Özel okulların bu kadar zammı gerektirecek farklı hangi hizmeti var
Can Ataklı; Afganistan’daki kadınlar gibi mi olmak istersiniz?
ANALİZ
Afganistan’daki kadınlar gibi mi olmak istersiniz?
Meclis’ten bir Anayasa değişikliği geçirmek için kolları sıvadı iktidar.
Muhalefetin türbanla ilgili “iyi niyetli” bir düzenleme çabasını kurnazca istismar edip konuyu bir anda anayasal hale getirmeyi başardılar.
Türban konusunu Anayasa’ya öyle bir şekilde sokuyorlar ki, değişikliğin yapılmasıyla birlikte müthiş bir istismar olacağı kesin gibi.
Ayrıca “Biz bu kadarıyla yetinmeyiz” diyerek bir de aile kavramına ek yapıyorlar o da evlere şenlik.
Toplumu bu tür cinliklerle din istismarına alet etmek Türkiye’nin asla hayrına değildir.
Daha da ötesi “Türkiye, İran mı olacak?” sorusunun cevabının çok ötesine geçerek Türkiye’yi “Afganistan’a benzetmek” istiyorlar.
AKP iktidara geldiğinde laiklik ve yaşam biçimlerine müdahaleler yaparken pek çok kişi saflıkla “Canım o kadar da korkmayın, bir şey olmaz, zaten şu türban konusu falan da çok zorlamaydı, üstünde durmayın” diyordu.
Şimdi geldiğimiz nokta ortada, laiklik neredeyse yok edildi, ama sıra “siyasal İslamcı olmayanların” yaşam biçimine de geldi.
Eğer bu Anayasa değişikliği aynen kabul edilirse Türkiye’nin bir süre sonra Afganistan gibi olmasının önüne zor geçilir.
Size bu konuda üstelik Hürriyet gibi siyasal İslamcı zihniyetin amiral gemisi niteliğinde olan bir gazetede yayınlanmış bir köşe yazısından bölüm sunmak istiyorum.
Hürriyet yazarı Nilgün Tekfidan Gümüş, Afganistan’da kadın olmayı yazmış.
Lütfen okuyun, bakalım gereken dersi çıkaracak mısınız?
ÖNCE MÜZİK SUSTU
Önce müzik okulları kapandı. Sonra sıra kız öğrencilere geldi. İlkokula gitmelerine izin verildi. Ancak ortaokula gitmeleri yasaktı. Tuhaf bir şekilde ise üniversiteye devam etmelerine izin verildi. Ama bu kez sınıfları çarşafla bölüp kadın-erkek ayrı oturulması şartı getirdiler. Kimi yerlerde ise kız öğrenciler, sadece kadın öğretmenlerden ders alabildi.
KATI UYGULAMA EMRİ
Sonra geçen ay Taliban lideri Hibetullah Ahundzade’nin şeriat kurallarının daha sıkı uygulanmasını istediği haberleri çıktı. Derken Afganistan’dan halka açık ilk idam, uzuv kesme gibi infazlara dair haberler gelmeye başladı.
İşte kadınlara yönelik üniversite yasağı ve sivil toplum örgütlerinde çalışma yasağı da bu sertleşme kararını izledi.
Eğitimde kadın-erkek ayrımının uygulanamadığı, kılık kıyafet şartlarına uyulmadığı, müfredatta İslam’a aykırı unsurlar yer aldığı gibi bahaneleri öne sürdüler.
EVLERE KAPANDILAR
Afganistan, savaşlarda binlerce erkek vatandaşını kaybetmiş bir ülke.
Son dönemde de binlerce Afgan genç erkeğin göç ettiği gerçeğini bir kenara bırakırsak ülke nüfusunun yarısının kadın olduğunu varsayabiliriz.
Şimdi bir ülkenin yarısı, belki de yarıdan fazlası neredeyse yok sayılıyor.
Okula gitmeleri yasak. Parklara çıkmaları yasak. STK’larda çalışmaları yasak. Ancak Taliban’ın izin verdiği kadar nefes alıp Taliban’ın izin verdiği kadar nefes verebilirler. Kadınlar böylesine sıkboğaz edilmiş durumdalar.
KADINLAR İŞSİZ KALDI
İşte tüm bu sıkışıklığa şimdi bir de Taliban’ın kadınlara getirdiği STK’larda çalışma yasağı var. Yasağın iki boyutu var. Öncelikle STK’larda çalışan kadınların önemli bir kısmı evin tek geçim kaynağı.
Bu insanların işlerini kaybetmeleri işsizler ve muhtaçlar ordusunun daha da artacağı anlamına geliyor.
Bİ SORALIM BAKALIM
Özel okulların bu kadar zammı gerektirecek farklı hangi hizmeti var
Henüz AKP iktidara gelmeden önce Türkiye’de ilk-orta-lise düzeyinde 900 kadar özel okul vardı.
Oysa bugün özel okul sayısı 15 bine yaklaştı.
2021 yılı Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre özel okul sayısı 13 bin 501.
Bunun 5 bin 320’si özel okul öncesi; 2 bin 49’u özel ilkokul; 2 bin 343’ü özel ortaokul; 3 bin789’u ise özel lise statüsünde.
Yine Milli Eğitim rakamlarına göre 2022 itibarıyla 15 milyon 839 bin 140 öğrenci resmi okullarda 1 milyon 578 bin 233’ü özel okullarda okuyor.
Peki, özel okul sayısında neden adeta patlama yaşadı?
Çünkü maddi durumu biraz elverenler çocuklarını AKP iktidarının “dindar-kindar” eğitim sisteminden kurtarmak için olanaklarını sonuna kadar zorlamaya başladı. Tabii böyle olması özel okulların bir ticarethaneye dönmesine de yol açtı.
Bugün en düşük özel ilk okul fiyatları bile 50 bin liradan başlıyor. Bunun içine servis ve yemek de eklendiğinde rakam daha da büyüyor. Milli Eğitim Bakanı, geçenlerde özel okulların fiyatlarını yüzde 64 oranında yükseltebileceğini açıkladı. Özel okullara yöneliş, eğitim kadrosu ve diğer olanakları daha güçlü okulların fiyatlarını da çok etkiledi.
Öyle ki yıllık fiyatı 700 bin liraya çıkan özel okullar var.
Burada merak ettiğim konu şu: Bu okullar hangi farklı eğitim hizmeti veriyorlar ki fiyatları bu kadar yüksek?
Tabii pek çok kişi “İyi okullar aşırı talebi karşılayamaz, bu durumda fiyat artırıyorlar, ayrıca özel sınavlar açarak paralı ama aynı zamanda daha zeki, daha yetenekli çocukları alıyorlar” diyebilir.
Kapitalist sistemde buna karşı çıkılması pek mümkün değil ancak bu okullardaki eğitim kadrolarının maaşları ne kadar, örneğin bir öğrenciden yılda 700 bin lira alan okul sınıf öğretmenine ne maaş ödüyor, bunu da merak etmemek elde değil.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Kadın belediye başkanı çiftçiye bedava elektrik vermenin yolunu bulmuş
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yurt gezilerine ara vermeden devam ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun bugünkü uğrak yeri Denizli olacak.
Denizli’den arayan bir okurum “Kemal Bey’i heyecanla bekliyoruz, burada gençlikle de toplantı yapacağını öğrendik, özellikle bir partiye bağlı olmayan gençlere haber veriyoruz ki gidip dinlesinler” dedi.
Okurum “Bu arada hoşunuza gideceğini tahmin ettiğim bir şey anlatmak istiyorum” dedi.
Ben de “Tabii” deyince “Denizli’de Bozkurt adlı küçük bir belediyemiz var. Belediye başkanlığında Başında gerçek bir Atatürkçü ve Cumhuriyetçi Birsen Çelik oturuyor” dedikten sonra devam etti.
“Birsen Hanım, Genel Başkan’ın Urfa’da çiftçilere bedava elektrik vereceğini açıklamasından sonra burada çok ciddi bir proje hazırladı. Belediye başkanımız finansmanını da kendisinin hallettiği bir güneş enerji paneli tarlası kuruyor. Buradan elde edilecek elektrik enerjisi çiftinin özellikle sulama alanında kullanması için hiçbir ücret alınmadan hizmete sunulacak.”
Denizlili okurum “Aslında küçük yerlerde çok güzel işler yapılıyor, ama bunları duyurmakta zorluk çekiyoruz, sizin bu tür konulara da uyarlı olduğunuzu bildiğim için haber vermek istedim” diye tamamladı sözlerini.
Birsen Çelik, hazırladığı projeyi bugün Denizli’ye gidecek olan başkanına da sunacakmış.
BUNU YAZMAK GEREK
Türban ve aile konusunda mutlaka iki değişiklik gerekiyor
İktidar kendi zihniyetinin köklerini yerleştirebilmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
Muhalefetin türban konusunu kesin sonuca bağlamak için ortaya attığı bir iyi niyet adımını “Pası iyi değerlendiriyoruz” mantığı ile bir Anayasa maddesine çevirdi.
Şimdi muhalefet şaşkın.
Çünkü karşı çıksa “Bunlar iktidara gelirse türban da ezan da namaz da yasaklanacak” propagandası yapacaklar.
Destek verseler bu kez daha sonra çözülemeyecek çok ciddi bir sorun yaratılmış olacak.
Gözlediğim kadarıyla muhalefetin ortak biçimde karşı çıkma ihtimali pek yok.
Buna karşı en azından iki değişiklik yaptırmaları sorunu biraz olsun küçültebilir.
Anayasa’ya “Kadınlara inançları gereği başlarını açmaları ya da kapamaları konusunda dayatma yapılamaz” cümlesini ekliyorlar.
Bunun ucu çok açıktır.
İnanç kavramı kullanıldığı an çarşaf, peçe, burka, rahibe kıyafeti gibi pek çok giysi türü dayatması ile karşılaşılacaktır. Buradaki “inanç” kelimesi mutlaka çıkarılmalıdır.
Aile ile ilgili değişiklikte ise “Aile, kadın ve erkekten oluşur” cümlesi var.
Bu maddenin de mutlaka “Aile, bir kadın ve bir erkekten oluşur ve bu akit resmi nikahla gerçekleşir” şeklindeki olması gerekir.
Aksi takdirde hem çok eşliliğin hem de sadece dini nikahla aile kurmanın önü açılır.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Ezan, reklam filmine malzeme olmamalı
Televizyonda “zorunlu” reklamlar var.
İktidarın RTÜK eliyle ve zorla yayınlattığı “kamu spotları” için televizyonlara hiçbir bedel ödenmiyor.
Hesapta kamu spotu ama işin gerçeği bir tür “icraatın içinden” programları bunlar.
İktidar bu kamu spotlarında bile din istismarını elden bırakmıyor.
Örneğin bir TOKİ reklamı var.
Ezan sesiyle başlıyor.
Modern görünümlü bir aile sofra başında, ezan sesi ile iftarını yapıyor.
Ezan sesi bir reklamın malzemesi olabilir mi? Olmaması gerek.
Ama din istismarının ucu bucağı yok.
Ayrıca bu reklamın devlet eliyle yapılması aynı zamanda anayasadaki laiklik ilkesine de aykırı. Gel de anlat.
Şimdi bir sürü densiz yine “Ezan sesinden mi rahatsız oluyorsun?” diyen zevzek mesajlarla linç kampanyası açar.
Açsın.
Doğruyu söylemek zordur bizim gibi ülkelerde ama aynı zamanda zorunludur da.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları