Can Ataklı;
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlunun Singapur’da kumar masasında çekilen fotoğrafları medyanın pek ilgisini çekmedi.
Bİ SORALIM BAKALIM
Her şeye dava açan saray üniversite diploması konusunda neden sessiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üniversite diplomasının olup olmadığı bir süredir tartışılıyor.
Özellikle Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında konu gündeme çok geldi.
Çünkü o ana kadar Erdoğan’ın üniversite diplomasının olup olmamasının bir önemi yoktu. Ancak Cumhurbaşkanlığına aday olmanın koşullarından biri adayın üniversite mezunu olması gerektiği.
O güne kadar “bir itibar” sorunu olarak konuşulan “Erdoğan’ın üniversite diploması var mı?” sorusu Cumhurbaşkanlığı adaylığı nedeniyle bir “zorunluluk” haline geldi.
Erdoğan adaylığı sırasında resmi belgelerinin içine “Marmara Üniversitesi’nden alınmış bir diploma” koydu.
Oysa Erdoğan bu okulda hiç okumadı. Bilinen Okulu İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Maliye Meslek Yüksek Okulu. Bu okul 3 yıllıktı, o tarihlerde üniversite denkliği yoktu.
İİTİA 70’lerin sonunda yandı. Yangında bütün arşivin de yok olduğu açıklanmıştı.
Zaten daha sonra bu okul tamamen ortadan kalktı ve yerine Marmara Üniversitesi kuruldu.
Erdoğan’ın aldığı diplomanın, hiç okumadığı, kendi mezuniyetinden sonra kurulan Marmara Üniversitesi’nden olduğu ileri sürülüyor.
Hatta bazı kaynaklar diplomanın ayrıca sahte olduğunu da söylüyor.
Burada bana en garip gelen nokta şu; Erdoğan bugüne kadar hiçbir yerde “Benim diplomam var, budur” diye çıkarıp göstermedi.
Okul döneminden bir tek arkadaşı bile ortaya çıkıp “sınıf arkadaşıydık” demedi.
CHP’li eski milletvekili Aydın Ayaydın dışında hiçbir üniversite öğretim görevlisi “Evet benim öğrencimdi” açıklaması yapmadı.
Bir mizah dergisinin karikatürüne bile cevap yetiştiren Erdoğan kendisiyle ilgili çok önemli bir bilgiyi açık yüreklilikle ortaya koyamadı bir türlü.
Onun da ötesinde kendisine “diploması sahte” diyenlere karşı da hiçbir girişimde bulunmadı.
Twitter’de bir lise öğrencisine bile “bana hakaret edildi” diye dava açan Erdoğan her nedense “diploman sahte” diye bağıranlara bırakın dava açmayı yalanlama bile göndermedi.
Neden acaba? Bu iş asla kurcalanmasın mı istiyor?
Çünkü ola ki diploma sahte, işte o zaman Cumhurbaşkanlığı’nın düşmesi gündeme gelecektir.
Sahte diploma konusu yeniden nasıl aklıma düştü, onu diğer yazımdaki haberde göreceksiniz.
“Erdoğan neden dava açmıyor ya da yalanlama yapmıyor” diye düşünürken internette kısa bir araştırma yaptım.
Meğer MHP milletvekili Yusuf Halacoğlu bu iddianın sahiplerinden biri olarak “Beni neden mahkemeye vermiyorsun” diye sormuş.
Halacoğlu 2015 Haziran ayında bir gazeteye verdiği demeçte “Ben, Cumhurbaşkanına diploman sahte diyorum beni mahkeme vermiyor. Normal başka bir şey olsaydı çoktan verirdi” diyor.
MHP’li Halacoğlu kendilerine gösterilen diplomanın garip olduğunu da belirterek şunları söylemiş; “Diyorum ki; 1981 yılında mezuniyet belgesi almışsın, mezuniyet belgende ne resim var, ne gizli damga var, soğuk damga var. Dekanın da mührü yok. İmza var, mühür yok. Kazıntı ve silinti yoktur diyor diğerlerinde resim var, soğuk damga var. Seninkinde niye öyle değil? Oraya not düşülmüş, ‘elden aldım’ diye. Mezuniyet belgenin sonrasında kurulmuş bir üniversiteden nasıl mezun olabilirsin? Marmara Üniversitesi’nin diplomasını nasıl alırsın diye soruyorum ve İşletme mezunu olarak nitelendiriliyor. Halbuki İşletme ile alakası yok. Aksaray’da Maliye Meslek Yüksek Okulu mezunu, eğer mezunsa?”
Haydi bakalım “bi daha soralım” saray makamına “Diplomanız var mı yok mu?”
BUNU YAZMAM GEREK
IŞİD’i uçaklarla da bombalamalıyız
Kilis cehennemi yaşıyor. Hemen her gün IŞİD’in Suriye topraklarından attığı füzeler can ve mal kaybına neden oluyor.
Bizimse elimiz kolumuz bağlı. Seyrediyoruz.
Güya atışın yapıldığı yere doğru misliyle karşılık veriyoruz, tabii ne kadar doğru bilgi bilmem.
Rus uçağını düşürdüğümüz için sınırda jetlerimiz uçamıyor.
Kara harekatı yapmaya da korkuyoruz.
Dün eski bir havacı ile konuştum.
Dedi ki “Savaş uçaklarımız Suriye hava sahasını ihlal etmeye korkuyor ama IŞİD hedeflerini neden kendi hava sahamızdan vurmuyoruz?”
Havacı dostumun söylediğine göre savaş uçaklarımız 120 kilometre uzaktaki hedefleri vurabiliyor. Yani IŞİD hedeflerini vurmak için ille de Suriye topraklarına girmeye gerek yok. Bu hedefler sınıra 20-25 kilometre uzakta.
Bu durumda havalanacak uçaklar sınırı geçmeden IŞİD hedeflerini hem de nokta atışı yaparak vurabilir.
Acaba Türkiye içindeki uyuyan IŞİD hücrelerinin intikam saldırılarından mı korkuluyor yoksa gönül bağı olan IŞİD’e fazla zarar verilmek mi istenmiyor?
KOMİK
“Biz yine Daeş diyelim”
Sabah tv kanallarından günün ilk haberlerini almaya çalışıyorum.
Gözüm atv’ye takıldı.
Melih Altınok bir süredir atv’nin sabah haberlerini sunuyor. Bu delikanlı ile geçmişte birçok tv programında karşı karşıya geldim. Hep aykırı fikirleri savunduk, hararetle de tartıştık.
O zaman hep şunu derdi “Ben AKP’li falan değilim. Sosyalistim. Demokrasi savaşı veriyorum. Şu anda demokrasi ve hukuktan yana tek parti AKP. Desteklemem normal.”
Altınok bu “demokrasi ve hukuk savaşında” AKP’nin her adımına destek veriyordu. Kürt konusunda çok şahindi. Teröriste terörist demezdi. Gerilla derdi. Terörist öldürmekle sonuç alınamayacağını söyler, sık sık Dersim’den Şeyh Sait’ten örnekler vererek Cumhuriyet’in Kürtler’e nasıl eziyet ettiğini anlatırdı.
Sonra dönem değişti. Altınok maaş ödemeyen küçük gazetelerden ve televizyonlardan kurtulup Sabah grubuna geçti. O andan itibaren de “demokrasi ve hukuk savaşçısı” gitti yerine “devlete uzanan el kırılır, devlet Erdoğan’dır, ona baş kaldıranın başı kesilir” diyen Daeş geçti.
Şimdi her sabah ekranlardan “bu teröristlerin hepsi öldürülmeli” çığlıkları atıyor. Sadece “yazık” diyorum. Bir insan nasıl bu hale gelir?
Neyse, Altınok programda gazete başlıklarını veriyor. Posta Gazetesi’nin “IŞİD’e ağır hasar verildi” manşetini okuduktan sonra duraladı ve “Biz tabii Daeş diyelim” dedi.
Yazı IŞİD, ama okurken “Daeş.” Harika değil mi?
Ah benim canım sosyalistim, demokratım…
ŞAŞIRDIM
Kimse tezgâh kurmuyor, adam kumar masasında oturuyor
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlunun Singapur’da kumar masasında çekilen fotoğrafları medyanın pek ilgisini çekmedi.
Haber değeri görmediler.
Öyle ya bizde dindar olduklarını söyleyenlerin yurtdışına çıkınca kendilerini kumarhanelere atmaları çok normaldir!
Medya haberi görmedi ama birçok yazar konuya üstü kapalı girerek “Hedefin Binali Yıldırım” olduğunu söylediler. Bazıları kendini tutamayıp “Hedef Erdoğan” bile dedi.
Çok komik tabii bunlar. “Tezgâh” diyorlar. Sanki birileri bakanın oğlunu zorla kumar masasına oturtup fotoğraf çekmiş. Adam gitmiş, rulet masasına paraları çatır çatır yatırmış, hepsi bu. Ne tezgâhı?
Ama yandaşların ahmakları ne yapacaklarını bilemez halde her kırmızıya saldırıyorlar işte.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Cemaat “sahte diploma” tartışmasından çekildi
Erdoğan’ın üniversite diplomasının sahte olduğu konusundaki tartışmalara en hararetli biçimde katılanlar, cemaat üyeleriydi.
Cemaat sahte diploma konusunda hâkim olduğu medya organlarında sayısız haber ve yoruma yer vermişti.
Ancak, dün Amerika’dan gelen “sahte fahri diploma” haberinden sonra cemaatin yayın organlarından biri olan Yeniyön TV internet sitesi “Erdoğan’ın üniversite diploması var” haberi yaptı.
Yurtdışında kaçak olarak yaşayan Emre Uslu’nun yönettiği sitede dün yayınlanan bir haberde Erdoğan’ın adının 1983 yılında Marmara Üniversitesi’nde ekonomi dersleri veren öğretim üyesi Dr. Esat Çelebi’nin hazırladığı 1883’den 1983’e Marmara Üniversitesi’nin öncülü kurumlarda çalışan ve okuyan öğrencilerin isimlerinin bulunduğu 100. yıl çalışması kitabında geçtiği belirtildi.
Bu kitaba göre Erdoğan’ın okul numarası 2443.
Emre Uslu haberin sonuna “her zaman doğru yazmaktan yana olduklarını” belirterek şu notu eklemiş; “Bu prensiple Erdoğan’a yöneltilen haksız bir diploma eleştirisini de sonlandırmış oluyoruz. Her ne kadar Erdoğan ve avaneleri iflah olmaz bir kin ile üzerimize saldırsa da, bu haber Erdoğan’a veya AKP’ye yarar mı yaramaz mı demeden gerçeği olduğu gibi ve sadece gerçeği yazıyoruz.“
YENİ ÖĞRENDİM
Erdoğan “fahri diplomayı” da para karşılığı almış
Cumhurbaşkanı Erdoğan başbakanlığının ilk yıllarındaki bir Amerika gezisinde St.John’s Üniversitesi’nden fahri hukuk diploması almıştı.
Bir devlet adamının saygın üniversitelerden birinden fahri diploma alması o ülkeler için bir onurdur.
Ancak yıllar sonra şimdi ortaya çıkıyor ki, o tarihlerde Erdoğan’a fahri diploma verilmesi için külliyetli miktarda para ödenmiş.
Üstelik bu parayı üniversite değil aracı olan bir kişi alıp kendi hesabına koymuş.
Bir tür “rüşvet” karşılığı alınan fahri diploma St. John’s Üniversitesi’nde yapılan bir yolsuzluk soruşturması sırasında ortaya çıkmış.
St. John’s Üniversitesi’nin dekanlarından Cecilia Chang 2012’de yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle mahkemeye verilmişti. Chang yolsuzluğun ortaya çıkması üzerine intihar etmişti.
İşte bu dekanla ilgili mahkemeye sunulan belgeler arasında Erdoğan’a fahri diploma verilmesi için alınan 300 bin doların belgesi de bulunuyor.
Bu belge Chang’in Alaska Valisi Murkowski’ye yazdığı bir mektup. Chang mektubunda “Türkiye Başbakanı’na fahri hukuk diploması vermemiz halinde 300 bin dolarlık bağış yapacaklar” diyor.
Ne gariptir ki üniversiteye bağışlanması gereken paranın Chang’in Türkiye’de açtırdığı hesaba yatırıldığı görülüyor.
Can Ataklı - Korkusuz