Can Ataklı: Hep yazdığım gibi bizler o gece ilgili gerçeklerin ancak yüzde 10'unu biliyoruz. Bütün gerçekler ortaya çıktığında durum herhalde çok farklı olacaktır.
SORDUM ÖĞRENDİM
ANKARA'DA BİR MİLİS TATBİKATI DAHA BAŞARI İLE TAMAMLANDI
Önceki gece Ankara'da garip bir hareketlilik yaşandı. Darbe olacağı söylentileri sosyal medya üzerinden yayılınca Cumhurbaşkanlığı sarayı, TRT ve Genelkurmay çevresinde sivil toplanmalar oluştu. Bu küçük kalabalıkların dağılması gece yarısından sonra oldu.
Bu ilk kez olmuyor. Daha önce Konya'da ve yine Ankara'da “asker hareketlendi, yürüyün kışlaların önüne” çağrısı yapılması üzerine benzer sahneler yaşanmıştı.
Önceki gece yaşananların biraz daha organize olduğunu fark edince Ankara'daki kaynaklarımı aradım.
Güldüler. “Tatbikat vardı” dediler. “Nasıl yani, ne tatbikatı?”
İktidarın Gezi direnişinden çok etkilendiği biliniyor. Gezi türü eylemlerin ne kadar güçlü olursa olsun iktidarları devirecek kapasiteye ulaşmasından çekinen AKP'lilerin aklında o günden beri “Biz de böyle sokak eylemlerinde organize olabilir miyiz?” sorusu var.
Erdoğan'ın Gezi sırasında “Milletin yarısını evde zor tutuyorum” sözlerini hatırlatan Ankaralı kaynaklarım “15 Temmuz gecesi önceden haberli olanların dışında sokağa çıkanların sayısının yüksek olması parti stratejistlerini hareke geçirdi. Taraftarları diri tutma ve istendiğinde sokağa dökebilecek yöntemleri bulma konusunda çalışmalar yapıldı” dediler.
Anlattıklarına göre AKP'li bazı kesimleri en kolay harekete geçirme taktiğinin “darbe oluyor” söylentisi çıkarmakmış.
Özellikle 15 Temmuz gecesi ne olacağını bekleyip sokağa çıkmayan ama sonra pişman olan kesimlerin bu tür söylentiler çıktığı anda sokağa döküldüğünü fark eden stratejistler bunların belli aralıklarla tekrarlanmasını tavsiye etmişler.
İşte önceki gece yapılan buymuş. Sosyal medya üzerinden “Ankara'da hareketlilik, darbe mi oluyor” başlıklı haberler yayılmış önce. Ardından bazı troller “TRT'ye gidelim” veya “Külliyenin korunması gerek” türü mesajlarla kahraman olma sevdasıyla sokağa dökülenleri yönlendirmişler.
Ardından sosyal medyanın bilinen militan isimleri devreye girerek “Tamam yok bir şey, her şey kontrol altında” türü mesajlarla sokağa çıkanları tekrar evlerine göndermişler.
Ankaralı kaynaklarım bunları biraz gülerek anlattılar ama bana göre bunlar çok tehlikeli gelişmeler. Bir taraftan halkı silahlanmaya çağıranlar var. Diğer taraftan özel güvenlik şirketi maskesi altında gençlere özel savaş taktikleri öğretiliyor. “Darbe oluyor” dedikodusu yayarak ve halkı sokağa dökerek bir tür milis tatbikatları yapılıyor.
Türkiye'de sanki birilerinin gündemi ve hedefleri çok farklı. Herkesin çok dikkatli olması gerek. Referandumu bir ölüm kalım sorununa çeviren iktidar ve çevresinin halkın saf duygularını kullanarak girişebileceği provokasyonlara da hazırlıklı olmalı demek ki.
ÖNERİ
YASAK KALKANA KADAR AMERİKA UÇUŞLARINI DURDURUN
Dünyaya kafa tutmakla övünen iktidarımız Amerikan Başkanı'nın Türkiye'yi de “terör şüphelisi ülke” konumuna sokması karşısında ne yapacağını şaşırdı.
Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan Amerika'ya mektup göndermiş kararın gözen geçirilmesini istemiş. Türkiye'nin dünyanın en çok yerine uçak kaldıran bir ülke olduğunu belirterek “Bizde güvenlik tam” demiş.
Cevap ne olur bilemem. Ama Türkiye'ye bu utancı da yaşattılar ya, milletin bir bölümü artık bunu da görmezse ne diyeyim?
Ancak diyorum ki, madem Türkiye çok güçlü, bütün dünya bizi kıskanıyor, o halde tepkilerimiz de sadece lafla olmamalı eylem de yapmalıyız.
Amerika İstanbul'dan kalkan uçakları güvenli bulmuyor ve özel önlemler alınması talimatında bulunuyorsa ve bunun da geçici olduğunu bildiriyorsa, biz de bu süreçte Amerika'ya olan uçuşları durduralım, Amerika'dan gelen uçaklara da izin vermeyelim.
Kaybedeceğimiz ne var? Sadece Amerika'ya gidip gelen bazı işadamları sıkıntı çekerler. Onlar da Avrupa ülkeleri üzerinden Amerika'ya uçarlar.
Ama göreceksiniz, somut hiçbir tepki vermeyeceğiz. Dışarıdan gelen bütün baskılara ve talimatlara nasıl boyun eğiyorsalar buna da aynısını yapacaklar.
Bakın Avrupa'ya tepki de bitiverdi. Olacağı buydu zaten. Amaç Avrupa'ya kafa tutuyormuş gibi yapıp bunu referandumda evet'e çevirmekti. Ama bunun ters teptiğini görünce milli gurur falan unutuldu.
ŞAŞIRDIM
“KONTROLLÜ DARBE” SÖZÜNE ÇOK KIZIYORLAR AMA…
Darbe davasında tanık olarak dinlenen Zekai Aksakallı paşanın sözlerini nasıl tercüme etmeliyiz? Darbe girişimin
seyrini değiştiren Ömer Halisdemir'in komutanı olan Özel Harekat Komutanı Aksakallı verdiği ifadede “O gece kışlalardan çıkmama emri verilseydi darbe açığa çıkardı” dedi.
Bunun anlamı çok açık değil mi? Komutanlar darbe olacağını fark etmişler. Ama böyle bir girişim karşısında önceden hazırlanmış olan protokolleri uygulamamışlar. Buna karşı darbe fark edildiği için katılım çok düşük olmuş.
İşte ilk geceden beri kesin kanıtlar ortaya koyamamakla birlikte bu şüpheyi dile getiriyoruz. İktidar ve yandaşları ise “Darbeye kontrollü demek hainliktir” diye bizlere saldırıyorlar.
Oysa Aksakallı paşanın sözleri ortada. Kontrollü bir darbe olduğu ve zaten baştan bastırıldığı net biçimde görülüyor.
Sanıyorum davalar süresince daha şaşırtıcı başka bilgilere de ulaşacağız. Hep yazdığım gibi bizler o gece ilgili gerçeklerin ancak yüzde 10'unu biliyoruz. Bütün gerçekler ortaya çıktığında durum herhalde çok farklı olacaktır.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
AKP BU KEZ CHP'NİN PEŞİNE TAKILDI
İktidar partisi referandumu “AKP- CHP arasındaki bir seçim yarışına” çevirmek buradan da “sağ-sol” oylaması yapmak istiyor. Ama yarattığı gerginlik çamuruna ne CHP'yi ne hayır diyen büyük halk kitlelerini çekemiyor.
Başta çok emin görünüyordu AKP ve saray. Bir sağ blok oluştuğuna inanıyorlardı. AKP'nin oyu yüzde 49.5. MHP destek verecek. MHP'nin katkısı yüzde 1 olsa bile referandumda evet nasıl olsa çantada keklikti. Beklenen olmadı. Hayır oyları ciddi biçimde önde olunca AKP'de panik başladı.
Bu kez her seçimlerde harikalar yaratan Erol Olçok da yok. Akıllı, zeki, etkili bir reklam filmi çekemediler bir türlü. Büyük paralar dökülüp bir reklam filmi çekildi çekilmesine ama oradaki kırmızılı küçük kızı herhalde herkes görmüştür.
CHP'nin hayır kampanyasında küçük bir kız var ya, belli ki AKP de küçük kız kullanmayı uygun görmüş. Yani belki de ilk kez böyle bir kampanyada yaratıcılık bitmiş CHP taklit edilmiş.
Bu aslında bir yorgunluk ve bezginlik belirtisidir. AKP seçmeni de bıktı artık. “Daha yeni seçim kazandık üstelik yüzde 49.5 aldık, daha ne istiyorsunuz?” diyenler çoğunlukta.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
AYIP SORUYA AYIP CEVAP
İktidar ve yandaşlar “neden evet” sorusuna mantıklı ve etkileyici bir yanıt bulamıyorlar. Bu nedenle ipleri ele alan Erdoğan her gün hepsi de en az 10 kanalda canlı olarak yayınlanan iki üç toplantı yapıyor ve anayasa maddelerini tek tek anlatmaya çalışıyor.
İktidarın medya kanadı da elinden geldiği kadar ‘Evet'i kabul ettirmek için çaba harcıyor.
Yandaşların ufak gazetelerinden Star dün “10 soruya 10 cevap” manşetiyle çıkmıştı. Güya halkın kafasını karıştıran 10 soru saptanmış. Tamamı saçma ve doğru olmayan cevaplarla dolu olan sorulardan bir tanesi ise çok ayıplıydı.
Gazete halkın “Ya Kemal Kılıçdaroğlu seçilirse” diye kuşkulandığını belirterek “Cumhurbaşkanı yüzde 50 oyla seçiliyor. Halkın gönlünde yer etmeyenler zaten seçilemez” cevabını veriyor.
Ayıba bakar mısınız?
Bir taraftan demokraside çağ atladığımızı iddia ederek bir anayasa dayatacaksınız sonra da “Ya Kılıçdaroğlu bu yöntemle seçilirse” diye rezil bir soru soracaksınız. Bu nasıl kafadır.
Sonra da daha da ayıp bir şekilde “Zaten seçilemez” anlamına gelecek bir cevap vereceksiniz.
AKP ve bu akılsız, terbiyesiz yandaşları “hayır önde olduğunu” gördükçe giderek daha da çirkinleşiyorlar.
Can Ataklı-Kokusuz