Can Ataklı: Demek ki cemaatin önünü en çok kesenler Deniz Kuvvetlerindeymiş. Önce orayı iyice temizleyip kendileri yerleşmişler.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Cumhuriyet Gazetesi'nde yazıyormuş. Dikkat etmemiştim. Zamanında AKP'nin değirmenine çok su taşıdığı için şu anda nerede yazdığını da pek merak etmiyordum açıkçası.
Sadece bir iki kez “Erdoğan'a eleştiriler yaptığı için” bazı internet sitelerinde haber olmuştu.
Benim bakışım değişmedi hiç. O sıralardan galiba hatırlıyorum Cumhuriyet'te yazdığını.
Karşı devrimin mimarlarına sürekli destek veren, bilgi ve birikimlerini, entelektüelliklerini sırf üç beş kuruş için gerici zihniyetlerin hizmetine sunan, Türkiye'nin dönüşümüne destek verenler bir saatten sonra muhalefete geçseler ne olacak geçmeseler ne olacak.
Kim bu diye merak ediyorsanız söyleyeyim; Nuray Mert. Bu akademisyen her dönem ayakta kalmayı başaran değerlerimizden. AKP'nin ilk yıllarında var gücüyle Erdoğan ve çevresine destek veriyor, bu iktidarın Türkiye'yi demokrasi ve hukuk düzenine taşıdığını, özgürlüklerin nihayet geldiğini söylüyordu.
Cemaate laf söyletmezdi. Ne zaman cemaat 17-25 Aralık olayına kalkıştı, Nuray Mert de taraf değiştirdi. Erdoğan'ı, AKP'yi eleştirmeye başladı.
Belli ki çok önem vermişler fikirlerine ki Cumhuriyet Gazetesi kapmış hemen.
Nuray Mert dün Cumhuriyet'te yayınlanan yazısında Atatürk'le Tayyip Erdoğan'ı kıyaslamış. Kendince bir fark bulamamış. İkisi de tek adammışlar, ikisi de halkı kandırıp iktidara gelmiş, ikisi de sözlerini tutmamışlar.
Ayıp. İnsan utanır biraz. Atatürk'le Erdoğan'ı kıyaslamak “Biri ..k diğeri tezek” türü yazı yazmak Atatürk Cumhuriyeti'nin nimetlerinden yararlanarak iyi eğitim gören, hep el üstünde tutulan, bu sayede hiç tepetaklak olmadan hep çok kazanan biri için bana göre rezil bir durum.
Bakın eski AKP'ci yeni sözde muhalif Nuray Mert ne diyor;
“Diyeceksiniz ki, Kemalistler de, önce ‘Halifeyi kurtaracağız' diye işe giriştiler, sonra toptan ilga ettiler. Çok doğru, ama şimdi de siz aynı şeyi yapıyorsunuz, önce demokrasi mücadelesi deyip, demokratların desteğini aldınız, demokratlıktan vazgeçtiniz, şimdi Cumhuriyet'in asıl sahibi biziz diyerek yol alıyorsunuz, sonuçta hedeflediğiniz, güvendiğiniz siyasi liderin tüm gücü eline alacağı sistemi inşa etmek.”
Bu satırlar Nuray Mert'in Atatürk ve Cumhuriyet'e olan öfkesini dindirmemiş, şöyle devam ediyor; “Birileri Atatürk'ü demokrasinin, özgürlüklerin önüne geçirip, tartışmanın konusu yapılmasına izin vermiyordu, siz de aynı şeyi yapıyorsunuz, belli ki daha da yapacaksınız. Böyle olunca tabii ki tek parti hukukunu savunuyorsunuz, sadece partinin ve liderinin adı ve meşrebi farklı, olay bundan ibaret.”
Ya sizin varlığınız neden ibaret?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
ERKEN SEÇİM OLURSA MHP HALKA NE DİYECEK?
Erdoğan'a padişah yetkileri veren anayasa değişikliğinin sonucunu bu hafta alacağız.
Meclis'teki gazeteci arkadaşlardan edindiğim izlenime göre 330 sayısı bulunacak gibi görünüyor. AKP'nin fire vermesi olanaksıza yakın zor. Çünkü AKP yönetimi özellikle FETÖ'cü ya da Davutoğlu yanlısı olarak işaretlediği milletvekillerinin açık oy kullanmasını istiyor. Onların da başka çaresi yok.
Bu nedenle gözler MHP'de. “Bu anayasa geçmeyecek” iyi niyetini taşıyanlar hâlâ MHP'de son dakika değişiklik bekliyor.
Bu mümkün mü? Olabilir tabii ama belli ki MHP'de önlemler alınmış. Zaten Genel Başkan Bahçeli milletvekillerini “erken seçim sopasıyla” tehdit etti bile. “Meclis'te 330 bulunamazsa erken seçime gideriz ona göre haa” dedi. Destek de saraydan geldi. “Mecliste 330 bulunamazsa o çare de düşünülür” dedi Erdoğan.
Diyelim ki anayasa oylaması Meclis'e takıldı ya da geçti de referandumu aşamadı. Belli ki seçime gidilecek.
Merakım şu; AKP ile CHP'nin ve HDP'nin seçim kampanyasında ne diyecekleri aşağı yukarı belli.
Peki, MHP halktan nasıl oy isteyecek? Bahçeli meydanlarda, tv ekranlarında halka ne diyecek? “Bize oy verin ki Erdoğan'ı padişah yetkileriyle donatalım mı?” diyecek, yoksa bir kaç önce söylediği gibi “Erdoğan başkanlık hevesi için bizi kullanamaz, bizim ona başkanlık için destek vereceğimizi söylemek şerefsizliktir mi?” diyecek.
Karışık iş değil mi?
BUNU YAZMAK GEREK
ORDUYA KUMPASLARDA NEDEN DENİZ KUVVETLERİ'NİN HEDEF ALINDIĞI ORTAYA ÇIKTI
İktidarın cemaat eliyle “vesayeti kaldırıyoruz, hukuk ve demokrasi getiriyoruz, özgür Türkiye'yi kuruyoruz” diyerek orduya yönelik başlattığı operasyonlar, ordunun canına okunduktan sonra 17-25 Aralık olayının ardından tersine döndürülmüştü.
Cemaate kirli operasyonlar yaptıranlar, aynı çetenin kendilerini de hedef aldığını fark edince bu kez onları hedef tahtasına koymuştu.
Ancak orduya verilen ağır hasarın bilançosu 15 Temmuz'da ortaya çıktı. Ordudaki vatansever subaylara kumpaslar kuranlar boşalan yerleri kendileri doldurmuş ve sonunda bir darbeye bile kalkışacak kadar kendilerine güvenmişlerdi
Burada dikkat çeken bir noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ordunun mahvedilmesi döneminde en ağır saldırılar Deniz Kuvvetleri'ne yönelik yapılıyordu. Deniz Kuvvetleri'ndeki amirallerin ve amirallik bekleyenlerin yarıdan fazlası tutuklanmıştı.
Şimdi bunun nedeni ortaya çıktı. Dinci faşist darbe kalkışmasının yaşandığı gece Deniz Kuvvetlerine bağlı gemilerin yüzde 70'i darbe girişimine fiilen katılmış. Bazı gemilere ateş bile açmış.
Demek ki cemaatin önünü en çok kesenler Deniz Kuvvetlerindeymiş. Önce orayı iyice temizleyip kendileri yerleşmişler.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
AKP'LİLER “PADİŞAHLIK REJİMİNE” ÇOKTAN HAZIR BİLE
Meclis'ten geçirilmek istenen “tek kişilik rejim” tartışmalarında üzerinde en çok durulan konulardan biri de parlamentonun işlevini tamamen yitireceği eleştirileri.
Yeni dönemde Meclis'in güvenoyu ve denetleme yetkisi tamamen elinden alındığı için parlamenter olmanın hiçbir anlamı kalmayacak.
Güya Meclis'ten kanun çıkacak ama onun kararını da başkan verecek.
Kamuoyunda AKP'li milletvekillerine “Kendi yetkilerinizi devretmeyi nasıl içinize sindiriyorsunuz?” soruları soruluyor.
Ama gelin gerçeğe bakalım. AKP milletvekilleri “tek kişilik rejim” henüz olmamasına rağmen bu düzene kendilerini çoktan uydurmuşlar bile.
Milletvekillerinin en önemli silahlarından biri sözlü ve yazılı soru önergeleriyle bir bakanı ya da hükümeti düşürecek gensoru önergeleridir.
Birgün Gazetesi'nden Burcu Cansu 26'ncı dönemi incelemiş. Ortaya çok ilginç bir tablo çıkmış.
Bu dönemde milletvekilleri iktidara yönelik tam 11 bin 136 soru önergesi vermişler.
Bu 11 bin küsur soru önergesinden kaçı AKP milletvekillerine ait dersiniz?
Şaşırmayın; sadece 70 tanesi AKP milletvekilleri tarafından verilmiş.
Demek ki AKP milletvekilleri iktidarı bırakın eleştirecek herhangi bir konuda bilgi edinecek bir soru bile bulamamışlar.
Yeni dönem “meraksız” ve “biat etmiş” AKP'li vekillere şimdiden hayırlı olsun. Onlar zaten yeni düzene çoktan geçmişler.
Can Ataklı- Korkusuz