loading
close
SON DAKİKALAR

İncirlik’in en üst düzeyde dile getirilmesi bir milattır

Can Ataklı
Tarih: 17.12.2019
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı-Korkusuz

Can Ataklı: Erdoğan, “İncirlik’i kapatmaktan, Kürecik’i de kaldırmaktan” söz ediyor.

BUNU YAZMAK GEREK

En büyük sorun: Cahil cesareti

Her ülkenin cahil insanı vardır.

Hatta öyle ki kimi gelişmiş ülkelerde bile “cahil nüfus” hatırı sayılır biçimde büyüktür.

Ancak demokratik ülkeler, kendi cahillerini kontrol edebilecek yapılar oluşturdukları için bu kesimlerin toplum üzerindeki etki ve baskısı çok hissedilmez.

Bizim gibi demokrasisi bizzat iktidarlar tarafından kesilip biçilen ülkelerde ise cahiller, popülizm uğruna adeta baş tacı edilir.

Geçen hafta Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz’ün gönderdiği bir makalede, “Cehalete teslim olmuş toplumlarda bireylerin davranış psikolojisini” konu aldığını gördüm.

Vecdet Öz, kendi uzmanlık alanına da girdiği için bu konuyu son derece basit biçimde dile getirmiş.

Bu yazının büyük bölümünü sizlere de sunmak istiyorum;

Cahil toplumlarda bireyler;

– Aşırı bencildir.

– Bir bölgeyi sahiplenir, orada kimseyi istemez ve kendisinin daha önce oraya gelmiş olmasını hak görür.

– Gösterişçidir, fark edilmek için abartılı görsel/törensel hareketler yapar.

– Ait olduğu kimliğin sembollerini üzerinde taşır.

– Bir ev veya yuva sahibi olmak, onun için çok önemlidir.

– Herkesin eşit olduğu grupları sevmez, ya baş olsun ya da başında biri olsun ister.

– Flört sırasında karşı cinsin gözüne girmek için abartılı ritüeller sergiler.

– Grup halinde gezer, ait olduğu grubun ortak kıyafet, ortak sakal, bıyık, sembol ve işaretlerini kullanır.

– Kendi düşüncelerine göre değil, ‘başkaları ne der’e göre yaşar.

– Beyni, batıl inançlar ve mantıksız saplantılarla doludur.

– Zorda kalınca yalanlar söyler.

– Çıkarları için kumpaslar kurar, ikili oynar ve aldatır.

– Ahlaklı ve iyi olması; ilkelerine değil, çıkarlarına endekslidir.

– İstediğini elde edemeyince hırçınlaşır; fiziksel olarak güçlüyse saldırır, güçsüzse dedikodu yapar.

– Düşünmez, içgüdülerini izler.

– Beyni içten dışa doğru çalışmaz, sadece dışındaki gelişmelere tepki verir.

– Anti-entelektüeldir. Kitap, kültür ve sanattan hoşlanmaz.

– Beyin gücüne değil, beden gücüne inanır.

– Konuşmak yerine, eylemlerle kendini ifade eder.

– Hayatı, siyah-beyaz görür, insanları dost ya da düşman hatlarına koyar.

– Düşünce ve değerlere dayalı olandan çok, kan bağına dayalı yakınlık kurma eğilimi yüksektir.

– Körü körüne inanır, yeni şeyler öğrenmediği için düşünceleri pek değişmez ve sabit fikirlidir.

Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz yazısını şöyle tamamlamış;

“Şimdi bu bilgilerin ışığında etrafınıza bir göz atın ve millet olma özelliğine haiz bir toplum olup olmadığımızı müşahede edin. Zira millet olma kavramının tekamül etmediği, mevcudun da geriye gittiği toplumlarda demokratik hak ve özgürlük, hukuk ve adalet gibi kavramların da bir manası yoktur..”

Evet ben de katılıyorum ve diyorum ki: Cehaletin baş tacı edildiği, egemen güç haline getirildiği ülkelerde, cahilin cesareti karşısında sinen, korkan, geri adım atanların tarih tarafından affedilmeyeceğini de sakın unutmayalım ama…

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Milleti hasta etmişler, bir de kalkıp övünüyorlar

Geçen hafta gazetem KORKUSUZ, ekonomi eski bakanlarından Nurettin Canikli’nin ekonomik durumla ilgili yaptığı açıklamaları manşetine taşımıştı.

Canikli, Twitter üzerinden Türkiye ekonomisinin ne kadar iyi olduğunu arka arkaya paylaştığı 15 cümle ile anlatıyordu bu tweet dizisinde.

Örneğin şu tarz cümleler vardı;

 AK Parti dönemi boyunca; kişi başı kırmızı et tüketimi 8.021 kg’dan 12.828 kg’a yükselmiştir.

– AK Parti dönemi boyunca; 103 milyon beyaz eşya satın alınmıştır.

 AK Parti dönemi boyunca; 197 milyon akıllı cihaz satılmıştır.

– AK Parti dönemi boyunca; 11.8 milyon aile, araç satın almıştır.

 AK Parti dönemi boyunca; 10 milyon aile, ev sahibi olmuştur.

Canikli bu tür bilgilerle AKP döneminde her konuda ilerleme sağladıklarını anlatmak istiyordu besbelli.

Olabilir, kendi partisidir, propagandasını yapacaktır, doğru olmadığını bilse bile.

Ama bir cümle vardı ki o çok dikkatimi çekti, ayrıca çok da güldürdü.

Şu; AK Parti dönemi boyunca; yıllık muayene sayısı 209 milyondan, 800 milyona; yıllık ameliyat sayısı ise 3 milyondan 15 milyona çıkmıştır.

Canikli, bunu övünerek anlatıyor.

Nüfustaki artışı bir kenara koyalım, iyi bir iktidar döneminde hastaneye giden sayısı neden artar?

Hastalar, daha önceki iktidar dönemlerinde hastaneye gidemiyor muydu, ameliyat olamıyor muydu?

Açıkçası ekonomik tablodaki bu sayıları görünce insanın aklına, “Bu iktidar herkesi hasta etmiş” demek geliyor ilk anda.

Ameliyat sayısının artması ise “Milleti fıtık ettiler tabii, mecburen bıçak altına yatıyorlar” demek yanlış mı?

ANALİZ

İncirlik’in en üst düzeyde dile getirilmesi bir milattır

Daha önce bu konuda karar alanlar dışında Türkiye’de ilk kez devlet yönetiminin en tepesinden “İncirlik’i kapatma” konusunda bir açıklama duyuyoruz.

Daha önce Demirel ve Ecevit dönemlerinde İncirlik Üssü konusunda yaptırımlar uygulanmıştı.

Bu kez ise durum farklı.

Erdoğan, “İncirlik’i kapatmaktan, Kürecik’i de kaldırmaktan” söz ediyor.

Bu ne sonuç verir?

Hiçbir sonuç vermez.

İncirlik kapatılır mı?

Hayır. Bu iktidarın böyle bir gücü yok.

Kürecik kaldırılır mı?

O da mümkün değil.

Erdoğan, her alanda sıkıştı.

Dışarıda bir itibarımız kalmadı.

Amerikan yönetimi, Erdoğan’ı ayakta tutmak için çok çaba harcıyor ama artık onların da pili bitiyor sanki.

Böyle bir ortamda saray, Amerikan desteğini daha da artırabilmek için İncirlik ve Kürecik kozlarını ileri sürmüş gibi yapıyor.

Bence durum budur.

Yine içerideki ahaliye kahramanlık gösterisi yapılıyor, o kadar.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Yandaş medyada “son kalıntıları da temizleme” hazırlığı

Yandaş tetikçi takımın en irisi Sabah’ın dünkü manşetlerinden biri şöyleydi; “Sabıkalı linç ekibi, yine görev başında.”

MFÖ’ye yönelik eleştirilere ateş püsküren bir haberdi bu.

Mazhar-Fuat-Özkan’a, saray tarafından sanat ödülü verilmesi töreninde, Mazhar Alanson’un yaptığı konuşma, sosyal medyada hayli tepki çekmişti.

Yandaş tetikçi kesim, bu tür durumlarda hemen “Linç kampanyası başlattılar” çığlıkları ile saray sanatçılarına hep sahip çıkar ve üste çıkmaya çalışır.

Başlığı görünce yine böyle bir şey zannettim.

Ama bu kez farklı.

Çünkü gazetenin işaret ettiği “linç kampanyacıları” aslında kendi taraflarından isimler.

Sabah, diğer yandaş gazete Hürriyet’i hedef almış haberinde.

“Derin Hürriyet” diyerek de gizemli bir hava vermişler haberlerine.

Peki ne oluyor?

Olan çok basit aslında.

Yandaş tetikçi kesim, artık tüm safralardan kurtulmak istiyor.

Hedefe konan Ertuğrul Özkök, saraya yağcılık yapıyor olabilir ama herkes biliyor ki bu yazarın AKP zihniyeti ile uzaktan yakından ilgisi yok.

Üstelik öz güveni de yüksek olduğu için fırsatını bulursa bu iktidara çok fena çarpacak potansiyelde bir isim.

İşte belli ki artık yandaş tetikçilerin bunlara da tahammülü kalmamış.

Bu arada Hürriyet grubu, her ne kadar Demirören’in elinde gözüküyor olsa da medya çevrelerinde kontrolün Turkuvaz grubunda olduğu söyleniyor.

Daha önce de yazdığım gibi Demirören bunun karşılığında İddaa ve Milli Piyango’yu almış olabilir.

Sabah, şimdi gizli sahibi olduğu Hürriyet grubunda beğenmediği herkesi tasfiye edecek galiba.

NOSTALJİ

Bugün 17 Aralık. Unutma unutturma

Geldik yine bir 17 Aralık gününe.

Bundan beş yıl önce tarihimizin en büyük yolsuzluk iddialarından biri patlamıştı 17 Aralık’ta.

Üç bakanın çocukları gözaltına alınmış, bir banka genel müdürünün evinde ayakkabı kutusu içine istiflenmiş milyonlarca dolara el konmuştu.

Aslında 17 Aralık bir başlangıçtı, operasyonun ikinci ayağına 25 Aralık’ta geçildi ancak bu kez daha tedbirli olan dönemin başbakanı anında müdahale ederek yargı ve emniyeti etkisiz hale getirmişti.

Aslına bakarsanız hükümeti yıkmaya yönelik bu operasyonun mimarı Fetullahçı cemaatti.

Nitekim, 17 Aralık bir milat olarak kabul edildi AKP iktidarı tarafından ve cemaate yönelik operasyonların da düğmesine basıldı.

O günden beri bu konu gündeme geldiğinde, “Cemaatin operasyonunu mu savunuyorsunuz?” saldırısı ile karşılaşırız.

Oysa durum çok farklı.

Elbette cemaatin, devlet olanaklarını kullanarak böyle bir operasyon başlatması kabul edilemez.

Buna karşı operasyonu cemaat yapıyor diye ortadaki iddiaları da görmezden gelemeyiz.

Cemaatten ayrıca hesap sorulsun ama 17-25 Aralık’ta ortaya çıkarılan büyük soygun iddialarının da üzeri örtülmesin.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları