Can Ataklı; Yani cemaatçi olmayan iktidar sorumluları da bunları biliyordu. Sustular, örtbas ettiler, Dink cinayetini 'kendilerinden olmayanlara' yamamak için çaba harcadılar.
SORDUM ÖĞRENDİM
Putin'e göre Erdoğan ilk testi geçemedi
Rus uçağını düşürmemizden sonra gerginleşen Türkiye-Rusya ilişkilerini tekrar normale sokmak için Rusya'da gerçekleşen Putin-Erdoğan zirvesinin perde arkasını tesadüfen tanıştığım Putin'in danışmanı bir Kremlin analistinin gözüyle yazmıştım.
Rus analist Putin'in bu görüşmede Erdoğan'a 7 madde sunduğunu belirtmişti.
Bu görüşmeden çok geçmeden biliyorsunuz G-20 zirvesi nedeniyle Erdoğan-Putin tekrar bir araya geldiler ve bir görüşme daha yaptılar. Görüşmeden sonra Kremlin analisti ile tekrar konuştum ve bu toplantı hakkında bilgi aldım.
Rus analist “Biz aynı konuları üst üste tekrar konuşmayız. Rusya'daki görüşmede söylenmesi gerekenler söylendi. Bu görüşmede daha önce konuşulan konular gündeme gelmedi. Bu kez tamamen ekonomik konular ele alındı” dedikten sonra Putin'den edindiği izlenimlerini aktardı.
Rus lider çevresine Erdoğan için “ilk testi geçemedi” demiş. Putin'in “ilk test” dediği Türkiye'nin Cerablus operasyonu.
Putin “Türkiye'nin en büyük tehlike olan IŞİD'e yönelik operasyonlara katılması için Suriye'ye girmesine ses çıkarmadık, destekledik, ama Türkiye IŞİD derken PYD'yi vurmak istiyor. Yanlış yapıyor” görüşündeymiş.
Analistin aktardığına göre Putin bu konuda Erdoğan'ın açmazları olduğuna inanıyor. Putin “Erdoğan'ın bu konuda (IŞİD'e yönelik operasyon) fazla bir şey yapamayacağını biliyoruz. Çünkü konuya dini reflekslerle bakıyor, mezhepçi bir anlayışı var. Bu nedenle eli kolu bağlı. Suriye'de Sünni olmayan birinin yönetimde olmasından haz etmiyor, başka bir Suriye politikası yok” yorumunu yapıyormuş.
“Peki, Putin Türkiye'nin bölgedeki askeri varlığına nasıl bakıyor, bu anlattıklarınızdan sonra ilişkiler tekrar gerginleşir mi?” diye sordum.
Şöyle anlattı;
“Hayır, henüz ilişkileri tekrar gerginleştirecek bir durum yok. Ancak Putin Erdoğan'ı üç konuda ciddi biçimde uyarıyor. Birincisi Esad'ı tanımak ve işbirliği yapmak durumunda. Aksi takdirde sorun çözülemez. Türkiye Esad'a karşı iç savaşın tarafı olursa zararlı çıkar. Erdoğan Suriye sorununun Esad'sız çözülebileceği inancını terk etmeli. İkincisi Putin Türkiye'nin Suriye sınırının güvence altına alınmasında, her türlü terörist geçişe kapatılması konusunda ısrarlı. Üçüncüsü Rus uçağı düşürüldükten sonra atlayan pilotu aşağıdan ateş açarak öldüren kişinin mutlaka cezalandırılması gerek. Türkiye bu konuyu ciddiye almıyor ve savsaklıyor. Oysa konu Rusya açısından çok önemli.” Rus analist ile yaptığım konuşmadan aldığım bir izlenim ise şöyle; Putin Türkiye ile Suriye konusundaki ortak tavrı, dünyanın en tehlikeli örgütü olarak gördüğü IŞİD'e yönelik operasyonla sınırlıyor. Putin çevresine Türkiye ile stratejik ortak olmadıklarını, sınırlı bir konuda işbirliği yaptıklarını söylemiş. Bu işbirliğinin daha kalıcı hale gelebilmesi için öncelikle Türkiye'nin az önce okuduğunuz şartları yerine getirmesi gerektiğine inanıyormuş.
Analistin son izlenimi ise biraz gurur kırıcı. Şöyle dedi; “Putin Erdoğan'ın Amerika'ya çok bağımlı olduğuna, Türkiye'nin de bölgede Amerika'nın askerliğini yaptığına inanıyor. Bu nedenle Türkiye'nin mesafeli biçimde kontrol edilmesinden yana.”
BUNU YAZMAK GEREK
G-20 zirvesinde Putin, Erdoğan'a 4 ekonomik konuda kapı açtı
Putin-Erdoğan görüşmesinin perde arkasını öğrendiğim Kremlin danışmanı Rus analist Çin'deki G-20 zirvesinde Putin'in 4 ekonomik konuda Türkiye'ye kapı açtığını anlattı.
Putin Çin'e gelmeden önce Erdoğan'la görüşme için çok ciddi bir hazırlık yapmış. Bu nedenle en önemli bakanlarını ve bürokratlarını da sadece Erdoğan'la yapacağı görüşme için Çin'e getirmiş.
Putin görüşmede Erdoğan'a 4 ana konuda önerilerini sıralamış.
Birincisi Nükleer santral konusu. Uçak olayı ile gerginleşen ilişkiler sırasında askıya alınan programın tekrar yürürlüğe sokulmasını istemiş.
İkincisi Türk Akımı projesinin hayata geçirilmesi. Rusya Güney Akımı sallantıda olduğu için bunun ilk ayağı olan Türk Akımı'nın bir an önce başlatılmasını istiyormuş. Bu nedenle Erdoğan'a “Size ait olan bölümü başlayıp bitirin, bizim borularımız da denize döşeyecek gemilerimiz de hazır, hızla bitiririz” demiş. Putin “Kendi gazınızı da buradan alın, gerisi kolay” diyerek de Erdoğan'a takılmış.
Üçüncüsü iki ülke arasında bir Ortak Yatırım Fonu kurulması. Putin bu fonun iki ülke ilişkilerinde uzun vadeli olumlu sonuçlar vermesini bekliyormuş.
Ve son olarak da iki ülke arasında bir Serbest Bölge kurulması önerisi getirmiş.
ÇOK GÜLDÜM
Atalarımız ne güzel “büyük lokma yut büyük laf konuşma” demişler
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş herhalde en huzursuz günlerini yaşıyordur şu sıralar.
El bebek gül bebek yetiştirdiği kızının kocası “FETÖ üyesi terörist, vatan haini” olduğu suçlamasıyla tutuklandı.
Bir tarafta sanıyorum evladı gibi sevdiği, her yaptığı işi desteklediği kızının kocası, diğer tarafta sarayın ceberut baskısı.
Ne yapacağını bilemiyordur. Damadını nasıl kurtaracağını mı düşünsün, bu işin eninde sonunda kendisine de uzanabileceği korkusuyla mı yaşasın yoksa darbeye karşı olduğunu göstermek için ortaya atılıp “hainler mezarlığı kurdum” dediğine mi yansın? İş Kadir Topbaş'a kadar uzanır mı bilemem ama o “hainler mezarlığını” ne yapacağını gerçekten çok merak ediyorum. İlk günün heyecanı ile kendilerinden olmayan herkesi hain ilan edenlerden biri olan Topbaş, kızı karşısına geçip de “kocamı, çocuklarımın babasını öldüğünde hainler mezarlığına mı gömecekler yani?” diye sorduğunda ne diyeceğini şaşıracaktır herhalde. Atalarımız ne de güzel söylemiş “Büyük lokma yut büyük laf etme” diye. Bu arada Topbaş'ın oğlunun damat ile ortaklığı olup olmadığını sordum. Tatmin edici bir cevap alamadım henüz.
ÖFKELİ ADAM
Heeeeyy “Hepimiz Hrant'ız” diyenler, sözde liberaller neredesiniz?
Hrant Dink öldürüldüğünde hepsi birbirinin kopyası, AKP payandası, “Yetmez ama evetçi” bir güruh sokaklara dökülmüş ve “Hepimiz Hrant'ız” diye çığlıklar atmıştı.
Bu güruh için Hrant Dink'in bir önemi yoktu.
Amaçları Cumhuriyet'le, Atatürk devrimleriyle, laiklikle hesaplaşmak, karşı devrime su taşımaktı.
Kendi iğrenç emellerini gerçekleştireceğini düşündükleri AKP'yi iktidarda tutabilmek için muhalif olan herkese saldırıyorlardı.
Hrant Dink'in vahşice öldürülmesine bütün samimiyetimizle karşı çıkarken bu güruh bizleri yok sayıyor hepimizi “darbeci, postalcı, vesayetçi” ilan ediyordu.
Yıllar aktı gitti, cemaatle kurulan kirli ilişkiler ortaya çıkmaya başladı, derken arada büyük savaş patladı, bu sözde liberal güruhun sesi soluğu kesildi.
Şimdi uğruna sokaklara döküldükleri, Atatürk ve Cumhuriyet'e ağır hakaretler için fırsat saydıkları Dink cinayetinin aslında nasıl işlendiği ortaya çıktı.
Ama bu AKP payandası, karşı devrimci güruhtan bir kişi bile konuşmuyor.
Ne oldu, dilinizi mi yuttunuz? Hani Hepiniz Hrant'tınız. Artık katil belli. Birinizde bile eline “Hepimiz Hrant'ız” pankartı alıp da cinayet yerine gidecek ve asıl suçluları protesto edecek kadar tıynet yok?
Soruma bak! Yok tabii…
ŞAŞIRDIM
11 bin 500 “PKK'lı” öğretmeni ben mi atadım?
Bu iktidar ülkeyi yönetemiyor dediğimiz zaman çok öfkeleniyorlar.
Cemaatin dinci faşist darbe kalkışması dahil son bir iki yılda ortaya çıkan bütün pisliklerde payı olanlar, “kandırıldıklarını” söyleyerek halkı kandırdıklarını düşünüyorlar.
Devletin içine dinci faşist cemaatin sızdığını kabul ediyorlar etmesine de bundaki sorumluluklarını görmezden gelip bir de zeytinyağı gibi üste çıkıyorlar ve kendi yarattıkları devasa sorunu aynı çapsızlıkla çözebileceklerini söylüyorlar.
İşte ülkenin yönetilemediğini gösteren son örnek Kanun Hükmünde Kararname ile işten atılan 11 bin 500 öğretmen.
Neymiş, bu öğretmenler PKK'lıymış.
Haydi cemaat “din kardeşinizdi” bu nedenle bütün pisliklerini görmezden geldiniz, onlar da devletin etkili yerlerine sızdılar, peki bu kadar PKK'lı nasıl sızmış devlete?
Üç beş anlarım, haydi 50-100 diyelim, onu da anlarım.
Ama 11 bin 500 “terörist” okullarımıza sızarken siz neredeydiniz?
Bakanınız, MİT'iniz, emniyet müdürleriniz, valileriniz kaymakamlarınız neredeydi?
İşe bakın ki, aslında kendileri hemen görevi bırakıp gitmek zorunda olanlar, hiçbir şey olmamış gibi yerlerinde oturuyorlar ve binlerce hayatı bir imza ile karartma hakkını kendilerinde görüyorlar.
Şunu da söylemeliyim; bunca yıldır bir öğretmenin PKK'lı olduğunu anlayamayan yeteneksiz kafaların şimdi birden “bunların hepsi PKK'lı” demesine nasıl güveneceğiz, inanacağız?
Yoksa bu öğretmenlerin büyük bölümü PKK'lı değil de iktidar muhalifi mi?
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Ogün Samast rezaleti sadece FETÖ'nün üzerine yıkılamaz
Hrant Dink cinayeti ile ilgili ilk rezalet birkaç gün önce ortaya çıkmıştı.
Ben de öfkeyle konuyu yazmıştım.
Ortaya çıkan yeni görüntülere göre Ogün Samast Hrant Dink'i öldürmeden önce 6 jandarma cinayet yerinde keşif yapıyordu. Aynı 6 kişi daha sonra Samast'ın cinayet işlediği anı da izliyor ve sonucu aldıktan sonra çekip gidiyordu.
Ardından önceki gün daha da beter görüntüler çıktı ortaya.
Polis ve jandarmalar katil çocuğu aralarına almışlar, sırtını sıvazlıyorlar “aslanım benim” diyorlar.
Şimdi sormak gerek; bu görüntüler nasıl oldu da 9 yıl sonra ortaya çıktı?
İktidarı her türlü sorumluluktan kurtarmaya çalışan yandaşlar “Tutuklanan FETÖ'cülerden çıktı bu kayıtlar” diyorlar.
Öyle mi acaba? Çünkü bu haberleri veren medya organları kaynak göstermiyor.
Ama biz bu ülkede biliyoruz ki devlet her şeyin kaydını tutar.
O görüntüler zamanında cemaatçiler tarafından da çekilmiş olabilir, buna karşı aynı kayıtları cemaatçi olmayanların görmemesi mümkün değil.
9 yıl önce bugünün teröristleri cemaatçiler ile AKP'liler her türlü kirli işbirliğini fütursuzca yapıyordu.
Yani cemaatçi olmayan iktidar sorumluları da bunları biliyordu. Sustular, örtbas ettiler, Dink cinayetini “kendilerinden olmayanlara” yamamak için çaba harcadılar.
Bu açıdan kimse AKP iktidarını bu cinayetten ayrı tutamaz.
Öyle ya da böyle tüm gerçek bütün çıplaklığı ile ortaya çıkacaktır.
Can Ataklı - Korkusuz