Kızılay’a 'Menzilci' bir başkan mı geliyor?
Can Ataklı; Kızılcık Şerbeti yazısının altından bakın ne çıktı?
BAŞIMDAN GEÇENLER
Kızılcık Şerbeti yazısının altından bakın ne çıktı?
Salı günü Kızılcık Şerbeti dizisinin senaryosuna sarayın müdahalesi olabileceğine yönelik bir yazmıştım.
Tamamen bir tesadüf eseri Beylerbeyi’nde her gün aracımı bıraktığım otoparkta Kızılcık Şerbeti dizisinin ekibine rastlamıştım.
Ekip araçlarından birinin ön camında bulunan “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı” levhasının yanında Kızılcık Şerbeti set ekibinin de levhasını görünce “AKP’lilerin tepki gösterdiği bu diziye ceza gelmişti, şimdi saray senaryo kontrolü yapıyor galiba, bu nedenle ekipte CİMER’den bir görevli bulunduruyor” diye yazmıştım.
Bakın ondan sonra neler oldu.
Önce Otoparkçı Erdal aradı.
“Can Abi” dedi “Bugün sivil polisler geldi, senin yazdığın plakasız aracı arıyorlar.”
Şaşırdım tabii.
“Ne ilgisi var?” diye sordum.
O da bilmiyor ama “Galiba senin yazınla ilgili soruşturma yapıyorlar” dedi.
Gece cep telefonumu hiç açmadım, WhatsApp yazışmalarına da bakmadım.
Sabah 06.30’da telefonu açınca Kızılcık Şerbeti dizisinin yapımcısı Faruk Turgut’un “Görüşebilir miyiz?” mesajını gördüm.
Hemen cevap yazıp “YouTube çekimim bitsin, saat 10.30’dan itibaren tabii ki görüşürüz” dedim.
Tam 10.30’da aradı Faruk Turgut.
Şunu söyledi: “Bütün samimiyetimle söylüyorum, İletişim Başkanlığı ile hiçbir ilgimiz yok, senaryoya karışmaları mümkün değil, böyle bir şeye zaten ben asla izin vermem.”
Ben de “Peki o araç?” dedim.
“Can Bey” dedi Faruk Turgut, “Büyük bir işgüzarlık, zaten bütün seti birbirine kattım” diye devam etti. Turgut, “Evet o araç maalesef bizim için kullanılıyor. Kiralık bir araç. Ama bizden önce Zera Medya kiralamış aynı aracı. Bu şirket TOGG reklamlarını çekmiş. Çekimler sırasında İletişim Başkanlığı bir araç levhası vermiş. Aslında iş bitince bunların toplanması gerek, ama şoför işgüzarlık yaparak bunu saklamış. O gün çekim yaptığımız yerde yol üzerine park edilen araçlara ceza kesiliyormuş. Şoför de camın önüne İletişim Başkanlığı tabelasını koymuş ki polisler ceza yazmasın.”
Bu sözleri üzerine Faruk Turgut’a, “Başka uygulamaları biliyoruz. Abdülhamit dizisinde örneğin, Erdoğan’ın söylediği bazı sözler Abdülhamit’e söyletildi. Bu dizilerin senaryolarının denetlendiği ortaya çıktı, bunlar ortadayken sizin sözlerinize neden inanayım?” diye karşılık verdim.
Faruk Turgut ise “Can Bey, sadece samimiyetime güvenmenizi istiyorum. Ama olay gerçekten böyle. Tanıdıklarınız varsa bizim piyasada beni sorun lütfen. Ne bedeller ödediğimizi sanıyorum siz de biliyorsunuzdur. Böyle bir şey yapmayacağıma inanmanızı isterim” dedi.
Bu cümleden sonra “Size inanıyorum” dedim ve hep anlattığım ünlü Nasrettin Hoca fıkrasını anlattım.
“Hocaya abdesthanede sakız çiğnemenin günah olup olmadığını sormuşlar; Hoca da günah olmadığını belirterek, ‘ama bir gören olursa başka şey zanneder’ demiş. Siz de ne yazık ki böyle oldunuz.”
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Kızılay’a “Menzilci” bir başkan mı geliyor?
Büyük deprem felaketinden sonra Kızılay’ın ne kadar rezil bir hale getirildiği ortaya çıkmıştı.
Kızılay tam bir çıkarcı şirket mantığı ile depreme rağmen elindeki binlerce çadırı bölgeye göndermemiş ve satış için beklemişti.
Bu ahlaksız durumun ortaya çıkmasından sonra mercek altına alınan Kızılay’da daha nice skandallar olduğu da anlaşılmıştı.
Sonunda Tayyip Erdoğan’ın bile tepki göstermesi üzerine Kızılay’ın başkanı Kerem Kınık istifa etmek zorunda kalmıştı.
Ancak tarihi Kızılay’ı kendi malı gibi kullanan Kınık aslında görevden ayrılmadığı sadece başkanlığı bıraktığı, diğer 12 şirketteki konumunu koruduğu, eline geçirdiği bütün olanakları da aynen kullandığı ortaya çıkmıştı.
Şimdi, 9 Temmuz’da Kızılay’ın genel kurul toplantısı yapılacak.
Kınık aday değil ama yerine tüzük gereği geçici başkan olarak atanan 1. Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz’ı getirmek istiyor.
Bunun için Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da “olur verdiği” ileri sürülüyor. Duruma bakar mısınız? Kızılay başkan seçecek, önce Erdoğan’ın oğlundan onay istiyorlar. Ama skandal bundan ibaret değil. Kızılay’ın başına oturtulmak istenen Fatma Meriç Yılmaz’ın Menzil şeyhine çok yakın olduğu da söyleniyor.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Yılmaz’ın eşinin Menzil cemaati üyesi olduğu, kendisinin de bu cemaatle ilişkide bulunduğu şu sıralar Kızılay çevrelerinde en çok konuşulan konu.
Eğer başkanlığı gerçekleşirse Fatma Meriç Yılmaz Kızılay’ın ilk kadın başkanı olacak ama tarihi kurum da bir anlamda Menzil cemaatinin kontrolüne girecek.
Adıyaman’daki merkezi depremde merkezi ağır hasar gören, camisi yıkılan Menzil cemaatinin Sağlık Bakanlığı’nda da çok etkin olduğu biliniyor.
Menzil şeyhi en son birkaç gün önce polis eskortu eşliğinde çok lüks bir araç konvoyu ile görüntülenmişti.
BUNU YAZMAK GEREK
Güya depremde zarar görenlerin ihtiyaçları karşılanmıştı
Depremin üzerinden tam 4 ay geçti.
İlk günlerde duruma müdahale edemeyen iktidar önce bu ihmalleri sergileyen halkı suçlamış ama daha sonra özür dilemek zorunda kalmıştı.
Şimdi sorarsanız deprem bölgesine gerekli her türlü yardım yapıldı, yaralar neredeyse sarıldı.
Ama durum öyle değil.
Bunu bizzat iktidara yoğun destek veren dinci vakıflardan, kuruluşlardan öğreniyoruz.
Örneğin Semerkand Vakfı yardım kampanyasının hala sürdüğünü ve deprem bölgesinde henüz çok eksiklikler olduğunu duyurdu.
Şöyle bir duyuru yayınlamış vakıf yönetimi; “Müslüman zor durumda kalan kardeşine sırtını dönmez. Ona şefkat kanatlarını gerer. Derdiyle dertlenir, kardeşinin sorunlarını çözmek için çaba gösterir.
Deprem üzerinden üç dört ay geçmiş olmasına rağmen süreç bütünüyle sona ermiş değil. İhtiyaçları halen devam eden kardeşlerimize yardım elimizi uzatmaya, maddi manevi destek olmaya devam etmeliyiz.”
Demek vatandaşın ihtiyaçları karşılanmış değil henüz.
Ama iktidar buradan çok yüksek oy aldı, bari onun hatırına çalışmaları hızlandırsınlar.
Bİ SORALIM BAKALIM
Mazbatada neden kaçıncı Cumhurbaşkanı olduğu yazmıyor?
Türkiye parlamenter demokrasi ile yönetilirken; cumhurbaşkanı, Meclis tarafından seçiliyordu.
Seçim sonucu da Meclis Başkanı tarafından açıklanıyor ve cumhurbaşkanı seçilen kişi de yemin ettikten sonra görevine başlıyordu.
Seçilen cumhurbaşkanlarının kaçıncı cumhurbaşkanı olduğu da mutlaka belirtiliyordu.
Örneğin Atatürk birinci cumhurbaşkanı, Özal 8’inci cumhurbaşkanı, Sezer 10’uncu cumhurbaşkanı, Gül 11’inci cumhurbaşkanı olarak anıldı hep.
Seçim Meclis’te yapıldığı için bir mazbata düzenlenmesine gerek yoktu.
Ancak 2014 yılından itibaren cumhurbaşkanı halkın oyları ile seçilmeye başlandı.
Böylelikle seçimin yönetimi de YSK tarafından yapıldı.
Seçim sonuçları da YSK tarafından açıklandığı gibi seçilen kişi için de bir mazbata hazırlanmaya başlandı.
2014’ten bu yana yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde düzenlenen mazbatalarda Erdoğan’ın kaçıncı cumhurbaşkanı olduğu yazmıyor.
Bunun yansıra daha önce hep Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak anılan bu makam son üç mazbatada “Türkiye Cumhurbaşkanı” olarak yazılıyor.
Bunu her üç seçimden sonra da dile getirdim, Cumhurbaşkanı sayısının neden yazılmadığını ve neden Türkiye Cumhurbaşkanı denildiğini sordum.
Cevap yok tabii.
Türkiye Cumhuriyeti’nden pek haz etmediklerini düşünüyorum.
Sayı konmamasının nedeni ise galiba Erdoğan’ın Anayasaya aykırı olarak üçüncü kez aday olup seçildiğini gizlemek.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları