Can Ataklı yazıyor; Yüksek Askeri Şura kararları açıklandı. Tutuklu generallerin ikisi hariç hepsi emekli edildi...
Yüksek Askeri Şura kararları açıklandı. Tutuklu generallerin ikisi hariç hepsi emekli edildi.
Zaten asker konunun kangren haline geldiğini ve artık kolun kesip atılması gerektiğini bildirmişti bir süre önce.
Mevcut askerler, arkadaşlarını korumak yerine kesip atmayı tercih ettiler.
Herhalde ordumuzun artık temizlendiğine inanıyorlardır.
Bundan sonra özellikle dış tehditlere karşı daha moralli, daha güçlü ve daha kararlı biçimde gitme şansı bulacaklardır.
Gerçi önce şu Şemdinli olayını bir halletmeleri gerekiyor ama, o kadarı da olur artık.
Dikkatli okurlar hatırlayacaklardır, bir süre önce Ankara’da yapılan gizli pazarlığı yazmıştım.
Balyoz davasının tamamen çöktüğünü ancak tutuklu komutanların serbest bırakılıp eski görevlerine dönmeleri halinde sorun çıkabileceğini bu nedenle kendilerinden “emekliliklerini istemeleri” önerilmişti.
İktidar hapisten çıktıktan sonra hiçbir şey yapmasalar bile bu komutanların eski makamlarında oturmalarını içine sindiremeyecekti.
Komutanlara gizlice haber gönderildi. “Emeklili olun, bir süre sonra tahliye olursunuz” denildi.
Ancak komutanlar böyle bir uygulamayı kabul edemeyeceklerini söylediler. Hiçbiri emekliliği kabul etmedi.
Tabii doğal olarak hiçbiri tahliye edilmedi.
Zaman geçti, ağustos geldi. Yüksek Askeri Şura toplandı.
En önemli sorun hapiste olan bu nedenle orduda tıkanıklık yaratan komutanların durumuydu.
Genelkurmay iktidarla anlaştı, “kangren olan kolup kesilip atılmasına” karar verildi.
Böylelikle tutuklu komutanların ikisi hariç hepsi emekliye sevkedildi.
Bu Şura’da tutuklanması istenen ancak sağlık sorunları nedeniyle GATA’da tedavi gören Nusdet Taşdeler de tıpkı geçen yıl Bilgin Balanlı’ya uygulanan yöntemle Yüksek Askeri Şura Üyesi yapıldı.
Bu da şu demektir; eğer Bilgin Balanlı ve Nusdet Taşdeler “Bu durumda biz de emekliliğimizi istiyoruz” demezlerse hapisten çıkamayacaklar. Çünkü hapisten çıkması halinde bundan sonra yapılacak ilk Yüksek Askeri Şura toplantısında Başbakan’ın karşısında oturacaklar. Vicdan azabı gibi.
Başbakan’ın buna tahammül etmesi mümkün mü? Değil.
O halde bu iki komutan da emekli olmadan tahliye beklemek bir hayaldir.
Belli ki hapisteyken emekli edilen komutanların, emekli edilmeyen bu iki komutan üzerinde “manevi baskı” kurmaları amaçlanıyor.
“Demedi” demeyin.
*****
İşte haftanın fıkralarıBu hafta da Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla keyifli dakikalar dilerim.
GazeteOğlumla gelinimi ziyarete gittim ve bir müddet onlarda misafir kaldım.. Geçen gece “Çocuklar, gazeteniz var mı?” diye sordum, “21. Yüzyıl’da yaşıyoruz baba” dedi oğlum, “Gazeteye para verilir mi?.. Benim iPod’umu alabilirsin.” O sivrisinek kafasına neyin inip de geberdiğini asla anlamamıştır.. Hihihihi..
Pislik adam- Dün gece ilk defa tanışıp çıktığım herif tam bir pislikti.. Karşılıklı yemek yerken midem kalktı, dayanamayıp birden adamın parmaklarını kırdım..
- Aa?.. Nasıl kırabildin ki?..
- Dayanamayıp adamın burnuna masadaki şarap şişesiyle vurdum..!
TutabilirmişBadanacılar evin içini bitirip dışarıları boyamaya başladılar, karım kapıları kapatıp içerileri temizlemeye başladı, tam yerleri sabunlayıp işini bitirdi ki kapının zili çaldı, işçilerden biri ayakkabıları toz içerisinde “Abla tuvalete girebilir miyim?” diye kapıda bitti. “Aman dur” dedi karım telaşla, “Dur, dur, dur, gidip gazete getireyim de yerlere sereyim.” İşçi “Boş ver abla” dedi “Tuvalete yetişene kadar tutabilirim..!”
ÜçüzGenç kızlıklarından beri arkadaş iki sarışın uzun seneler sonra ilk defa karşılaşmışlar, birincisi “Biliyor musun, ben üçüz doğurdum“ demiş, “12000 de bir kere olabilen bir şey bu.” Diğer sarışın “ Aa?.. Deliler” demiş şaşkınlığını gizleyemeyerek, “Kızım pes.. Ne zaman vakit bulup da yemek yediniz, uyudunuz, çalıştınız?.. Ay çok yorucu bir şey..! “
Vay şabalakKadın kocasının evin hizmetçisi ile birlikteliğinden şüphelenip bu olayı ortaya çıkartabilmek için müthiş bir plan yapmış. Cuma gecesi hizmetçiyi zorla izine göndererek kızın odasına geçmiş, kapıyı kapatmış, ışıkları söndürmüş ve kızın yatağına girmiş. Gece yarısına doğru ayak sesleri duymuş çekmiş yorganı üzerine, kapı açılmış, bir gölge içeri girmiş, soyunup yatağına süzülmüş..
Ateşli uzun uzun öpüşmelerden sonra evin hanımı yatakta doğrulup “Şaşırdın değil mi şabalak?” diye bağırarak birden açmış ışığı dudaklarını silip sutyenini düzeltirken. “Evet” demiş şoför, “Ha.. Hanımefendi, gerçekten şaşırdım..!”
Yeni yöntemBir insana bir balık verin onu bir günlüğüne doyurmuş olursunuz.. Şayet ona balık avlamasını öğretirseniz ömür boyu aç kalmamasını sağlamış olursunuz.. Ama ona muhtardan kağıt çıkartıp maaş bağlar, cep telefonu, iftar çadırından bedava yemek, evine erzak, sobasına kömür, cebine yeşil kart verirseniz bütün bir yaşamı boyunca partimize oy vermesini temin edersiniz..!
Her haftaAdam köpeğini gezdirirken, hayvan bir an elinden kurtulup evin birinin bahçesine girmiş, oradaki kadını ‘Hart’ diye ısırmış.. Kadın ağlayarak koşmuş içeri köpeğin sahibi ile ‘hesaplaşması’ için kocasını göndermiş bahçeye. Olaydan zaten son derece üzülmüş adam karşısına dikilen dev gibi kocayı görünce utanma ile korkma duygusu arasında gidip gelmiş “B..Bu işi mümkünse para ile çözelim.. 100 liraya ne dersiniz?” demiş sıkılarak.
Kocası bir an düşünmüş “Tamam” demiş elini arka cebine atıp cüzdanını çıkartırken “Talebiniz makul ama önümüzdeki hafta içinde de o sevimli yaratığı bir kere daha getirip ısırtacaksınız..!”
*****
Gani Yıldız’dan
Dışişleri’nin komşularla sıfır sorun politikasını eleştirenlere katılmıyoruz, sistem çok iyi çalışıyor: Dünyayı büyük bir mahalle olarak kabul edersek, Yeni Zelanda, Avustralya gibi “uzak” komşularla sıfır sorun yaşıyoruz.
***
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 9 yılda sadece 2 kesimin (müsteşar ve milletvekili) maaşının “eridiğini” belirtmiş. Bu açıklama, maaşı her ay “buharlaşan“ emeklinin kanını “dondurmuş” olmalı!
***
Sonu tek sayılı plakaların farklı, çiftlilerin farklı gün trafiğe çıkmalarını öngören çözüm İstanbul için hep düşünüldü. Peki hâlâ çözüm mü? Sanmıyoruz. O zaman çözüm? Başı “34” olanların trafiğe çıkmaması...
***
Bazı içme suları ölüm saçıyor. “Sudan sebeplerden ölümün ülkesi”nden başka ne beklenirdi ki?!
***
Afet riski altındaki 7 milyon bina dinamitle yıkılacakmış. Konuyla ilgili açıklama yapan Yıkım Müteahhitleri Derneği Başkanı Mehmet Ali Bulut, “Yıkım sektörü Türkiye’de gelişmedi, çok amatör kaldı” demiş. Eee “yıkım operasyonları”nı depremlere bıraktığımız için doğal olarak gelişmemiştir!
***
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2010-2011 döneminde 300 binden fazla kişi İstanbul’dan göç etmiş. Büyük usta Orhan Veli’nin dizesini duruma uyarlarsak: İstanbul’dan kaçıyorum, gözlerim açıldı.
Vatan