loading
close
SON DAKİKALAR

Mahkeme 8 Nisan’da MHP’li muhaliflerin çağrısını reddedecek

Can Ataklı
Tarih: 14.03.2016
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; Dedikodunun altını besleyen bazı unsurlar var ki, onları hesap edince siz de 'gerçekten başka bir yol yok' diye düşünürsünüz.

DEDİKODU

Mahkeme 8 Nisan’da MHP’li muhaliflerin “kongreyi toplayın” çağrısını reddedecek

Başlıktaki bilgi kesin mi?
Değil elbette. Bu bir dedikodu. Ancak dedikodunun da derecesi vardır.
Bu “şiddetli” olarak tanımlanabilecek bir dedikodu.
Öyle ki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de bunu bildiği ve son derece rahat hareket ettiği söyleniyor.
Şimdi konuyu baştan alıp toparlayayım.
7 Haziran seçimlerinden sonra Bahçeli’nin izlediği siyasi tutum MHP içinde ciddi tartışmalara neden olmuştu.
Partinin bazı milletvekilleri ve yöneticileri sürecin yanlış yönetildiğini, iktidar fırsatının kaçırıldığını ileri sürerek Bahçeli’ye yönelik eleştiriler getirmişti.
Bunların en sivri olanı, kurucu genel başkan merhum Alpaslan Türkeş’in oğluydu.
Tuğrul Türkeş “İktidar ayağımıza geldi teptik, oysa babam MHP Meclis’te üç kişi ile temsil edilirken bile hükümete girmişti” diyerek istifa etmiş ve AKP’nin seçim hükümetinde görev almıştı. Türkeş seçime de AKP’den girdi ve şimdi de Başbakan yardımcısı.
Partideki asıl gürültü 1 Kasım seçiminden sonra çıktı.
Daha 7 Haziran’daki yanlışları bile hazmedemeyen MHP’liler, 1 Kasım’daki partiyi HDP’nin de gerisinde bırakan çöküşten sonra bayrak açtılar ve olağanüstü kongre istediler.
1 Kasım’da aday gösterilmeyen Meral Akşener, Sinan Oğan ve Koray Aydın kongre için imza toplamaya başladı.
Genel Başkan Bahçeli bu karşı çıkışa çok öfkelendi, kongreyi asla toplamayacağını açıkladı.
Bahçeli daha da ileri giderek “MHP kongresi 18 Mart 2018’de toplanacaktır, işte bu kadar” dedi.
Muhalifler ise parti tüzüğü gereği “olağanüstü kongre için yeterli sayıda imzayı” toplayarak Genel Merkez’e verdiler.
Ancak Genel Merkez daha önce alınan karar gereği ve tüzükte genel başkana sağlanan yetkiye dayanarak imzaları işleme koymadı.
Muhalifler bunun üzerine Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak kongrenin toplanmasını istediler.
Davaya Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi bakacak.
Ankara ve adalet kulislerini çok iyi bilen bir siyasetçi dostum “Karar 8 Nisan günü verilecek. Mahkemenin muhaliflerin talebini reddedeceğini öğrendim” dedi.
“Nasıl bu kadar eminsin?” diye sordum.
“Başka türlü karar vermeleri zaten mümkün değil, göreceksin” cevabını verdi.
Bu “şiddetli” dedikodu gerçeğe dönüşür mü?
Bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var. Dedikodunun altını besleyen bazı unsurlar var ki, onları hesap edince siz de “gerçekten başka bir yol yok” diye düşünürsünüz.
Bakalım, bekleyip göreceğiz.

BUNU YAZMAK GEREK

Tehlikenin farkında olalım; her 4 Suriyeli göçmenden biri hamileymiş

İzmir’de bir esnaf kendisini kızdıran Suriyeli çocuğu koşup yakaladı ve havaya kaldırdığı gibi yere çarptı.
Bu insanlık dışı davranıştan sonra çekip gideceğini sanan bu kişi bir anda çevredekilerin müthiş tepkisiyle karşılaştı.
Fırsat bulup o sırada kaçtı ama sonra yakalandı. Şimdi yargı önünde hesap verecek.
Hepimizin tüylerini diken diken eden bu “nefret suçu” elbette gerektiği cezayı görmelidir.
Ancak buradan yola çıkarak yaklaşan çok büyük tehlikeye de dikkat etmemiz gerektiğine inanıyorum.
Suriye’deki iç savaştan kaçan önce binlerce, sonra on binlerce, yüz binlerce ve artık milyonlarca Suriyeli mülteci şu anda ülkemizin her yerindeler.
Herhalde sizlerin de gözünden kaçmıyordur, sokaklarda gezinen, dilenen, kâğıt mendil satmaya çalışan bu mültecilerin hemen hepsinin kucağında bir bebek var.
İstatistiklere göre göçün başladığı ilk yıl 111 bin Suriyeli kadın doğum yapmış.
O tarihlerde göçmen sayısı henüz yüz binler aşamasındaydı. Şu andaki resmi rakamlar 2.7 milyon Suriyeli’nin ülkemizde olduğunu söylüyor. Gayrı resmi rakam demek ki 3 milyon.
Bunlar “her nasılsa” sürekli doğum yapıyorlar.
İşte son rakam; Suriyeli 4 kadından biri hamile.
3 milyonun yarısı kadın ve kız olsa. Bunların yüzde 30’u doğum yapabilecek durumdaysa demek ki 600 bin kadının 150 bini hamile.
Şu ana kadar doğan Suriyeli çocuk sayısı 350 bin, bir yıl sonra 500 bin “Türkiye’de doğmuş” Suriyeli çocuğumuz olacak.
Bugünden önlem alınıp bu çocuklar korunmazsa yakın gelecekte daha nice “İzmir benzeri” olay yaşarız.

BUNU YAZMAK GEREK

MHP’deki çalkantılarda sarayın da parmağı var gibi

MHP’nin “mahkemedeki konusu” ile ilgili diğer yazıyı yazdığıma göre, bazı başka bilgiler de vermeliyim.
Ankara’daki kaynaklarım diyor ki; “Erdoğan MHP’nin içindeki huzursuzluktan son derece mutluydu. Hatta bu çalkantıyı körüklemek için çaba bile gösterdi.”
Sonra ekliyorlar “Ancak aceleci karar ve davranışlarından sonra tuzağa düştüğünü düşünmeye başladı.”
Ben de meraklandım, nedir bu tuzak diye.
Söylediler; “Erdoğan MHP’deki muhaliflerin başarılı olmasını umuyordu. Böylelikle MHP bölünecek, muhalefet ise kendi arasında anlaşmazlığa düşecek, bu parçalanmadan AKP karlı çıkacaktı.”
Peki, ne oldu da Erdoğan’ın bu konuda inancı değişti?
Onu da anlattılar; “Çok yakın bildiği isimler Erdoğan’ı uyardılar. Eğer muhalefet partiyi ele geçirirse bunun toplumdaki yansıması ciddi olacaktır. Bunun da ötesinde aralarında bazı eski/yeni AKP’lilerin de bulunduğu kesimler MHP’de toplanarak merkez sağda bir adres olabilir. Bu da AKP’nin çözülmesine neden olur.”
Yani?
Dediler ki; “Yanisi şu, Erdoğan MHP’nin başında Bahçeli’nin kalmasının daha iyi olduğuna, muhalefetin ağır bir yenilgi alarak itibarsızlaşmasının AKP için daha yararlı olduğuna kanaat getirdi. Şimdi bu konudaki bütün eforunu Bahçeli’nin MHP’nin başında kalmasına harcıyor.”
İyi de Bahçeli MHP’nin başında nasıl kalacak?
Onun da çözümünü söylediler; “Muhalefet mahkemeden istediği kararı alamaz. Karizmaları yerle bir olduğu gibi parti içinde ‘bunların amacı partiyi bölmekti’ düşüncesi çok taraftar bulur. Muhalefet de bir yenilik yapamadan savrulur gider.”
İşte bu kadar.
Herkes kendi değerlendirmesini yapsın artık.

ÖNERİ

Özgür İrade bu akşam saat 21.00’de Halk Tv’de

Halk Tv’de Tuba Emlek’le birlikte hazırladığımız Özgür İrade programı ile her zaman olduğu gibi bu akşam da saat 21.00’de karşınızda olacağız.
Pazartesi akşamlarının bütün kanallar içinde izlenecek tek programı olan Özgür İrade’de bu hafta da yaşadığımız olayları çok çarpıcı bir şekilde ele alıyoruz.
İzmir’de bir esnafın Suriyeli çocuğu yere atmasıyla başlayan tartışmanın sosyolojik boyutuna ve istatistiklere çok şaşıracaksınız.
Erdoğan’ın bir türlü hazmedemediği Anayasa Mahkemesi kararının ardından yaşanan ve yaşanması beklenen gelişmeler ve sarayın dünya çapında hissetmeye başladığı baş aşağı gidiş, programın ağırlıklı konuları arasında olacak.
Artık Amerikan seçimlerine bakmanın da zamanı geldi. Dünya devinin başına ilk kez bir kadın mı seçilecek yoksa garip konuşma ve davranışlarıyla ünlenen bir emlak kralı mı?
Özgür İrade bu akşam 21.00’de Halk Tv’de. Bence, bizi kaçırmayın.
Çünkü gerçekten pazartesi akşamları aynı saatte seyredilecek başka program yok.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

El konan şirketlere atanan “kayyumlar” nasıl insanlardır?

Sarayın takıntı haline getirdiği “cemaatle mücadele” kapsamında birçok şirkete el kondu.
İpek Medya, Samanyolu Grubu, Zaman Grubu son olarak da Kayserili Boydak Grubu hükümetin eline geçti.
Hükümet el koyduğu bu şirketlere yeni yöneticiler atıyor.
Bu yöneticiler “şaşırtıcı” maaşlar alarak, belki zamanında kapısından bile geçemeyecekleri şirketlerin “sahibi” gibi yetkilerle donatılıyorlar.
Ancak şunu hepimiz biliyoruz.
Bu şirketlere zorda kaldıkları, kötü yönetildikleri için değil, iktidarı eleştirdikleri için el konuldu.
Şirketlere atanan kayyumlar da yaptıklarının “bir ekonomik kurtarma” değil iktidarın “intikam kılıcı olmak” olduğunu biliyorlar herhalde.
İşte anlamadığım duygu bu?
Nasıl bir karakter, hiç hak etmediği bir mevkiyi işgal etmeyi, başkasının parasını dilediği gibi kullanmayı, hiçbir suçu olmayan insanları kış ortasında işten atıp perişan etmeyi içine sindirebilir.
Bu insanların çolukları çocukları yok mu?
Yarın öbürgün onlara bu yaptıklarını nasıl anlatacaklarını düşünüyorlar mı?
Gece yattıklarında başlarını yastığa koyup huzur içinde uyuyabiliyorlar mı?
Bu tür insanlarla ben de 14 yıl önce karşılaşmıştım. Tamamen siyasi intikam hırsıyla çalıştığım medya grubuna el konmuş, oraya da kayyumlar atanmıştı.
Onların çoğunun bugün cebinde tomarlarla parası olabilir ama hiçbirinin itibarlı bir işte çalıştığını, milletin içine korkmadan, çekinmeden çıkabildiğini görmedim ve duymadım.
Ceplerindeki bol paralarla çöplüğe atıldılar, yok olup gittiler.
Bugünkülerin de başına gelecek budur.
Şimdi ceplere doldurulan paraların güven ve itibar konusunda hiçbir katkısı olmadığını öğrendiklerinde çok geç olacak.

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları