Halkının yarıdan fazlası yoksul olan ülkedeki lüks araba satışına bakın
Can Ataklı; İyi güzel de Devlet Bey, o zaman millet MHP’ye neden oy versin?
Bİ SORALIM BAKALIM
İyi güzel de Devlet Bey, o zaman millet MHP’ye neden oy versin?
Anlamakta en zorluk çektiğim siyasi parti genel başkanı, oldum olası Devlet Bahçeli’dir.
Nasıl bir siyaset izlediğini anlamak çok güç Devlet Bey’in.
Bütün konuşmaları o güne aittir.
Üzerinden iki gün geçtikten sonra tam tersi konuşmalar yapabiliyor.
Bu konuda da asla bir çekinmesi yok, “Ne derler?” duygusu hiç taşımıyor anlaşılan.
Ancak en anlamadığım tavrı, Erdoğan ve AKP’ye olan bağlılığı.
Gerçi muhalefette iken Erdoğan’a en ağır sözleri söyleyen liderdi.
Erdoğan’ın PKK emrinde olduğunu söyleyecek kadar ileri gittiği konuşmaları hala hafızalarda duruyor.
Ama şimdi durum farklı.
Devlet Bey, kendisinin ve partisinin bütün geleceğini Erdoğan’a emanet etmiş durumda.
Öyle bir destek veriyor ki, pek çok AKP’li bile bu kadar destek vermiyordur.
Bahçeli, dün partisinin olağan salı grup toplantısında konuştu yine.
Öncelikle partisinin oylarının düştüğü iddialarına çok sert çıktı.
“Tam tersine bir durum olduğunu” söyledi, “Bıyıklarını keserek ayrılanların” azınlıkta olduğunu ileri sürdü, Amasya mitingini örnek göstererek “Gücümüzü gördünüz değil mi?” diye sordu.
Bahçeli hızını alamadı oylarının düştüğünü söyleyenlerin komplo içinde olanların hezeyanı olduğunu da dile getirdi.
Ancak ardından başladı Erdoğan ve AKP güzellemesine.
“Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olamayacağını söylemek, milleti kündeye getirmeye çalışmaktır. Erdoğan’ın adaylığı bal gibi de buz gibi de yasaya da Anayasa’ya da uygundur” diyen Bahçeli, Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yeniden seçileceğine inancının tam olduğunu belirtti.
Bahçeli başta Millet İttifakı olmak üzere Erdoğan’ın adaylığına karşı çıkanların küresel çeteler olduğunu iddia ederek, “Varsın hainler iş birliği yapsınlar. Biz Cumhur İttifakı olarak hepsinin bileğini bükeriz. Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için gecemizi gündüzümüze katacağız” dedi.
Bahçeli bu konuda sözlerini tamamlarken “Suyu tersine akıtmak artık imkansızdır. Millet kararlıdır, iradesine sonuna kadar sahip çıkacaktır. Söz milletindir, sıra milletindir” dedikten sonra tehdit gibi şu sözleri söyledi; “Sabrımızı zorlamasınlar, ayranımızı kabartmasınlar. Konuşursak derinden, hiçbirisi kalkamaz yerinden.”
Diyorum ya gerçekten Devlet Bey’i anlamak çok zor.
Bir taraftan Erdoğan’ın kazanması için “gecesini gündüzüne” kattığını söylüyor öte taraftan “partimiz güçleniyor” diyor.
O zaman şunu sormak gerekmiyor mu?
“Değerli Devlet Bey, siz ısrarla Erdoğan için çırpınırken MHP’li olmayan vatandaşlar neden MHP’ye gönül versinler, siz bile orijinal olmadığınızı, asıl merkezin AKP olduğunu söylerken insanlar neden size güvenerek MHP’li olsunlar?”
Bilemiyorum buna bir cevap verir mi?
Ama ricam şu, eğer ille cevap verecekse Semih Yalçın aracılığı ile vermesin, çünkü literatüre yeni hakaret tanımlarının katılmasına sebep olmak istemem.
ŞAŞIRDIM
Halkının yarıdan fazlası yoksul olan ülkedeki lüks araba satışına bakın
Tuhaf bir ülkeyiz.
Bir tarafta halkın yarıdan fazlası yoksullukla boğuşuyor.
Ama aynı ülkede inanılmaz lüks harcamalar da yapılabiliyor.
Elbette Türkiye çok geri kalmış, sefalet içinde bir ülke değil.
Gerek insan niteliği gerek doğal kaynakları gerekse üretimi ile çok ciddi bir ekonomiye sahip.
İktidar bu ortamı iyi değerlendirebilse ve kendi gündeminden çıkabilse Türkiye gerçekten uçacak.
Dün haberlere bakarken dünyanın en lüks araçlarından Rolls Royce’in Türkiye temsilcisinin sözlerine rastladım.
Bu ünlü ve çok pahalı marka geçen yıl Türkiye’de satış rekoru kırmış, 100’ün üzerinde araç satılmış.
Aynı şekilde çok pahalı araçlardan Aston Martin geçen yıl 28 araba satmış Türkiye’de.
Ferrari geçen yıl 29 araçlık rekora imza atarken Bentley satışları ise 15’te kalmış.
Lamborghini ise 14 araç satmış geçen yıl.
Şimdi gelin TL bazında fiyatlarına bakalım bu otomobillerin.
Rolls Royce: 35 milyon
Lamborghini: 38 milyon
Ferrari: 42 milyon
Bentley: 25.2 milyon
Maybach: 25 milyon
Şimdi gelin “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar” sözüne göre minicik bir değerlendirme yapalım.
8 bin 500 lira asgari ücret alan birinin Ferrari otomobil almak için hiç harcamadan 4 bin 941 ay çalışması gerek.
Haydi bunu bir de yıla bölelim, 411 yıl çıkıyor.
Bu sadece bizim için geçerli değil elbette, başka ülkelerde de asgari ücretlilerin bu tür çok pahalı araçları alabilmek için yüz yıldan fazla çalışması gerek.
Dünyanın da adaleti yok aslında.
BUNU YAZMAK GEREK
Cuma geliyor, bakalım İsrail kadar olabilecekler mi?
İsveç’te meczubun biri var biliyorsunuz; Paludan isimli sözde siyasetçi ırkçı faşist bir adam, Kur’an yakıyor.
Önce İsveç’te Türkiye Büyükelçiliği önünde yaktı Kur’an-ı Kerim’i.
Sonra aynı eylemi bu sefer Danimarka’da bir cami önünde gerçekleştirdi.
Kendince bir söz verdi: “Türkiye İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girişine imza verene kadar her cuma günü bu eylemi tekrarlayacağım.”
AKP iktidarı bu olayı sadece “İsveç’i tehdit eder havada” sadece seyrediyor.
Ateşli konuşmalar yapıyor, Dışişleri Bakanı başta olmak üzere AKP’nin önde gelen isimleri şiddetli kelimelerle olayı ve tabii İsveç’i Danimarka’yı kınıyor.
Oysa Paludan, Kur’an yaktıktan birkaç gün sonra İsveç’te bir grup “Tevrat’ı yakacağını” ilan etti.
İsrail hükümeti hemen devreye girdi ve İsveç’i bu eylemi mutlaka engellemesi konusunda uyardı.
Kur’an yakılması olayına “fikir özgürlüğü” diyen İsveç İsrail’in tepkisi üzerine Tevrat yakma eşlemini hemen yasakladı.
Bugün çarşamba, cuma gününe az kaldı.
Bakalım bizim “dünya lideri” olduğumuzu söyleyen AKP iktidarı, Paludan’ın rezil eylemini önleyebilecek mi?
İki gün kaldı.
Görelim bakalım.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Anayasa profesörlerine karşı AKP’nin siyasetçileri
Çok net bir konu var Türkiye’nin gündeminde ama iktidar kanadı görmezden geliyor.
Erdoğan biri 2014’te diğeri 2018’de iki kere cumhurbaşkanı seçildi.
Önümüzdeki seçimlere aday olarak giremez.
Bu kesin bir gerçek.
Bu gerçeği hukukçu olmayan bizler dile getirmiyoruz.
Bizzat “Anayasa profesörleri” söylüyor bunu.
Üstelik bu “Anayasa profesörlerinin” önemli bir kısmı daha önce Erdoğan’a adeta biat etmiş, Erdoğan’ın kazanması için canlarını dişlerine takmış olan kişiler.
Buna karşı AKP’nin hukukçu olmayan kimi siyasetçileri ile kendini iktidar tarafından konumlandıran ve koalisyon ortağı olan MHP Genel Başkanı, Erdoğan’ın “bal gibi aday olacağın” ileri sürüyor.
Ortadaki şaşırtıcı durum budur.
Bir tarafta Anayasa uzmanlarından oluşan bilgili ve eğitimli bir ordu.
Diğer tarafta hukukla özellikle Anayasa hukuku ile ilgisi olmayan iktidar kalemşorları.
Dünyanın medeni ülkelerinde insanlar bu duruma ancak bir taraflarıyla gülerler.
Türkiye’de ise “ciddi” bir konu gibi konuşuluyor.
KOMİK
Saray medyasından Milet ittifakı açıklamasına yönelik seçme saçmalar
Seçime az kaldığını biliyoruz, gerçi tarih daha tam net değil.
AKP Genel Başkanı, “14 Mayıs’ı uygun gördüğünü” açıkladı ama “aday olup olamayacağı” karara bağlanmadığı için bu tarih çok da kesin olmayabilir.
Ancak görünen şu: İktidar kanadı seçim günü yaklaştıkça daha fazla telaşlanıyor.
Örneğin Millet İttifakı’nın ortak mutabakat açıklamasına gösterdikleri tepkiler bana çok komik geldi.
Bir telaş ve endişenin ürünü gibi görünüyor sözde eleştiriler.
Örneğin saray medyası, “9 ana başlık ve 73 alt başlıktan oluşan 250 sayfalık metinde ağızları açık bırakan detaylar yer aldı” diyor.
Neymiş “Türkiye’nin gurur kaynağı olan ve dünya basınında manşetleri süsleyen şehir hastaneleri” hedef alınmış.
Örneğin sarayın “büyüleyici mimarisi” varmış ve muhalefet, buranın boşaltılarak halka açılacağını, Cumhurbaşkanlığı’nın ise Çankaya Köşkü’ne taşınacağını duyurmuş. Aman ne kötü…
“Türkiye’nin bölgesel gücüne güç katacak” diye tanımladıkları Kanal İstanbul projesi yerine Türkiye’ye çok daha yararlı olacak projelin yapılmasını istemeleri çok garipmiş.
Saray medyası belediyelere kayyum atanmasını “terör örgütü PKK’ya finansın önünü kesen unsur” olarak değerlendirerek” muhalefet bunu kaldırıyor diyor.
Yine kadın haklarını sonuna kadar savunan “İstanbul Sözleşmesi’nin” geri getirilmesi vaadine tepki gösteren saray medyası, “Bu anlaşma aile yapısını tehdit ediyor, LGBT’ye yarıyor” görüşünde.
Muhalefetin eğitim reformunu “kaos” olarak niteleyen saray medyası “yerli ve milli otomobil” diye yutturulmaya çalışılan TOGG’a tek kelime bile yer verilmemesine çok bozulmuş.
Saray medyasının bana göre en komik eleştirisi ise şu: “Bu mutabakata en çok PKK’lılar ve FETÖ’cüler sevindi.”
Hay Allah’ım aklımızı koru…
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları