Gerçek şu: 'Aday belirleyemiyorlar' değil, bilerek belirlemiyorlar
Can Ataklı; Demek zamların hepsi keyfiymiş.
ANALİZ
Demek zamların hepsi keyfiymiş
Saray medyası, her pazartesi olduğu gibi önceki gün de “Nefesler tutuldu, kamuoyu büyük müjdeleri heyecanla bekliyor” manşetleriyle çıktı.
Akşamüzeri oldu, Erdoğan “kabinesini” topladı.
Bu kez her nasılsa daha önceki toplantılar kadar uzun sürmedi.
Erdoğan her zamanki gibi toplantıdan sonra kameraların karşısına geçti.
Yine uzun bir “icraatın içinden” konuşması yaptı.
Tabi asıl yeni “müjdeler” bekleniyordu.
Önce EYT’nin yakında Meclis’e geleceğini söyledi.
Ama bu pek müjde olmadı, çünkü daha önce bazı bakanların yaptığı açıklamalara göre bu iş biraz sarkacak.
Ama ne olursa olsun seçimden önce mutlaka bir şeyler yapılacaktır.
EYT’liler şimdilik bir havucun peşindeler.
Derken günün “müjdesi” geldi.
Erdoğan “2023 içinde otoyol ve köprülere zam yapmayacaklarını” açıkladı.
Bu sefer hazırlıklı olan gazeteciler de azar yemeden alkışladılar.
Erdoğan; Maliye Bakanı yaptığı kişiye döndü, “Merak etme Nebati senden para çıkmayacak” dedi.
Bu incecik espriye herkes pek güldü.
Sonuçta müjdeden şunu anladık ki, bu yıl içinde, tabii eğer Erdoğan Haziran’dan sonra da kalacaksa, otoyol ve köprülere zam yapılmayacak.
O halde şunu sormak farz oldu.
Zamlar neye göre yapılıyor?
Anlaşıldığı kadarıyla zamlar aslında keyfi uygulanıyor.
Erdoğan “Şuna zam yapın” diyor zam yapılıyor.
Sonra “Fiyatları dondurun” diyor, donduruluyor.
Derken “Zam yapılmasın” diyor yapılmıyor.
Ardından “Fiyatlar düşsün” diyor, düşürülüyor.
Peki devlet nerede?
Devletin bir hesabı, kitabı yok mudur?
Bir kişinin “zam yapılsın veya yapılmasın” demesiyle mi yürütülüyor bütün işler?
Görüldüğü kadarıyla durum aynen böyle.
Hiçbir şeyin hesabı yapılmıyor.
Seçime gidiliyor diye halkın gözü boyanıyor o kadar.
Fiyatları üçe, beşe katladıktan sonra “6 ay zam yok” sözüne inanan milyonların olduğu ülkede muhalefetin de işi çok zordur.
Yine de bu oyunu bozacak hamleler yapabiliyorlar hiç olmazsa.
Son iki günde Kılıçdaroğlu içkilerden alınan vergilerin düşürüleceğini ve vatandaşın daha ucuza ev sahibi olabilmesi için 5 yıllığına yabancılara mülk satışını yasaklayacaklarını söyledi.
Ama bunlar “anlık avantalara” alıştırılmış olan geniş bir kitleyi ne kadar etkileyecektir bilemem artık.
Bİ SORALIM BAKALIM
Peki Devlet Bey, Sinan Ateş cinayetinin aslını neden anlatmıyorsunuz
Bir yıl öncesine kadar Ülkü Ocakları Genel Başkanı olan Sinan Ateş’in Ankara’da suikast sonucu öldürülmesinden sonra MHP “derin” bir sessizliğe gömülmüştü.
Günlerce kamuoyu MHP ve özelikle Sinan Ateş’i görevinden alan Devlet Bahçeli’nin ne diyeceğini merak etti.
Ama Bahçeli hiç konuşmadı.
Geçen hafta salı günü ise “Artık mutlaka bir şeyler söyleyecektir” beklentisine rağmen Bahçeli yine suskun kaldı, sadece “Bu saygın suskunluğumuz zafiyet zannedilmesin” mealinde isim vermeden bir cümle sarfetti.
Bu hafta salı toplantısında ise Bahçeli, nihayet isim de vererek konuya girdi.
Girdi girmesine ama kamuoyunu bırakın kendi partililerini bile tatmin etmekten uzaktı.
Bahçeli “Menfur cinayetin içine dava arkadaşlarımızı çekmek isteyenlere eyvallah etmeyeceğiz. Cinayet üzerinden siyasi kurgu yapılıyor. Sis dağılsın diye bekledik söz sırası bizde” dedikten sonra bakın ne dedi;
“Tüm FETÖ’cüler algı operasyonu yapmaya çalıştı. Cinayetin gölgesi MHP’ye düşürülmeye çalışıldı. Bir iç hesaplaşma olduğu algısı yaratılmak istendi. Dikkat, temkin, uyanıklık şarttır. Kimse unutmasın, Kurt kışı atlatır, yediği ayazı unutmaz.”
Sonra da lafı tıpkı Erdoğan gibi Kılıçdaroğlu’na getirdi ve aynen şunları dile getirdi;
“Biz bunlara figüranlık yapan onursuzları tanıyoruz. Milletvekilimiz ahlaksızca suçlandı, töhmet altında bırakıldı. Ülkü Ocakları hain bir kuşatma altına alındı. Şiddetli bir cephe açılıp, ittifakla harekete geçildi. Kılıçdaroğlu da sosyal medya mesajıyla suskunluğumuzun nedenini sorma gereği doğdu. Suskunluğumuz asaletimizdendir, bir lafa bakarız laf mı diye bir de söyleyene bakarız adam mı diye… Edebimiz el vermez, edepsizlik edene. Susmak en güzel cevap edebi elden gidene… Sayın Kılıçdaroğlu suskun değilim, seviyesiz ithamlarınızı seyredip gerekli notlarımı aldım, alıyorum.”
Tamam da bu açıklama ne anlama geliyor?
Anlaşılmaz biçimde bu cinayetin FETÖ marifetiyle MHP’nin üzerine yıkılmaya çalıştığını söyledi o kadar.
Oysa kimsenin böyle bir derdi yoktu.
MHP ilk günden itibaren suskun kalınca kamuoyunun zihninde bir kuşku bulutu oluştu.
Üstelik İçişleri Bakanlığı’nın tüm karartma çalışmalarına rağmen olayın faillerinin hep MHP bağlantılı çıkması bu kuşku bulutunu daha da kalınlaştırdı.
Devlet Bey, herkese öfke göstereceğine kendi içinde bir hesaplaşma yapmalı, bence bu daha doğru olacaktır.
Seçime kadar daha çok gaz çıkacakmış
Karadeniz’deki doğal gaz kaynakları belli ki Erdoğan’ın en önemli seçim propagandalarından biri olacak.
Gaz çıkaracağız.
Bundan “1 trilyon dolar” kazanacağız.
Doğalgaz fiyatlarını ucuzlatacağız.
Öyle anlatıyorlar ki sanki kendileri olmasa o gaz çıkarılamaz, yaptıkları iş dünyanın en önemli işi, bütün dünya Türkiye’yi kıskanıyor.
Anlaşıldığı kadarıyla gaz konusunun henüz ilk aşamasındayız.
Seçime kadar daha çok gaz çıkacak ve her biri bulunmaz fırsatlar olarak seçim yatırımı yapılacak.
Sabah gazetesi, Yavuz Donat’ı Filyos’taki doğalgaz depolama ve aktarım tesislerine göndermiş.
Yavuz Donat öyle bir anlatıyor ki, sanki dünyada doğalgaz çıkaran tek ülkeyiz.
Doğalgazı olan her ülkede kurulu bir tesisi “dünyada eşi yok, cumhuriyet tarihinde kimse böyle bir yatırım yapamadı, bu tesis dünyada bir numara” diye anlatmış Yavuz Donat.
Elbette Türkiye’nin de doğalgaz üreticisi olması hepimizin yararına, hepimiz bundan gurur uyarız.
Ama iş abartmaya gelince de üstümüze yok yani.
Bunu bir de “Erdoğan olmasa bunların hiçbirini başaramazdık” demeye getirmiyorlar mı; işte film orada kopuyor.
Donat yazısında Erdoğan’ın yeni müjdeler vereceğini müjdelemiş ayrıca.
Diyor ki: “Karadeniz’deki doğalgaz rezervi, konuşulandan, resmi açıklamalardan çok çok fazla.
Bu konuda tek cümle yazabiliyoruz. Gerisi… Özel ve gizli bilgi. Sanırız… Şubat’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından bütün dünya duyar.”
Demek ki seçime kadar gaz çıkarmaya devam edilecek.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Erdoğan’ı bir türlü yüzde 50’ye çıkaramayınca başka türlü parlatmaya çalışıyorlar
Seçimler yaklaştıkça iktidardaki panik de artıyor.
Bütün o tepeden bakmalara, kibirli davranışlara, “devlet benim” böbürlenmelerine ve “Bu muhalefetten bir şey olmaz, bunları ezer geçeriz” efelenmelerine rağmen Erdoğan’ın hala yüzde 50’yi bulamaması iktidarın adamlarını ister istemez telaşlandırıyor.
Medyanın neredeyse yüzde 90’ı adeta tek kanalmış gibi yayın yapıyor, Erdoğan’ın artık adım atması bile “yeni müjde” olarak sunuluyor, muhalefete her gün ağır hakaretler yağdırılıyor, devletin bütün gücü kullanılarak sindirilmeye çalışılıyor ama anketler bir türlü Erdoğan’ı “kesin kazanır” noktasına çıkarmıyor.
Şimdi dolaylı yoldan Erdoğan’ı parlatma ve “Görüyorsunuz Erdoğan her konuda en önde” propagandası yapılmaya çalışılıyor.
Neymiş, Erdoğan Twitter takipçisi açısından açık ara öndeymiş.
Neymiş, Erdoğan toplam 133 milyon 197 bin 140 etkileşimle sıralamanın ilk basamağında yer alıyormuş.
Neymiş Erdoğan’ın yıl içerisinde 4 bin 21 paylaşım yaptığı ve gönderi başına 33 bin 125 etkileşimle ilk sırada yer aldığı görülmüş.
Neymiş, Erdoğan Instagram’da 2’nci ve 3’üncü sıradaki rakiplerine kıyasla daha az paylaşım yapmasına karşın 47 milyon 741 bin 322 etkileşimle ilk sıraya oturmuş.
Elbette sosyal medya etkinliği önemlidir.
Ama bunlar şu anda Erdoğan’a seçim kazandıracak gibi görünmüyor.
AKP’nin danışmanları bunun farkında ve bu yüzden çırpındıkça çırpınıyor, yan yollarla halkın beynini yıkamaya çalışıyor.
BUNU YAZMAK GEREK
Gerçek şu: “Aday belirleyemiyorlar” değil, bilerek belirlemiyorlar
Şu işe bakın, Bahçeli artık çoğu zaman Erdoğan’dan bile daha fazla Erdoğan’cılık yapıyor.
İktidara oynadığını, Türklüğün gücünü göstereceklerini söylüyor ama kendi bir tane aday bile çıkaramıyor ve Erdoğan’ın anayasa gereği aday olmayacağını bildiği halde “MHP’nin adayı AKP’nin genel başkanıdır” diyebiliyor.
Bahçeli dünkü grup konuşmasında yine Erdoğan için çırpındı, muhalefetin bir aday bile belirleyemediğini söyledi.
“Alayına birden Türk’ün gücünü göstereceğiz. Zillet İttifakı’nın vizyonsuzluğu ortadadır” diyen Bahçeli ardından şunu söyledi;
“Yine aday belirleyememişlerdir. Cumhurbaşkanı adayını tespit edemeyen, yeni bir istişare süreci başlatma kararı alan Zillet partileri bir nevi iflas bayrağını çekmişlerdir. Makam hırsı bunların maskelerini düşürmüştür.”
Oysa Bahçeli’nin görmediği ya da gördüğü halde sözünü etmediği gerçek ise şu:
6’lı masanın aday belirleyemediği doğru değil. Şu anda bilerek bir aday belirlemiyorlar. Çünkü seçimlerin akıbeti belli değil. Erdoğan’ın aday olması olanaksız. Bu nedenle bir numara bulup seçimi erkene almaya çalışıyorlar. Bu koşullarda en yanlış iş, aday açıklamaktır. Muhalefet sanki adaysızmış gibi davranarak aslında AKP-MHP koalisyonunun kimyasını bozmaya çalışıyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları