'Gidiyorum artık' demesi bir oyun mu?
Can Ataklı; “Aslına bakarsanız bu duygu sömürüsünden sonra ‘bizi bırakma’ talepleri olabilir. O zaman anayasanın ikinci kere seçilen cumhurbaşkanına tanıdığı hak gündeme gelebilir” demiştim.
ANALİZ
Not düştüğünde “rüşvet aldılar” not yükselince “ekonomide büyük başarı”
Yandaş medya şu günlerde pek bir sevinçli.
Hele maliye bakanının ağzı kulaklarında.
Bir taraftan “gri listeden” çıkıyoruz diye nedense böbürlenirken diğer taraftan Fitch’in not yükseltmesinde ne kadar büyük payları olduğunu anlatıyor.
Neymiş, Fitch’in “durum düzeltmesi” yapacaklarını sanıyorlarmış ama beklenmedik biçimde “not artışı” gelmiş.
Sonuçta elbette Türkiye için iyi bir şey bu.
Ama söylenen gerçek mi?
Not artışı gerçekten Türkiye’nin ekonomide aldığı önlemlerin olumlu olmasından mı kaynaklanıyor?
Öncelikle şunu sormak gerekiyor ki, iktidar cevabı asla vermiyor.
BİRİNCİSİ: Gri listeden çıkılacak olması güzel de asıl soru bu listeye neden girdiğimiz. Şu ana kadar ne maliye bakanı ne de bir başka yetkili neden gri listede olduğumuzu söyleyemedi, ama çıkılacağına seviniyorlar.
İKİNCİSİ: Not yükselmesi de iyi bir şey. Buna karşı notumuz neden düştü, bu konuda neden hiçbir açıklama yapılmadı?
Bu sorular cevap bulmadan sevinmenin çok da anlamlı olmadığı ortada.
Tabii bir de şu nokta var; Başta Fitch olmak üzere Türkiye’nin kredi notu düşürüldüğünde Erdoğan ne demişti?
“Bunlar dış mihrakların Türkiye’ye oyunlarıdır. Notumuzu düşürmek için nasıl rüşvetler alındığını da biliyoruz.”
Durum böyleyse, not yükseltilmesi neden oldu?
Dış mihraklar dalgaya mı düştü, yoksa karşı bir rüşvet operasyonu mu söz konusu?
Dün Youtube kanalımda Türkiye’nin ekonomiyi herkesin anlayacağı dilde anlatan en iyi isimlerden biri olan Onur Çanakçı ile konuştum.
Bu soruyu ona da sordum.
Verdiği cevap çok basitti; “Fitch not artırımını Türkiye iyiye gittiği için yapmadı. Ellerinde milyarlarca dolarlık Türkiye tahvilleri var. Bunları pazarlamak için Türkiye’yi biraz parlatmaya ihtiyaç duyuyorlar, bu kadar basit. Önümüzdeki günlerde Türkiye’ye bir yatırım atağı hatta bırak atağı bir kuruş gelecek mi? Şu an için hayır.”
Bu tahviller nedir peki?
Tahviller, devletin veya anonim ortaklıkların en az 1 yıl ve daha uzun vadeyle, ödünç para bulmak amacıyla çıkardıkları borç senetleridir.
Son genel seçimden sonra ilk 5 ayda 129 şirket tahvil ihracı için izin aldı. Böylelikle 14 milyar 416 milyon 925 bin 706 dolar ve 500 milyon Euro’luk tahvil ihracı oldu.
Bunların büyük bölümü aracı kurumlar elinde ve bunu değerlendirmek zorundalar. Bunları satabilmek için de Türkiye’nin biraz övülmesi gerekiyor.
Adalar’da çarşı karışık gibi görünüyor
İstanbul’un en küçük ilçesi Adalar.
Toplam alanı 16 kilometrekare, seçmen sayısı da 10 bin 200 kadar.
İlçe küçük ama sembolik olarak değeri var.
Çünkü Adalar konum olarak İstanbul’un karşısına dizilmiş inci taneleri gibi.
Geçen hafta bundan 25 yıl öncesine kadar Sabah gazetesinde yönetici asistanlığını yapan Yıldız Borluk aradı.
Dedi ki “Eşim Adalar’dan belediye başkan adayı oldu, sizi de ziyaret etmek istiyoruz.”
Yıldız’ın nikah şahidiyim, nasıl reddederim?
Tanıdığımda Hüseyin Avni Borluk Garanti Bankası’nda müfettiş olarak çalışıyordu, sonra Denizbank’ta şube müdürlüğü de yapmış ve emekli olmuş.
Borluk, Zafer Partisi’nden adaylığını koymuş, hayli de iddialı.
Konuşurken aldığım en şaşırtıcı bilgi Adalar’da tam 17 aday olmasıydı.
Hüda Par bile aday çıkarmış.
“Peki şansınız nedir?” diye sordum, Borluk “Kazanma ihtimalim çok yüksek, özellikle iktidarın Adalar’daki 100 parseli imara açması halk arasında büyük huzursuzluğa yol açtı, gerçi bu alanlara turistik tesis için izin verileceği söyleniyor ama bugüne kadar gördüğümüz örneklere bakınca Adalar’ın adeta katledileceğini herkes biliyor. CHP bu konuda çok aktif değil, bu nedenle ciddi bir potansiyelimiz oluştu” dedi.
Borluk, Adalar’da bir tür mafya düzeni kurulduğunu belirterek “tüm meslek hayatım boyunca adım hiçbir akçeli işe karışmadı, Adalar temiz, dürüst, mafyanın üzerine gidebilecek bir isim arıyor” dedi.
Merakla sordum “Peki şans görüyor musunuz?”
Borluk’un cevabı şu oldu; “Evet, Adalar’da 2 bin 500 oy alan seçilebilir. Şu an 2 bin seçmenimiz var. Genel Başkan Ümit Özdağ da Adalar’ı ziyaretinde bunu gördü. İstanbul’da Zafer Partisi’nin kazanacağı tek ilçe Adalar olabilir.”
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Çalışarak hak etmediği 25 milyon Euro’luk mirası paylaşan genç kadın
Haberi Avusturya’da yaşayan bir okurum göndermiş.
32 yaşında bir yüksekokulda dil öğretmenliği yapan Marlene Engelhorn, BASF kurucusu Friedrich Engelhorn’un torununun eşi Traudl Engelhorn-Vechiatto’nun torunuymuş. Aile 1997 yılında ilaç şirketi Hoffmann-La Roche’a 11 milyar dolara satılan Boehringer Mannheim Grubu’nun ortak hissedarıymış. Ailenin en büyüğü Traudl Engelhorn-Vechiatto 2023 sonbaharında 94 yaşında ölmüş.
İşte bu ölümden sonra Marlene Engelhorn’a tam 25 milyon Euro miras kalmış.
Buraya kadar her şey normal.
Ancak bu genç kadın “Ben hiç kazanmadığım bir para üzerinden güçlenmeyi ahlaki bulmuyorum bu paranın yüzde 90’ını adil biçimde dağıtmak istiyorum” demiş.
Bu amacını gerçekleştirmek için belediyeye başvurup bir yurttaş konseyi kurulmasını talep etmiş.
Kurulan 50 kişilik konsey 22.5 milyon Euro’nun nasıl kullanılacağını planlayacakmış.
Bu haberi neden sizinle paylaştım.
Hiç. Dünyada böyle insanlar da var, onu anlatmak istedim.
BUNU YAZMAK GEREK
“Gidiyorum artık” demesi bir oyun mu?
Erdoğan’ın “Bu benim son seçimim” demesinden sonra Youtube kanalımda yaptığım değerlendirmede “AKP genel başkanı aslında duygu sömürüsü yapıyor, ‘son seçimim partime destek verin’ demek istiyor” dedikten sonra eklemiştim;
“Aslına bakarsanız bu duygu sömürüsünden sonra ‘bizi bırakma’ talepleri olabilir. O zaman anayasanın ikinci kere seçilen cumhurbaşkanına tanıdığı hak gündeme gelebilir” demiştim.
Çünkü anayasaya göre eğer seçimden bir yıl önce meclis erken seçim kararı alırsa cumhurbaşkanı bir kere aday olabiliyor.
Benim bu tahminimi AKP’li eski adalet bakanı Bekir Bozdağ dillendirdi.
Bozdağ Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “Anayasa’nın bu hükmüne göre, TBMM tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü defa cumhurbaşkanı adayı olması anayasal hakkıdır. Yarınlar ne getirir, bilinmez. Belki de vakti gelince TBMM seçimlerin yenilenmesi kararı alarak, Cumhurbaşkanımıza yeniden adaylık yolunu açabilir. Yarın ola, hayrola. Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler…” dedi.
Sanıyorum o duygusal konuşmanın gerçek nedeni bu.
Bir de not ekleyeyim.
Sosyal medyada bir paylaşım olmuş. Bahçeli “Neden son seçiminiz?” diye soruyor Erdoğan’a. O da cevap veriyor; “Çünkü seçimleri kaldırıyorum.”
Bİ SORALIM BAKALIM
Terörle mücadeleden anladıkları ne acaba?
Haberi yandaş medyada “Türkiye-ABD’den ortak açıklama; Terörle mücadele istişareleri yeniden başladı” başlığı ile okudum.
Habere göre yapılan ortak açıklamada “Savunma sanayii, ekonomide iş birliği konusunda tam mutabakat halindeyiz. Türkiye-ABD terörle mücadelede istişarelerini yeniden başlatmıştır” denilmiş.
İki ülkenin ortak açıklamasında “terörle mücadele” vurgusu yapılmış ama bunun hangi terör olduğu konusuna hiç değinilmiyor.
Türkiye için terörle mücadele PKK ve uzantısı olarak kabul edilen PYD ile sınırlı.
Amerika, PKK konusunda sesini pek çıkarmıyor ama PYD’yi bölgedeki terörle mücadelede en güçlü ve güvenilir müttefik olarak görüyor.
Böyle düşündüğü gibi Türkiye’ye de sürekli olarak PYD’ye ilişmemesi konusunda uyarılarda bulunuyor.
Demek ki ortak açıklama sanki Türk Amerikan ilişkilerinde yeni bir gelişme gibi görünse de aslında atılan bir adım olmadığı ortada.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları