loading
close
SON DAKİKALAR

İster misiniz S 400’lerden de vazgeçmiş olalım

Can Ataklı
Tarih: 20.02.2018
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı-Korkusuz

Can Ataklı: Amerika ile normalleşirsek S 400’lerden vazgeçmemiz çok da şaşırtıcı olmaz.

ANALİZ

Yargıtay Ilıcak ve Altan’lar için bozma kararı verecek

Başlıktaki iddia çok keskin. Okurken ben de biraz irkildim. Doğrusu “verebilir” olmalı elbette. Ancak son zamanlarda güya “yargı üzerinden” verildiği iddia edilen kararların aslında tamamen siyasi olduğunu bildiğimiz için “bu kadar hata kadı kızında da olur” diyorum kendi kendime. Ağır Ceza Mahkemesi gazeteci Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve toplam 8 kişiye “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası verdi. Bu kişiler terörist olmak, darbeye katılmak ve vatana ihanet etmekle suçlandılar ve hüküm giydiler. Bütün bu suçları işlemiş olabilirler mi? Hepsini çok iyi tanıdığım ve uzun yıllar da birlikte çalıştığımız için işledikleri konusunda pek ikna olmam. Buna karşı “Bu kişiler haksız ve vicdansız olarak başkaları için fenalık yaptılar mı?” diye sorarsanız cevabım “evet” olacaktır. Yine de bunun cezası “idamdan bir tık aşağısı mı?” O da değil elbette. Bu cezalar verildikten sonra iktidar kanadında bir tartışma başladı. Daha doğrusu tartışma değil de bir tür “iyiniyet” gösterileri ya da “iktidara tatlı uyarı” diyebileceğimiz türden şeyler oldu. İlk atış Erdoğan’a en yakın isimlerden Nagehan Alçı’dan geldi. “Bu cezayı vicdani bulmuyorum” dedi Alçı. Sonra Erdoğan’a “yanaklarını okşayacak kadar” yakın Mehmet Barlas satır arasında “Umuyorum bu ceza bozulacaktır” diye yazdı. Dün bu kervana sarayın danışmanlarından İlnur Çevik katıldı. O da bu cezanın çok fazla olduğunu dile getiriyordu. Erdoğan’ın bu kadar has adamları bu kararın bozulacağın bilmiyor olsalar bu kadar cesaretli çıkışlar yapamazlar. Kendi başlarına da aynısının geleceğini düşünürler en azından. Çünkü ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen gazeteciler de eskiden tıpkı şimdi tepki gösterenler gibi yakındı Erdoğan’a. Tahminim şu ki bu mahkumiyet Yargıtay’dan dönecektir.  Yargıtay kararı bozar, tekrar yargılama yapılır bu kez bazı suçlar kapsam dışı bırakılır ve cezalar üçer beşer yıla indirilir, yatılan süre yeterli görülür ve herkes tahliye edilir. “İyi de madem yargı üzerinde böyle bir hakimiyet var neden ilk mahkemeye bu talimat verilmedi” diye soran olabilir. Bana göre orada olmazdı çünkü zaten bu davaların açılmasının temel nedeni “burun sürtme” amacıdır. Dikkat ederseniz  Erdoğan’ın en çok öfkelendiği kişiler daha önce yanında duran ama sonra kendisini eleştirmeye kalkanlardır. “Ağırlaştırılmış müebbet” insanın dünyasını karartacak bir cezadır. Çok öfkelendiğiniz kişilere önce bu cezayı verirsiniz sonra da geri alırsınız. Onlar anlarlar. Bir daha da böyle bir şey yapmaya kalkmazlar. Bu arada yeri gelmişken yazayım. Erdoğan hızlı yükselişini, büyük sermaye tarafından kabul edilmesini iki isme borçludur.  Biri avukat Münci İnci diğeri de Nazlı Ilıcak. Şimdi artık aramızda olmayan Münci İnci ve Nazlı Ilıcak evlerini açtılar ve onlarca ünlü ismi Erdoğan’la bir araya getirdiler. Her iki kişinin de verdiği bu davetlerden herhalde en az 10 tanesine gitmişimdir. Herkesin içki içtiği, Erdoğan’ın su bardağı ile kadeh tokuşturduğu bu davetler sayesinde Erdoğan sempati kazandı kabul gördü ve siyaset basamaklarını çok hızlı çıktı. Erdoğan Nazlı Ilıcak’a şu anda çok kızıyor olabilir ama vefa duygusunun ağır basacağını ve serbest bırakılması için talimat vereceğini sanıyorum.

FIKRA GİBİ

NTV’ci kendini medeni ülkede sanıyor

Hafta sonunda GQ dergisinin ödül töreni yapıldı. Törene haliyle ünlü isimler katıldı, kadınların şıklık yarışı yaptığını söylemeye gerek yok herhalde. Sosyal medyada da ilgiyle izlenen gecenin sonunda atılan bir twit hem çok konuşuldu hem de ünlü oyuncu Berrak Tüzünataç’ın tepkisine neden oldu. NTV’nin resmi hesaplarından “NTV yaşam”dan atılan bir twitte Berrak Tüzünataç’ın beyaz giysisi paylaşılarak altına “Berrak Tüzünataç’ın davetkar beyaz stili” yazılmıştı. Tüzünataç  bu twite tepki olarak “Basınımızda böyle bir üslup oldukça, başka bir tacizciye ihtiyacımız yok. Üslupla ilgili uyaran her cevap için teşekkürler, iyi ki varsınız” mesajını yapılaştı. Bu mesaj bir anda twitter dünyasının gündemine oturdu. Günümüz koşullarında NTV’nin twiti ne kadar kabakötü ve akılsızca ise Tüzünataç’ın tepkisi de o kadar akıllıca ve zarifti. Ancak bana göre NTV adına bu twiti atanın çok fazla kabahati yok. Çünkü sanıyorum o kişi her kimse kendini hâlâ özgür ve medeni Türkiye’de yaşadığını sanıyor. Muhtemelen böyle bir çevre içinden gelmiştir. Bugün kabalık, hadsizlik, banallik yükselen değer, bu değerleri yükseltmek için de güya din kaynaklı ahlaki kurallar ön plana çıkarılmaya çalışılıyor. Çocuk hatta erkek çocuk tacizleri yapanlar, bunları mazur göstermeye çalışanlar asansöre birbirini tanımayan bir kadınla bir erkeğin binmesini bile zina olacak gibi sunmaya çalışıyorlar. “Davetkar kıyafet” tanımı medeni ve özgür Türkiye döneminde kimsenin üzerinde durmadığı, ayrıca hiçbir ahlaki çıkarım yapmadığı sıradan bir tanımdı. Bunun gibi “Baştan çıkarıcı, seksi, iç gıcıklayıcı” gibi sıfatlar da rahatlıkla kullanılır ama kimsenin aklına “cinsel bir iştah, cinsel tahrik” gelmezdi. Şimdi ise bazıların aklından bu hiç çıkmıyor. Tüzünataç çok genç bir isim. Özgür ve medeni Türkiye’de hiç yaşamadığı için “davetkar” sıfatından rahatsız olmuş, haklıdır, etrafına bakınca sadece bunları görüyor artık.

BUNU YAZMAK GEREK

İster misiniz S 400’lerden de vazgeçmiş olalım

Amerika’yla “tam savaşacakken” yine “dost” oluverdik. Bu benim yorumum değil. Bizzat iktidar yetkilileri “kopma noktasındaydık döndük” açıklamaları yaptılar, ben de oradan anlıyorum. Tabii “geri dönmenin” ne olduğunu henüz anlamış değiliz. Hesapta “normalleşme için mutabakat” sağlandığı söyleniyor ama “normal olmayan” neydi onu tam anlamadık. Çünkü Amerika aynı Amerika.  PYD’ye yardım ve desteği sürüyor ki zaten bunu bitireceklerini söylemiyorlar. Münbiç’in kırmızı çizgimiz olduğunu söylüyoruz ama Amerika o konuda da bir söz vermedi. Sadece Mart ayı ortasında bir Münbiç heyeti kurulmasını istiyor. Bu heyet Münbiç’i konuşacakmış. Ayrıca deyin ki PYD’lileri Münbiç’ten biraz uzaklaştırdılar. Bizim için sorun bitiyor mu? Bizim derdimiz güney sınırlarımızda bir PKK-PYD devleti kurulması mı yoksa Münbiç’te PYD’nin olması mı? Çünkü Münbiç PKK’dan arındırılsa bile geriye yaklaşık 500 kilometrelik bir sınır kalıyor ki oradaki bir PKK-PYD devletine razı mıyız? Ya da hâlâ “Irak sınırına kadar PYD temizlenecek” kararlılığında mıyız? Eğer öyleyse Amerika ile normalleşme yolu nasıl açılmış oluyor ki? Neyse münafıklık yapıp “şu tavizleri verdik” demeyeyim şimdilik ama aklıma takılan bir noktayı da vurgulamadan geçmeyeyim. Çavuşoğlu- Tillerson görüşmesinden sonra yapılan basın toplantısında Amerikalı bakan Rusya’dan alacağımız
S 400’lerle ilgili bir soruya üstü kapalı bir cevap vererek adeta “Türkiye’nin bunu yapmayacağını umuyoruz” anlamına çekilecek cümleler sarf etti. Amerika ile normalleşirsek
S 400’lerden vazgeçmemiz çok da şaşırtıcı olmaz. Benim merakım “verilen kaparonun” akıbeti ile ilgili. Hatırlarsanız bu kaparonun ne kadar olduğunu sormuştum zamanında. Kızanlar olmuştu “Bu tür durumlarda elbette kaparo ödenir laf mı yani bu?” diyenler çıkmıştı. Ben anlaşmanın iptal ihtimaline karşı sormuştum bunu, eğer haklı çıkarsam cebimizden kaç paranın Ruslara gittiğini öğrenebilecek miyiz acaba?

Bİ SORALIM BAKALIM

Deniz Yücel gibi tahliye edilen başka kişi var mı?

Hem Alman hem Türk vatandaşı olan Deniz Yücel tam bir yıl boyunca suçlanmadan hapiste tutulduktan sonra bir anda serbest bırakıldı biliyorsunuz. Bazı kaynaklar bu tahliyenin Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın yaptığı gizli bir görüşmeden sonra olduğunu ileri sürüyorlar. İddialara göre Gabriel Vatikan ziyareti sırasında Erdoğan’ı Roma’da görmeye gitmiş ve kendisine “Almanya ile ilişkileri düzeltmek istiyorsanız Deniz Yücel’i artık serbest bırakın” demiş. Perde arkasında ne olursa olsun sonuçta Deniz Yücel serbest bırakıldı ve hemen Almanya’ya götürüldü. Tahliye kararında çok dikkatimi çeken bir nokta var. Yücel hakkında teröre yardım ve yataklık ile casusluk suçu nedeniyle 18 yıl hapis isteniyor. Alel acele yazılan iddianame böyle. Mahkeme bu iddianameyi kabul ediyor ve duruşma bile yapmadan Yücel’i serbest bırakıyor. Ama Yücel için ne adli kontrol ne de yurt dışı yasağı koymuyor. Merakım şu, hakkında 18 yıl hapis istenen ve tahliye edilen kaç kişiye daha adli kontrol ve yurtdışı yasağı konmadı. Siz hâlâ “Türkiye bir hukuk devletidir” veya “burası kabile devleti değil” diyenlerden misiniz?

YENİ ÖĞRENDİM

İktidara yaranma çabası THY’ye sökmüyor

Geçenlerde bir arkadaşım Ankara’ya gidip geldi. “Biliyor musun THY’nin CİP salonunda çok ilginç bir olay yaşadım” dedi. Merakla sordum tabii. “Akşam saat 19.00 sıralarında havaalanındaydım. Salonun birçok yerinde televizyon ekranları var. Ama ortada kumanda yok, o sırada Fox’a bakmak istiyorum” dedikten sonra anlatmaya devam etti; “Kırmızı üniformalı bir kadına işaret ettim ve ekranı Fox’a çevirmesine rica ettim. Olur gibi bir işaret yaptı ve uzaklaştı. Bekliyorum gelmiyor. Bir ara tekrar görünce bu kez yüksek sesle çağırdım.” Arkadaşım görevli kişiye tekrar ricada bulununca “Efendim maalesef listemizde Fox yok” cevabını vermiş. Arkadaşım şaşırmış elbette ve bu kez “NTV’yi izlemek istemiyorum bari CNN Türk’ü açın” deyince “O da listemizde yok” cevabını almış. “TRT’nin kanalları, ATV, A haber, 24, TGRT gibi kanalların hepsi var ama Fox ve CNN Türk yok” dedikten sonra bana dönüp gülerek “Halk TV’yi saymıyorum o zaten asla olamaz. Sözcü ve Korkusuz gazetelerini uçağa ve salonlara koymayan THY senin televizyonunu açar mı hiç?” diye devam etti. İktidarın en önemli kaynaklarından biri olan THY için demek ki iktidara yaranmak yeterli sayılmıyor sapına kadar yandaş olacaksın. Koca Doğan Grubu’nun bundan haberi var mıdır acaba?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları