Keşke Arslan bir suç duyurusuna sessiz kalan ama imzasız ihbarlara dayanarak yüzlerce kişiyi hapse atanlara da bu cümleyi söyleyebilseydi zamanında...
Çarşamba günü hâlen tutuklu olan orgeneral Bilgin Balanlı’dan gelen mektupta yer alan bir suç duyurusunu sizlerle paylaşmıştım.
Halen “Matkap operasyonu” çerçevesinde 6 yıla mahkûm olan Orhan Aykut adlı kişinin Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği suç duyurusunun “yetkisizlik” kararı ile İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na gönderildiğini, ancak şu ana kadar üzerinde bir işlem yapılmadığını öğrendiğimi belirtmiştim.
Suç duyurusunda adı geçen eski AKP milletvekili İhsan Arslan’dan konuyla ilgili bir açıklama aldım. Arslan suç duyurusunda kendisine yönelik isnat edilen bütün suçlamaların hayal mahsulü olduğunu belirtiyor.
Açıklamayı aynen yayınlıyorum, ancak cevap mektubunda beni de ilgilendiren bazı noktalarla ilgili görüşlerimi de bir diğer yazıda sizlerle paylaşıyorum.
İhsan Arslan’ın açıklama mektubu şöyle:
Sayın Can Ataklı; Vatan Gazetesi’nin 30 Mayıs 2012 tarihli nüshasında, “İmzasız ihbar mektupları ile yüzlerce kişi tutuklanıyor ancak isimli ihbarlara itibar edilmiyor” başlığı ile yayımlanan yazınızda, Orhan Aykut isimli kişinin beyanları olduğundan bahisle şahsımla da ilgili bir kısım iddialara yer verilmiştir.
Köşe yazınızda bahsettiğiniz kişiyle hiçbir yakınlığım bulunmamaktadır. Bahsi geçen kişinin ileri sürdüğü iddiaların tamamı hilaf-ı hakikattir. Anılan şahıs, benzer türden hayal mahsulü iddialarını bazı medya organları aracılığıyla daha önce de gündeme getirmiştir. Bu iddialar tarafımca yalanlandığı gibi, bu tür iftiralar nedeniyle İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinde söz konusu şahsa karşı açtığım dava da halen devam etmektedir.
Beni şaşırtan, anılan şahsın iddialarını, aslı olup olmadığına bakmaksızın aynen köşenize taşımakta beis görmezken, bunları benden ya da bir başka kaynaktan doğrulama gereği duymamış olmanızdır. Halbuki internet ortamında yapacağınız bir araştırmayla dahi, anılan şahsa karşı bana yönelik iftiraları nedeniyle dava açmış olduğumu pekala tespit edebilirdiniz. Dolayısıyla, mesnetsiz iddiaları tek taraflı olarak aktarmanızı, objektiflikle ve okurları doğru bilgilendirme ilkesiyle bağdaştıramadığımı da belirtmek durumundayım.
Takdir edersiniz ki, mesnetsiz iddialar, kurgulanmış beyanlar ve hezeyanlar, sadece ifade veya benzeri yöntemlerle kâğıda döküldü diye gerçeğe dönüşmüş bir olgu gibi addedilemez.
Benim hakkımda isteyen herkes dilediği araştırmayı yapabilir. Ancak gerçek dışı iddialarla düzmece tertipler peşinde koşmanın doğru olmadığı; bu tür tertiplere bilerek veya bilmeyerek alet olmanın dürüstlükle bağdaşmadığı da apaçık ortadadır.
Şahsıma yönelik haksız suçlamalara ve iftiralara karşı bugüne kadar yasal haklarımı nasıl kullandıysam, bundan sonra da aynı şekilde kullanmaya devam edeceğim.
Okurlarınızı doğru bilgilendirme duyarlılığınız çerçevesinde, Orhan Aykut’un iftiralarının tümünü reddettiğimi, söz konusu mesnetsiz iddiaları bu vesileyle bir kez daha yalanladığımı, -doğru bilgilenme hakkına sahip olduklarına inandığım- okurlarınızla köşeniz aracılığıyla paylaşmanızı rica ediyorum.
*****
Tekirdağ’daki suç duyurusu soru önergesi olduTekirdağ F tipi cezaevinde 6 yıla hükümlü olarak cezasını çekmekte olan Orhan Aykut’un Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı suç duyurusundaki iddialar soru önergesine dönüştürüldü.
CHP Milletvekili Umut Oran konuyla ilgili olarak Adalet Bakanı’na yönelik 5 soru sordu.
İşte o soru önergesi:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.
1- Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde kalan 1969 Muş doğumlu hükümlü Orhan Aykut, hangi suçlar nedeniyle ne kadarlık ceza aldı?
2- Hükümlü Orhan Aykut Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak suç duyurusunda bulundu mu, suç duyurusunun akıbeti ne oldu? Hakkında ne gibi işlemler yapıldı? Tekirdağ Başsavcılığı’nın yetkisizlik kararı vererek suç duyurusunu 12 Ekim 2010 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği bilgisi doğru mu? Doğruysa kararın tarihi nedir ve o tarihten bu yana İstanbul Başsavcılığı konu ile ilgili olarak hangi işlemleri yaptı, suç duyurusunun bugün itibariyle akıbeti nedir?
3- Hükümlü Orhan Aykut suç duyurusunda, “Ergenekon silahları” olarak bilinen ve gömülü olarak bulunan silahları kimin gömdüğünü ve hatta henüz bulunmamış gömülü silahların yerini de bildiğini öne sürdü mü? Silahları gömdüğü öne sürülen emniyet mensupları hakkında bir idari inceleme-araştırma yapıldı mı?
4- Partinize mensup eski bir milletvekilinin de ismi geçtiği için konuyu incelediniz mi, sözü edilen ancak ismi verilmeyen ABD’li senatörün kim olduğu hakkında araştırma yapıldı mı?
5- Suç duyurusunda öne sürüldüğü şekliyle partinize mensup eski milletvekili tarafından firari Tuncay Güney için Mevlüt Çınar adına sahte pasaport hazırlandı mı? İçişleri Bakanlığı’ndan alacağınız kayıtlara göre Mevlüt Çınar’ın yurt dışına çıkış ve yurda giriş tarihleri nedir?
Umut Oran İstanbul Milletvekili
*****
İstanbul, “Avrupa Taklit Ürün Başkenti”ymiş. İleri demokrasiyle yönetiliyormuş taklidi yapan bir ülkenin en büyük şehrine de ancak bu unvan yakışırdı! (Gani Yıldız)
*****
Suç duyurusunu neden sorayım?İhsan Arslan’ın yazıma gönderdiği cevabı okudunuz.
Arslan, Orhan Aykut’un suç duyurusundaki iddiaların tamamının “hilaf-ı hakikat” olduğunu söylüyor. Kimin doğru söylediğini elbette ben bilemem, ama eğer İhsan Arslan hakkındaki iddiaların tamamının yalan olduğunu söylüyorsa, bunu aynen yayınlamak da görevimdir.
Ancak elbette bir suç duyurusu hakkında, itham edilen kişinin hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadan bizzat kendisinin ortaya çıkıp da “bunlar yalandır” demesi hukuken doğru değil. Savcılığın en azından bu suç duyurusunu incelemesi gerekirdi. Yapılmadığına göre demek ki savcılar İhsan Arslan hakkındaki iddiaların gerçek olmadığını biliyorlar. Acaba nereden?
Bunun da ötesinde, zaten benim amacım “Bu iddialar doğrudur” demek değil. Hiç imza olmayan ihbar mektuplarını anında ciddiye alan ve yüzlerce kişiyi hapse yollamaktan çekinmeyen savcıların, isimli, imzalı bir suç duyurusuna neden hiç ilgi göstermediklerini anlamaktı.
Bir nokta daha var: İhsan Arslan beni de suçlayarak “Yaptığımın gazetecilik olmadığını, en azından sormam gerektiğini” söylüyor.
Bu söylem doğru değil. Çünkü gazeteci, aldığı bir duyumu doğrulatmak için sorar. Devletin resmi belgelerine geçmiş, savcılığa yapılmış bir suç duyurusunun “doğru mu?” diye sorulacak tarafı olamaz. Sadece savcıya “ne yaptınız?” diye sorulur.
Ve son olarak Arslan, “Takdir edersiniz ki, mesnetsiz iddialar, kurgulanmış beyanlar ve hezeyanlar, sadece ifade veya benzeri yöntemlerle kâğıda döküldü diye gerçeğe dönüşmüş bir olgu gibi addedilemez” diyor. Keşke Arslan bir suç duyurusuna sessiz kalan ama imzasız ihbarlara dayanarak yüzlerce kişiyi hapse atanlara da bu cümleyi söyleyebilseydi zamanında.