Erdoğan önlemini almak ve özel mahkemelerin açtığı hasarı, kendisine fazla zarar vermeden kapatmak istiyor...
Sevgili okurlar; gündemin sürekli değişmesinden söz ediyoruz ne zamandır. Artık gündemimize bir de “savaş tehlikesi” eklendi. Gerçi böyle bir ihtimal çok değil ama,yarattığı psikolojik ortam ister istemez ülkede heyecana neden oluyor. Özellikle Suriye’ye sınırı olan illerde hava daha da gergin.
Özel yetkili mahkemelerAncak bugün sizlerle Suriye üzerine değil, Özel Yetkili Mahkemeler’le ilgili sohbet etmek istiyorum. Erdoğan, özellikle kendi tarafındaki ağır eleştirilere hiç aldırmadan bu mahkemelerin kaldırılmasına karar verdi. Peki bunca eleştiriye rağmen Başbakan Erdoğan’ı bu karara iten etkenler neler?
2005’te kabul edildiAyrıntısına geçmeden önce Özel Yetkili Mahkemelerin kuruluşuna bir bakalım. DGM’lerin kaldırılmasından sonra özellikle terör suçlarıyla baş etmekte güçlük çıktığını öne süren askerler 2002 seçiminde iktidar olan AKP hükümetini yeni bir yasal düzenleme için sıkıştırmaya başladı.
Hiç istemiyorlardıTalebin askerden gelmesi iktidarı endişelendiriyordu. Ancak hukuken de böyle bir düzenleme gerekiyordu. İktidarın bütün isteksizliğine rağmen yasa Meclis’te görüşüldü ve sonunda yeni yasa 17 Aralık 2004’te Resmi Gazete’de yayımlandı ve 1 Haziran 2005’te ise yürürlüğe girdi.
Katalog suçlarYeni düzenleme CMK’nın 250. maddesinde yer aldı. Buna göre özel yetkili mahkemeler, şu suçlara bakıyor: Organize biçimde uyuşturucu üretimi ve satışı, cebir ve tehdit içeren çıkar amaçlı organize suçlar, terör suçları, anayasal düzene karşı işlenen suçlar ve casusluk. Bunlara katalog suç dendi.
Yasaların uygulanmasıAmaç şuydu; tutuklu sayısının azaltılması, delil toplamaya öncelik verilmesi, tutukluluk sürelerinin azaltılması. Yani bu mahkemeler ve maddeler, yargıya da ciddiyet getirmeyi amaçlıyordu. Ancak uygulama tam tersine oldu. Tutuklu sayısı arttı, suçludan delile gidildi ve tutukluluk süreleri uzadı.
Darbe hazırlıkları27 Nisan iktidarın en korkulu gecesi olmuştu. “Ne yapalım” diye düşündü kurmaylar. “Öyle de ölürüz böyle de” denilerek tepki gösterilmesi kararlaştırıldı. Tepkiye tepki gelmeyince iktidar kanadı derin bir nefes aldı. Askerin sanıldığı kadar güçlü ve kararlı olmadığı ortadaydı.
Seçim zaferiHemen ardından AKP 2007’de kendisini de şaşırtan bir seçim zaferi kazandı. Erdoğan artık çok rahatlamıştı. Belli ki o sıralarda “ne olduğu tam anlaşılamayan” Ergenekon olayının üzerine gidilmesi için talimatlar verdi. Savcılar çalışmalarını daha da yoğunlaştırdı. Bir şeyler olacaktı.
AKP’ye kapatma davasıSeçim sarhoşluğu da yaşayan AKP’ye kısa bir süre sonra bir şok tokat geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı “laikliğe karşı olduğu” gerekçesiyle AKP’nin kapatılması için dava açtı. Bu beklenmedik bir gelişmeydi. AKP’de nefesler tutuldu, sonuç 6 ay sonra alındı. Parti suçluydu ama kapatılmadı.
Artık düğmeye basılıyorKapatma olayının da kazasız atlatılmasından sonra AKP kurmayları “Bunun bir daha başımıza gelmemesi için artık iktidar gücümüzü ortaya koymalıyız” kararını aldı. Bundan böyle “tehdit unsuru olan” her kurumun üzerine gidilecekti. Asker mutlaka devreden çıkarılmalıydı. Düğmeye basıldı.
Davalar başlıyorGerisini biliyorsunuz. “Darbe yapılacaktı” gerekçesiyle gazeteciler, akademisyenler, yazarlar, üniversite rektörleri bazı emekli generaller art arda tutuklanmaya başlandı. Ardından çıta yükseltildi ve sıra muvazzaf generallere uzandı. İş sonunda bir Genelkurmay Başkanı’na kadar vardırıldı.
Bütün kurumlar bittiBu davalar sürerken devletin bütün kurumlarında hâkimiyet de sağlandı. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değişti, HSYK tamamen iktidar kontrolüne sokuldu, Yargıtay ve Danıştay’da iktidar gücü sağlandı. Davalarla ise muhalif görünen her kurum ve kişi itibarsızlaştırıldı, etkisiz hale getirildi.
Zaman akıp gidiyorAncak zaman akıp gidiyor, davalar bir türlü sonuna varmıyor. İlk başlarda operasyonlara destek veren geniş kitlelerde bile “uzun tutukluluklar” tepki yaratıyordu. Sorun mahkemelerin bir noktada sıkışıp kalmasıydı. Çünkü intikam amaçlı bu davalarda hukuku kılıfına uydurmak haliyle çok zordu.
Hukuksuzluk diz boyuİktidar ve yandaşları davaları “demokrasinin zaferi” gibi sunsa da, bu davalar aslında çok zayıf. Suçlamalar yeterli delillere değil kanaatlere dayanıyor. “Bunlar darbe yapacaklardı” görüşüne “delil” koymak zorunluydu hukuken. Ancak deliller sadece gizlice dinlenen telefon kayıtlarıyla sınırlı.
Nasıl karar verilecekÇalakalem açılan davalar uzadıkça uzuyor, mahkemeler tahliye veremiyorlar ama sorun şu ki kime ne ceza verileceğine de karar vermek zor. Nitekim Balyoz davasında neredeyse herkese aynı cezanın istenmesi bunun bir kanıtı. Mahkemeler “kararı verip kurtulmak” istiyorlar sanki. Ya sonrası?
Namlunun terse dönmesiBütün bunların ötesinde MİT Müsteşarı’nın da tıpkı Genelkurmay Başkanı gibi “terörist olma şüphesiyle” ifadeye çağrılması, namlunun bir anda iktidara da dönebileceğinin işareti oldu. Başbakan bu gerçeğe öyle öfkelendi ki, Meclis tarihinin en hızlı kanununu çıkarmak zorunda kaldı. Ne fayda?
İntikamcıdan intikamKimi yandaşlar, “darbecileri altettik, demokrasiyi getirdik” safsatasına inanabilir ama, iktidar gerçeğin farkında. Bu davalarla ilgili gerçekler eninde sonunda ortaya çıkacaktır. Ayrıca rollerin değişmesiyle özel mahkemeler bu kez bugünün intikamcılarından intikam almak amacıyla kullanılabilir.
Yanlıştan dönmekİşte bu nedenle Erdoğan önlemini almak ve özel mahkemelerin açtığı hasarı, kendisine fazla zarar vermeden kapatmak istiyor. Artık “yeterli intikamın” alındığı düşünülüyor olabilir. Bir noktada işi bitirir, sonrasını zamana yayarsınız. Tutuklular özgürlüğe kavuşunca bir süre sonra her şeyi unuturlar.
Dendiği gibi değilAncak bu noktada bir gariplik yaşıyoruz. Erdoğan özel yetkili mahkemeleri kaldırırken, cemaat kaynaklı bir kesim buna şiddetle karşı çıkıyor. İktidar kanadı ise “Mahkemeler kalksa bile bu davalar devam edecek, bir şey değişmeyecek” diyor. Oysa gerçek bu değil. Çok şey değişecektir.
Tahliyeler olurBir mahkemenin yetkisini ortadan kaldırdığınızda “eskiden kalan davalar aynen devam eder” diyemezsiniz. Yasalar sanıkların lehine işletilir. O halde en azından pek çok tutuklu, tutuklanma gerekçeleri ortadan kalkacağı için salıverilecektir. İktidar da mahkemeler de büyük yükten kurtulacaklardır.
Darbe paranoyasıO halde, cemaat ve bazı kesimler neden buna çok karşılar hatta iktidarla çatışmayı bile göze alıyolar? Çünkü varlık nedenleri “darbe paranoyasını” diri tutmaktan geçiyor. Darbeci denilenlerin serbest bırakılması bu kesimlerin elindeki silahı da alacaktır. Yapacak başka siyasetleri kalmayacaktır.
Hepinize iyi haftalar dilerim...