İstanbul’da Azmi Karamahmutoğlu rüzgarı
Can Ataklı; Eski Ülkü Ocakları Başkanı Azmi Karamahmutoğlu, Zafer Partisinin İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı oldu. Bu açıklama özellikle CHP çevrelerinde hafif bir rahatsızlık yarattı.
ANALİZ
Erdoğan her şeyi bilemeyebilir peki ya yanındakilere ne demeli?
Henüz yeni 12 şehit verdikten hemen sonra 9 yeni şehit daha verdik.
Artık bu milletin acıya ne kadar tahammülü olacak kimse bilmiyor.
Şehit haberinin duyulmasından sonra iktidar ve yandaşları yine koro halinde “Döktükleri kan yerde kalmadı, şu kadar operasyon yapıldı, bu kadar terörist imha edildi” açılamaları yaptılar.
Erdoğan hemen üst düzey bir güvenlik toplantısı yaptı, bu toplantıdan “Bölgemiz bir teröristan olmayacaktır” kararı çıktı.
Elbette Türkiye uğradığı hain saldırıya karşı refleks gösterecek gereken cevabı verecektir.
Ancak burada asla ihmal edilmemesi gereken bir gerçek var.
9 şehit haberinden 20 gün kadar önce yine aynı bölgede benzer bir saldırı yapıldı.
Bu alçak saldırıda ne yazık ki 12 kahraman evladımızı şehit verdik.
Bu olaydan sonra da iktidar yetkilileri benzer açıklamalar yaparak “şehitlerimizin kanının yerde kalmadığını” belirterek kaç terör ininin yok edildiğini kaç teröristin etkisiz hale getirildiğini ilan ettiler.
Bu açıklamalara rağmen 20 gün sonra saldırının aynısı yapıldı.
Demek ki açıklandığı gibi bölgedeki terör yuvaları yok edilememiş.
Bir ordu aynı yerde bu kadar kısa aralıkla aynı şekilde ikinci saldırıya uğruyor, çok sayıda şehit ve yaralı veriyorsa bunda mutlaka bir hata var demektir.
Ancak muhtemelen dikkatinizi çekiyordur bu konu nedense hiç dile gelmiyor.
Sadece teröre lanet edilerek sanki eğer varsa hatalar da gizleniyor.
Örneğin çok merak ettiğim bir konu var.
Gerek bölgeye gidenler gerekse askeri yetkililer bu bölgenin çok sorunlu, hava koşullarının çok elverişsiz olduğunu söylüyorlar.
Askerlerimizin üslendiği yerler sarp dağların tepesinde.
Buraya kadar gelebilmek ve silahlı saldırı yapıp geri çekilmek çok zor.
Ama buna rağmen teröristler buraya kadar gelebiliyorlar.
O halde bunları buraya kadar sorunsuz taşıyabilen bir güç var demektir.
Teröristleri o sarp dağlara bırakıp sonra da geri toplayabilecek kadar gelişmiş midir acaba bu terör örgütü?
Yoksa dış yardım mı yapılıyor?
Erdoğan her işin başındaki bir kişi olarak tüm detayları elbette bilemez.
Ama hata yapan herkesten hesap soracak bir konuma sahiptir.
O halde bir yandan terörle mücadele edilirken eğer varsa burada yapılan hataların da ortaya çıkarılması ve sorumlulardan hesap sorulması, bunun da kamuoyuna açıklanması en doğrusudur.
Terörü lanetleyerek, verilen ağır hasarı dile getirerek halkın bir bölümünün yüreğine su serpilebilir ama bilelim ki bu ancak bir sonraki saldırıya kadar geçerli olabilir.
Terörle mücadele ederken hesap sorulması da eş zamanlı olarak yapılmalıdır.
Burada görev Erdoğan’ın sorumluluğundadır.
BUNU YAZMAK GEREK
PKK’ya “bölücü” demek doğru değil
Bundan 40 yıl önce PKK’nın adını ilk duyurduğu Eruh baskınından sonra PKK’ya “bölücü terör örgütü” demek devletin resmi söylemi haline gelmişti.
Yıllarca bu tanım yapıldı PKK için.
Ancak geçen yıllar içinde PKK’nın toprak talebi giderek azaldı.
Özellikle Türk ve Kürt aydınlarının devreye girmesi ile terör sorunu ile birlikte “Kürt hakları” konusu da gündeme gelmeye başladı.
“PKK ve terör başka Kürt hakları başka” söylemi giderek yaygınlaştı.
Hatta bir ara öyle oldu ki, açılım adı altında neredeyse PKK ile kucak kucağa bile gelindi.
Daha sonra ipler yine gerildi ama “bölücü terör örgütü” tanımı artık daha az kullanılır hale geldi.
Son olaylardan sonra Milli Savunma Bakanlığı açıklamalarında “bölücü terör örgütü” tanımı altı çizilerek kullanılıyor ve BTÖ diye bir kısaltma bile kullanılıyor.
Bana göre PKK için “bölücü” tanımını kullanmak doğru değil.
PKK bir terör örgütüdür.
Bir örgüte “terör örgütü” derken “bölücü” sıfatını eklerseniz o örgüt bulunduğu ülke içinde “özgürlük savaşı yapıyor” algısı yaratır dünya kamuoyunda.
Böyle olunca da birçok ülkede PKK’yı bir terör örgütü olarak kabul ettirmek güçleşir.
Nitekim dış dünyadan son yıllarda fazla destek alınamıyorsa nedeni budur.
O halde PKK’ya bir özellik katan sıfat eklemekten kaçınmak gerek.
PKK bir terör örgütüdür.
Nokta.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
İstanbul’da Azmi Karamahmutoğlu rüzgarı
Daha önce Millet İttifakı içinde bulunan partiler yerel seçimlere kendi adayları ile gireceklerini açıkladılar ama henüz kesin aday açıklayan yok.
Örneğin İYİ Parti “hür ve bağımsız” olarak seçimlere katılacağını, İstanbul ve Ankara’da aday çıkaracağını açıkladı ama isim hâlâ yok.
Buna karşı ittifak içinde yer almayan Zafer Partisi cumartesi günü İstanbul adayını açıkladı.
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Azmi Karamahmutoğlu, Zafer Partisinin İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı oldu.
Bu açıklama özellikle CHP çevrelerinde hafif bir rahatsızlık yarattı.
Bazı CHP’liler “Zafer Partisi de oyları bölmeye çalışıyor, Azmi Karamahmutoğlu’nun kazanma şansı yok, ama AKP’ye tekrar kazandıracaklar” telaşına kapıldı.
Dün bunlardan biriyle konuştum.
Aynı yakınmayı yapınca şöyle dedim;
“Ben tam tersinden bakıyorum. Azmi Karamahmutoğlu ülkücü camiada sevilen bir isim. Şu an itibarıyla MHP içinde durumdan şikayetçi pek çok kişi var. Aynı şekilde AKP’deki özellikle genç ve milliyetçi kesimler de rahatsız. Ancak bu kişiler tepkilerin CHP’ye oy vererek göstermez, gösteremez. Oysa bildikleri sevdikleri bir isim olan Azmi Karamahmutoğlu’na gönül rahatlığı ile oy verirler. CHP kendi oylarını almalı, buna karşı AKP oyları da düşmeli. O halde CHP’ye asla gelmeyecek oyların bir başkasına gitmesinin hiçbir sakıncası yok.”
Bu sözlerim üzerine CHP’li dostum bir an düşündü ve “Bu açıdan bakmamıştım” dedi.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Aşı var mı, yok mu?
Son günlerde grip, influenza ve Covid gibi hastalıklarda artış olması üzerine bazı önlemler alınmaya çalışılıyor.
Bunların başında “yine maske takmak” ve tekrar “aşı olmak” geliyor.
Şimdilik bir pandemi tehlikesi yok ama çevremde bu üç hastalıktan kırılıp geçen birçok kişi görüyorum.
Sağlık Bakanlığı da özellikle 65 yaş üstü olanlara mesaj göndererek “aşı olmalarını” tavsiye ediyor ve hatta zorlayıcı olması açısından “randevu bile” oluşturuyor.
Uzun yıllar siyasetçilik de yapan, adliyede uzlaştırmacı olarak da görev yapan İhsan Maçin’in başından geçen bir olayı anlatmak istiyorum.
İhsan Maçin’e cep telefonundan gelen mesajda 65 yaşının üzerinde olduğu ve aşı olması için bir randevu oluşturulduğu bildirilmiş.
Maçin aşı olmak için Harem yolu üzerindeki Medipol hastanesine 13 Ocak 2024 günü saat 13.10’da 1 numaralı aşı odasında olması için davet edilmiş.
“Ben sorumlu bir yurttaşım” diyen İhsan Maçin anılan saatte hastaneye gitmiş, aşı odasını bulmuş ama oradaki görevliler “Neden geldiğini” sormuşlar.
Maçin durumu anlatmış, görevliler yarım saat beklettikten, yine sorgu sual ettikten sonra aşı odasına almışlar.
Benzer sorular burada da sorulmuş, hemşireler gidip gelmişler ama ortada aşı yok.
Bir görevli “Bizim haberimiz yoktu” deyince İhsan Maçin biraz sesini yükselmiş bu kez güvenlik görevlileri kendisini dışarı çıkarmaya çalışmışlar.
Maçin kimliğini ve görevini açıklayınca durum biraz sakinleşmiş, bir aşı bulunmuş ve yapılmış.
İhsan Maçin “Ben bunu anlamadım hem çağrı yapıyorlar hem gittiğim hastanedeki görevliler buranın sağlık bakanına ait olduğunu söylüyor, kimsenin haberi yok, aşıyı neredeyse zorla yaptırabildim” dedi.
Bİ SORALIM BAKALIM
Hayrola Meral Hanım ne oluyor?
Gazete manşetlerine fazla yansımadı ama Erdoğan çok uzun yıllar sonra bir ilki gerçekleştirdi.
Erdoğan ilk kez “muhalefetteki bir lideri” aradı ve bilgi verdi, destek istedi.
Aranan kişi İYİ Parti genel Başkanı Meral Akşener.
9 şehit verdiğimiz hain terör saldırısından sonra önce MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’yi arayan Erdoğan sonra da Meral Akşener’e telefon etti.
Saraydan yapılan açıklamaya göre Erdoğan Bahçeli ve Akşener’i konu ile ilgili bilgilendirdikten sonra bu konudaki fikir ve görüşlerini aldı.
Bu bir ilk.
Erdoğan bir yakınının ölümü ya da rahatsızlığı dışında siyasi bir konuda bugüne kadar hiçbir muhalefet liderini aramamıştı.
Akşener’i bilgilendiren Erdoğan ana muhalefet liderini arama lüzumunu ise hissetmedi nedense.
Bu telefon öyle sanıyorum ki Erdoğan’ın seçimlerden sonra yeni taktikler deneyeceğinin bir işareti.
1 Nisan’dan sonra Akşener’i “Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı” koltuğunda görürsek kendi hesabıma hiç şaşırmayacağım.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları