Can Ataklı, ''Bir grup gazeteci, 'yasa dışı telefon dinlemelerini araştırma komisyonuna' bilgi verdi''.
Geçen hafta bir grup gazeteci Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giderek “yasa dışı telefon dinlemelerini araştırma komisyonuna” bilgi verdi.
Demek Meclis yasa dışı telefon dinlemelerine karşı son derece hassas ki böyle bir komisyon kurulmuş.
Komisyona bilgi ya da ifade veren gazeteciler genellikle “kendilerinin dinlenmesinden” söz ettiler.
Diğer bir ortak yanları ise “bu dinlemelerin hukuk dışı olduğu kadar ahlaki olarak yanlış olduğunu” söylemeleriydi.
Komisyona konuşan özellikle yandaş gazeteciler dinlemelerden duydukları rahatsızlığı dile getirirken bu yolla kişilerin karalandığını, aşağılandığını, küçük düşürüldüğünü de söylemekten çekinmediler.
Hepsi güzel de, bu isimlerin çoğu sırf telefonlarda konuştukları için aylardır hapislerde çürüyenler hakkında bugüne kadar tek söz bile söylememişlerdi.
Hatta tam tersine, telefon tapelerinin üzerinde tepinip “İşte bunların ne olduğunu görüyorsunuz değil mi, bunlar nasıl serbest bırakılır, hepsi ömür boyu hapse mahkûm olmalı” türünden yazılar da yazmışlardı.
İnsan bir tuhaf.
Kendi yaptıklarını, kendi söylemlerini, duygu ve düşüncelerini hep “haklı” tarafa koyuyor ama başkası söz konusu olduğunda bunların hiçbirini geçerli saymıyor.
Ortada bir dinleme tapesi bile olmadığı hâlde kendilerini dinlenmiş kabul edip feveran edenler, başkalarının açık dinlenmelerine ve bunların çarşaf çarşaf yayınlanmasına hiç ses çıkarmıyor.
Sonra da “bu ne samimiyetsizlik” denildiğinde mahcup olup başlarını öne eğeceklerine “Ama bizi demokrasi dış güçler dinlemiş, bunlarsa yasal” diyecek kadar zekâmızla alay etmeye kalkışabiliyorlar.
Peki bu dinleme tapeleri neden hiç yayınlanmıyor?
Söz dinlemelerden açılmışken, hâlâ merak ettiğim bir konuyu daha yine belirtmek istiyorum.
İktidar ve yandaşları ile onlara payandalık eden maskeli faşistler yıllardır “telefon dinlemeleri” üzerinden Türkiye’nin aydınlarını, yazarlarını, üniversite rektörlerini, akademisyenlerini, sanatçılarını, sendikacılarını, bilim adamlarını ve askerlerini aşağılıyor, hakaret ediyor ve suçluyor.
Yargı da aynı paralelde çalışarak bu insanları hapishanelere dolduruyor.
Güya demokrasi ve hukuktan yana olduklarını, darbelere karşı çıktıklarını savunanlar, darbeci diye nitelendirdikleri kişileri “fişleme, izleme” yapmakla ve “herkesin telefonlarını dinlemekle” suçluyor.
Oysa yıllardır hep “fişleme, izleme ve dinleme” yaptıkları ileri sürülenlerin telefon konuşmalarını, gizlice çekilmiş videolarını ve bu kişilerin elinden çıktığı ileri sürülen belgeleri görüyoruz ortalıkta.
Eğer şu anda hapiste olanlar bugüne kadar hep izleme, dinleme fişleme yaptılarsa, bunlar nerede?
Onların tuttuğu kayıtlar ortaya çıkmazken, onlarla ilgili bu kadar çok kayıt nasıl, ne zaman ve kimler tarafından tutulmuş?
Oyunumuz başlamak üzeredir
İşte tiyatroda sahneye çıkacakların en heyecanlı anı bu anonstur. Artık salon kararmıştır ve perde açılmak üzeredir. Yapılacak tek iş sahneye çıkmak ve oyunu oynamaktır.
Benim için de o an geldi. Bu akşam saat 20.00’de Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde “Canın Sağolsun Türkiyem” adını verdiğim “tek kişilik gösteri” için sahneye adım atıyorum.
“Allah utandırmasın” diyor ve benim için de ilk olan bir yeniliğe yelken açıyorum.
Tek kişilik gösteri ne kadar sürecek, nerelerde oynanacak ben de bilemiyorum. Artık sizlerden gelecek talebe göre her yere gideceğimi düşünüyorum. Şimdilik bu akşam ve perşembe akşamı iki gösterim var. Perşembe günkü gösteri Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmenevi tiyatro salonunda.
Bu akşam gelmek isteyenler, trafik çilesini göze alamazlarsa, metroyu kullanmalarını tavsiye ederim. Durak Kültür Merkezi’nin tam önünde.
Günün sözü
Ekonomide tehlike çanları çalarken “protesto edilen” senet sayısı patlamış. Ortada “hükümeti protesto eden” olmadığına göre, vatandaş bu hâlden memnun! herhâlde.. (Gani Yıldız)
Can Ataklı - Vatan