Can Ataklı: Referandumda bir partiyi veya kişiyi seçmiyoruz. O halde “kimseyi beğenmeyenlerin” de taşın altına ellerini koymaları gerekir.
ANALİZ
İktidar kanadında garip bir telaş var. Anketler morallerini bozuyor. Bir türlü göğüslerini gererek “Kesin evet çıkıyor” diyemiyorlar.
“52-53 bandı” diye bir laf çıkardılar. O aralarda geziniyormuş evet oyları. Ama referandum gününe doğru bunun yükseleceğine inanıyorlar, daha doğrusu moral olsun diye böyle söylüyorlar.
Bu arada partinin taşra teşkilatlarından gelen sorulara da cevap veremiyorlar. AKP'li bir tanıdığım anlattı. “Anadolu illerinden gelen il ilçe yöneticileri sıkıntılarını dile getiriyorlar” dedi ve devam etti “Partililere bütün güç elimizde olduğu halde neden bir de başkanlık konusu çıkardığımızı anlatamıyoruz. Ayrıca pek çok kişi Erdoğan'ın zaten cumhurbaşkanı olduğunu, her şeyi yönettiğini belirterek bunca gerginliğin neden yaşandığını soruyor.”
En önemlisi ise “Erdoğan'dan sonra ne olacak, bu yetkileri ondan başka kime verebiliriz” sorusu AKP yöneticilerinin başını ağrıtıyor.
AKP Genel Merkezi'nin bir başka sıkıntısı da referandum sürecinin sertleşme eğilimine girmesi. Gözlediğim kadarıyla CHP'nin ve hatta diğer tüm hayırcıların çok barışçıl bir dil kullanması, sert propagandalar yerine yumuşak bir üslup benimsemesi AKP'de hem şaşkınlık hem de telaş yaratıyor.
Aynı AKP'li tanıdığım “Partililer hayır diyeceklere terörist, darbeci yaftası yapıştırılmasından rahatsız” dedi.
Bu tepki dalga dalga yapılıyor. Ancak ne çare ki sertliği bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan yönettiği ve yürüttüğü için diğer AKP yöneticileri çaresiz kalıyor.
Bu nedenle medyadaki bazı kalemler kullanılarak “itidal” tavsiyeleri yapılmaya başlandı. Üstü kapalı ifadelerle bazı imalarla referanduma giderken sertleşmenin aksi etki yaratacağı anlatılıyor.
Hürriyet'in hükümet yazarı bile gözünü kararttı ve Erdoğan'ın da yumuşak bir üslup takınmaya başladığını yazdı dün.
Evet, Erdoğan “HDP ve CHP'lilerin de evet demesini istiyorum” dedi demesine de bunu herkesi kapsayan yumuşak bir ifade olarak değil, bir tür had bildirme olarak yaptı.
Şurası gerçek ki AKP'nin aklı başında isimleri seçimlerdeki sert üslubun referandumda geçerli olmayacağını düşünüyor.
7 Haziran- 1 Kasım arasındaki sertlik ve gerginlik halkı korkuttuğu için oylarda ciddi oranda bir kayma yaşandı. Oysa referandum sonunda ne iktidar değişecek, ne Meclis. Bu kez sert ve gergin politikalar iktidarın aleyhine olabilir.
Merakla bekliyorum, Erdoğan bu üstü kapalı, efendice uyarılara uyacak mı yoksa bildiği yoldan gidecek mi?
Bana göre asla yumuşamayacaktır, tam tersine sertliği artıracaktır.
Erdoğan ne zaman biraz yumuşar? Anketlerden Evet çıkacağını kesin olarak gördüğünde. O da belki.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
İDAM İSTEYENLER SOKAKLARA DÖKÜLÜYOR AMA HÜKÜMETTEN SES YOK
Cemaatin dinci faşist darbe girişiminden bu yana Erdoğan'ın ağzından idam sözü düşmüyor.
Erdoğan o günden beri karşısında kalabalıklar bulduğunda “idamı getireceğiz” diyor, çılgınca alkışlanıyor.
Önceki gün darbeye kalkışanların duruşması için adliye önünde toplanan kalabalıklar da “idam istiyoruz” diye bağırdılar. Üstelik yükselen seslere bakınca kadınların-kızların çoğunlukta olduğu fark ediliyordu.
Öldürerek hesap sorma arzusu nasıl bir duygu anlamak mümkün değil.
Ama asıl anlamadığım Erdoğan bu kadar sıklıkla idam isterken hükümetin bunu sanki hiç duymuyormuş gibi davranması.
Tek kişilik rejim teklifi getirilirken kendi kendime “İster misin içine idamı da koysunlar” demiştim. 2010'da referanduma “12 Eylül darbecilerinden hesap soracağız” maddesini de koymuşlar ve AKP'li olmayan pek çok kişi de sırf bu nedenle evet oyu vermişti.
Bu anayasa referandumuna idam maddesi de koysalardı şimdiki kadar “hayır çıkacak” demeye cesaret edemezdim açıkçası.
Ama ne anayasaya koydular ne de hükümet bu konuda bir çalışma yapıyor. Neden acaba?
Sanıyorum Erdoğan idam konusunu sadece mitinglerde kalabalıkları coşturmak için sıkça dile getiriyor. Çünkü idam sonuçta bir anayasa konusu. Erdoğan “Evet çıktıktan sonra sıra ona gelecek” diyor ama bunun için 367 oya ihtiyaç var. Bu sayı bulunamazsa bir daha mı referanduma gideceğiz?
YENİ ÖĞRENDİM
MHP TOPLANTISINA EVET İÇİN GİDENLER HAYIR'LA ÇIKTI
Halk TV'de her gün saat 11.00-13.00 arası yayınlanan Yazıişleri programında konuğum Ümit Özdağ'dı. Özdağ birlikte hareket ettikleri MHP'lilerle ülke çapında hayır kampanyası sürdüreceklerini anlattı.
Özdağ'a MHP İstanbul İl Başkanlığı'nın düzenlediği “Evet toplantısında” salondaki dev Erdoğan posterini de sordum.
Özdağ çok üzüldüğünü belirtti ve toplantıya katılan bir arkadaşıyla konuştuğunu belirterek “Bana salona evet demek için gittiğini ama hayır diyerek çıktığını söyledi” dedi.
Programdan önce konuştuğum bir başka MHP'li ise “Can Bey salondaki kalabalık sizi aldatmasın, orada MHP'liler çok azdı. Kimse gitmedi. Bunun üzerine belediye çalışanlarını doldurdular oraya. Salonun yarıdan fazlası aslında AKP'liler ve Osmanlı Ocakları üyeleriydi” dedi.
Bu arada bir hakkı teslim etmek için belirtmem gerek. MHP toplantısı sırasında asılı duran Erdoğan posteri orada sürekli duruyormuş. Yani posteri asanlar MHP'liler değil. Ama kimsenin üzerini örtmek ya da oraya bir bayrak veya Bahçeli fotoğrafı asmayı düşünmemesi de çok garip geldi bana.
ÖNERİ
HİÇ OY KULLANMAYANLARI İHMAL ETMEYİN
Referandumda “hayır” kampanyası yürütenlere naçizane bir önerim olacak. Seçimlere yaklaşık 10 milyon kişi hiç katılmıyor.
Bunların bir bölümü zorunlu askerlik hizmetinde olanlar, bir bölümü oy kullanamayacak durumda hasta olanlar, bir bölümü görev gereği seçim bölgesinden uzak kalanlar. Toplamı 1 milyonu buluyor.
1 milyona yakın kişinin de çeşitli kaygıları nedeniyle “kayda girmemek” için oy kullanmadığı biliniyor.
Geri kalan 8 milyonun büyük çoğunluğu siyasetten umudunu kesmiş, hiçbir partiye veya lidere güvenmeyen ve bu nedenle de sandığa hiç gitmeyenler.
Bu kesim beğenmediği için bir parti veya kişiye oy vermeyebilir ama Türkiye'nin geleceği için onlara da büyük sorumluluk düşüyor.
Hayır kampanyası yürüten parti ve sivil toplum kuruluşlarının hatta bizzat bireylerin bu kesimi asla ihmal etmemesi ve sırf bu amaçla sandığa çekecek yöntemler bulması çok yararlı olacaktır.
Referandumda bir partiyi veya kişiyi seçmiyoruz. O halde “kimseyi beğenmeyenlerin” de taşın altına ellerini koymaları gerekir.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
68'liler Vakfı'ndan “hayır” çağrısı Artık yaşları gereği sayıları da giderek azalan “devrimci 68 kuşağının” hâlâ devrimci olan üyeleri bugün bir basın toplantısı ile “referandumda hayır”
çağrısı yapacak.
68'liler Vakfı bu nedenle üyelerine ve bütün sivil toplum kuruluşlarına bir mesaj gönderdi. Mesajda şunlar yazıyor; “TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE” şiarıyla yola çıktığımız için asılan, vurulan, zindanlara atılan, zulmedilen ve halkımızın ayrılmaz bir parçası olan biz 68'liler; ülkemizi daha da karanlığa götürmeyi amaçlayan ve 12 Eylül Anayasası'nı aratacak dikta anayasası tehdidine karşı hangi siyasal görüşte olursa olsun namuslu ve vicdan sahibi yurttaşlarımızı bizimle beraber “HAYIR!” demek için bir araya gelmeye çağırıyoruz.”
68'liler Vakfı'nın basın toplantısı bu akşam saat 19.00'da Taksim'deki Makine Mühendisleri Odası'nda yapılacak.
Can Ataklı-Korkusuz