loading
close
SON DAKİKALAR

Peki o askeri ilk üç gün neden kimse görmedi?

Can Ataklı
Tarih: 21.02.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; AFAD toplanan milyarlarca liralık bağışları nereye ve nasıl harcıyor?

Bİ SORALIM BAKALIM

AFAD toplanan milyarlarca liralık bağışları nereye ve nasıl harcıyor?

İktidarın tek amacı var, depremden “sağ-salim” çıkabilmek.

Bu nedenle bütün propaganda kaynaklarını seferber etti, elindeki medya gücü ile “Devlet anında deprem bölgesindeydi, asker sabahın ilk saatlerinde müdahale etti” algısı oluşturmaya çabaladı.

Tabii en büyük algı ise “asrın depremi” sloganı ile tüm başarısızlıkları, gecikmeleri, ihmalleri örtmede yaratılmak istendi.

Bu nedenle AFAD ışında yapılan çalışma ve yardımları bile engellemekten çekinmedi.

Milletin feryatlarını duymazdan geldi.

Ardından büyük bir yardım kampanyası başlattı.

Toplanan milyarlarca lira AFAD’a aktarıldı.

Kamu kaynakları da “büyük dayanışma, yardımlaşma” adı altında AFAD’ın hesaplarına kaydırıldı.

Oysa sarayın yardım adı altında aktardığı milyarlarca lira zaten devletin böyle bir afette kullanacağı paraydı.

Sonuçta kontrolün kimde olduğunu bilmediğimiz AFAD’ın elinde milyarlarca lira para toplandı.

Sadece depremin 10’uncu gecesinde tüm televizyonların katılıyla yapılan yardım kampanyasında 115 milyar lira toplandı.

Daha önceki bağış ve devletin yatırdığı kaynaklarla birlikte bu paranın 200 milyar lirayı bulduğunu tahmin ediyorum.

Peki bu para nasıl harcanıyor?

Ayrıca neye göre harcanıyor?

Ve en önemlisi bu harcamalar kimin emriyle yapılıyor?

İlk günden bu yana AFAD’ın resmi internet sitesine bakıyorum.

Ne toplanan paralarla ne de deprem harcamaları ile ilgili tek satır bile yok.

Deprem nedeniyle harcanacak para ile ilgili yetkili isimler kimler, bu da belli değil.

Oysa yapılması gereken şudur;

AFAD elindeki toplam parayı her gün açıklamalıdır.

Bu paradan nereye ne harcandığı kalem kalem yazılmalıdır.

Vatandaş verdiği bağışların gerçekten uygun içimde harcandığını kendi gözleriyle görmelidir.

Kısacası AFAD bu acılı günlerde mutlaka şeffaf olmalıdır.

Elbette AFAD deprem sürecinde çok ciddi miktarlarda para harcıyor, bunu inkar etmemiz mümkün değildir.

Buna karşı harcanan her kuruşun hesabını da bilmek vatandaş olarak hepimizin hakkıdır.

AFAD yönetimi ve saray şunu da iyi bilmelidir;

Evet AFAD’a çok büyük para toplandı ama bunun beşte dördü zaten kamu kaynakları, vatandaşlar ise açıkçası AFAD’a o kadar güvenmiyor. Zaten bu nedenle AFAD dışındaki bazı kuruluşlara yönelenlerin sayısı çok fazla. İktidar bunu gördüğü halde durumdan ders çıkarmak yerine diğer kuruluşları karalama yolunu seçiyor.

Zaman yitirilmeden AFAD’ın internet sitesi herkesin ulaşabileceği biçimde “şeffaf bir hesap sayfası” açmalıdır.

Şu acılı günler geçtiğinde ne AFAD ne de AFAD adına harcama yapanlar, vebalin altından kalkamazlar.

ŞAŞIRDIM

Peki o askeri ilk üç gün neden kimse görmedi?

Size Sabah gazetesinden bir haber sunmak istiyorum.

Başlığı şöyle; “Savaştayız arkadaşlar”

Haberin metni ise şöyle;

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, asrın en büyük felaketinin ardından yaptığı basın toplantısında bir komutanın afetin yaşandığı gün verdiği talimatı anlattı. Oktay, komutanın askerlere “Gerekirse ölüme gideceksiniz ama gideceksiniz” dediğini söyledi.

Oktay, bilgilendirme toplantısında duygulandıran bir anıyı da paylaştı. Oktay, bir komutanın olumsuz hava koşulları nedeniyle geri inen helikopterdeki askerler ile olan diyaloğunu şu sözlerle anlattı:

Savaştayız arkadaşlar. Gerekirse ölüme gideceksiniz ama gideceksiniz.

Oktay’ın komutanın talimatını paylaştığı anlar duygulandırdı.

Herkesin duygulanması çok normal.

İşte bizim askerimiz budur.

Ancak.

Küçük bir sorun var.

Bu sözleri söyleyen komutan kimdir bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey var, ilk üç gün asker hiçbir bölgede sahada faal durumda değildi.

Fuat Oktay muhtemelen 1999 depreminde yaşanan bu olayın şimdi gerçekleştiğini sandı.

O komutan her kimse galiba İzmit-Gölcük depremindeki bir anısını anlattı, Oktay da bunun yeni olduğunu sandı.

ÖNERİ

Araçların plakalarının nereye ait olduğunu bilin ve ona göre davranın lütfen

Bir okurumun gönderdiği notta gördüm, hoşuma gittiği ve aynen katıldığım için sizlere de aktarmak istedim.

Deprem bölgesinden pek çok kişi zorunlu olarak yaşadıkları yerleri terk etti.

Bazılarının araçları da var, bunların önemli bir bölümü büyük kentlere; Ankara, İstanbul, İzmir’e gittiler.

Bu kentlerde trafik, eziyet biliyorsunuz ve sürücüler hiç yok yere birbirlerine öfkeleniyor hatta kavgalara bile girişiyor.

Okurum demiş ki: “Önünüzde nereye gideceğini tam bilemediği için ağırdan alanlara hep öfkeleniriz. Ancak şu günlerde lütfen araçların plakalarına bakın, onlar deprem bölgesinden gelmiş olabilirler. Bu nedenle yolları tam bilmiyorlardır muhtemelen. Lütfen onlara sinirlenmeyin, bağırıp çağırmayın, kavgaya girişmeyin.”

Sonra da deprem illerinin araç plaka numaralarını yazmış.

Büyük kentlerdeki sürücülere benim de uyarım şu: “Lütfen bu plaka numaralarını aklınızda tutun ve böyle bir araç gördüğünüzde daha anlayışlı olun.”

01-Adana

02-Adıyaman

21-Diyarbakır

27-Gaziantep

31-Hatay

44-Malatya

46-K.Maraş

63-Şanlıurfa

79-Kilis

80-Osmaniye

YENİ ÖĞRENDİM

Vodafone’a İngiltere’de dava açılıyor

Büyük depremin özellikle ilk günü bölgedeki mobil haberleşme sistemi çökmüştü.

Bunun nedeni baz istasyonlarının binaların üzerine kurulmuş olmasıydı.,

Mobil telefon şirketleri “daha ucuza geldiği” için baz istasyonlarını bağımsız yerlere kurmak yerine ucuza kiraladıkları binaların tepelerine konuşlandırılmıştı.

Binalar çökünce baz istasyonları da enkaz altında kaldı ve işlevsiz hale geldi.

Mobil telefon şirketlerinden Turkcell, AKP’nin yönetiminde.

Ancak Vodafone’un sahipleri İngilizler.

Türkiye’de nasıl olsa kimse bu şirketlerden hesap sormayacak/ soramayacak ama İngiltere’de kıyamet kopuyor.

Çünkü İngiliz sivil toplum kuruluşları İngilizlere ait bir telefon sisteminin ihmal nedeniyle çalışmaması üzerine harekete geçti.

Aralarında Türk sivil toplum kuruluşlarının da olduğu bazı sivil toplum kuruluşları Vodafone hakkında suç duyurusu yapmaya ve dava açmaya hazırlanıyor.

Sivil toplum kuruluşları, Vodafone’un yüklü bir tazminat ödemesi gerektiğini savunuyor.

İRONİ

Alkışlanması gereken, elindeki her şeyi verene olmalı

Depremle ilgili “şov” niteliğinde bir yardım gecesi düzenlenmişti.

Birçok ünlü ismi dizmişlerdi ekrana, hepsine siyahlar giydirmişlerdi, ellerinde telefon yapılan bağışları not alıp sonra da bunları açıklıyorlardı.

Binlerce kişi katıldı kampanyaya, herkes kendi çapında yardımda bulmaya çalıştı.

Ancak siyah giysili sunucular genellikle “çok büyük” yardımlarda bulunan iş insanlarının adlarını altını çizerek okudular.

Kumbarasındaki bütün parayı gönderen bir çocuk konuşuldu bir ara o kadar.

Oysa kim bilir kaç bin kişi bu ay geçinmek için muhtaç oldukları paraları büyük bir özveriyle depremzedelere göndermişti.

Bunları düşünürken aklıma bir ressamın hikayesi geldi.

Tabloları çok pahalıya satılan bir ressamın sergisine 10-12 yaşlarında bir çocuk gelmiş.

Bir resmin önünde durup uzun uzun bakmaya başlamış.

Sonunda ressamın dikkatini çekmiş çocuk, yanına gitmiş “Çok mu beğendin?” diye sormuş.

Çocuk “Evet, bunu almak istiyorum” demiş.

Ressam bunun üzerine “Peki bu tabloyu alacak paran var mı?” diye sorunca çocuk avucunu açmış, buruşmuş halde duran birkaç tane beş lirayı göstererek, “bu tablo için kumbaramda ancak bu kadar para biriktirebildim” cevabını vermiş.

Ressam “Tamam o zaman” demiş parayı almış ve tabloyu çocuğa vermiş.

Durumu gören galeri sahibi; “Aman” demiş, “Ne yaptınız o tablo en az 100 bin liraya satılırdı.”

Ressam gülümsemiş ve şöyle demiş; “Bu tabloya 100 bin lira verecek pek çok kimse bulabilirim, ama elindeki son parayı vereni asla bulamam. Bir insanın elindeki son para kadar değerli hiçbir şey olamaz”

Deprem faciası bu milleti öylesine birleştirdi ki, kaç kişinin elindeki son parayı felakete uğrayanlara gönderdiğini bilemeyiz. Böyle bir yardımdan daha değerli yardım olabilir mi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları