Can Ataklı; 28 Şubat davası: hedef saptırma mı, tehdit mi, pazarlık mı?
28 Şubat davası: hedef saptırma mı, tehdit mi, pazarlık mı?
Bu yazının ömrü belirsiz. Belki siz okumaya başladığınız sırada, belki aynı gün ya da bir gün sonra veya 1 ay sonra, ama mutlaka bir şeyler olacak.
Konumuz 28 Şubat davası.
Bir sivil hariç sadece ordu mensuplarıyla sürdürülen davada ilginç bir aşamaya geldik.
Başbakan beklenmedik bir anda 28 Şubat’ta neden sadece askerler var. Bunun sivil uzantıları üzerinde neden durulmuyor?” diye konuşuverdi.
Bu soruyu herkes sorabilir, hatta soruyor da.
Ama Başbakan söyleyince farklı.
Çünkü sonuçta bu tür söylemler yargıyı etkilemek anlamına gelse de iktidarın üstelik iktidarın başının böyle konuşması sadece yargıyı etkilemek değil, aynı zamanda “zorlayıcı” bir baskı aracıdır.
Muhalefet böyle bir soruyu sorduğunda belki yargıçlar etkilenebilir ama hiçbir zaman “Acaba başımıza bir şey gelir mi?” endişesine kapılmaz.
Ya Başbakan söylerse?
İş değişiyor o zaman. Bugüne kadar örneklerini çok yakından gördük.
Yargı bu tür durumlarda söylemi adeta “emir telakki ediyor” ve harekete geçiyor.
Bu açıdan bakınca çok kısa bir süre içinde, hatta belki siz bu yazıyı okurken yargı harekete geçmiş olabilir.
Zaten yıllardır konuşulan olağan şüpheliler var.
Kimi büyük medya kuruluşlarının sahipleri, genel yayın yönetmenleri, önemli yazar ya da yöneticileri, bazı işadamları, sivil toplum kuruluşlarının bazı başkan ve yöneticileri gözaltına alınabilir hatta tutuklanabilir.
Ancak yine yakın geçmişin deneyimlerine bakarsak, Bşabakan’ın söylemini farklı şekilde de değerlendirebiliriz.
Başbakan gerçekten “darbe” dediği 28 Şubat’ın sivil faillerinin yargılanmasını mı istiyor yoksa yargılama üzerinden bu kesimlere gözdağı mı veriyor.
28 Şubat davasının ilk tutuklama dalgaları başladığında herkesin aklında “sivil kesime de dokunulacak mı?” sorusu vardı.
Üst üste gelen asker tutuklamalarına rağmen sıra bir türlü sivillere gelmiyordu.
O sırada başbakan çıkıp yine konuşmuştu. Demişti ki “Böyle dalga dalga yapılan operasyonlar kamuoyunun vicdanında rahatsızlık yaratıyor.”
Kimileri Başbakan’ın bu söyleminden “Ergenekon, Balyoz gibi soruşturmalardan sonra 28 Şubat için yine başlatılan asker tutuklamalarından rahatsız oldu” anlamını çıkarmıştı.
Ama zaten olay kapandı, tutuklamalar bitti. Bazı yandaş medya organlarının “Sıra sivillerde, medyada, iş dünyasında” çırpınışları bir yarar sağlamadı. Mahkeme sadece askerler üzerinden davayı sürdürme kararı verdi.
O tarihlerde AKP’ye yakın çevrelerden sızan bilgiler vardı. Buna göre başbakan medya ve iş dünyasının adı geçen şüphelileri ile bir anlaşma yapmıştı. Patronlar zaten biat etmişlerdi ve buna devam edeceklerdi, başbakan da onlara dokunmayacaktı.
Bu bir dedikoduydu belki, ama gerçekten hiçbir sivilin üzerine gidilmemesi sanki bu dedikoduların kanıtı gibiydi.
Şimdi yeniden ilk güne döndük. Yani 28 Şubat operasyonunun başladığı günlere. Yine siviller gündemde. Yine medya ve iş dünyasındaki önemli isimler tek tek sayılıyor ve “artık hesap sorulma zamanının geldiği” söyleniyor.
Peki, bu kez gerçekten bir operasyon yapılacak mı?
Olabilir.
Ama burada da bir pay bırakmak gerek.
İktidar çok sıkıştı. Suriye’de duvara tosladı. Mısır konusunda tek başına kaldı. Kürt sorununda kapkaranlık bir tünelin başında. Ekonomi SOS sinyalleri veriyor. Gezi olayının yarattığı etki, bütün efelenmelere ve sahte kamuoyu anketlerine rağmen partinin hızla oy yitirdiğini gösteriyor.
Bütün bunları unutturmanın, göz ardı ettirmenin yollarından biri herkesin konuşacağı ve başka bir şey düşünmeyeceği sürpriz bir operasyondan geçiyor.
Kısa bir süre sonra Türkiye’nin en ünlü medya patronları, en bilinen yönetici ve yazarları, dünya çapındaki işadamları “bakın onlara da dokunuyoruz” mantığı ile derdest edilmeye başlarsa herhalde Türkiye başka bir şeyi konuşmaz.
İkinci olasılık ise Başbakan’ın özellikle medyadan giderek rahatsızlık duyması ve yeniden bir ayar verme ihtiyacı duyması olabilir.
Dizginleri hep elde tutmaya alışmış Başbakan’ın, özellikle gezi olaylarından sonra medyanın bir parça özgür yazılara yer vermesinden çok rahatsızlık duyduğu gözle görünüyor. Bunu önlemek için 28 Şubat sopasını bir daha kaldırmış olabilir.
Başta dediğim gibi bu yazının ömrü belli değil. Sayfada birkaç gün de kalabilir, siz okurken bile yayından kaldırılabilir.
Can Ataklı