loading
close
SON DAKİKALAR

Grev artık bir nostaljidir

Can Ataklı
Tarih: 07.06.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Halk zaten grevin ne olduğunu bile bilmiyor. Grev artık bir nostalji olmaktan öte değildir...

Anayasa değişiklikleri için yapılan referandumda bir madde “grev hakkının önündeki engellerin kaldırılması” idi. İktidar “evet deyin grev önündeki tüm engeller kalksın” derken yandaş yalaka takımı “yetmeeeez” çığlıkları ile demokrasi ve hukuka indirilen darbelere alkış tutuyordu.

Sonuçta kazandılar ve anayasa değişiklikleri kabul edildi.

Yargı tamamen hükümete bağlandı.

Yüksek yargı iktidarın tam denetimine geçirildi.

Darbelerden hesap sorulması adı altında bir komedi filmi sahneye kondu.

Artacağı söylenen özgürlükler bizzat halk oyuyla daha da sınırlandı.

Verilen sözlerin neredeyse hiçbiri tutulmadığı gibi tam aksi yönde kararlar alındı.

Önceki hafta bir AKP milletvekili durup dururken “korsan taksiler ile ilgili bir yasaya” Türk Hava Yolları’nda grev yasağı maddesinin eklenmesini istedi.

THY çalışanları haklı olarak isyan ettiler, yasaları ve mevzuatı çiğnemeden bir tür pasif direniş yaptılar.

Ancak hiçbir eleştiriye ve karşı çıkışa tahammülü olmayan iktidar telefon mesajlarıyla 300’ün üzerinde THY çalışanın işine son verdi. İktidar da aynı saatlerde “THY’de grev yasağını” Meclis’ten geçiriverdi.

Oysa THY’de 1991’den beri hiç grev olmamıştı.

Aslına bakarsanız yaşı 35’lerde olan nesil için “grev” hiçbir şey ifade etmiyor. Hatta bu nesil grevin kelime anlamını bile bilmiyor.

Çünkü onların yaşadığı dönemde neredeyse hiçbir yerde grev yapılmadı.

12 Eylül askeri rejiminin sermaye kesimine en büyük hediyesi budur. Sendikalar kapatıldı, sendikal faaliyetler askıya alındı, işçi sınıfından söz etmek, direniş, iş yavaşlatma ve en demokratik hak olan grev adeta yasaklandı.

Buna kalkışanlar dövüldü, coplandı, gaz ve su bombalarına maruz bırakıldı, tutuklandı, hapislerde süründürüldü.

THY’de grev yasağının gerekçesi ne? THY çok kâr etmeye başlamış, işçiler hak arayarak bu kârı düşürmemeliymiş. Ayrıca THY Türkiye’nin dünyadaki yüzüymüş, zarara uğramamalıymış. Turizmimiz de zarar görmemeliymiş.

Hak arama, eleştirme, sorgulama kültürü tamamen öldürülen kamuoyu bu gerekçelere inanıyor ve sahiplenip destekliyor.

Hükümet yetkilileri de “Bizim için öncelik halkın huzur ve rahatıdır” deyince kamuoyu iyice kendinden geçip hakkını arayanları sopayla dövmeye bile kalkıyor.

THY’de grev yasağının kanunla kabul edilmesi Türkiye’de grev hakkının tamamen ortadan kaldırıldığının da bir göstergesidir. Bundan sonra hangi sektörde bir grev ihtimali doğarsa aynı mantıkla ya kanun çıkacaktır ya da zaten işçiler greve cesaret bile edemeyecektir.

Nitekim pek çok sektörde grev yasağı var. Vatan Çalışma Hayatı yazarı Ersin Umdu geçenlerde grev yasağı olan sektörleri yazmıştı. Grev yasağı olan sektörler, olmayanlardan daha fazla.

Halk zaten grevin ne olduğunu bile bilmiyor. Grev artık bir nostalji olmaktan öte değildir.

*****


THY’nin avantacı gazetecileri

Türk Hava Yolları çalışanları haklarını aramaya kalktılar, şiddetli bir tepki ile karşılaştılar. Önce sektöre grev yasağı geldi, ardından birçok kişi işinden atıldı.

Herhalde dikkatinizi çekmiştir, özellikle yandaş kesimdeki pek çok yazar THY olayında çalışanların değil şirketin yanında yer aldı.

Kimileri daha kurnaz davranarak THY çalışanlarından hiç söz etmeden, başka konular üzerinden THY güzellemeleri yazdılar.

THY nasıl bir dünya devi olmuş, herkes parmak ısırıyormuş, şirketin başındaki kişiler nasıl da nitelikliymişler, nasıl da gecelerini gündüzlerine katıyorlarmış.

Döktürdüler de döktürdüler.

Hepsi bir kart uğruna bunların.

THY bunlara birer kart veriyor. Gazeteciler bu kartlarla ayrı kapıdan giriyorlar havaalanlarına, biniş işlemleri hızla yapılıyor, kimileri bir üst sınıfa aktarılıyor, bagaj fazlalıklarına aldırış edilmiyor, izzet ikram görüyorlar.

İşte bu kartlarla THY yönetimine bağlanan gazeteciler de övgüden başka bir şey yazamıyorlar.

Hep merak ederdim, gazetecilere bu kartlar nasıl verilir diye.

Elite Card denilen bu kartlar THY ile çok uçan ve genellikle Business veya First Class uçan yolculara veriliyor.

Bu gazetecilerin hangileri acaba “çok uçtukları ve mil kazandıkları için” bu kartları almaya hak kazanıyor.

30 küsur yıllık gazeteciyim. Neredeyse her hafta bir yere uçuyorum, ama bu kartları almaya hak kazanacak mile erişemiyorum bir türlü. Birkaç yıllık yandaş gazeteciler ise bakıyorum ellerindeki kartlarla THY yönetimi tarafından pamuklar içinde ağırlanıyor.

Demek ki böyle olunca, bol yağlı ballı yazılar yazmak da görev kabul ediliyor.

*****


Acaba davalar mı bitiyor?

Yandaşlar hararetle “Özel Yetkili Savcılarla” ilgili değişiklik hazırlıklarını tartışıyor.

Bu savcılıkların kaldırılması halinde Ergenekon ve Balyoz davaları ile KCK davasında geniş tahliyeler olurmuş. Ayrıca telefon dinlemelerinin yayınlanmasına getirilecek cezalar nedeniyle darbecilerin foyaları ortaya çıkarılamayacakmış, falan.

Panik hali gibi.

Bu sahte bir panik olmasın.

Yoksa bu bahane ile davalar hızla bitirilip herkese ceza mı yağdırılacak ve ondan sonra da bu savcılıklar mı kaldırılacak?

Çünkü özellikle yandaş medyadaki fısıltılara göre iktidar “Bu kadarı yeter, yoksa özel yetkili savcılar yarın başımıza bela olur” diyerek bu önlemi alıyormuş.

Bunun da ötesinde iktidara yakın pek çok kişi hakkında güya bazı ses kayıtları ve bantlar varmış, yarın öbürgün bunlar ortaya çıkarsa şimdiden yayınlanmasının önüne geçilmek isteniyormuş.

Ağızlar torba değil ki büzesin, bunlar konuşuluyor işte.

*****


Benim hükümetime yakışıyor

Köyün ağası son derece namusluymuş. Çeşme başında arkadaşlarıyla iki çift laf eden kızların bile namusunu sorgularmış. Ama gelin görün ki kendi karısının gözü hep dışarıdaymış. Köyün yaşlılarından biri bir gün dayanamamış “Yahu” deyivermiş “Herkese laf ediyorsun da kendi karını hiç görmüyorsun, en çok fingirdeyen o.” Ağa hiç istifini bozmamış “Biliyorum, ama yakışıyor haspaya” cevabını vermiş pişkin pişkin.

Bizim yandaşların tavrı da bu.

Geçenlerde Uludere olayı ile ilgili “Tezkere hükümete sınır dışı operasyonları için yetki veriyor. Tezkere maddelerine göre silahlı kuvvetler izin almadan operasyon yapamaz” diye yazmıştım.

Bu yandaş takımı cevap verdi: “Evet öyle ama, hükümet askere yetki verdi. Onlar gerektiğinde kullanıyor.”

İşte tam “Yakışıyor haspaya” tavrı.

Hükümet neden kendi yetkisini askere devretmiş, bu biiir.

Madem operasyonu askerin yaptığı biliniyor, neden hâlâ “sorumlular bulunacak” nutukları atılıyor, bu ikiiii.

Daha önce Olağanüstü Hal döneminde kullanılan yetkilerin hesabı neden bugün soruluyor, bu üüüüç.

Kim bilir belki bugünün hesabını da 10 yıl sonra iktidara gelenler sorar.

NOT: CHP Genel Bakanı Kılıçdaroğlu 29 Mayıs’taki Grup toplantısında tezkere maddelerini okumuş. Ben “CHP neden bu konuya eğilmez?” diye sormuştum. Eğilmiş ama sonuç alamamış.

*****


Başı, attığı tweetlerle derde giren Fazıl Say’ı eleştirenler, “Tweet atmanın da bir sınırı olmalı” diyor. Doğru, hele “hapse atılmanın bir sınırı olmayan” ülkemizde iki kere düşünmeli! (Gani Yıldız)

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları