Can Ataklı; Bazen aklım duruyor. Kendi kendime 'Senden başka bu konuya böyle yaklaşan yok, acaba hata mı yapıyorum' diye düşünüyorum.
ANALİZ
“DİK DURUYORUZ” DİYORLAR OYSA İSRAİL'E “DİZ ÇÖKEREK” ANLAŞMIŞLAR
Yandaş medyaya ve şaşkın “merkez” medyaya bakarsanız İsrail'le yapılan anlaşma “dik duruşumuzun” zaferi.
İsrail'e özür diletmişiz, yardım gemimiz Gazze'de törenle karşılanmış, Filistin halkı çok uzun yıllardan sonra nihayet mutlu olmuş, güzel bir bayram geçirmiş, İsrail bütün isteklerimizi kabul etmiş, ölenler için 20 milyon lira tazminat ödeyecekmiş.
Hiç biri doğru değil.
Tam bir kandırmaca.
Özür denilen Amerika Başkanı Obama'nın emrivakisi ile telefonda söylenen bir “üzgünüz” açıklaması.
Resmi bir niteliği yok. Kaydı bile olmadığı için inkara da müsait.
Ama böyle bir şeye gerek yok çünkü İsrail zaten bunu dert etmiyor.
Gemimizin gitmesine gelince.
En büyük kandırmaca burada.
İsrail Gazze'ye dünyadan gelen yardımları hiç engellemiyor.
Söylediği şu; “Direkt yardım yapamazsınız. Yardımlar bizim üzerimizden olabilir. Gemiler Gazze'ye değil Aşhod Limanı'na yanaşabilir. İsrail gümrüğünden geçer ve yerine gönderilir.”
Yani Mavi Marmara faciası hiç yaşanmayabilirdi. Eğer o gemi zorla Gazze'ye yanaşmak istemese ve yükünü Aşhod'a bırakmayı kabul etse hiçbir şey olmayacaktı.
Nitekim o olaydan sonra başta Türkiye'den olmak üzere birçok gemi Aşhod Limanı'na yanaşarak yardım malzemelerini bıraktılar.
Gelelim asıl rezalete.
İsrail Başkonsolosu Shai Cohen, bayram öncesi NTV'deki canlı yayınlanan programda İsrail-Türkiye yakınlaşması ile ilgili “dehşetengiz” açıklamalar yaptı.
Cohen Mavi Marmara olayından sonra Türk mahkemelerinde İsrail Genelkurmay Başkanı ve diğer yetkililer hakkında açılan davaların bir yaptırımı olmayacağını söyledi.
Cohen'in sözleri aynen şöyle; İsrailli askerler ve siyasiler aleyhine bir çok dava açılmış durumda. Türk tarafı ile hukuki açıdan bu davaların herhangi bir yaptırımla sonuçlanmayacağı konusunda anlaşıldı. Bu İsrail için çok önemli bir konu. Gelecekteki atılacak siyasi adımlar için de önem ifade ediyor.”
Yani Türkiye, bağımsız yargının vereceği bir karara önceden ipotek koyuyor ve “Merak etmeyin karar ne olursa osun uygulamayacağız” diyor.
Bu olabilecek bir rezalet değildir.
İsrail Başkonsolosu'nun “dehşetengiz” açıklamalarından biri de Hamas'la ilgili.
Erdoğan'ın neredeyse haftalık “rutin görüşme” yaptığı Hamas'a artık destek verilmeyeceği konusunda anlaşma sağlanmış.
Cohen “Biz Hamas ile terör örgütü olarak mücadele ediyoruz. Türkiye ile Hamas'ın hiçbir askeri ya da terör aktivitesine izin vermeyeceği konusunda anlaşıldı. Buna Türk topraklarında para toplanması da dahil. Özellikle İsrail'e olmak üzere Türk topraklarından hiçbir eylemde bulunmalarına izin verilmeyeceği konusunda bir söz verildi” diyor.
Buradan iki sonuç çıkıyor; Birincisi Türkiye Hamas'a İsrail içindeki eylemlerinde bile destek vermiş, ki bu teröre destek suçudur, şimdi bunlardan vazgeçiliyor, öyle ki Türkiye'den Hamas'a para toplanması bile yasaklanıyor.
İkincisi Hamas satışa getiriliyor ki bu da Müslüman dünyadaki güven ve itibarımızı zedeler.
Yine Cohen'in açıklamalarından anlıyoruz ki iktidarın İsrail'i “düşman bellediği” dönemde ticaretimiz ikiye katlanmış turist sayısı da yüzde 170 artmış.
Türkiye halkı yalanlarla yönetilmeye o kadar alıştı ki bunların ortaya çıkması bile kimseyi etkilemiyor galiba.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
KIRMIZI ÇİZGİ DEDİKLERİ AMERİKA İLE GİZLİ ANLAŞMA ÇIKTI
Saray da hükümet de esip gürlüyor.
PYD'nin terör örgütü olduğunu, sınırımıza 15 kilometre yaklaşması halinde vurulacağını söylüyor.
Birkaç kez tv ekranlarından sordum “Tamam vuracaksınız da PYD'nin yanında Amerikan askeri var, onu da vuracak mısın?” diye. Tıs yok tabii.
Sonunda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yabancı medyaya açıklama yaparken ağızlardaki baklayı çıkardı.
Hani Amerika'nın PY'nin yanında durmasına çok kızıyor gibi görünüyoruz ya bu aslında Amerika ile imzalanmış gizli bir anlaşmanın parçasıymış.
Çavuşoğlu Menbiç'teki PYD Amerika işbirliğini soran yabancı gazetecilere “Menbiç konusunda Amerika ile gizli anlaşmamız var. Amerika bütün şartlara uyuyor” diye cevap verdi.
Yahu Allahaşkına bir konuda da “bir öyle bir böyle” konuşmayın.
ÇOK GÜLDÜM
KAMP YAPMAK İÇİN GENEL BİLGİLER
Bayram keyfimize bugün de devam edelim.
Yıldırım Tuna daha ucuz olsun diye uzun bayram tatilinde kamp hayatını tercih edenleri ele almış ve önerilerini sıralamış;
Kampa gitmeden önce ne tip malzemeler almalıyım?..
– Önce çadır tabii.. Çadırı kaç kişi birlikte kurabilecekse içine o kadar insan alıyor demektir. Bu insanların tamamı çadır kurma konusunda en az 4 yıllık üniversite tahsiline yakın bir çalışma yapmalıdırlar. Bu çadırlar sadece geceleri hava kararması gibi beklenmedik durumlara karşı dayanıklıdır. Yanınıza alacağınız diğer malzemeler arasında “Örümcekler için balta” ve bir motelde kalabilmeniz için “Kredi kartı” sayılabilir..
Nerede Kamp Kurabilirim?..
Ülkemizde bir sürü milli park bulunmaktadır. Dikkat edeceğiniz tek nokta çadırınıza hangi irilikteki hayvanların girmesini istiyorsanız, kampın etrafında o büyüklükteki göz aralığında kafes telle çevrili olmasına dikkat etmeniz gerekir.
Ne yiyecek almalıyım?..
Ne bulursanız alın.. O yiyecekleri sadece siz değil, çadırınıza girecek ve etrafta cirit atan tüm hayvanat ve haşaratla birlikte paylaşacaksınız. Ayılar yiyecek torbanızı tekmelerlerse sinirlenmeyin, bu yediklerinizi beğenmediği için
yaptığı bir ayılık değil, içindeki karıncaları def etmek için uyguladığı doğal bir harekettir. Kömürün içinde pişirdiğiniz patatesler belli bir saatten fazla orada kalırlarsa mükemmel birer savunma silahı haline gelirler. Ateş için odun toplayın, kibriti çakın.. Kibriti çakın..
Kibriti çakın.. Neyse kibrit almak için kasabaya gidince artık lokantanın birinde bir şeyler atıştırıverin.
Ne giymeliyim?
Çubuklu pijamayla kamp yapamazsınız.. Uzun kollu kazak akan burnunuzun temiz kalmasını sağlamak için yararlıdır. Arkasına basılmış, altı bir karış çamurlu ayakkabılar, simsiyah yanmış alüminyum çaydanlık, nemli atlet ve don, mutsuz sakallı ve çapaklı bir surat, bir kampçının klasik aksesuarlarıdır.
Hangi Hayvanlarla Karşılaşabilirim?..
Korkmanız gereken hayvanlar genellikle “Gırrr” ve “Tıss” sesi çıkarırlar.. Elinizi çadırın altından çıkarıp hayvanın kuyruğunu yakalayıp içeri doğru çekin.. Çadırın içindeki hava berbat olduğu için orman havasına alışmış hayvan asla içeri girmek istemez ve direnir.. Siz bu arada onun kuyruğunu el feneriyle inceleme fırsatını ele geçirirsiniz. Tüylü kuyruk tilki, kurt, pars olabilir..
Kuyruk kolayca içeri girer ve elinizde kalırsa bu ziyaretçinizin bir engerek, piton, kobra olduğu anlamına gelir.
Çoban Yıldızı'nı nasıl seyredebilirim?
Ayy, yeter be..Manyak mısın?.. Mis gibi evinde otur bir maç, dizi falan seyret.. Şu çadırın içinin karmaşasına bak.. Öğğrrkk.. Tatile para harcamayacağız diye şu çektiğimiz vallahi tam bir rezillik.. Nurgüller bayramda Ayvalık'a gittiler, biz bu Allahın dağına geldik.. Kafayı yedin gece yarısı şu sıcakta yanımda kürkle oturup hırıl hırıl homurdanıyorsun.. S.. Sen kürk de mi getirmiştin?.. Ayyyyyyyyy..!
ÖNERİ
IŞİD'LE İLGİLİ BELGELERİ EREN ERDEM AÇIKLAMASIN
CHP Milletvekili Eren Erdem 10 gün kadar önce Halk TV'de Türkiye'nin IŞİD terör örgütüne yaptığı yardım ve destekleri bütün belgeleriyle açıklayacağını ilan etti.
Erdem “Bunlar öyle belgeler ki kimse itiraz edemeyecek, kılını bile kıpırdatamayacak hale gelecek” dedi.
O kadar iddialı.
Ancak bu açıklamadan sonra Erdem'in başına tuhaflıklar gelmeye başladı.
Ölüm tehditleri aldı, havalimanında polis tarafından zorla uçaktan indirilip alıkondu, yandaş yalaka medyada aleyhine kampanyalar açıldı.
Erdem'in hangi belgeleri açıklayacağını bilemiyorum elbette ama önerim bu açıklamaları kişisel olarak yapmaması yönünde.
Konu çok ciddidir.
Bence Erdem elindeki bütün belgeleri Genel Başkan ve yönetimle paylaşmalı. Bu belgeler ciddiyetle incelenmeli ve daha sonra CHP'li bir heyetin yapacağı bir basın toplantısı ile açıklanmalı.
Elbette belgelerin toplanması ve değerlendirilmesi Eren Erdem tarafından yapılmıştır ama bunları “kişisel” olarak açıklamasının sakıncaları da vardır.
Öncelikle can güvenliğini yabana atmayalım.
Bu tür belgeler kurumsal olarak açıklandığında hedef büyüyeceği için muhatapların tutum ve davranışları da farklı olacaktır.
CHP genç bir milletvekilini korumak istiyorsa sahiplenmeli ve belgeleri parti adına kamuoyuna açıklamalıdır.
ŞAŞIRDIM
EREN ERDEM MEĞER ŞOV YAPIYORMUŞ
Bazen aklım duruyor. Kendi kendime “Senden başka bu konuya böyle yaklaşan yok, acaba hata mı yapıyorum” diye düşünüyorum.
Geçmişte pek çok örneği var bunun da son örnek milletvekili Eren Erdem'in bir savcının yasadışı telefon emriyle polis tarafından zorla uçaktan indirilmesi ve alıkonması oldu.
Ben konuya demokrasi ve hukuk açısından ilkesel olarak yaklaşıyorum.
Bir milletvekili yasadışı emirle gözaltına alınamaz. Seyahat özgürlüğü engellenemez. Böyle bir şeyin yapılması Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iradesinin ayaklar altına alınmasıdır. Önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'nın ayağa kalkması, bütün parti başkanlarının ve milletvekillerinin, siyasilerin, medyanın buna tepki göstermesi gerekir.
Demokratik bir ülkede bu olur.
Bizde tam tersi oldu.
Yanılmıyorsam benim dışımda birkaç gazeteci tepki gösterdi. CHP kendi milletvekilini koruyan açıklamalar yaptı. O kadar.
Hatta tam tersi, olaya “senin partim, benim partim” açısından yaklaşanlar Eren Erdem'i şov yapmakla suçladı.
Neymiş efendim açıklamamalıymış. Hem zaten dokunulmazlığı yokmuş niye gürültü çıkarıyormuş.
Daha da ileri gidenler “o teröre destek vermiyor mu, tabii ki böyle yapılacak” bile dediler.
Kişileri öne sürüp ilkeleri, demokrasi ve hukuku unutursak ülkenin diktatörlüğe gitmesinden şikayet etmeye de hakkımız olmaz.
Bunu da böyle bilelim.
Can Ataklı - Korkusuz