Can Ataklı: Tüm İslam dünyasına 'liderlik' yapan Türkiye Kudüs'teki Filistin konsolosluğunun kapısına büyükelçilik tabelası mı astı ki karara “tarihi” damgasını yapıştırdılar.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
YUH ARTIK BU KADAR DA APTAL MUAMELESİ YAPILMAZ
Genelkurmay başkanının Kayseri'de cami yaptırdığı haberleri üzerine yazdığım yazıda “Keşke cami yerine okul yaptırsaydı” demiştim. Sonra da “Ayrıca maaşlı bir memur hangi parayla cami yaptırıyor, Hulusi Akar bunu da açıklamalı” diye eklemiştim. Aslında Akar'dan bir cevap gelmeyeceğini biliyordum. İktidar yandaşı olmadığımız için “cevabı hak etmeyen” kesimden olduğumu biliyorum. Tabii genelkurmay başkanı eğer lütfedip bazı yazılara cevap verme gereği duysaydı 15 Temmuz darbesine giden yolların taşlarını döşememiş olabilirdi. Rus uçağını düşüren pilotların “cemaatçi” oldukları yolunda ciddi iddialar olduğunu defalarca yazmıştım. Ciddiye bile almadılar hatırlarsanız. Sonra cemaatçiler dinci faşist darbeye kalkıştılar. Ancak ondan sonra akılları başlarına geldi de Rus uçağını düşüren pilotların cemaatçi olduğunu açıkladılar. Hiç kimse de çıkıp (yine benden başka) “Yahu sevgili paşalar bunca zaman Rus uçağını düşürenlerin cemaatçi olduğunu bile fark etmeyip bunu kendi emrinizle yaptırdığınızı zannetmişsiniz, iyi ki sizlerle savaşa falan girmemişiz” demedi. Oysa bu köşede dile getirilen iddialara bırakın cevap vermeyi biraz gereği yapılsa o dinci faşist kalkışma belki çok önceden fark edilir ve önlenebilirdi. İşte bu nedenle cami yaptırma konusunda da genelkurmay başkanından bir açıklama gelmeyeceğini biliyordum. Ama aklıma Akar adına Savunma Bakanı Canikli'nin cevap vereceği gelmezdi. Canikli öyle bir açıklama yaptı ki, evlere şenlik. Meğer Hulusi Akar cami yaptırmıyormuş. Yapılmakta olan bir camiye “elinden geldiğince” katkı sağlamış. Ayrıca bu katkı sadece kendi katkısı değilmiş, ailecek yapmışlar bu katkıyı. Canikli aynen şunu söylemiş; “Bakın, aile olarak genelkurmay başkanımız ailesiyle birlikte, akrabalarıyla birlikte inşaatı devam eden bir camiye tamamının finansmanı değil, imkânları ölçüsünde bir destek sağlıyorlar. İnşaatı daha önce başlamış olan camiye bir yardımdır. Bunun neresi yanlış? Hiçbir yeri yanlış değil. Bunun üzerinden spekülasyon yapmak ve Genelkurmay Başkanımızla ilgili haksız birtakım töhmetlerde bulunmak doğru değil.” Elbette cami yaptırmanın da destek vermenin de hiçbir tarafı yanlış değil. Bunun ötesinde hiç kimse spekülasyon yapmıyor ve haksız bir takım töhmetlerde bulunmuyor. Herhalde, ailesinin zengin olmadığı bilinen, kendisi de bir devlet memuru olan bir kişinin cami yaptıracak kadar parayı nereden bulduğunu sormak herkesin hakkıdır. Cami yerine okul yaptırmasını tercih etmek ise sadece bir görüştür, spekülasyon değildir. Burada insanın canını sıkan devletin tepesindeki bu adamların hepimize iyice aptal muamelesi yapmasıdır. Bir kere hiç gereği yokken “biliyor musunuz camimiz bazı hayırseverlerin katkısıyla yapılıyor, ama bu hayırseverler isimlerini açıklamak istemiyor” dedikten sonra “Bu kişi Hulusi Akar'dır” açıklaması yaparak genelkurmay başkanının ne kadar dindar biri olduğunu üstü kapalı ilan etmek hem hepimize aptal muamelesi yapmaktır hem de pek ahlaklı davranmamaktır. Konuyla ilgili haberler çıktıktan sonra da “caminin tamamını yapmıyorlar canım, sadece katkı sağladılar” diye açıklama yapmak da hepimizi aptal yerine koymanın başka bir yöntemi. Tamam o zaman, spekülasyona falan meydan vermeyin, şu katkı ne kadardır onu açıklayın. Vatandaş bunu makul bulacak mı bulmayacak mı o zaman görelim.
FIKRA GİBİ
YSK, KILIÇDAROĞLU'NU ŞİKÂYET ETMİŞ SAVCI HEMEN HAREKETE GEÇMİŞ
Türkiye gerçekten tuhaflıklar ülkesi oldu. Elin adamı taaa Amerika'dan bağırıyor “şu bakanlara şu kadar rüşvet verdim” diye. Kimse kılını kıpırdatmıyor. Öyle ya o kişi bir şarlatan. Oysa şarlatan ilan edilmesinden bir hafta önce aynı kişi için Amerika'ya bir günde iki nota vermiştik. Buna karşı birileri muhalefete yönelik bir şey yaparsa hemen harekete geçiliyor. Örneğin suç duyurusunda bulunuyor biri hooop savcılık harekete geçmiş hemen. Son örnek YSK'nın şikâyeti. Referandumdan sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu YSK'nın taraflı davrandığını ileri sürdü ya yüce mahkeme bunu hakaret olarak kabul etmiş ve savcılığa koşup suç duyurusunda bulunmuş. Savcılık da “Valla çok haklısınız” diyerek hemen fezleke hazırlamış ve Meclise göndermiş. Bence yetmez. Meclis hemen toplanmalı. Fezleke görüşülmeli, Kılıçdaroğlu'nun dokunulmazlığı kaldırılmalı. Mahkemeye çıkarılmalı. Sonrasına yüce Türk adaleti karar verecektir millet adına, ona karışamam.
BAŞIMDAN GEÇENLER
BİSİKLET YOLU ÖLÜM YOLU OLMUŞ
Salı akşamı 7 ay önce yitirdiğimiz sevgili ağabeyim, can dostum Giray Elmalı'nın oğlu Mehmet Elmalı “Can Abi, beraber bir yemek yiyelim, hem babayı anarız hem biraz dertleşiriz” dedi. “Tamam” deyince “Riva'da çok sevdiğim bir balık lokantası var, hafta içi sakin olur oraya gideriz” dedi. Sonra arkadaşı Serkan Nebioğlu ile gelip beni Beylerbeyi'nden aldı. Riva'ya geçen yaz başı gitmiştim. Yolu yeniden yapılmış. Riva yönünde sağ şeride bir de “bisiklet kulvarı” eklenmiş. Bisiklet sporu yapanlar bu yolu çok seviyormuş, büyükşehir belediyesi de böyle bir hizmet yapmış. Ancak ilk dikkatimi çeken çizgi karmaşası oldu.
“Bisiklet yolu projesi iyi düşünce de, iç içe geçmiş bu çizgiler kafa karıştırır” diye düşünürken karşımızdan gelen bir araç az daha bize çarpıyordu. Aramızda “Yuh, önüne baksana” falan gibi nidalarla tabii karşı taraf duymadan yolumuza devam ettik. Riva'nın girişi de değişmiş. Dar köprü kaldırılmış yükseltilmiş çirkin bir köprü yapılmış güzelim sahil beldesine giriş sanki otoyoldan gibi hale gelmiş. Neyse ki gittiğimiz Kalyon Restoran bu çirkinliği zihnimizden çekip aldı. Yemek sırasında Serkan'a WhatsApp'tan bir mesaj geldi. Az önce geçtiğimiz yolda kaza olmuş. Bir jip takla atmış, bir iki araba da hasar görmüş. Yaralılar varmış. Mesajı atan “Burası ölüm yolu oldu diyoruz inanmıyorlar o bisiklet yolunu yapanlar düşünsün” demiş yorum olarak. Dönüşte yola daha dikkatli baktım. Gelirken hava aydınlıktı. Karanlıkta ise şeritler iyice karışıyor. Riva'dan İstanbul'a gidenler şerit karmaşası yüzünden kendi şeritlerini emniyet şeridi sanarak aslında geliş şeridine geçiyor bazı yerlerde. İşte o anda anladık gelirken bir aracın neden bize çarpmak üzere olduğunu. Acarlar kavşağına geldiğimizde ise yolun kapalı olduğunu gördük. Meğer çevre halkı bir süredir bu yolda çok kaza olduğu ve ölümler yaşandığı için protesto amacıyla yolu kapamış. Eve döndüğümde kazaya uğrayan kişilerden birinin sanatçı Yağmur Atacan olduğunu öğrendim. Neyse ki maddi hasar dışında çok önemli bir yaralanma olmamıştı. Belediye yetkilileri umarım iyi niyetle yaptıkları projenin yol açtığı bu şerit kargaşasına bir çözüm bulacaktır.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
KUDÜS KARARI NEDEN “TARİHİ” OLUYOR?
İstanbul'da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısından sonra yandaş medyamız coştu. Hemen hepsi “Tarihi karar” başlıklarıyla duyurdu bu zirveyi kamuoyuna. Türkiye'nin önderliğindeki İslam ülkeleri “tarihi” bir karara imza atarak “Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olarak kabul edilmesini” tavsiye etmiş çünkü. İsrail taaa 1980'lerde işgal ettiği Kudüs'ü başkent ilan etmiş. 38 yıl sonra alınan bir tavsiye kararının “tarihi” olarak nitelenmesi neden? Üstelik Filistin daha o dakika “Benim başkentim Doğu Kudüs'tür” diye bir açıklama da yapmamış. Çünkü o da biliyor ki “Başkentim burası” dediğinizde o hemen gerçekleşmiyor. Böyle bir açıklama olmadan kim nasıl tanıyacak ki bu kararı? Bunun da ötesinde tüm İslam dünyasına “liderlik” yapan Türkiye Kudüs'teki Filistin konsolosluğunun kapısına büyükelçilik tabelası mı astı ki karara “tarihi” damgasını yapıştırdılar.
Şimdi çok merak ediyorum. Müslüman ülkelerin kaçı bu “tarihi” kararın gereğini yerine getirecek? Müslüman olmayan ülkelerden kaçı Filistin'in başkenti olarak Doğu Kudüs'ü kabul ettiğini açıklayacak? Şu an itibarıyla bu ihtimaller sıfır gibi görünüyor. Ama karar tarihi!
Can Ataklı - Korkusuz