loading
close
SON DAKİKALAR

Kuran dersini seçmeyenler nasıl itham ettirtilmeyecek?

Can Ataklı
Tarih: 05.09.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı yazıyor, ''Türkiye'de artık sadece 'dindar' gençlik yetiştirilecektir...''

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer herkesin yüreğini ferahlatan(!) açıklamalar yapıyor. 4+4+4 sistemiyle dindar gençlik yetiştirilmesinin ilk adımını atmaya hazırlanan Milli Eğitim Bakanı “Kuran-ı Kerim dersinin seçmeli ders olduğunu” belirterek “İsteyen seçmeyebilir” diyor.

Bir televizyonda 4+4+4 sistemini ve yeni öğretim yılını değerlendiren Bakan Dinçer’in en ilginç sözlerinden biri “Kuran dersini seçmeyenlerin itham edilmemesi için elimizden geleni yapacağız” cümlesiydi.

Nasıl olacak bu?

Milli Eğitim Bakanı nasıl bir önlem alacak da, çevresi çocuğunu Kuran dersine sokmayan aileyi rahatsız edemeyecek acaba?

Elbette Bakan’ın bu sözleri gerçekçi ve mantıklı değil.

Ama her konuda bir bahane üreten ve haklı çıkabilen Milli Eğitim Bakanı lafını ediyor ve ekrandan ayrılıyor.

Dinleyenlerin herhalde içleri çok rahat etmiştir ve “Ben çocuğumu Kuran dersine göndereceğim ama, göndermeyenler asla rahatsız edilmeyecek, bir ithamla karşılaşmayacak, yaşasın demokrasi ve özgürlük” diyorlardır.

Aslında tabii ki asla öyle olmayacak.

Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerin zengin semtlerindeki zengin okullarında belki birkaç aile buna cesaret edebilir.

Ama ne İstanbul’un ne Ankara’nın ne da başka bir kentin herhangi bir devlet okulunda okuyan çocukların ailelerinin böyle bir karar alabilmesi asla mümkün olamaz.

Kimse “Yoksa sen Müslüman değil misin, Kuran’a inanmıyor musun, yoksa sen Ermeni misin, Yahudi misin?” saldırılarıyla karşı karşıya kalmaya cesaret edemez.

Çünkü herkes bilir ki Türkiye’de din söz konusu edildiğinde ne demokrasi, ne özgürlükler, ne ayrımcılığa karşı duruş yerinde kalabilir; anında buhar olup uçar.

Milli Eğitim Bakanı bunu bilmez mi? Bilir tabii ama “Kuran dersini seçmeyenleri itham ettirtmeyiz” demekten çekinmez. Nasıl olsa karşısında inanmaya hazır büyük bir kitle var.

Bakan’ın aynı programda söylediği bir konu daha var. Diyor ki “İlk seviyelerde çocukların abdest almalarını başlarını bağlamalarını istemeyebileceğiz. Ama buna rağmen çocuklar abdest almak başlarını bağlamak istiyorsa (niye yaptın) demeyeceğiz. Din bir şeyi öngörüyorsa ona teslim olacağız.”

İşte milli ve laik eğitimin ortadan kalktığının resmi açıklamasıdır bu.

Türkiye’de artık sadece “dindar” gençlik yetiştirilecektir.

*****


Bu ayıpları yapıp sonra gece uyuyabiliyorlar

Ergenekon davasını biliyorsunuz, ortalıkta hiçbir şey yok ama insanlar yıllardır zindanlarda süründürülüyor.

Amaç intikam tabii ki.

Yıllardır hukukun, aklın, mantığın olmadığını görüyoruz.

Buna zaman zaman vicdan eksikliği de ekleniyor.

İşte dün yaşadığımız bir vicdansızlık örneği yine herkesin yüreğini sızlatır cinsten.

Mahkemede savunma yaparken 23 yaşındaki oğlunun bir trafik kazasında öldüğünü öğrenen eski yarbay Mustafa Dönmez cenazeye katılması için “izinli” sayıldı. Ama acılı babanın burnundan getirdiler. Cenazeye yetiştiremediler.

Çünkü yarbay belki kaçar diye aşırı güvenlik önlemi alındı, ama bu kez de zaman kaybedildi.

PKK teröristlerinin her gün onlarca şehit verdirmesinin hesabını soramayan askerimiz, kaçmayacağı belli bir eski subayı, oğlunun cenazesine yetiştiremedi.

Şehit ailelerine haber verme maharetleri pek yüksek olan o komutanların yüreği acaba intikam amacıyla zindanda tutulan bir eski yarbaya reva gördükleri muamele nedeniyle rahat mıdır? Gece huzurla uyuyabiliyorlar mıdır?

Cevap veriyorum: Vicdanları da rahattır, gece uyuyorlardır da.

*****


Bunlar eskiden de böyleydi

Üzerinden biraz zaman geçti, birkaç gazetede yazıldı, sonra bitti.

Bir AKP’li milletvekili “bütün okulları imam hatip yapma şansı yakaladık” diyerek artık çocukların dindar, tarihini bilen, milletini seven, inancıyla barışık biçimde yetişeceğini açıklamıştı.

Muğla Milletvekili Ali Boğa bunları söylemişti ama kendi torununu imanlı biri olarak yetiştirmek yerine Hıristiyan Fransız kültürüne emanet etmişti.

Medyada buna çok şaşıranlar olmuştu. “Nasıl olur da dindar bir milletvekili kendi torununu dindar yetiştirmek yerine Fransız okuluna gönderirdi?”

Sanıyorum bunu yazan kimi meslektaşlarımız mesleğe yeni başlamış olanlar. Şaşılacak bir şey yok, eskiden beri bu böyleydi.

Din ticareti yapan siyasetçilerin çocukları, torunları eskiden de imam hatibe gitmezdi ki. O siyasetçiler her yerde imam hatip propagandası yaparlar ama kendi çocuklarını oraya göndermezlerdi.

Onların çocukları özel okullara, kolejlere giderdi, biraz daha palazlananlar ise çocuklarını yurt dışına gönderirdi.

Çünkü imam hatipler fakirler içindir. Fakir çocuklar imam hatibe gidecekler, zenginleşmiş din tacirlerinin oy altyapısını sağlayacaklar.

Bu dün de böyleydi, bugün de böyle.

*****


400 kilometre yalanlansa ne olur?

Selahattin Demirtaş’ın “Şırnak Cizre arasındaki 400 kilometreyi PKK kontrol ediyor” açıklaması Başbakan’ı çok öfkelendirdi.

Ancak Başbakan bu densiz söze düzgün cevap vermek yerine alaycı bir ifadeyle yalanlama yoluna saptı.

Ne fark eder? Önemli olan bu durumun gerçek olmasından çok böyle bir sözün söylenebilmesidir.

BDP’liler doğru ya da değil, büyük cesaretle devleti yok sayan ifadeler kullanacak cesareti taşıyorlar.

Eğer bir ülkede bu cesareti taşıyanlar kamuoyunun önünde bu açıklamaları yapabiliyorlarsa, devlet gerçekten çok büyük bir zayıflık içinde demektir.

Ancak madalyonun bir de öteki yüzüne bakmak gerekir.

Bu sözler aynı zamanda çok ağır bir tahriktir.

Devleti güç gösterisine davet etme eylemidir.

Devlet yarın 100 bin kişilik güçle o bölgeye iner, kimseye nefes bile aldırmaz. Güvenlik güçlerinin terörle mücadele etmek yerine sadece savunmada kalması PKK tarafından bir zafiyet olarak algılanabilir.

Ancak unutmamak gerekir ki, bu kadar tahrikten sonra ortalığı bir sis bulutu kaplar ve bu sis dağıldığında ortaya çıkan manzara hepimizi dehşet içinde bırakabilir.

Bazı uluslararası kaygılar nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti’nin elinin kolunun hep bağlı kalacağını sananlar bana göre aldanıyorlar.

Tüm dünyada sabrı taşan devlet günün birinde öyle bir şey yapar ki, tüm uluslararası anlaşmalara, hukuka ve hatta insan haklarına aykırı olsa bile herkes kafasını çevirir başka tarafa bakar.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları