O gece bağış yapanların dekontlarını da görmek isteriz
Can Ataklı; AFAD’ın kaç parası var?
BUNU YAZMAK GEREK
AFAD’ın kaç parası var?
Büyük bir şenlik içinde yapıldı korkunç depremde zarar görenlere yardım toplamak için düzenlenen gece.
Gariplikler de yaşadık bu kampanya sırasında.
Yardım yaptığını söyleyen kimi zenginlerle iyi hukuku olan bazı sunucular, “Haydi hatırım için rakamı yuvarlayalım” türü o geceye pek de yakışmayan konuşmalar bile yaptılar.
AFAD resmi olarak Türkiye’nin afetler konusunda yetkili tek organı.
Bizzat Erdoğan tarafından kurulmuştu.
2023 yılı bütçeden aldığı para 8 milyar lira.
AFAD’ın görevi bir afet öncesi tüm hazırlıkları yapmak, olası durumlara göre organizasyonu hazırlamak, afet anında her türlü yardımı ulaştırmak üzere harekete geçmek.
AFAD’ın bütçeden aldığı pay, sistemi ayakta tutmak için gerekli olan masraflar için kullanılıyor.
Maaşlar, yolluklar, ön hazırlıklar için yapılacak harcamalar bu kapsamda.
Ancak sıra afetler sırasındaki müdahaleye gelince, AFAD gerekli kamu kaynaklarının sevk ve idaresinin yanı sıra halktan toplanan bağışları kullanıyor.
İşte bu noktada hepimizin sorması gerekenler olduğuna inanıyorum.
Öncelikli soru şu:
AFAD’ın elinde bir afete müdahale edebilmek için kullanacağı kaç para var?
Bugün itibarıyla halktan toplanan bağışlar ne kadar?
Depremin ilk gününden itibaren AFAD toplanan tüm bağışlardan ne kadarını, nereye, nasıl harcadı?
Sonuçta toplanan para milletin merhametidir.
Yüzbinlerce kişi çok kısıtlı gelirlerine rağmen karınca kararınca da olsa depremzedelere yardım edebilmek için AFAD’a koştu.
O halde yardım yapan ya da yapmamış olan her vatandaşın bu paranın hesabını bilmesi gerek.
Oysa AFAD’ın resmi kaynaklarına bakıldığında böyle bir bilgi yok.
Neden?
Oysa AFAD’ın da benzeri yardımları AFAD üzerinden yapan Kızılay’ın da şeffaf olması gerekir.
AFAD’ın internet sitesinde harcama tabloları var elbette ama bunların hepsi bir şirket yönetiminde olan “devlet bütçeli” kurum kayıtları.
Bu sitede halktan toplanan bağışların toplamını ve harcama kalemlerini göremiyorsunuz.
En önemlisi para hangi hesapta duruyor, harcama emirlerini kim veriyor? Bunları bulmanız mümkün değil.
İşin tuhaf tarafı bu konuyu kimse dile getirmekte de istemiyor.
Medya gerçek görevini yapmadığı için bir gecede toplanan paraların sihrine kaptırıyor hepsi kendini ve sıra hesabı görmek istemeye gelince de sus-pus oluyorlar.
Demokrasi şeffaf rejimdir.
AFAD elinde bağış olarak biriken tüm parayı ve bunu nasıl harcadığını kamuoyunun anlayabileceği biçimde açıklamak zorundadır.
OKURDAN MESAJ
Yapı-denetim firmaları müteahhitlerin memuru olmaktan kurtarılmalı
Depremde yıkılan evlerin sorumlusu olarak öncelikle müteahhitler ön plana çıkarılıyor.
Oysa sıra müteahhitlere gelene kadar arada pek çok onay ve denetim makamı var.
1999 depreminden sonra da sıra hesap sorulmasına gelince “Tüm aşamalarda sorumluluğu olanlar saptanmalı” denmişti.
Ama olmadı.
Son büyük faciadan sonra sanıyorum herkesin aklı başına gelmiştir.
İşe sondan değil baştan başlamanın gereği bu kez daha ciddi biçimde ortaya çıkmıştır.
İnşaattın tamamlanmasına giden yolda yapı-denetim firmalarının da sorumluluğu var.
Bir mimar okurum bu noktaya ve aksayan yönüne dikkat çekmiş.
Sizinle de paylaşıyorum,
Şöyle demiş bu okurum:
Can Bey merhaba,
Ara sıra sizi maillerimle rahatsız ediyorum. Ben Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) mezunu 24 yıllık bir mimarım.
Yapı-denetim firmaları bundan yıllar önce direkt inşaat sahipleri tarafından tutulur ve paraları ödenirdi. Tabi bu durumda yapı denetimi yapması gereken firma aynı zamanda işverenin çalışanı olduğundan dolayı hiçbir şey usulüne göre olmuyordu.
Sistem değiştirildi yapı denetim firmaları aynı il içinden olmak üzere bilgisayar sistemi tarafından otomatik atanmaya başlandı. Bu sistemde otomatik atanan yapı-denetim firmasının işi kabul etmek için 15 gün süresi ve hakkı var. Yani siz bina yaptırmak istiyorsanız yapı-denetim firmasının işi almaya gönüllü olmasını beklemek zorundasınız.
Bu sefer yapı-denetim firmaları bunu kullanarak para talep etmeye başladılar. Sistem otomatik atadığı için bazen gerçekten ilin öteki tarafından yapı denetim firması çıkıyor bunda zaten kesinlikle mesafeyi öne sürüyorlar.
Haydi para vermediniz 15 gün beklediniz yeniden atanacak firmanın aynı şeyi yapmayacağının hiçbir garantisi yok bu yüzden çoğu işveren bu parayı veriyor.
Yani sonuçta ne oluyor? Dönüp dolaşıp iş eski sisteme geliyor, yapı denetim firması işverenden aldığı para yüzünden işverenin çalışanı durumuna düşüyor. Şimdi bu yapı denetim firması gidip orada “Bu demirler eksik” der mi?
Yani bu memlekette hiçbir iş düzgün yapılamıyor maalesef. Çünkü bozuk sistemi düzeltecek insanlar sistemden daha bozuk. Sevgilerle…
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Ne Gezi korkusuymuş bu kardeşim?
Deprem felaketi boyunca fedakar milyonlarca insan canla başla çalışırken, depremzedeye biraz olsun yardım edebilmek için çırpınırken iktidar ve medyasının tek derdi şu sloganı milletin beynine kazımaktı.
“Devlet, yani AKP iktidarı, asrın felaketinden başarı ile çıktı”
Bu uğurda başta AKP Genel Başkanı olmak üzere iktidar yetkilileri ve emirlerindeki medya kalemşorları “imdat” çağrısı yapanlara, “Devlet nerede?” diye çığlık atanlara, “yardımların yetişememesine” öfkelenen herkese ağır hakaretler yağdırdılar.
Maçlarda “Hükümet istifa” sloganlarının yükselmesine de hem derin bir öfke duydular hem de yine 10 yıl önceki “Gezi kompleksine” kapıldılar.
Ne bitmeyen bir korkudur bu Gezi kardeşim.
Milletin her tepkisini provokasyon, kurgu, karanlık güçlerin oyunu olarak nitelemekten bir türlü vazgeçemediler.
Hep mağdurlar, hep hedefteler, hep düşmanlıklara maruz kalıyorlar.
Bir kere de oturup “Acaba bizde de bir hata var mı?” diye düşünmek neden akıllarına gelmez?
Hoş hatayı gördüklerinde bile özür dilemek yerine “Helallik istiyorum” diyorlar orası da başka tabii.
SOSYAL MEDYADAN
Sıkışınca “vatan haini” de olsun bitsin
Son günlerde tabii her zaman olduğu gibi yine en çok duyduğumuz hakaret kelimeleri şunlar:
Alçak
Namussuz
Adi
Ahlaksız
Vatan haini
İktidar ve yandaşları her sıkıştıklarında kendilerinden olmayanlara yönelik bu hakaret kelimelerini fütursuzca kullanıyor.
Dün bir okurumdan gelen cümle çok ibret vericiydi;
Patates stoklayıp satan vatan hainiyse, felaket zamanı çadır stoklayıp satana ne diyeceksiniz?
Sadece gülelim.
Bİ SORALIM BAKALIM
O gece bağış yapanların dekontlarını da görmek isteriz
Neredeyse tüm televizyon kanallarından yayınlanan ve 7 saat süren büyük deprem için yardım kampanyasını milyonlarca kişi nefesini tutarak izledi.
Gecenin sonunda 115 milyar lira bağış toplandığı açıklandı.
Gerçi bunun 90 milyar lirasına yakınını kamu kuruluşları yaptı.
Merkez Bankası başta olmak üzere kamu bankaları inanılmaz rakamlarda bağış yaptı.
Aslına bakarsanız bu bağışlar bankacılık kanunlarına aykırıydı ama bir gecede yapılan düzenleme ile bu “yasal!” hale getirildi.
Tabii o gecenin asıl dikkat çeken anları bazı ünlü iş insanlarının yaptığı milyonluk bağışlardı.
50 milyonlar, 100 milyonlar adeta havalarda uçuştu.
Mehmet Cengiz, tam da 3 milyar liralık teşvik aldığı gibi, 3 milyarlık bağış yaptığını açıkladı büyük gururla.
Hepsi iyi güzel.
Ama ne derseniz deyin milletin zihninde yine de kuşkular var.
Bu çok büyük bağışlar gerçek mi?
Bu kişiler söyledikleri paraları istenilen hesaplara yatırdılar mı?
Yatırdılarsa, bunu beyan ettiklerine göre banka dekontlarını gösterebilirler mi?
Yine AFAD’a da sormak gerek; Bağışlar kaç hesapta tutuluyor, bunların dekontlarını açıklarlar mı?
Sorular çok basit ama tatmin edici bir cevap verirler mi, işte orası kuşkulu.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları