İbrahim Kalın’ın yerine Fahrettin Altun oturabilir
Can Ataklı: Uzun bir süredir Erdoğan’ın yanında olan ve Cumhurbaşkanlığı döneminde de saray sözcülüğü görevini yürüten İbrahim Kalın’ın bir süre sonra görevini bırakacağı duyumu aldım.
Bİ SORALIM BAKALIM
Almanya kıskanmayı bıraktı galiba
Yandaş gazetelere bakıyorum da yine “zafer çığlıkları” atıyorlar dış politikadaki “destanları” sıralıyorlar.
Şu sıralar Almanya pek revaçta.
Üç bakanımız birden Almanya’ya çıkarma yapmış.
Almanlar bakanlarımızı çok sıcak karşılamışlar.
Hepsi Türkiye’nin ne kadar önemli bir ülke olduğunu anlatmış bizim bakanlara.
Türkiye’nin ekonomik olarak güçlü olmasını istediklerini belirtmişler.
Zora düşen Türkiye’ye mutlaka yardım yapılması gerektiğini söylemişler.
Yandaş medyamız pek keyifli.
Almanya’yı fethetmiş gibiyiz yani.
İyi güzel de “bi sormak” gerekmiyor mu şimdi?
Türkiye’de ekonomiyi altüst etmeye çalışan, Türkiye’yi kuşatan dış güçlerin başında bu Almanya gelmiyor muydu?
Yeni havaalanını Almanlar kıskanmıyor muydu?
Alman Başbakanı Merkel bizim yandaş medyaya göre “Eğer bu havaalanı açılırsa mahvoluruz” dememiş miydi?
Şimdi bunlar yenilip yutuldu mu yani?
Ayrıca Hollanda ve Belçika ile ilgili de benzer yayınlar yapılıyor.
Fransa zaten unutuldu gitti.
Şu Amerika gezisinde Trump’la da bir el teması olduğuna göre gelişmeler neredeyse tadından yenmeyecek.
Dış güç falan kalmayacak, kuşatıldığımız unutturulacak.
Dış güçler masalını kendi elleriyle yok ediyorlar haberleri yok zavallıların.
DEDİKODU
İbrahim Kalın’ın yerine Fahrettin Altun oturabilir
Uzun bir süredir Erdoğan’ın yanında olan ve Cumhurbaşkanlığı döneminde de saray sözcülüğü görevini yürüten İbrahim Kalın’ın bir süre sonra görevini bırakacağı duyumu aldım.
Kalın’ın yerine havuz medyası yazarlarından Fahrettin Altun’un getirileceği konuşuluyor.
Altun bu göreve gelir mi gelmez mi elbette şu anda doğrulatma şansım yok, ancak Altun New York’tan öyle tweetler attı ki insan ister istemez “Sarayın sözcüsü olmuş bile galiba” diye düşünüyor.
Altun Erdoğan’ın konuşmaya hazırlandığı andan itibaren yayına başladı ve önce “Cumhurbaşkanımız birazdan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap edecek” tweetini attı.
Ardından “Cumhurbaşkanımız @RT_Erdogan, BM 73. Genel Kurulu’nda bir kez daha ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyerek insanlığın ortak vicdanının sesi oldu” mesajını paylaştı Altun.
Twitler bu tür yorumlarla devam etti.
Ancak bana göre Altun’un en önemli mesajı fotoğraflı olarak paylaştığı twit oldu.
Yandaş medyanın “Yaşasın Erdoğan Trump’la görüştü” çığlıklarıyla kullandığı Trump’ın Erdoğan’ın kolunu tuttuğu fotoğrafları ilk önce Fahrettin Altun gönderdi tüm sosyal medyaya.
Altun bu mesajında “Cumhurbaşkanımız Sayın @RT_Erdogan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitapları öncesinde ABD Başkanı Donald Trump ile kısa bir sohbet gerçekleştirdi” diye yazıp ekine de fotoğraf koyunca yandaş medyamız ilk anda bunu gerçek bir görüşme sandı.
Birleşmiş Milletler toplantısında saray sözcüsü gibi çalışan ve medyaya da ters köşe yaptıran Altun’un bu göreve asaleten de atanması pek şaşırtıcı olmayacaktır yani.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
İdlib’deki radikal güçler “nereye” çekiliyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan New York temasları sırasında dünyanın en büyük haber ajanslarından Reuters’e de bir demeç verdi.
Bildiğimiz birçok konuda görüşlerini açıklayan Erdoğan’ın bir cümlesi çok dikkatimi çekti.
Reuters muhabirinin “İdlib’deki radikal güçler nasıl ve ne zaman çekilecek?” sorusuna Erdoğan hiç tereddüt etmeden “Başladılar” cevabını verdi.
Tabii hepimizin dileği bu kentin terörden temizlenmesi.
Buna karşı merak ediyorum, İdlib’den çekilen bu radikal unsurlar “nereye” doğru çekiliyor.
Güneye giderlerse Suriyelilerin, doğuya giderlerse Amerika ve PYD’nin eline düşerler.
Radikal güçlere çekilmeleri için koridor mu açıldı yoksa batı ve kuzeye doğru mu çekiliyorlar?
Batı ve kuzeyde hangi ülke var biliyorsunuz tabii.
KOMİK
Ay’a otoyol yaptığımıza inanan buna niye inanmasın?
Erdoğan’ın güya çok ağır eleştirdiği Trump’la ayak üstü çektirdiği fotoğraf yandaş medyamızda “destan yazılmış” gibi sunuldu.
Ancak hiçbiri adının önünde profesör yazan Burhan Kuzu’nun twitine yaklaşamadı bile.
Kuzu Erdoğan yağcılığını adeta “nirvanaya” taşıdı.
Tweet aynen şöyle; “Trump BM toplantısında Başkan Erdoğan ile görüşebilmek için hep fırsat kollamış. İşte bu nedenle konuşma sırasını bilerek kaçırmış ki Erdoğan’a denk gelmiş olsun. Gerçekten de öyle oldu. Ne yaptı etti sonunda görüştü; muradına erdi.”
Ay’a otoyol yaptığımıza inanan ahalimiz buna da inanır hiç merak etmeyin.
ÇOK GÜLDÜM
Hep bir üste çıkmak böyle olur işte
Dün posta kutuma düşen bir fıkra-yı sizlerle de paylaşmak istedim.
Yorum yapmaya gerek yok ama isteyen istediğini düşünebilir tabii.
İki köpek sahibi aralarında kimin köpeğinin daha akıllı olduğunu tartışıyorlarmış:
Birincisi “Benim köpeğim her sabah, daha ben kalkmadan markete gidip ekmek ve gazetemi aldıktan sonra gelirken kahve dükkanından da lattemi alıp eve getirir” demiş.
İkincisi umursamaz biçimde “Biliyorum” karşılığı vermiş.
Çok şaşırmış tabii ilk köpek sahibi ve merakla sormuş; “Nereden biliyorsun?”
Artık üste çıktığına inanan diğeri aynı umursamazlıkla cevaplamış; “Köpeğim anlattı!”
Bİ SORALIM BAKALIM
Sıkışınca başkana gidilen ülke demokratik değildir ki
Kendi değer yargılarımızın dünyada da kabul göreceğini varsayıyoruz çoğu kez.
Oysa bu yanlış.
Bizim için önemli veya değerli bir şey başka ülkelerin insanları için hiçbir şey ifade etmeyebilir.
Hatta bazıları Türkiye’ye olan gü-ven ve inandırıcılığı sarsabilir bile.
Hürriyet’in hükümete çok yakın yazarı Abdülkadir Selvi önceki günkü yazısında Erdoğan’ın toplantı yaptığı Amerikalı dev şirket yöneticilerine “Başınız sıkıştığında ben buradayım” dediğini yazdı.
Bu bizim kültürümüzde “Sen hiç merak etme, arkandayım, sana bir şey olmaz” mesajıdır. Bu mesajı alanın içi rahatlar ve kötü bir şey düşünmez.
Oysa o Amerikalı dev şirketlerin Türkiye’deki yetkilileri bu cümleyi tercüme edip patronlarına gönderdiklerinde aynı tepkiyi görmeyecektir.
Çünkü demokratik ülkelerde hukuk ve kurallar geçerlidir.
Başı sıkıntıya giden birinin ülkenin bir numaralı yöneticisine koşmasının mantığını onlar anlamayacaklardır.
Hatta tam tersine “Türkiye demokratik bir hukuk devleti değil, tek adam yönetimi iddiaları demek ki doğruymuş” duygusuna kapılacaklardır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları