Muhalefetteyken 'devlet suçlu' iktidara gelince 'gün birlik günü'
Can Ataklı; OHAL’in ardından seçim ertelemesi de gelecek mi?
ANALİZ
OHAL’in ardından seçim ertelemesi de gelecek mi?
Büyük depremin ardından 10 ilde OHAL ilan edilmesine aslında kimse şaşırmadı.
Ancak OHAL kararını açıklayan Erdoğan’ın yüz ifadesi pek çok kişiyi tedirgin etti.
Kiminle konuşsam “Erdoğan’ın yüzünü hiç böyle görmedim bugüne kadar” dedi.
Açıkçası ben de hiç görmemiştim Erdoğan’ı böyle.
Öfke ve tedirginlik iç içeydi sanki.
Deprem sonrasına müdahaledeki ağır başarısızlık belli ki AKP Genel Başkanı’nı sarsmıştı.
Her olayı “Bu bize nasıl yarar?” mantığı ile değerlendiren iktidar zihniyeti sanıyorum bu sefer biraz panikte.
Var güçleriyle olayı kendilerine yarayacak yöne çevirmeye çalışıyorlar.
Bu nedenle saraya yakın medya başarısızlığı örtmek için elinden geleni yapıyor.
Televizyonlarda yardım çağrılarına, feryatlara pek yer verilmiyor.
Bunun yerine olay yerlerine giden bakanlar, AKP teşkilatlarından gönderildiği söylenen yardım kamyonları, kurtarma operasyonları ekrana daha sık getiriliyor.
Röportajlarda acılı vatandaşlara “Devletimiz sağ olsun, yanımızda” lafları ettiriliyor.
Ama bu çabalar gerçeği ortadan kaldırmıyor elbette.
İşte bu koşullarda ilan edilen OHAL gerekliydi diye karşılanmakla beraber kuşku bulutlarının da oluşmasına neden oluyor.
Şu sıralar ağır bir “gün birlik beraberlik günü, siyaset yapmanın alemi yok” baskısı var.
Erdoğan eleştiri getirenleri “Mesnetsiz haber yayanları not alıyoruz, şimdilik bir şey yapmasak da günü gelince defteri açacağız” diyerek açık biçimde tehdit ediyor.
Böyle bir aşamada ilan edilen OHAL’in 10 ille sınırlı kalmayacağını, bir bahane ile kısa süre içinde tüm Türkiye’yi kapsayacak hale getirileceğini düşünmek çok da yanlış değil.
Tabii bunun bir de seçimi etkileme boyutu var.
3 aylık OHAL, eğer seçim 14 Mayıs’ta yapılacaksa tam sınırda bitiyor.
Ancak en azından 15 milyon kişinin yaşadığı bölgede seçime OHAL koşulları altında gidilecek.
Ama bundan daha önemlisi iktidarın seçimi erteleme ihtimalidir.
Deprem nedeniyle daha da puan kaybettiğini gören iktidarın seçimi olabildiğince öteye atmak istemesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Peki bu durumda muhalefet ne yapacak?
Millet İttifakı’nın böyle bir oldubittiye direneceği görülüyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çok açık biçimde Erdoğan’la aynı yerde olmak istemediğini, deprem sırasında yaşanan yetersizliğe asla ortak olmayacaklarını açıkladı.
İttifakın diğer liderleri de bu görüşte olduklarını belli ediyorlar.
O halde depremin ilk şoklarının atlatılmasından sonra Türkiye’nin çok sert bir siyasi ortama gireceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Erdoğan’ın yüz ifadesi bunun açık bir kanıtıdır.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Muhalefetteyken “devlet suçlu” iktidara gelince “gün birlik günü”
Yakın tarihimizin en korkunç depremlerinden birini 1999 yılının 17 Ağustos’unda yaşamıştık.
İzmit Gölcük havzasındaki depremde resmi rakamlara göre 15 bin kişi can vermişti.
O depremde dönemin iktidarı anında müdahale edememiş, gecikme nedeniyle pek çok can kaybı yaşanmıştı.
O tarihlerde adeta kıyameti koparmıştık, iktidarı yerden yere vurmuştuk.
O yıllarda, şimdiki AKP zihniyetini destekleyen bazı basın organları da fırsat bu fırsat diyerek dönemin iktidarına ver yansın ediyordu.
Manşetlerini de “Devletin iflası, devletin çöküşü” diye atıyorlardı.
Yıllar geçti bu zihniyet iktidara geldi.
Şimdi aynı durumu yaşıyoruz.
İktidar yine aymaz davrandı, gecikti, çaresiz kaldı.
Ancak o gün devleti suçlayan bugünkü zihniyetin medyası bugün “Milli birlik beraberlik içinde olmalıyız, devletimiz yaraları saracaktır, Erdoğan bunun da üstesinden gelecektir” manşetleri atıyor.
Aramızdaki fark bu işte.
Bizler yapılan bir yanlışı gördüğümüzde her türlü siyasi görüşümüzü bir kenara bırakır ve kıyasıya eleştiririz.
Ama AKP zihniyeti sadece kendine çalışır.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Milletin yardımını bile AKP yardımı gibi sunuyorlar
Türkiye’nin her yanından gelen haberler var.
Millet canla başla çalışıp yardımlar topluyor ama sıra bunları deprem bölgesine göndermeye gelince iktidar devreye giriyor.
“Bunu sen gönderemezsin” diyor “AFAD ya da Kızılay üzerinden olacak” diye diretiyor.
Adana Valiliği, Belediye’nin çorba dağıtmasına bile izin vermedi.
Bodrum Belediyesi’nin topladığı yardımları götüren kamyon yolda durduruldu ve aracın önündeki Bodrum Belediyesi yazılı pankartın üzerine “Muğla Valiliği Yardım Kamyonu” yazısı asıldı.
Menemen’den yola çıkan yardım kamyonunun önünde “Kızılay yardımı” yazısı üzerine “AK Parti Menemen” yazılı bir pankart asıp önünde utanmadan fotoğraf bile çektirdiler.
Bölgeye gitmeye çalışan gönüllüler “kim adına gittikleri” sorgusundan geçiriliyor, beğenmediklerine izin verilmiyor.
Böyle bir rezaleti daha önce hiç yaşamamıştık.
Bİ SORALIM BAKALIM
Kapatılan mülteci kamplarındaki prefabrik evler nerede?
Büyük deprem felaketinden sonra en büyük sorun bölgede evsiz kalmış yurttaşların barınmalarının sağlanamaması.
On binlerce kişi çaresizlik içinde bulabildikleri çadırlarda, arabaların içinde ya da sağlam görünen bazı kamu binalarında yaşam mücadelesi veriyor.
Bir dostum dün hatırlattı, “Suriye sınırında on binlerce kişinin kaldığı mülteci kampları yapılmıştı. Sonra bunların önemli bölümü kapatıldı, buradaki prefabrik evler, konteynerler nerede?” diye sordu.
Gözlediğim kadarıyla afet bölgesinde şimdilik Kızılay çadırları dışında taşınmış başka barınma yeri yok.
Daha önce Van depreminde kullanılan prefabrik yapılar da vardı, onlar parçalanıp atıldı mı?
Daha önce kullanılmış olan bu barınma araçları devreye sokulamaz mı?
SORDUM ÖĞRENDİM
Depremde ölenlerin üçte bir kadarı Suriyeli
Korkun depremde ölenlerin sayısı resmi olarak 9 bine yaklaştı.
Ancak yıkılan binlerce binanın altında daha kaç kişinin olduğu bilinmiyor.
Umuyor ve diliyorum ki rakam korktuğumuz boyuta ulaşmaz.
Bu arada önceki akşam Flashhaber’deki ana haberlerde “Bu bölgede çok sayıda Suriyeli vardı. Ölenlerin ne kadarı Suriyeli’dir?” diye sormuştum.
Haberlerden sora kardeşim Cem aradı, “Çeşitli hastaneleri taşınan yaralıların listesi yayınlandı. Sen ekrandan sorunca ben de bu listeye o gözle baktım. Gördüğüm kadarıyla yaralıların üçte biri Suriyeli” dedi.
Yaralı oranı 3’te bir ise muhtemelen ölenlerin de 3’te birinin Suriyeli olduğunu söyleyebiliriz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları