Can Ataklı; Dışarıdan turist bir süre için gelmeyebilir.
Ancak Türkiye'nin nüfusuna baktığımız zaman, aslında tatil yörelerindeki otellerin tıklım tıklım olması hiç de zor değil.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
LÜTFEN BU YAZIYI OKUYUN VE ELİNİZİ UZATIN
Son birkaç yıldır toplu iftarlara katılmıyorum.
Çoğu bana gösteriş gibi geliyor.
Bu nedenle bir iki kere dost, arkadaş davetine, birkaç kişinin olduğu iftarlara katıldım.
Bu kuralı ilk kez perşembe akşamı bozdum.
Fenerbahçe'deki İstanbul Yelken Kulübü'ndeki “Onlar Kardeşlerimiz” hareketinin verdiği iftara gittim.
“Onlar Kardeşlerimiz” hareketi bundan beş yıl önce kuruldu.
Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde öğrencilerimden biri olan Elif Kartal “İki arkadaşımla kurduğumuz bir hareket var. Türkiye'nin muhtaç köylerindeki ilkokul öğrencileri için kıyafet, kitap, kırtasiye ve oyuncak toplamayı ve onlara ulaştırmayı düşünüyoruz. Kıyafetler büyükler için de olabilir” demişti.
Ben de bulduğum giyim eşyalarını toplamış, hepsini temizletip ütületmiş ve göndermiştim. O sırada yazdığım Vatan Gazetesi'nde de küçük bir yazıyla bu harekete destek vermiştim.
Aradan beş yıl geçmiş. Ramazan öncesi karşılaştığım Elif Kartal “Hocam o başlattığımız hareket var ya, aralıksız sürdü. Çok güzel işler yaptık. Ramazanda bir iftar vereceğiz, gelir misiniz?” diye sordu.
İyi ki gitmişim.
Hayatımın en keyifli akşamlarından birini yaşadım.
Elif Kartal, Cansu Taç ve Mustafa Ündür projeyi yaratan üç üniversiteli.
Mustafa Ündür daha sonra kendi nedeniyle ayrılmış.
Elif ve Cansu yılmadan devam etmişler.
Şimdi 10 kişilik bir gruplar. Hepsi üniversiteli veya mezun, iş sahibi olmuşlar, hepsi iyi aile çocukları, yokluk nedir hiç çekmemişler.
Hepsi maddi manevi açıdan ayakları üzerinde durabilecek güçte, kaygıları, korkuları yok gelecek için.
Ama yüreklerinde sevgi var, kendileri gibi yetişme, yaşama şansı bulamayanlara karşı müthiş bir sorumluluk hissediyorlar.
Hepsi pırıl pırıl, 7'si kız 10 genç beş yılda yapılanları bir klip eşliğinde bizlere anlattılar.
1000 öğrenciye ulaşmışlar Türkiye'nin dört bir yanından. 27 okula gitmişler, üç okulun kütüphanesini yapmışlar.
Üç kız, dört kız dolduruyorlar bir arabaya topladıkları bütün malzemeleri, korkmadan, çekinmeden, bir endişe duymadan yollara vuruyorlar kendilerini.
Bu yıl amaçları 7 bölgeden 7 okula birden ulaşmak.
Onları izlerken, çok samimi söylüyorum gözlerim doldu.
Teker teker konuştular, yaptıklarını anlattılar.
Türkçeleri mükemmel, sanki hepsi konuşma dersi almış gibi akıcı, anlaşılır ve etkili biçimde konuşuyor.
Kızlar yan yana dizildiklerinde kendinizi bir anda güzellik yarışmasında sanabilirsiniz.
Tek amaçları var. Ne olursa olsun Türkiye'nin en ücra yerlerindeki, en yoksul köylere ve çocuklara ulaşmak, onlara dokunmak, ihtiyaçlarını bir parça da olsa karşılayabilmek.
Siyaset yapmıyorlar, ayrımcı değiller, önyargıları hiç yok, sadece insan sevgileri var.
Onlara “Eğer kabul ederseniz beni de üyeniz kabul edin, ne zaman ne yardım isterseniz yanınızdayım” dedim.
Size de şunu öneriyorum. Samimiyetime inanıyorsunuzdur diye düşünüyorum, o halde, bu müthiş gençlere destek olun.
www.onlarkardeşlerimiz.com adresine girin. Bilgileri siz de alın. Eğer benim gibi sizi de heyecanlandırırsa, iletişim adresinden bağlantı kurun ve elinizden geleni yapın.
İnanın huzur bulacaksınız.
ANALİZ
SAVUNMA BAKANI HUZURSUZLUĞU BÜYÜYOR
Ordu ile saray ve iktidar arasında sessiz ve derinden giden bir huzursuzluk var.
Genelkurmay Başkanı neredeyse bir dakika bile cumhurbaşkanının yanından ayrılmıyor ama çeşitli nedenlerle tatsız bir durum yaşandığı da gözlerden kaçmıyor.
Konunun kamuoyuna ilk yansıması Savunma Bakanı Fikri Işık'ın “Şehit vermemek için operasyona çıkılmadığı dönemleri de biliyoruz” sözleri ile olmuştu hatırlarsanız.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar bir konuşması sırasında “Çok şehit verdik, ancak ordumuz eskiden olduğu gibi bugün de teröre karşı mücadelesini canı pahasına vermektedir” dedi.
Başkent siyasi kulislerinde bu konuşma Savunma Bakanı'na üstü kapalı ve kibar bir cevap olarak nitelendi.
Ancak sular durulmadı belli ki, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt “Savunma Bakanı'nın sözleri gerçeği yansıtmıyordur, özür dilemeli” açıklaması yaptı.
Daha sonra kulislerde NATO'ya ait yabancı savaş unsurlarının Ege'de bulunmasının askeri rahatsız ettiği iddiaları dolaştı.
Son olarak Genelkurmay Başkanı'nın verilen bir iftarda Savunma Bakanı ile aynı masaya oturmaması “rahatsızlık büyüyor mu?” sorularına neden oldu.
CHP İstanbul milletvekili Barış Yarkadaş da Savunma Bakanı'nın sözlerini bir soru önergesi hazırlayarak Başbakan'a sordu.
Yarkadaş'ın soruları şöyle;
– Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, “Biz, operasyon emri olduğu hâlde ‘Şehit veririm' endişesiyle, operasyon yapılmadığı dönemi de biliyoruz” sözleriyle hangi dönemi kastetmiştir?
– Bugün komuta kademesinde bulunan komutanların önemli bir bölümünün o günlerde Güneydoğu'da olduğu düşünüldüğünde (örneğin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın 1998-2000 yıllarında Tunceli-Hozat İç Güvenlik Komutanlığı görevinde bulunması) Milli Savunma Bakanı Fikri Işık bu sözleriyle Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ı mı hedef almaktadır?
– Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın elinde bu döneme dair bilgiler mi bulunmaktadır? Bahsettiği emri veren komutanlar kimdir? Operasyona çıkmayan birlikler varsa hangi birliklerdir? Fikri Işık, 2002 öncesi şehit sayımızın az olmasını başarısızlık olarak mı görmektedir? Operasyondan kaçan bu komutanlar kimdir ve AKP iktidarı bunlar hakkında ne gibi işlem yapmıştır?
– Sivil otoriteyi temsil eden Savunma Bakanı'nın asli görevi, ordunun itibarının dünyada, Türkiye'de ve her alanda korumak iken, bu sözlerden sonra görevde kalması doğru mudur?
Bİ SORALIM BAKALIM
OTELLER YERLİ TURİSTE KARŞI NEDEN BU KADAR ACIMASIZ
Bayramda galiba doluluk oranı hayli yükseldi ama tatil yörelerinden hiç iyi haberler gelmiyor.
Bayramdan sonra beş yıldızlı otellerin, lüks tatil köylerinin hatta daha mütevazı otellerin bile boş kalacağı şimdiden belli.
Dışarıdan turist bir süre için gelmeyebilir.
Ancak Türkiye'nin nüfusuna baktığımız zaman, aslında tatil yörelerindeki otellerin tıklım tıklım olması hiç de zor değil.
Yerli turist sayısı otelleri doldurmaya yetecek kadar yüksek.
Peki, buna rağmen oteller niye boş?
Çünkü oteller yabancı turiste uyguladıkları fiyatları yerli turiste uygulamıyorlar,
Örneğin yabancı bir turist uçak parası içinde “her şey dahil” otellerde 299 Euro'ya bir hafta tatil yapabiliyor.
Bu toplamda yaklaşık 900 lira eder. Uçak bedeli 400 lira tutsa, bir hafta için 500 lira demektir, bunun da günlüğü yaklaşık 70 lira olur.
Haydi diyelim ki en ucuz tarifeyi yazdım. Yurtdışından Türkiye'ye düzenlenen turlara bakıyorum bir haftalık tatil kişi başı en fazla 990 Euro. Yani 3 bin lira. 400 lira uçak parasını çıkarın 2 bin 600 lira eder. Bölün 7'ye 370 lira.
Sıra Türk turiste gelince, yabancıya 70 lira olan fiyatın 300, yine yabancıya 370 lira olan fiyatın 600-800 liraya çıktığını görüyorsunuz.
İyi de yabancının 70 liraya kaldığı yerde Türkler neden 300 liraya kalıyor.
Yabancının 70 lirası bizim 300 liramızdan daha mı değerli.
Bir turizm operatörüne sordum. “Yabancı ülkeler en az 8 ay önceden rezervasyon yapıp para ödüyor, otelciler peşin para ile yatırım yapıyor ve büyük grupları ağırlayarak kendini garanti altına alıyor, iç turizmde bu başarılamıyor, bu yüzden otelciler fiyatları yüksek tutuyor” dedi.
Tabii bir de şu varmış; Oteller fiyatları bir kez düşürürse ondan sonra yükseltemeyeceklerinden çekiniyorlarmış.
Bilemiyorum artık. Dış ülkelerden yakın zamanda turist gelmesi zor görünüyor. İç turizm ise açıkçası alesta durumda.
Otelciler bir daha düşünmeli.
BUNU YAZMAK GEREK
YANDAŞ MEDYANIN ÇARESİZ SPOR YAZARLARI
Milli Takım abartılı desteklere rağmen başarısız olarak Avrupa Şampiyonası'nın ilk turunu aşamadan Kupa'ya veda etti.
Tabii başarısızlık olunca eleştiriler de yükseliyor. Bu çok normal.
Ayrıca dünyada sadece biz olduğumuzu düşündüğümüzden başka ülkeleri görmüyoruz. Bizimle beraber Fransa'dan ayrılmak zorunda kalan bütün ülkelerde durum aynı. Hepsinde medya ve kamuoyu takımlarını, yöneticilerini yerden yere vuruyor.
Bizde de öyle oldu.
İki maçtan sonra medyanın tamamı projektörlerini yaktı, Milli Takımı, Fatih Terim'i, Futbol Federasyonu'nu mercek altına aldı.
Bu sayede Milli Takım kampındaki rezaletleri, kavgaları, prim çekişmelerini, küskünlükleri öğrendik.
Sonra topa saray girdi. Eleştirenleri “Utanmazlar” diye azarladı.
O andan itibaren yandaş medyanın spor sayfalarındaki bütün eleştiriler kesildi.
Yerini bahaneler ve Fatih Terim'e Arda Turan'a yapılan övgüler, gönül almalar, teselliler aldı.
Spor servisleri ayrı dünyalardır. Oralardaki siyaset de farklıdır.
Ama bugünün Türkiye'sinde durum farklı. Yandaş medyadaki aklı başında, işini bilen spor yazarları, futbol adamları herhalde meslek yaşamlarının en kötü günlerini yaşıyorlar.
Bütün skandallar, rezaletler, usulsüzlükler hatta yolsuzluklar gözlerinin önünde ama yazmaları, söylemeleri mümkün değil.
Açın bakın, göreceksiniz.
ÇOK GÜLDÜM
FACEBOOK'TA ARKADAŞLIK İSTEYEN KADINLARIN KULLANDIKLARI TANIMLARIN GERÇEK ANLAMI
Sosyal medyada her türlü haberleşme sağlandığı gibi arkadaşlıklar da kurulabiliyor.
Yıldırım Tuna arkadaşlık kurmak isteyen kadınların sayfalarında kendileri ile ilgili yazdıkları özellikleri ve bunların gerçekte ne anlama geldiğini araştırmış.
İşte sonuçlar;
– 40'lı yaşlardayım: Tam 49'undayım.
– Macera düşkünüyüm: Önüme gelen herkesle çıkarım.
– Atletik görünümlüyüm: Göğüslerim yok.
– Ortalama bir tipim: Çirkinim…
– Feministim: Şişmanım.
– Arkadaşlık artık bende önce geliyor: Eskiden yellozun tekiydim.
– Güzelim: Hastalık derecesinde yalancıyım.
– Biraz tutucuyum: Elimi biraz zor tutarsın.
– Şehvetliyim: Acayip şişmanım.
– Ruh ikizimi arıyorum: Bir erkek olsun da ne olursa olsun yapışacağım.
– Konulara profesyonelce yaklaşırım: Resmen tescilli fahişeyim.
Can Ataklı - Korkusuz