İstanbul Belediye Başkanı bu ismi çok aradı mı?
Can Ataklı; Ama 25 yıl sonra İstanbul’daki AKP dükalığı yıkıldıktan sonra en önemli göreve bir AKP’linin getirilmesini yadırgamıştım. Şimdi, aptalca da olsa olumsuz bir haberle iktidar medyası gündeme getirdi bu kişiyi.
ÇOK GÜLDÜM
Böyle bir haber yapmak için akılsız yandaş olmak gerek
İktidar medyasının en irisi Sabah’ın dünkü manşeti müthişti.
Sabah logosunun da üstündeki haberin tepesinde “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri 1 koydu 7 aldı” başlığı görülüyor önce.
Altındaki ise nal gibi bir ana başlık; “Ballı rant”
Heyecanla diğer başlıkları okudum hızla.
Önce küçük bir başlık; “Can Akın Çağlar, İstanbul’un en güzel manzaralı villasını tartışmalı satışla 12 milyon liraya aldı.”
Sonra yine kocaman bir başlık; “Şimdiki değeri 80 milyon lira”
Spotlarla devam ediyor haber.
Birincisi şu; “İBB Genel Sekreteri Çağlar, Üsküdar Kız Kulesi Konakları’ndaki ipotekli villayı, 2018’de bir bankadan 12 milyon liraya satın aldı. O anda piyasa değeri 50 milyon lira olan villanın el altından çok ucuz satılması tartışma yarattı.”
İkinci spot şöyle; “Salacak’ta bulunan Kız Kulesi, Boğaz ve Marmara’yı aynı anda gören ultra lüks tripleks villa, sitenin en değerli parseli. Emlakçılara göre İBB Genel Sekreteri’nin villası şu anda 80 milyon lira ediyor.”
Hep yazıyorum ya iktidar medyası olmak çok zor.
Çünkü her dakika sarayı mutlu edecek, muhalefete zarar verecek bir haber bulmak zorundalar.
Bulamayınca da yaratmak durumundalar.
Ama bu kadar da akılsızca haber imal edilmez ki.
Valla ben Tayyip Bey’i uyarayım, bu kadar akılsız yandaşlarla kısa zamanda dibi görürsünüz, ki bunu kendisine hep söylüyorum, danışmanları da öyle.
Tahminime göre bu haberi Sabah’a yaptıran da danışmanlardır.
Şimdi gelelim bu haberdeki akılsızlıklara.
Öncelikle belirteyim ki, belediye genel sekreterinin böyle bir villası olduğu muhtemelen doğrudur.
Alış fiyatı ve biçimi de doğru olabilir.
Eğer genel sekreter bu villayı bu göreve getirildikten sonra alsa kayda değer bir haber niteliği taşır.
Ama asıl vahim olan bu değil.
Can Akın Çağlar, Erdoğan’ın prenslerinden.
Ziraat Bankası’nın eski genel müdürü.
BDDK’nın yönetiminde bulunmuş.
Sonra her ne olduysa Erdoğan bunu kenara atmış.
Yani bir nevi AKP artığı…
Bu kişi Sabah’ın öve öve bitiremediği villayı kendi “ikbal günlerinde” almış.
Ucuza almış olabilir ama bu işleri bilenlere sorun söylesinler, bankaların elinde, tahsil edilemeyen borçlar nedeniyle duran bu tür pek çok gayrimenkul vardır ve bunlar gerçekten değerlerinin çok altına satılır.
Nedenini anlatmak uzun sürer, sadece şunu söyleyeyim, bankalar bazen borçlu olanın canını yakmak için haczettikleri malları olabilecek en ucuz fiyatlara satarlar ki, böylelikle borçlunun çok sayıda malı satılsın, dersini alsın.
İşte bazen “hatırlı” kişiler, bankanın elindeki çok değerli bir gayrimenkulü çok daha ucuza alırlar.
Can Akın Çağlar, güçlü bir AKP’li olarak 2018’de böyle bir alışveriş yapmış olabilir.
Saray medyası çok ucuza villa alan birini üç yıl haber yapmamış ama CHP’li belediyede çalışmaya başlayınca patlatmış manşeti.
Amaç belli ki CHP’li belediyeye zarar vermek…
Ancak CHP’li belediye beklendiği gibi zarar görmüyor ki.
Çünkü ucuza villa almakla suçlanan adam, AKP’nin hizmetinde olmuş yıllarca ve villa o dönemde alınmış, bu biiiir.
Daha da önemlisi, Sabahçıların aklına acaba “Bir devlet memuru nasıl olur da 12 milyon liraya bir villa alır?” diye sormak geldi mi acaba?
Sahi hayatı devlet memurluğunda geçmiş olan bu kişi acaba AKP döneminde bu kadar parayı nasıl buldu?
Bİ SORALIM BAKALIM
İstanbul Belediye Başkanı bu ismi çok aradı mı?
Erdoğan’ın bir dönem Ziraat Bankası’nın tepesinde oturttuğu, BDDK gibi önemli bir kuruma güvenilir kişi olarak gönderdiği Can Akın Çağlar, İmamoğlu tarafından belediye genel sekreterliğine atandığında şaşırmıştım.
Aklıma ilk gelen “Koskoca CHP’den bir tane adam çıkmadı mı?” sorusu olmuştu.
Nitekim eleştiriler üzerine belediye basın sözcüleri yeni genel sekreterin kendi alanında çok yetkin bir kişi olduğunu anlatma yarışına girmişti.
Genel sekreterler hep yetenekli bankacılardan mı seçilir bilemem tabii.
Ayrıca kendi alanında gerçekten çok yetenekli ve başarılı da olabilir.
Ama 25 yıl sonra İstanbul’daki AKP dükalığı yıkıldıktan sonra en önemli göreve bir AKP’linin getirilmesini yadırgamıştım.
Şimdi, aptalca da olsa olumsuz bir haberle iktidar medyası gündeme getirdi bu kişiyi.
Sonuçta elbette CHP’li belediyeye bir zarar vermeyecektir bu durum.
Sadece “Yahu şu CHP’de bir tane bile adam yok muydu?” sorusu güncellik kazanacaktır.
KOMİK
Sabahçılar; farkında değilsiniz ama o villanın değeri artmamış
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni AKP’den transfer ettiği genel sekreteri üzerinden vurmaya kalkan Sabah, farkında olmadan iktidarın kötü ekonomisini de gözler önüne sermiş.
Düzmece haberde, genel sekreterin evi bir tür katakulli ile 12 milyon liraya aldığını belirtmişler.
Ortada bir katakulli olduğunu göstermek için de “Evin değeri o sırada 50 milyon liraydı” diye yazmışlar.
Ballı rant başlığına sağlam bir zemin bulmak için “Villanın şimdiki değeri 80 milyon lira” demişler.
Ah be çocuklar, aslında villanın hiç değerlenmediğini nasıl görmezsiniz?
Ve bunu yaparken saraya ne kadar kötülük yaptığınızı nasıl fark etmezsiniz.
Bakın size anlatayım.
Villa 2018’de satılmış.
O tarihte dolar 4.8’di.
Evin o zamanki değerinin 50 milyon lira olduğunu söylüyorsunuz, yani döviz bazında yaklaşık 10 milyon dolar.
Villanın şimdiki değeri size göre 80 milyon.
Yani yaklaşık 10 milyon dolar.
Yani gerçek değerinde bir artış yok.
Sadece bayıldığınız AKP iktidarının kötü yönetimi sonucu TL’nin değeri düşmüş ve villanın satış fiyatı TL bazında artmış.
Erdoğan ellerini açıp da “Allah’ım bana yandaşın akıllısını nasip eyle” diye dua etse haksız mı olur yani?
ŞAŞIRDIM
Sarayın hatalarını hep Hande Fırat mı düzeltecek?
Hürriyet yazarı Hande Fırat yine sahne aldı dün.
Biden’in Erdoğan’ı hâlâ aramamış olmasının nedenini yazmış.
Mutsuz değilmiş Erdoğan.
Hani “Biden aramıyor, sarayda bir telaş var, herkes çok mutsuz, dört gözle telefon bekleniyor” türü haberler çıkıyor ya, işte bunların hiçbiri doğru değilmiş.
Enteresan.
Meğer sarayın danışmanlarından İbrahim Kalın, gereken görüşmeleri yapıyormuş.
Her ne kadar yeni Amerikan yönetimi, AKP iktidarını demokrasiye ve hukuka bağlılık açısından zayıf görüyorsa da durum değişebilirmiş.
Yani Biden’in aramamasının arkasında bir şey aramak yanlışmış.
Üzülüyorum Hande Fırat için.
Önce çalıştığı kurum nedeniyle sonra da galiba hoşuna gittiği için iktidara bu kadar yaslanması can sıkıcı.
Kısa bir süre önce de Emine Hanım’ın çantası ile ilgili haberleri düzeltmeye çalışmıştı.
Ama kaş göz yarmıştı.
Çünkü bazıları Emine Hanım’ın çantasının 50 bin Euro olduğunu ileri sürmüşlerdi.
Hande Fırat da “Yok canım ne 50 bin Euro’su, o çantalar çakmaymış, çok ucuza alınmış” diye yazmıştı.
Çok daha beter bir durum yaratmıştı, bilerek bilmeyerek…
Hiç cevap verilmemesi bile daha iyiydi.
Hande Fırat yüzünden koskoca cumhurbaşkanı eşi çakma çanta taşıyor durumuna düşmüştü.
O zaman da yazmıştım, Hande Fırat’ın bunda suçu yok aslında.
Sarayda o kadar çapsız ve bilgisiz danışmanlar var ki, onlar güya AKP Genel Başkanı’nı savunmak isterken bu tür gaflara yol açıyorlar.
“Biden aramadığı için mutsuz değil” bilgisini sızdırmak da gaf değil mi?
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Yine “sahtedir” sandığım ama doğru çıkan haber
Sosyal medyada dolaşan her habere doğru gözüyle bakmak çok yanlış…
Tecrübeyle sabit, bugüne kadar doğru sanılan ama aslında sahte hatta kurgu olan haberler yüzünden pek çok kişi zora girdi, mahcup oldu.
Bu nedenle sosyal medyadaki haberlere çok dikkat ederim, doğruluğundan tam emin olmadıkça da pek dokunmam, üzerinde yorum yapmam.
İki gün önce WhatsApp gruplarından birinde çok şaşırtıcı bir fotoğrafa rastladım.
Çarşaflı bir öğretmen, ilkokul olduğu anlaşılan sınıfta ders veriyordu.
Fotoğrafı paylaşan altına, “Eğitimde geldiğimiz acıklı hale bakar mısınız?” diye yazmıştı.
“Yok artık” dedim kendi kendime, “bu kadarını yapamazlar artık.”
İşe bakın ki meğer gerçekmiş o fotoğraf.
Antalya Finike’de bir ilkokulda çekilmiş.
İlçe Milli Eğitim Müdürü Cengiz Coşkun önce “Yok öyle bir şey” demiş ama sonra öğretmenleri zaten derse kendisinin soktuğu hatta bir derse girip sohbet bile ettiği ortaya çıkmış.
Peki nasıl oluyor bu?
Şöyleymiş; Korona nedeniyle okullarda çifte eğitim sürdürülüyor. Bazı öğrenciler haftanın iki günü okula gidiyor, bazıları yine EBA’dan eğitim alıyor. İşte okula gidenler normal dersler bittikten sonra bu öğretmenlerin müfredat dışı verdikleri derslere sokuluyormuş. Tabii ki okul müdürü ve milli eğitim müdürünün bilgisinde.
Yani bakanlık yetkilileri, “Canım ne var bunda, normal derslerde değil ki, dersler bittikten sonra arzu eden öğrencilere ilim öğretiliyor” diyebilirler ve yalan da söylemiş olmazlar.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları