektirdiği” için iptal edildi.

Anayasa Mahkemesi, Sağlık Bakanlığı ile ilgili bazı yetkileri de iptal kapsamına aldı.

Anayasa Mahkemesi iptal kararına “Bu konuların mecliste yasalaşması için” 9 aylık süre verdi.

Meclis bu süre içinde anılan iptallerle ilgili yasa çıkarmak zorunda.

Yasa çıkmazsa Erdoğan’ın tüm bu yetkileri elinden alınmış olacak.

Konunun siyasi tarafına bakınca sanıyorum seçimden sonra hızlı bir çözüm bulunacaktır.

Muhtemelen Erdoğan bu yetkilerin kanunlaşmasını isteyen bir teklifi Meclis’e gönderecek ve hızlı biçimde sonuçlandırılmasını isteyecektir.

Meclis çoğunluğu olan AKP de bunları kanun haline getirecektir.

Açıkçası bunun böyle olacağı kesindir de bu kararla Erdoğan’ın ciddi bir yara aldığı da bir başka gerçektir.

Anayasa Mahkemesi böyle bir kararla Erdoğan’a “Her şeyi tek başına yapamazsın, yapacaksan da en azından kanunla yapmalısın, bu kadar başına buyruk olamazsın” demiştir.

Şimdi merakım şu; CHP’li milletvekillerinin ve Danıştay’ın talebi ile 1 numaralı cumhurbaşkanlığı kararını inceleyen ve iptal kararı veren Anayasa Mahkemesi’nin başına ne gelecektir, ayrıca muhalefet konuya ne kadar sahip çıkacaktır?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Evet, Karadeniz bir anda patlayıp alevler içinde kalabilir

Pazartesi günü “Bir bilim insanı böyle cevap vermez” başlıklı yazımda Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hakan Kutoğlu’nun jeofizik profesörü Celal Şengör’e yönelik sözlerini eleştirmiştim.

Celal Şengör Karadeniz içinde gazlar olduğunu ve bunun patlama riski taşıdığını söylemişti.

Kutoğlu ise saygısız biçimde “Karadeniz patlamaz, Celal Hoca şöhretin verdiği saçmalama hakkını kullanıyor sadece, bilim insanlarında ilerleyen yaşlarda görülen bir durumdur” demişti.

Ben de “Bir bilim insanına yakışır mı bu sözler?” diye sormuştum

Yazım üzerine Prof. Dr. Beycan İbrahimoğlu’ndan bir e-posta aldım.

İbrahimoğlu Karadeniz ile ilgili bugüne kadar benim hiç bilmediğim bir bilimsel gerçeği yazmış.

Üzerine yorum yapmam konu ile ilgili bilgisizliğim nedeniyle haddim değil.

Ancak Prof. Dr. Beycan İbrahimoğlu’nun verdiği bilgi çok ilginç, sizinle de paylaşıyorum;

Sizin 24 şubat 2024 tarihli “Bir bilim insanı böyle cevap vermez” başlıklı yazınız beni de etkilemiştir.

Karadeniz’de, 150-200 metre derinlikten itibaren yaşayan herhangi bir şeye rastlamak zaten zordur. Karadeniz’in dünyanın en büyük metan ve hidrojen sülfür deposunu temsil ettiğini kabul etmemiz mümkündür.

Hem metan hem de hidrojen sülfürün belirli koşullar altında yandığını ve patladığını belirtmeye bile gerek yok. 11 Eylül 1927 akşamı Kırım’da meydana gelen deprem Yalta’nın yüzde 70’ini harabeye çevirdi, yaklaşık 850 kişi yaralandı. Yapılan incelemede merkez üssünün Karadeniz olduğu ortaya çıktı.

Tektonik plakaların kayması ve sarsıntı nedeniyle, dipte depolanan hidrojen sülfit, doğa kuvvetleri tarafından dışarı doğru kaldırıldı ve burada ya oksijenle temas ettiğinde ya da fırtına nedeniyle tutuştu.

Alev o kadar güçlüydü ki, kıyıdan 70-80 kilometre uzakta parlak bir gün batımı gibi görülebiliyordu!

Hidrolog Profesör P. A. Dvoichenko olayı şöyle tanımlamıştı: “Gökyüzünün batı kısmı, Karantina Körfezi’nin pürüzsüz yüzeyinde muhteşem bir şekilde parıldayan parlak kahverengimsi turuncu bir ışıkla kaplıydı. Sanki parlak ışığı sis perdesinden geçen bir ateş yanıyordu.”

Karadeniz’deki hidrojen sülfit miktarı artıyor. 1927’de yaşanana benzer felaketler yaklaşık yüz yılda bir yaşanıyor, ama eğer öyleyse, o zaman insanlık bir felakete yakın demektir.

İbrahimoğlu yazısına bununla ilgili bazı teknik bilgiler ve görseller de eklemiş ama onları koyacak yerim yok ne yazık ki.

BUNU YAZMAK GEREK

İstanbul’da “çöp dağları” varsa sorumlusu AKP’li belediyeler

Tek hedefi İstanbul’u kazanmak olan Erdoğan İmamoğlu’nu eleştirirken çok garip sözler söylüyor.

Örneğin “İstanbul’u kurtaracağız” diyor “Bu güzel kent çöp dağlarına teslim oldu” diyor yetmiyor “Koca kent çamur deryasına döndü” diyor.

Bunlar gerçek değil elbette.

Ben de İstanbul’da yaşıyorum ne çöp dağları var ne de ortalık çamur dolu.

Ama Erdoğan canı nasıl istiyorsa öyle konuşuyor.

İstanbullu gerçeği görüyordur mutlaka ama bu sözler ülkenin diğer kentlerinde etkili oluyor ve milyonlarca kişi İstanbul’un gerçekten bu halde olduğunu sorumlusunun da CHP’li belediye olduğunu zannediyor.

İstanbul’un neresinde çöp dağları var bilmiyorum ama eğer varsa da bunların büyük sorumluluğu AKP’li belediyelerde olmalı.

Çünkü İstanbul’da 39 ilçe belediyesi var.

Bunların 24’ünde AKP’li 14’ünde CHP’li ve birinde de MHP’li başkan var.

Büyükşehir Belediye Yasası’na göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi çöp toplama hizmeti vermiyor, bu görev ilçe belediyelerinde.

Çöp dağları konusunda büyükşehir belediyesini sorumlu tutmak ve suçlamak yanlış.

Aynı şekilde çamur deryası olan yerlerde de, eğer ana yollarda değilse yine ilçe belediyeleri sorumlu.

ŞAŞIRDIM

Bursa’nın belediye başkan adayı kim?

Bir okurum Bursa’da çektiği bir fotoğrafı göndermiş.

Bir binanın duvarına asılmış kocaman bir afiş.

Üzerinde dev harflerle “Bursa için gerçek belediyecilik” yazıyor.

Yanında da yine devasa bir Erdoğan fotoğrafı.

Altında AKP’nin ve Türkiye Yüzyılı’nın amblemi var.

Zannedersiniz ki AKP Bursa’da Belediye Başkan adayı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı gösteriyor.

Gerçek adayın ne adı ne fotoğrafı var.

Niye böyle oluyor?

Çünkü uzun zamandan beri AKP diye bir parti ve bu partinin ortaya çıkardığı isim yok.

Her şey Erdoğan’la başlıyor ve onunla biliyor.

Kimse Erdoğan’sız ya da Erdoğan’a rağmen bir varlık gösteremiyor bu partide.

Halkın bir bölümünde de bu algı var.

Bu kesim adaya bakmıyor, Erdoğan’a oy veriyor.

Bursa’daki afiş bunun en tipik örneği.

Öyle ki aday her kimse kendi adını ve fotoğrafını bile koymaya gerek duymamış.

KOMİK

Erdoğan’ın aklında İstanbul’dan başka bir şey yok

Seçim çalışmaları nedeniyle tüm yurdu gezmeye başlayan Erdoğan nereye giderse gitsin mutlak İstanbul’dan söz ediyor.

Doğu’da da Batı’da da Karadeniz’de tüm konuşmalarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında ağır sözler ediyor.

İstanbul aklında öyle bir yer etmiş ki garip gaflar da yapıyor.

Farkına varıyor mu ya da danışmanları uyarıyor mu bilemiyorum.

Son olay Manisa’da yaşandı.

Manisa’da büyükşehir belediye başkanı MHP’den seçilmişti, 2019’da AKP burada büyükşehir için aday göstermemiş ve MHP adayını desteklemişti.

Önümüzdeki seçimde de AKP aday çıkarmama ve MHP adayını destekleme kararı aldı.

AKP Genel Başkanı Erdoğan Manisa mitinginde “İnşallah bu seçimde Manisamızı muhalefetten temizleyeceğiz” deyiverdi.

Oysa o sırada yanında AKP’nin aday çıkarmayıp desteklediği MHP’li aday duruyordu.

Ne gariptir ki meydanda toplanan kalabalıkla birlikte MHP’li başkan dahil tüm AKP ve MHP’liler Erdoğan’ın bu sözlerini coşkuyla alkışladı.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları