loading
close
SON DAKİKALAR

Koronaya yakalanan Suriyeli yok mu?

Can Ataklı
Tarih: 16.12.2020
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Şu an Türkiye’de 5 milyona yakın mülteci var. Acaba Suriyelileri istatistiklere dahil mi etmiyorlar? Ya da “Aman mültecilerin de koronaya yakalandığını duyurmayalım” mı deniyor?

Muhalefet YSK’ya sorsun; “Erdoğan önümüzdeki seçimde aday olabilir mi?”

Sizler ne kadar duydunuz bilemiyorum ama siyasete ilgi duyan çevrelerde ve özellikle WhatsApp gruplarında süren bir tartışma var.

Daha dorusu tartışma da değil, bu bir merak ve merakın üzerine yapılan yorumlar.

Konu şu; Erdoğan 2023’teki ve daha önce yapılacak bir seçimde tekrar aday olabilir mi?

Peki nereden kaynaklanıyor bu merak?

Bizzat anayasadan.

Çünkü Anayasa’nın cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen 101’inci maddesinin girişi aynen şöyle:

Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.

Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir.

Bu maddedeki “Bir kimse en fazla iki kere seçilebilir” cümlesi, söz konusu Erdoğan olunca kafaları karıştırıyor.

Çünkü Erdoğan, 2014 yılında bu anayasada yazdığı gibi yine halk tarafından seçilmişti.

Bu durumda Erdoğan, 2018’de Cumhurbaşkanlığı’na “ikinci kez” seçilmiş oluyor.

O halde anayasa gereği Erdoğan, ilk seçimlere katılamaz.

Bunun aksini savunanlar ise şöyle diyor;

Evet Erdoğan iki kere üst üste seçilmiş gibi görünse de anayasalar ve rejim farklı.

Erdoğan 2014’te halk tarafından seçildi ama yetki ve sorumlulukları tıpkı Meclis’in cumhurbaşkanı seçtiği dönemlerdeki gibi sembolikti. Oysa, Erdoğan’ın ikinci kez seçildiğindeki anayasa çok farklı.

Cumhurbaşkanlığı artık sembolik değil, tam tersine Türkiye’yi yöneten tek otorite haline geldi. Yani; Erdoğan 2014’te yeni anayasaya göre ilk defa seçilmiş sayılır ve bundan sonraki seçime katılabilir.

Aslına bakarsanız ben de bu görüşün doğru olduğunu düşünüyorum.

Buna karşı 2014’te Abdullah Gül’e ikinci kez aday olma şansı verilmemişti.

Gül, Meclis tarafından seçilmişti anayasa gereği.

Ama bir sonraki seçim yeni anayasaya göre yapılmıştı ve cumhurbaşkanını halk seçmişti.

Buna rağmen Abdullah Gül’ün iki kez üst üste seçilemeyeceğine karar verildi ve Gül aday olamadı.

Bu da şu demek; Gül’e yapılan, bugün Erdoğan’ın önüne çıkacaktır.

Tabii AKP’liler bunu aşmanın yollarını arıyorlar.

Buldukları formül şu; 2022’de parlamento seçim kararı alır. Anayasa bu durumda mevcut cumhurbaşkanına yeniden aday olma şansı veriyor.

Bu formülü savunanlara kötü haber şu: Erken seçim kararı beşte üç çoğunlukla yani 350 oyla alınabiliyor. AKP ve MHP’nin toplamı 360’a ulaşmıyor.

Tabii “Muhalefet nasıl olsa seçimden kaçamaz” diye düşünülse de konu Erdoğan’ın adaylığını düşürmek olunca, muhalefet erken seçim kararına oy vermeyebilir.

Bunlar önümüzdeki dönemde yaşanacak.

Şimdi önerime geliyorum; Bu tartışmayı sonraya atmak yerine, muhalefet partileri topluca ya da her parti kendi inisiyatifiyle Yüksek Seçim Kurulu’na başvursun ve Erdoğan’ın ilk seçimlerde tekrar aday olup alamayacağını sorsun.

Bakalım YSK ne diyecek?

BUNU YAZMAK GEREK

Erkan Baş, kürsüye çıkabilmek için Emin Şirin’le konuşsun

Kamuoyu, Türkiye İşçi Partisi ile 1960’lı yıllarda tanışmıştı.

O dönem seçimlerde “milli bakiye” sistemi uygulanırdı.

Bir partinin tüm ülkede aldığı oylar toplanır ve buna göre Meclis’e milletvekili sokma hakkı kazanırdı.

Böylelikle tek bir oy bile boşa gitmemiş olurdu.

TİP bu sayede Meclis’e 14 milletvekili sokmuştu.

Çetin Altan, partinin Meclis kürsüsündeki en hareketli üyesi olarak bilinir.

Her konuşması olay yaratırdı ve kürsüdeyken defalarca Adalet Partililerin saldırısına uğramıştı.

İşte Türkiye İşçi Partisi 47 yıl sonra yine Meclis’te.

Ancak bu kez sadece tek üyesi var.

TİP Meclis’te ama Genel Başkanı ve meclisteki tek üyesi Erkan
Baş,
 Meclis kürsüsüne çıkma
olanağı bulamıyor.

“Atatürk’e zerre muhabbeti olmadığını” dünya aleme ilan eden Meclis Başkanı, içtüzük kurallarını en katı biçimde uygulayarak Erkan Baş’ın konuşma yapmasına izin vermiyor.

Oysa tek başınıza olsanız bile Meclis’te kürsüye çıkmanın formülleri var.

Yeter ki bunları bilin ve tam zamanında uygulayın.

Meclis’te grubu bulunan partiler dışında kürsüye çıkma formüllerini en iyi bilen kişi rahmetli Kamer Genç’ti.

Kamer Genç’in uyguladığı yöntemleri bana Emin Şirin anlatmış ve birkaç kere de uygulayarak Meclis kürsüsüne çıkmayı başardığını söylemişti.

Erkan Baş’a önerim şu; Emin Şirin’le konuşun. Bu işin püf noktalarını anlatacaktır size.  Ondan sonra defalarca kürsüye çıkabileceğinizi bilin. Bu önerimi ciddiye alın. Parlamento, demokrasi tamam da bazı ince noktaları bilmezseniz bunları asla size yar etmezler.

OKURDAN MESAJ

Muhittin Böcek’ten küçük bir rica

Tam bir yıldır korona pek çok kişiye bulaştı ve perişan etti.

Ne yazık ki pek çok ölüm olurken, on binlerce kişi de mücadeleden galip çıktı.

Ama bana “En büyük mücadeleyi kim verdi, kim destansı bir direniş sergiledi?” derseniz, “Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek” derim.

Aylarca koma halinde yattı.

Ama yaşama azmi sonunda korona illetini alt etti.

Muhittin Böcek tekrar görevine başladı.

Öncelikle kendisine bir kere daha “Geçmiş olsun” dileklerimi iletirken, bir kurumdan gelen mesajı da paylaşmak istiyorum.

Antalyalı okurum şöyle diyor;

Can Bey merhaba,

Düzenli okuyucularınızdan biriyim…

Size önemli bir konuda yazıyorum.

Menderes Türel zamanında 2.60 kuruş olan otobüs ücreti, 3.65 kuruş oldu.

Muhittin Başkan’ın hastane dönüşü ilk icraatının bu olması üzdü bizi.

Antalya’yı bilen bilir, burada yaşayan insanların geliri turizmdir.

Ve bu sene zaten insanlar para kazanamadı, bir de ulaşıma 1 buçuk senede gelen yüzde 40’a yakın zam belimizi büküyor.

Bunu bir yazıverseniz, belki yetkililer döner bu yanlıştan.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Koronaya yakalanan Suriyeli yok mu?

İnanın ilk başlarda hiç aklıma gelmemişti.

Ancak son zamanlarda sosyal medyadaki bazı paylaşımları görünce ben de merak ettim.

Şu an Türkiye’de 5 milyona yakın mülteci var.

Bunların büyük çoğunluğu Suriyeli.

Şu ana kadar hiçbir medyada koronaya yakalanan Suriyelilerle ilgili haber okumadık.

Elbette bunun haber olmaması, ülkemizdeki Suriyelilerin koronaya yakalanmadığı anlamına gelmez de yine de bu konuda hiç haber olmaması insanı meraklandırıyor.

Acaba Suriyelileri istatistiklere dahil mi etmiyorlar?

Ya da “Aman mültecilerin de koronaya yakalandığını duyurmayalım” mı deniyor?

Şaka değil, söz konusu AKP olunca biliyorsunuz, “hayal bile edilemeyenler gerçek oluyor” ya, bir süre sonra Suriyelileri yine Yunanistan sınırına yığabilirler.

Üstüne bir de “Ülkemizde koronaya yakalanan tek mülteci bile yoktur, sakın korkmayın ey Avrupalılar” diye açıklama bile yapabilirler.

FIRKA GİBİ

Biri espri ama diğeri maalesef gerçek

Geçen cuma günü Diyanet’in emriyle Türkiye’nin bütün camilerinde “yağmur duası”na çıkıldı.

Yağmur duası İslamiyet’ten önce de uygulanan bir yöntem.

Çok eskilerde, insanlar günlerce yağmur yağmayıp da tarlalarındaki ürünler zarar görmeye başladığında tanrıya yakarırlar ve yağmur yağdırmasını isterlerdi.

Bu gelenek yüzyıllarca sürdü.

Şimdi de zaman zaman yağmur duasına çıkıldığı görülüyor.

Diyanet’in son dua olayı tam bir din istismarıydı…

Aynı anda bütün camilerde yağmur duasına çıkmak başka türlü izah edilebilir mi?

Ama asıl komik olan, yağmur duasının yapılacağı gün ve sonrasında yağmur yağacağı biliniyordu.

Şimdi gelelim işin başka tarafına.

Önümde iki matrak haber var.

BİRİNCİSİ; Liberal Demokrat Parti İzmir İl Başkanlığı, “ekonominin düzelmesi için de dua okunması” önerisiyle müftülüğe başvurdu. LDP’nin başvurusunda, “O duadan sonra yağmura doyduk. Biz de düşündük dedik ki, ekonominin kötü durumu için de bir dua edelim” denildi.

İKİNCİSİ: Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki 30 mahallede, elektriklerin günde 12 saat boyunca kesilmesi nedeniyle mahalleli elektrik duasına çıkmış. Nereye başvursalar sonuç alamayan mahalleliler, Diyanet’e nazire yaparak şu duayı etmişler; “Bu yağmur duası değildir, elektrik duasıdır. Sorunlarımızın çözümü için nereye başvuru yaptıysak, ‘Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’ne (DEDAŞ) ancak Allah’ın gücü yeter’ diyorlar. Biz de Allah’a yalvarıyoruz. Allah’ım bize elektrik ver. Allah’ım bu zulme son ver.”

NOT: Mahalleliler duada “Allahım biz AKP’liyiz” demeyi de ihmal etmemişler.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları