Fatih Altaylı, karşısında Erdoğan olsa yayına telefonla birini bağlayabilir miydi?
Can Ataklı; Fatih Altaylı ya da bir başkası eğer karşısındaki kişi Erdoğan ya da AKP’nin adamlarından biri olsa yayına bağlanmak isteyenleri söyleyip “Efendim yanıt hakkı doğduğu için falanca arıyor, bağlamamızı ister misiniz?” diye sorabilir mi?
BUNU YAZMAK GEREK
Pes yani, bunu da saraya yalakalık için kullandılar ya artık ne diyeyim?
İktidarın kötü ekonomi yönetimi yüzünden paramız hızla değer kaybederken Türkiye’nin en doğusundan ve en batısından “komşu akını” haberleri geliyordu.
Van’da İranlı bolluğu yaşanıyordu. Aynı şekilde Kars’a ve Ardahan’a da Gürcüler, Ermeniler, Abhaz’lar akın ediyordu.
Edirne’de ise sokaklarda Bulgar ve Yunan’dan geçilmiyordu.
Bunun tek nedeni vardı tabii.
Türk Lirası’nın değeri iyice yerlere düşünce, komşu ülkelerde yaşayanlar için Türkiye bir alışveriş cennetine dönmüştü.
Bulgarların bir levası, olmuştu 7 lira.
Yunan’ın kullandığı Euro ise 15 lirayı geçiyordu.
Yani bir Bulgar kendi ülkesinde bir kilo peyniri diyelim ki 21 levaya alıyorsa, bunu Edirne’den 3 Levaya alabiliyordu.
İşte bunun üzerine akın başladı komşulardan Türkiye’ye.
Elindeki levayı Euro’yu bozduran, dilediği gibi alışverişini yapıyor akşama da dönüyordu.
Bunları defalarca yazdık, ekranlarda anlattık, bu illere giden arkadaşlarımız röportajlar yaptılar.
Saray medyası o sırada uykudaydı.
Çünkü dolar her gün rekor kırıyordu ama saray medyasının bunu yazma izni yoktu.
Onlara göre ekonomik kriz yaşanmıyordu ülkemizde sadece dış güçlerin oyunu ile döviz fiyatları dalgalanıyordu.
Şimdi ortalık bir parça duruldu ya sarayın en militan gazetelerinden biri olan Sabah, Edirne’ye bir yazarını göndermiş.
Amanın neler oluyormuş Edirne’de neler.
Turizm patlamış.
Edirne, Bulgar ve Yunan turist kaynıyormuş.
Üstelik bu turistler diledikleri gibi alışveriş yapıp ülkelerine mutlu biçimde dönüyormuş.
Sabah yazarı diyor ki: Anketçiler bir araştırma yapsalar ve konusu “Türkiye’de… Nüfusa oranla en fazla temizlik malzemesi satılan il hangisi?” olsa Edirne, “açık ara önde.” Deterjan… Ve diğer malzemeler. Aklınıza ne gelirse… “Bulgarlar” kapış kapış alıyorlar… Ve Yunanlılar da.
Sabah yazarına göre Edirne, Birleşmiş Milletler gibi olmuş.
Şöyle yazmış: Hafta için. 5-6 bin Bulgar… Hafta sonları… 12-13 bin Bulgar. Bir de Yunanistan’dan gelenleri ekleyin. Bitmedi… Macaristan’dan, Romanya’dan… Bosna Hersek’ten… Kosova’dan… Gelen gelene… Alışveriş mekanları, “Birleşmiş Milletler” gibi.
Çok seviniyorlar, turist geliyor acayip satış yapılıyor diye.
Oysa saraya yalakalık yaparken farkında bile değiller, çünkü Trakya’nın bütün ihtiyaç maddeleri çok ucuza başka ülkelere gidiyor.
Trakya halkının alması gereken ürünler yok pahasına satılıyor, üstelik sürekli müşteri olduğu gerekçesiyle bu ürünlerin fiyatları da artıyor, Türk vatandaşları ihtiyaçlarını daha da zamlı olarak karşılayabiliyor o da mal bulabilirse.
Türkiye’yi bu rezil hale getirdikten sonra bir de destan yazmış gibi havalara girmiyorlar mı?
İnsanın deli olması işten bile değil yani.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
İşte AKP zihniyetinin güya ahlakçı dayatması
Yılbaşı gecesini Star TV; İbo Show ile karşılarken, “Biz dansöz de çıkardık” diye de şişindi biraz. Dansöz konusu, TRT’nin tek kanal olduğu dönemlerin en önemli konusuydu.
Ekrana ilk çıkan dansöz, Nesrin Topkapı olmuştu.
Kıyafeti normal dansöz kıyafetine göre çok kapalıydı.
Sonraki yıllarda özel kanallarla birlikte dansöz kıyafetleri biraz normale döndü.
AKP iktidara geldikten sonra bir süre gerek yılbaşında gerekse bazı eğlence programlarında dansözler boy gösterdi ama sonra giderek azaldı son 10 yılda ise tamamen kayboldu.
Kaybolduğu gibi birçok TV yayınladığı Türk filmlerindeki dansöz sahnelerini ya tamamen kesip atıyor ya da üzerini fluluyor.
İbo Show’a çıkan dansöz Didem Kınalı’nın kıyafeti ise evlere şenlikti.
Boyundan ayak bileğine kadar tamamen kapalı olan dansöz, sosyal medyada “dansözü alüminyum folyoya sarmışlar” diye alaya alındı.
Oryantal Didem Kınalı kıyafetini kendisine soran Medyaradar yazarı Alev Cimin’e bakın ne demiş: “Birebir bu kıyafet olsun demediler tabii. Kollarını açabilirsin, bisiklet yaka giyebilirsin, demişlerdi. Sadece göbek deliği ve göğüs çatalının görünmemesi gerekiyormuş.”
Kanal yöneticileri korkuyor tabii iktidarın hışmından ve kıyafet kurallarını biliyor.
Çünkü AKP’nin ahlak anlayışı bu, göbek deliği ve göğüs çatalı görünmeyecek.
Görünürse ahlak gider.
KOMİK
Şu ucuz kahramanlıklardan hiç mi vazgeçmezler bunlar?
Şamil Tayyar, muhalif milletvekillerine çağrıda bulunmuş.
Şöyle bir tweet atmış:
“Özellikle sözüm muhalif vekillere. Cumhurbaşkanı maaşına 2022 için toplam yüzde 14.4 zam yapıldığında kıyamet kopardınız. Şimdi maaşlarınıza sadece ilk 6 ay için yüzde 30.5 zam yapılacak. Madem zor dönemden geçiyoruz, iktidarla el ele verin, 2022 zammından feragat edin. Ne dersiniz?”
Bu tipler böyle ucuz kahramanlıklardan ucuz prim yapma çabalarından hiç vazgeçmezler.
Kardeşim bırak muhalefeti, önce iktidara seslen “Ey sevgili partililerim, dava arkadaşlarım; millet pahalılıkla baş etmeye çalışırken kendinize zam yapmayın, dayanışma gösterin” de sonra muhalefete dönüp “Siz de iktidarla iş birliği yapın” diye akıl ver.
Bu ucuz kahraman muhalefetin istese de milletvekili maaşlarını düşürmeye ve yükselmeye sayısının yetmeyeceğini bilmiyor mu?
Biliyor bilmesine de cıvık popülizm böyle bir şey. Bu ucuz kahramana ben bir çağrıda bulunayım: “Bu artışlarla sen de daha yüksek emekli maaşı alacaksın. O halde en azından alacağın bu farkı istediğin bir hayır kurumuna bağışla.”
Yapar mı acaba?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Nazarbayev’in kendini göstermesi bu kadar mı zor?
Kazakistan’da olaylar duruldu, yurtdışından getirilen askeri güçlerin de yardımıyla devlet güçleri sokaklara hakim oldu.
Buna karşı, “Kaçtı, ailesiyle birlikte yurtdışına gitti” denilen Kazakistan’ın kurucusu Nursultan Nazarbayev hâlâ ortada yok.
Kendisi yok ama örneğin sözcüsü Aydos Ukibay, sosyal medya platformu Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, Nazarbayev’in başkent Nursultan’da olduğunu, bir dizi istişare toplantıları gerçekleştirdiğini, Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile doğrudan temas halinde olduğunu söylüyor.
Ardından Nazarbayev’le yapılmış son röportaj yayınlanıyor.
Ama nedense kendisi bizzat ortaya çıkmıyor.
Oysa bu işler açıklama ile değil görünme ile olur.
Nazarbayev, eğer Kazakistan’da ise hangi nedenlerle ortaya çıkmıyor da sözcülerin açıklamaları ile kamuoyuna bilgi veriliyor.
Sanki ülkede değil de ondan böyle yapılıyor.
Biraz daha sonra işler tamamen yatışınca bir anda otaya çıkar.
Ya da ne bileyim, hakkında onca iddia var, çok zenginleşmişler ailesiyle birlikte.
Gitmiştir bunan sonra hayatını yaşamayı seçmiştir.
Bİ SORALIM BAKALIM
Fatih Altaylı, karşısında Erdoğan olsa yayına telefonla birini bağlayabilir miydi?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hafta sonunda Habertürk televizyonundaydı.
Fatih Altaylı’nın konuğu olan Kılıçdaroğlu, yayına telefonla bağlanan Ulaştırma Bakanı ile Meclis Başkanı’nın sorularına da cevap vermek zorunda kaldı.
Bu konuda çeşitli eleştiriler var.
Örneğin İYİ Parti Sözcüsü Murat İde, “Bir genel başkan ekrandayken, telefonla birini bağlamak olmaz” dedi.
Ahmet Hakan, CHP Genel Başkanı’nın fırsatı iyi değerlendiremediğini yazdı.
Fatih Altaylı eleştirilere “Ben bağlamadım, Kılıçdaroğlu kendisi kabul etti” savunması yaptı.
Doğrudur, arayanların bağlanmasını Kılıçdaroğlu kabul etmiş olabilir.
Kılıçdaroğlu böyle bir emrivakiye “Hayır, kimse ile konuşmam” diyebilir miydi?
Tabii ki diyemezdi bir siyasetçi olarak.
Burada sorun bence şu;
Fatih Altaylı ya da bir başkası eğer karşısındaki kişi Erdoğan ya da AKP’nin adamlarından biri olsa yayına bağlanmak isteyenleri söyleyip “Efendim yanıt hakkı doğduğu için falanca arıyor, bağlamamızı ister misiniz?” diye sorabilir mi?
Bence bunu asla yapamaz.
O halde Kemal Kılıçdaroğlu’na da yapılmamalıydı bu?
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Yok artık daha neler
Haberi muhtemelen sosyal medyada okumuşsunuzdur.
Soma faciasında yerdeki madenciyi tekmeleyen bir adam fotoğrafını herhalde hâlâ hafızanızdan silinmemiştir.
O gün de bugün de sarayda oturan Erdoğan’ın en yakın adamlarından biri olan Yusuf Yerkel’di bu kişi.
Yerdeki adama tekme attıktan sonra “Attığım tekme sonucu ayağım incindi” diyerek “iş göremezlik raporu” bile alacak kadar güç şımarığı olan bu şahıs cezalandırılması gerektiği halde, günden güne daha da yükseldi kariyerinde.
Saray şimdi kendisini Frankfurt Başkonsolosluğu’na “ticaret ataşesi” olarak atadı.
Maaşı 6 bin Euro. Altına bir de son model Mercedes çekildi.
Daha bir şey yazmaya gerek var mı?
Var tabii.
AKP’nin oyu hâlâ yüzde 30’larda.
Demek ki bir Yusuf Yerkel yetmez, daha niceleri olmalı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları