Can Ataklı; Yine U dönüşü, 2 ayda ne oldu böyle?
ŞAŞIRDIM
Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor.
Sadece değişmek de denemez belki.
Erdoğan sürekli U dönüşleri yapıyor, millet hızına yetişemiyor.
Örneğin faizler konusu.
Hani “Ben görevde olduğum sürece faizler asla yükselmeyecek” demişti ya Erdoğan, bakın bakalım şimdi “politika faizi” bile nereye yükseldi?
Dolar’a sürekli müdahale ediliyordu, Erdoğan’ın talimatıydı bu, sonra gördük ne olduğunu.
Yeni bakan Şimşek “Eskisi gibi dolara müdahale edilmeyecek, serbest piyasa koşullarına uyulacak” dedi.
Yine Erdoğan, “Kamuya eleman alınırken uygulanan mülakat sistemi çok kötü, bunu kaldırdık” demişti.
Ondan da U dönüşü yapıldı.
Şimdi yeni bir U dönüşü Avrupa Birliği konusunda atıldı.
Erdoğan önceki gün Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantısı için New York’a gitmeden önce yaptığı açıklamada “Avrupa Birliği, Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Hamleleri yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” dedi.
Öncelikle şu “gerekirse” sözüne oldum olası takılırım.
Ne zaman gerekir?
Nasıl gerekir?
Eğer bir sorun varsa gereği ne ise yapılır?
Erdoğan sert ifadeler kullandığına göre bir anlamda bu gereklilik olmuş demektir o halde hala beklenen “gerek” ne zaman oluşacaktır?
Çok değil tam iki ay önce Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılan NATO toplantısından sonra gazetecilerle uçakta konuşan Erdoğan, “Avrupa Birliği üyelik sürecimizin yeniden canlandırılması noktasında olumlu bir kanaat hâkim. Türk ekonomisine çarpan etki yapacak Gümrük Birliğinin güncellenmesi müzakerelerini de hızlandıracağız. Vize serbestisinde de mesafe alacağımıza inanıyorum” demişti.
Erdoğan bu konuda Çağatay Ulusoy’u görevlendirdiğini ve adımların çok hızlı biçimde atılacağını da sözlerine eklemişti.
Peki şimdi ne oldu?
Olan şu: Avrupa Parlamentosu Türkiye’yi eleştiren bir raporu neredeyse oy birliği ile kabul etti ve “Bu koşullarda Türkiye’nin AB’den uzak tutulması gerek” dedi.
Erdoğan’ı kızdıran ve U dönüşü yaptıran unsur bu.
Ancak rapor dikkatli okunduğunda Türkiye’nin aleyhine olan bölümün tamamen hukuk ve demokrasi alanında olduğu görülüyor.
Erdoğan yıllardır hukuk ve demokrasi kavramlarını unuttu, bunları sadece süslü biçimde konuşmalarında kullanıyor.
Türkiye’de halk bu sözlere inanıyor olabilir ama demokratik hukuk devletleri bunlara kanmıyor.
Bu nedenle sürekli uyarıyor ve “Türkiye demokrasi konusunda ciddi adımlar atmadıkça yanımızda yeri yok” diyor.
Medeni ülkeler Türkiye’yi böyle görüyor.
Erdoğan ise tersini yaparak ilerleyebileceğini sanıyor.
Yine iç kamuoyuna yönelik “efelenme” taktiği uyguluyor.
Ama göreceksiniz “gereken” asla olmayacak ve bu süreç daha uzun zaman gündemimizi oyalayacak.
BUNU YAZMAK GEREK
Muhalefetin en büyük partisi CHP, seçim gecesinden beri kaynıyor.
Seçim akşamına kadar “kazanacağından” emin olan birçok CHP’li sonucun alınmasından sonra derin bir üzüntü ve karamsarlığa düştü.
Seçim yenilgisinin sorumlusu olarak görülen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun hemen istifa etmesi istendi.
Ardından CHP’nin sırtından parlamentoya giren Millet İttifakı’nın diğer üyelerinin hal ve tavrı da CHP seçmeninde moral bozukluğu yarattı.
Kısmen kendi başına seçime giren İYİ parti dışındaki partilerin seçim sonuçları ile ilgili ciddi değerlendirme yapmaması, kendi durumlarından memnun görünmesi ve yerel seçimlerle ilgili görüş açıklamamaları da işin tuzu biberi oldu.
Ama asıl karamsarlık yaratan hamle İYİ Parti’den geldi.
Genel Başkan Meral Akşener çok açık biçimde CHP’yi ve genel başkanını suçladı, yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere her yerde aday göstereceklerini açıkladı.
Bu gelişmeler muhalif gazeteci, yazar ve akademisyenleri kızdırırken ben de “Daha seçime çok var, kimse telaşlanmasın ve karamsarlığa kapılmasın, seçim yaklaştıkça daha neler olur, elbette ittifak bitmişti ama yerel olarak iş birlikleri yapılabilir, bu iş henüz bitmedi” dedim.
Nitekim sert açıklamalardan sonra ilk kez İYİ Parti Sözcüsü Kürşat Zorlu benzer açıklamalar yaptı.
Zorlu, “Bu konuda net bir karar alındı. İttifak yok. Zaten 2023 seçimlerindeki oy pusulasının ortadan kalkmasından sonra hukuken de bitmişti” diye konuştuktan sonra şunu ekledi;
“Biz bugün ittifak sisteminin bu haliyle milletin tercih yapabilme hakkını her geçen gün yok ettiğine inanıyoruz. Seçmen iki kutup arasında bir sarkaç gibi adeta kıskaca alınıyor, ittifak başka bir şey, iş birliği başka bir şey.”
Göreceksiniz seçimler yaklaştıkça iş birliği konusu daha fazla konuşulacaktır.
Aklın yolu birdir.
DEDİKODU
Bundan 10 gün kadar önce Youtube konuşmamda Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’i düşündüğünü anlatmıştım.
Hatta konuşmamda bana bu bilgiyi aktaran kişinin “Kesin bilgi, şimdilik saklayacaklar ama Fatma Şahin aday olacak” dediğini de aktarmıştım.
Bu kaynağımın söylediğine göre Fatma Şahin ismini, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya önermiş.
Konuşmamdan sonra olumlu olumsuz hiçbir tepki gelmedi.
Tabii ki bekleyip göreceğiz.
Ancak son iki gündür saraya yakın medyada Fatma Şahin güzellemeleri görüyorum.
Gaziantep’te başlayan Gastro-Antep günleri nedeniyle Fatma Şahin manşetlerde geziyor.
Elbette önemli bir etkinlik bu ve haber olacaktır ama İstanbul’a aday olması düşünülen kişinin manşetlerde olması da bende “Acaba yavaş yavaş konuyu ısıtmaya mı çalışıyorlar?” düşüncesi yarattı.
Muhalefetin dağınıklığı, moral bozukluğu ve iş birliklerinin olma ihtimalinin azaldığı bir ortam büyük kentlerde CHP’nin seçimi kazanamayacağı izlenimi yaratıyor.
Ancak izlediğim kadarıyla Erdoğan durumu çok da avantajlı görmüyor.
AKP’de ciddi bir erime var ve yerel seçimlerde çok ilginç sonuçlar çıkabilir.
Bu nedenle “Fatma Şahin adı İstanbul için çok cazip olabilir” düşüncesinin ağır basma ihtimali bana göre yüksek.
OKURDAN MESAJ
Engelli olduğu için bir engelli araca ihtiyacı olan bir okurum başından geçenleri anlatmış.
İnsanın canı sıkılıyor, engelli araçtan bile avanta alınır mıymış?
Ama oluyor demek ki işte.
Okuyalım:
Sayın Can Kardeşim,
64 yaşında Üsküdarlı engelli vatandaşım. Hastane gidiş gelişlerim için ihtiyaçtan dolayı bir binek araba almam gerekti ve engellilere tanınan ÖTV’siz araba alımı için birçok araba markası bayisinden (Okurum markaları yazmış ama yanlış anlama olmaması için ben çıkardım) talepte bulundum. Ancak tüm bayiler istemeleri gereken fiyatın 100 bin TL üzerinde fiyat istemektedirler. Kısaca önceki yıllardaki sıfır araç mafyalarının yerine bunlar geçmiş.
Konuyla ilgili aynı dertten mustarip birçok arkadaş ile tanıştım ve bunların hepsi de kuzu kuzu istenen bu 100 bin TL avantayı vermişler, kesilen faturalarda da bu fazlalık ücreti göstermemişler…
İstanbul Anadolu Yakası, Yalova, İzmit, Bursa gibi illerdeki birçok bayii ile temasım oldu, hepsi de aynı uygulamayı yapmaktadır, alenen utanmadan sıkılmadan bu fazlalığı istemekteler. Anlaşılan o ki Tüm Türkiye’ye yayılmış bir oto mafyalığı bizzat yetkili bayiler tarafından yapılmaktadır.
Bu konu hiçbir yerde dile getirilmemiş bir konudur. Konuyla ilgilenirseniz çok makbule geçecektir. Saygılarımla…
Bİ SORALIM BAKALIM
İzmir’in Menderes ilçesi yakınlarında çıkan orman yangını söndürme çalışmalarına katılan bir helikopter maalesef düştü.
Yazıyı yazdığım ana kadar helikopterdeki üç kişiden henüz bir haber alınamamıştı.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, helikopterin Tahtalı Barajı’na düştüğünü ve sulara gömüldüğünü arama çalışmalarının sürdüğünü söyledi.
Yetkililer düşen helikopterin “gece görüşü” olan bir helikopter olduğunu belirttiler.
Ancak AKP iktidarda olduğu için insanın aklına ister istemez kuşku düşüyor.
Bu helikopter gerçekten gece görüşlü mü?
Yoksa ışıldaklarla etrafı aydınlatan helikopterlerden mi?
Son zamanlarda satın alınmış olabilir elbette ama bildiğimiz kadarıyla yangın söndürme amacıyla kullanılan ve gece görüşü olan helikopterimiz yoktu.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
