Kılıçdaroğlu’na, 'Aday mısın?' diye sorma cinliği
Can Ataklı; Biliyorsunuz muhalif kesimde bir aday paniği var. Anketçilerin marifeti nedeniyle iki belediye başkanı dışında kimseyi beğenmiyor özellikle CHP’nin bir grup seçmeni.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Bu millet, gerçekten böyle olabilir mi?
Zaman zaman umutsuzluğa düştüğüm oluyor.
81 milyon insan yaşıyor ülkemizde.
Bunların önemli bölümünün eğitim ve kültür açısından hayli geri olduğunu biliyoruz.
Gerçi bu durum, pek çok ülkede böyle.
Bizde ise özellikle iktidar desteği ile bu eğitimsiz ve kültürsüz kesim çok daha büyütüldü.
Üstelik üzerine 4 nesil geçirildi.
Yoksullaştırılan ve yardıma muhtaç hale getirilen 10 milyonun üzerinde vatandaş var ülkemizde.
Bunlar; doğal olarak, AKP’yi velinimetleri olarak görüyor ve oyunu da esirgemiyor.
AKP oyları, bu nedenle hala yüzde 30’lar seviyesinde tutunabiliyor.
Buna şaşıran pek çok kişi var.
Hatta öfke duyanların oranı da hiç az değil.
“Bunlar müstahak kardeşim, iyice ezilsinler o zaman” diyecek kadar öfkelerini kontrol edemeyenleri de görüyorum.
Oysa bunda şaşıracak bir şey yok.
AKP, 20 yılda toplumun önemli bölümünde “sosyal devlet, vatandaşlık hakkı, özgürlükler” gibi kavramların içini boşalttı.
Öyle olunca vatandaşın bir bölümü karnını doyurduğu sürece “şükretmeyi” tercih ediyor.
Yoksulluk insana bunu yaptırır, çare yok.
Ama bu çaresizlik, akıl ve mantığı da yok ediyor.
Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi, Erdoğan’ın hoşuna gidecek bir anket yayınlamış dün köşesinde.
Areda Survey adındaki bir şirketin araştırmasına göre ankete katılanların yüzde 46.5’i, döviz ve altındaki yükselişi hükümetin faizleri düşürmesine bağlamış.
Yüzde 39 bu yükselmenin suçlusu olarak döviz ve altın lobilerini göstermiş.
Araştırmada fiyat artışlarının nedeni de sorulmuş.
Zaten benim dikkatimi çeken nokta burada.
Zamlara hükümetin başarısız politikasının neden olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 50 çıkmış.
Buna karşı yüzde 46’lık bir kesim zamların ‘Bazı grupların Türkiye üzerine hesapları’ nedeniyle yapıldığını söylemiş.
Akıl alır gibi değil.
Koca ülkenin yarıya yakını, zamların iktidar dışı kesimler tarafından yapıldığına inanıyor.
Şimdi diyeceksiniz ki “Onlar zaten AKP’ye oy veriyor, ne diyeceklerdi?”
Öyle değil işte.
Başka konularda iktidarın kollanması mümkün olabilir.
Ama dünyanın hangi ülkesinde halka “Zamları sizce kim yapıyor?” diye sorulur?
Sorulmaz.
Sorulsa bile bir kişi çıkıp da mevcut iktidar dışında bir hedef göstermez.
Oyunu yine belki o iktidara verecektir ama zamların neden yapıldığını bilir.
Türkiye’de ise ülkenin yarıya yakını durumun farkında bile değil.
Bu sadece hükümeti korumaktan kollamaktan ibaret değil.
Bu toplumun beyninin nasıl yıkandığını da gözler önüne seriyor.
Facia burada.
BUNU YAZMAK GEREK
Metrodaki yürüyen merdiven ve yollar, illallah dedirtiyor
İstanbul’daki metroların yürüyen merdiven ve yollarında son zamanlarda çok sık arızalarla karşılaşıyorum.
Eski dönemde de zaman zaman bunları görüyordum ama şimdi sayı pek arttı.
Neredeyse geçtiğim her metro istasyonunda en az bir yürüyen merdiven veya yürüyen yol çalışmıyor.
Hatta öyle ki “Bunları tasarruf amacıyla mı yapıyorlar yoksa?” diye bile geçirdim içimden.
Örneğin metro ile metrobüsün kesiştiği en büyük istasyon olan Gayrettepe-Zincirlikuyu arasındaki bazı yollar ve yürüyen merdivenler neredeyse 5 gündür çalışmıyor.
Nisbetiye durağında çalışmıyor.
Taksim ve Şişhane istasyonunda da çalışmayan yerler var.
Bu arada en büyük sıkıntı, yukarı doğru hareket eden merdivenlerin çalışmaması.
Metro inişleri çok dik biliyorsunuz ve merdiven çalışmıyorsa, yukarı çıkmak çok zor.
Oysa bu yürüyen merdivenler çift taraflı çalışır.
Yani isterseniz aşağı isterseniz yukarı hareket eder.
Ama nedense yukarı çıkışlar arızalandığında iniş merdivenini terse çevirmeyi akıl edemiyorlar.
Önceki belediye döneminde bunu yine yazmıştım.
Sonra aramışlardı ve “Haklısınız bundan böyle bunu yaparız” demişlerdi, ancak yapmamışlardı.
Bugünkü metro yönetimine de aynı çağrıyı yapıyorum.
KOMİK
Kılıçdaroğlu’na, “Aday mısın?” diye sorma cinliği
İktidar partisi milletvekilleri arasında aklını ve mantığını pek kullanmayan bir eski futbolcu var.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bütçe konuşmasını yaparken sık sık sataştı bu kişi.
Parlamento çalışmalarını izleyen muhabir arkadaşlarımız saymışlar, Kılıçdaroğlu’nun konuşması sırasında tam 10 kez “Aday mısın?” diye bağırmış bu milletvekili.
Belli ki saraydan bu görevi vermişler kendisine.
Daha sonra birkaç milletvekili daha katılmış bu sataşma operasyonuna.
Soru hep aynı; “Aday mısın?”
O futbolcuya sorarsanız “Neden ısrarla bunu soruyorsun?” diye muhtemelen cevap veremeyecektir, çünkü aklının ereceğini pek sanmıyorum.
Ona bu soruyu sorduranların cinliği yatıyor bunun altında.
Biliyorsunuz muhalif kesimde bir aday paniği var.
Anketçilerin marifeti nedeniyle iki belediye başkanı dışında kimseyi beğenmiyor özellikle CHP’nin bir grup seçmeni.
Bu kesim iki belediye başkanı dışında kim aday gösterilirse gösterilsin kazanılamayacağına inanmış durumda.
Bu nedenle etrafta “Kılıçdaroğlu kendi aday olmak istiyor” sözünü yayıyorlar ki bazı CHP’liler “O zaman kaybettik bile” psikolojisine girsinler.
ÇOK GÜLDÜM
Laf ola beri gele; Türk-İş Başkanı, asgari ücret taleplerini açıklamış
Sarayın en militan gazetelerinden biri Türk-İş Başkanı’nın asgari ücret talebini açıklamış.
“Sızan bilgilere” göre diye yazmış gazete “Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, asgari ücretin 4 bin liranın altına indirilmemesini istedi” demiş.
Türk-İş Başkanı, neden böyle bir talep eder ki?
AKP genel başkanı daha asgari ücret görüşmeleri başlamadan önce, “Bundan öncekilerin fevkinde bir artış yapacağız” demişti.
Bu durumda zaten görüşme yapmanın bir alemi yok.
Çünkü belli ki hükümet adına bu toplantıya giren bakanın bile haberi yok asgari üretin ne olacağından.
İşçi temsilcileri; bakana, “Git patronundan asgari kaç lira yapacağını öğren, sonra biz pazarlığa oturalım” demelidir öncelikle.
Saray çevreleri asgari ücretin net 4 bin lira olacağını fısıldıyor kulaklara.
Türk-İş Başkanı, artık talimatlı mı yoksa kurnazlık mı yapıyor bilemedim.
İşçi 4 bin istiyorsa, Erdoğan şan olsun diye bunun üzerine çıkacaktır.
ŞAŞIRDIM
Devlet kanalı olunca, fikrini söyleyemezsin
MİT’in desteği ile yapılan “Teşkilat” dizisinin başrol oyuncusu Çağlar Ertuğrul’un en iyi erkek dizi oyuncusu ödülü aldığı Altın Kelebek’te yaptığı espri, AKP’lileri çok kızdırmıştı biliyorsunuz.
Çünkü bu oyuncunun AKP genel başkanı Erdoğan’ı eleştirdiğini ve ona karşı çıktığını düşünüyorlar.
Bu nedenle diziyi boykot etme ahmaklığına soyundular.
Oyuncuyu değil de diziyi boykot etmek ahmaklık değildir de nedir?
Çünkü bu dizi sırf Erdoğan’ı yüceltmek için MİT’in desteği ile çekiliyor.
Trollerin ahmaklığını anlarım ama Erdoğan tarafından TRT’nin yönetimine getirilen ve Sabah’ta da yazan Hilal Kaplan’ın mantığını anlamam mümkün değil.
Nereden çıkardıysa artık bilemiyorum, Hilal Kaplan genç oyuncu Çağlar Ertuğrul’u “Devleti yönetenlerin gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olduğunu düşünen birisi” zannetmiş.
Sabah’ta bir yazı yazmış Hilal Kaplan ve “Böyle biri, neden devletin kanalında başrol oynamayı kabul eder? Hadi etti; hayatı boyunca hiçbir ayrımcılığa uğramamış olmasına rağmen ödül konuşmasında neden ‘ötekileştirilmediğimiz bir Türkiye’ dileğine ‘biz’ öznesini kullanarak kendisini de katar? Devlet kanalında başrolsün; daha neyin ötekileştirilmesi bu?” demiş.
Sonra daha da ileri giderek şunu yazmış: “Valla madem devleti yönetenlerden bu kadar rahatsızsınız, sizin sevdiğiniz sloganla seslenmek boynumuzun borcu: Simit sat, onurlu yaşa! Ya da neyse, size iyi “after party”ler…”
Biat kültürü işte böyle bir şey.
Ama sırf kendisini o makama getiren kişiye yaranmak için çok başarılı bir sanatçıyı yok etmeye çalışmak insanlıkla da bağdaşmaz.
Bu kadın yazar TRT yönetiminde ve çok belli ki bütün gücünü o sanatçının diziden atılması için kullanacak.
Hayatları mahvetme konusunda ne kadar acımasızlar değil mi?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları