Can Ataklı; Neredeyse iki ay oldu Güneydoğu’da hendek kazılan tüneller inşa edilen bazı ilçelere yönelik terörle mücadele operasyonları başlayalı.
İçişleri Bakanı Efkan Ala açıklıyor; “Sur’da yüzde 99 tamam, sıra diğer yerlerde.”
Neredeyse iki ay oldu Güneydoğu’da hendek kazılan tüneller inşa edilen bazı ilçelere yönelik terörle mücadele operasyonları başlayalı.
Güvenlik kuvvetleri büyük bir özveriyle mücadele ediyor. Ancak koşullar o kadar zor ki, ne yazık çok sayıda şehit de veriliyor.
Ölen terörist sayısı da tam bilinmiyor ama çok fazla olduğu kesin. Genelkurmay’dan yapılan açıklamalardaki ölen terörist sayılarını topladığımızda neredeyse 1000’i bulduğunu görüyoruz.
Ölen teröristlerle ilgili ayrıntılı açıklama pek yok. Kimlikleri nedir, cenazeleri kaldırıldı mı, yaşları kaç, bunlar fazla bilinmiyor.
Ancak bölgeden aldığım bazı bilgilere göre ölenlerin yaş ortalaması 20’lerde.
Çünkü deniyor ki “bu çatışmalara dağ kadrolarından katılan fazla kişi yok. Genellikle PKK’nin kent ve gençlik yapılanmasındaki gençler hatta çocuklar bu hendeklerde ve tünellerde çarpışıyor. Çoğu da ölüyor.”
Kesin bilgi olmamasına rağmen teröristlerden ölenlerin çoğunluğunun 16-25 yaş arası olduğu anlaşılıyor.
Demek ki bu olaylarda ölen çocuklar AKP iktidara geldiğinde henüz çocuk yaşlardaydı. 16 yaşında ölenler o sırada henüz 2, 25 yaşında ölenler ise 9 yaşını doldurmuştu.
AKP iktidara geldiği yıllarda terör olayları neredeyse sıfıra inmişti. Özellikle kentlerde terör olayları hiç görülmüyordu. Ölen terörist de pek yoktu, şehit de verilmiyordu.
Bugün ölen gençler çocuklar böle bir ortamda büyüdüler.
Ayrıca bu gençler çocuklar bluğ çağlarına geldiklerinde ise “açılım süreci” vardı. Devlet “teröristbaşı” olarak nitelenen Abdullah Öcalan’la görüşüyor, pazarlıklar yapıyordu. Kürt halkına umut pompalanıyordu.
Peki, nasıl oldu da terörle hiç tanışmamış, terör eylemi nedir bile bilmeyen çocuklar bugün sokak aralarında hendeklerde tünellerde ellerinde tüfekler çatışır hale geldiler?
Düşünmemiz gereken en önemli sorun budur bence.
“Dağdakiler tehdit ediyor, baskı yapıyor” savunması sadece safsatadır. Eğer öyleyse bile devlet güya açılım yaparken bu çocukları nasıl ihmal etti de hepsi birer katile dönüştüler?
İnanın bir gün gelecek bunların da hesabı sorulacak?
Bugün “yaşasın teröristler öldürülüyor” diye sevinen ve kahramanlık türküleri söyleyenler, terörü hiç bilmeyen çocukların nasıl bu hale geldiğini düşünmek zorundadır.
Bu aynı zamanda vicdani ve ahlaki sorumluluğumuzdur.
---ŞAŞIRDIM---
Tam 1000 otel ve tatil köyü satılığa çıkmış ama saraydaki “Gelen talepleri karşılayamıyoruz” diyor
Siyasette doğruları söylememek ve halkı sürekli algılarla ya da sanal başarı öyküleriyle yönlendirmek günümüzün en geçerli akçesi oldu.
Ülke iyi yönetilemiyor, terörden başımızı kaldıramıyoruz, neredeyse savaşa gireceğiz, dünyanın en pahalı meyve sebzesini ve etini yiyoruz, dünyanın en pahalı toplu taşıma aralarına biniyoruz, dünyanın en pahalı benzinini, doğalgazını kullanıyoruz, ama iktidarın söylemine bakarsanız Türkiye bir cennet, bütün dünya bize parmak ısırıyor.
İşte son örnek; aynı gün gazetelerde yayınlanan iki haber.
Birinde diyor ki “Güney ve Ege sahillerindeki 1000 otel ve tatil köyü satışa çıktı, alan yok.”
İkinci haber ise bizzat saraydakinin açıklaması. O da diyor ki “Turizmdeki sıkıntıları çok başarılı biçimde aştık.
Dünyanın her yerinden otel yapmak için talep geliyor ama tahsis edecek yer bulamıyoruz.”
Gelen taleplere yer bulmaya gerek yok ki, satılık 1000 otel ve tatil köyü var işte, beğensinler beğensinler alsınlar.
Turizm şu anda çatlamış durumda. Zaten coğrafi çevremiz ateş hattı olduğu için turizm ağır bir darbe yemiş durumda buna bir de Türkiye’nin savaşa girme ihtimali, ama daha önemlisi dinci teröre destek verildiği iddiaları
Türkiye’yi cazibe alanı olmaktan çıkardı.
Buna rağmen saray doğru olmayan bilgilerle halkı arkasında tutmak için ucuz popülizmden vazgeçmiyor.
---BUNU YAZMAK GEREK----
“Bir kere mahkum oldun artık sana hayat hakkı yok”
Aşağıda bir okurumdan gelen mektubu bulacaksınız. İsmini özellikle vermiyorum. Ancak yıllar süren mücadelesi ile ilgili tüm hukuki belgeler de elimde.
Bu okurum öğrencilik döneminde “yasadışı bir örgütün eylemine katılmaktan” tutuklanmış, yargılanmış ve mahkûm olmuş.
Cezasını çekmiş ve tekrar aramıza katılmış.
Ama ondan sonrası bir kâbus.
Yaşadıklarını okuyun;
1997 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde öğrenci derneğine üye olduğum 1 mayıs ve 2 temmuz mitinglerine yasadışı örgüt pankartları altında katıldığım gerekçesiyle gözaltına alındım ve hakkımda örgüt üyeliğinden Ankara 1 nolu DGM’sinde dava açıldı.
Ardından tutuklandım. Aralık 1997 de kendi gerekçeli kararlarında dedikleri gibi yeterli delil olmamasına rağmen dolaylı yönden örgüte yardım ettiğim ileri sürülerek terör örgütüne yardım yataklıktan 3 yıl 9 ay ceza verdiler
Dava nedeniyle okuldan çıkarılmıştım sonra yine öğrenci affından tekrar fakülteye başladım ve 2003 de mezun oldum.
Okuldan sonra Milli Savunma Bakanlığı Ankara 1 nolu DGM’sinin kararı nedeniyle yedek subaylığımı düşürerek uzun dönem 15 ay askerlik kararı aldı.
Askere gitmeden 2004 yılında KPSS’ye girmiştim. Askerlik dönüşü 2006 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Çorum Tarım İl Müdürlüğü’ne açıktan kadrolu olarak atamam yapıldığı halde 8 ay sonra görevime son verildi
Bundan sonraki açtığım iki dava hem İdare Mahkemesinde hem de Danıştay da aleyhime sonuçlandı. Dava sürecinde Danıştay daire başkanıyla görüştüm “yanlış karar verdik düzeltme talebinde bulun” demesine rağmen yine aynı karar çıktı
Böylelikle memuriyetim bitmiş oldu daha sonra ben de serbest veterinerlik yapmaya karar verdim.
Hakkımdaki dava nedeniyle eksper ruhsatını vermediler.
Kısacası devlette de çalışamazsın özelde çalışamazsın deniliyor.
Memnu haklarının iadesini alıp milletvekili olabilirsin ama veterinerlik yapamazsın.
Türkiye’de hukuk tamamen siyasallaştı ve tamamen keyfi kararlar veriyor.
O yüzden tüm dava ve dava dosyalarımı Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu’na taşıyorum.
İşte okurumun başına gelenler böyle. Mahkumiyeti olduğu için ne devlette çalışabiliyor ne de kendi uzmanlık alanında faaliyet gösterebiliyor.
Peki bu adalet mi?
---KOMİK—
Kaçmamışlar yer değiştirmişler
Erdoğan Güneydoğu’daki göçlerle ilgili bir soru üzerine diyor ki “Onlar kaçmadılar ki yer değişirdiler.”
Tamam kaçmadılar ama göç ettiler.
Göç etmek yer değiştirmek. Göç etmek aynı zamanda bir yerden kaçmak değil midir?
Asıl soru “insanlar neden yaşadıkları yeri terkedip başka yerlere gitme ihtiyacı duyarlar.”
Güneydoğu’da halk güvenlik sağlanamadığı için evini barkını bırakıp başka yerlere gidiyor, göç ediyor yani kaçıyor.
Bunun bütün suçunu “PKK terörüne” bağlamak kolaycılık olur.
Devlet her vatandaşının can güvenliğini sağlamak zorundadır. Bunu yapmakta aciz kalınca “Yer değiştirin, biz buraları temizleyelim sonra çok daha iyi koşullarda dönersiniz”demek kandırmacadır.
Ayrıca bu “kaçmadılar, yer değiştirdiler” sözü insanın aklına “zam yok fiyat arttı” gibi komik bir savunmayı getiriyor.
İktidar yaptığı kötü ve yanlış işleri farklı ve adeta olumlu biçimde anlatmakta pek mahir oldu.
---KAFAMI BOZAN ŞEYLER---
Bravo yani, terörden bile çok kârlı müteahhitlik çıkardılar
Terörle mücadele konusunda 10 maddelik bir “eylem planı” açıklandı biliyorsunuz.
Öncelikle artık terör örgütüyle değil halkla masaya oturulacakmış.
Bugüne kadar niye terör örgütüyle masadaydılar, bunca insan niye öldü, yüzlerce dağ gibi yiğidimizi niye şehit verdik, günü gelir bunların da hesabı sorulur inşallah.
Eylem planındaki en dikkat çekici maddeler “müteahhitlikle” ilgili olanlar.
Buna göre “kimse merak etmesinmiş” yakılan yıkılan kentler eskisinden çok daha iyi biçimde inşa edilecekmiş, o kadarmış ki dünya bize parmak ısıracakmış.
Oysa dünya yakılıp yıkılan kentleri çok kârlı müteahhitlik hizmetleriyle yeniden inşa etmemize değil, hukuk, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda atacağımız adımlara parmak ısırmalı.
Bilimde, sanatta. Kültürde, sosyal yaşamdaki gelişmeler dünyanın hayranlığını kazanmalı.
Hedefler böyle olmalı.
Ama onlarda da bol kazanç yok tabii…
Can Ataklı - Korkusuz