loading
close
SON DAKİKALAR

PKK saldırmaktan bizimkiler haddini bildirmekten bıkmıyor

Can Ataklı
Tarih: 07.08.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı yazdı: Devletin önde gelenlerinin açıklamalarına bir bakın. 30 yıllık tekrardan başka ne var?

Geçen hafta sizlerle paylaştığım “okurdan mesaj” daha mürekkebi kurumadan gerçekleşti.

Ne diyordu okurum, “Medya terör saldırılarına karşı neden çok duyarsız. Her gün şehit veriyoruz. Ama bir iki şehit olduğunda medyada çok küçük yer alıyor. Haberin manşetlere çıkması için ille en az 7-8 kişinin şehit olması mı gerekiyor?”

İşte pazar sabahı yine bir terör saldırısıyla sarsıldık, bu kez 8 şehit verince tüm medyanın manşetine çıktı. Oysa sadece bir gün önce iki şehidimiz vardı ve bu haber neredeyse gözden kaybolup gitmişti.

Nedenlerini kendimce anlatmıştım, tekrara gerek yok. Ama belli ki duyarlı milyonlarca insanımız bundan rahatsız oluyor.

Medyanın terör haberlerini “şehit sayısına göre” değerlendirmesinin ötesinde çok daha vahim bir durum var.

Son saldırıdan sonra devletin önde gelenlerinin açıklamalarına bir bakın.

30 yıllık tekrardan başka ne var?

Yine terörle bir yere varılmayacağını, sabrımızın taşmak üzere olduğunu, Türkiye’nin herkese haddini bildirecek kadar güçlü olduğunu anlatan demeçler dinledik, okuduk.

Yine gerekirse hesabını soracağımızı, operasyonların devam ettiğini, bunların arkasındaki güçlerin de bilindiğini belirtti devlet büyüklerimiz.

Buna karşı Şemdinli’de son 15 gündür neler olduğunu hâlâ öğrenemiyoruz, boşaltılan köylerdeki yurttaşlarımızın akıbetini bilmiyoruz, operasyonlarda kayıp verip vermediğimizi, mecburen terör örgütünün dezenformasyonuna bakarak anlamaya çalışıyoruz.

Kısacası PKK terör örgütü saldırmaktan, askerlerimizi şehit etmekten, kanlı planını aralıksız sergilemekten hiç bıkmıyor, bizimkiler de hamasi demeçler verip “hadlerini bildirecek olmamızı söylemekten” asla bıkmıyor.

Büyüklerimiz her saldırıyı “dış güçlere” bağlamaktan da bıkmadılar.

Koca Meclis Başkanı teröre destek veren bazı ülkelerle aynı ittifak içinde olduğumuzu söyleyebiliyor.

Başbakan bir “düşman” ülkeden söz ediyor.

Oturdukları makamlara bakınca ciddiye almamız gerekir. İyi de aynı ittifakta bulunduğumuz hangi ülkeler teröre destek veriyor, hangi ülkeyle düşmanız?

Elbette bunları tahmin ediyoruz da, gerçeği en açık şekilde öğrenmek hakkımız olduğu gibi “neden hâlâ teröre destek verdiklerini bildiğimiz ülkelerle aynı ittifak içinde olduğumuzu” sorgulamak da hakkımız.

Evet, kastedilen düşmanın “Suriye” olduğunu anlamamak için ahmak olmak gerekir de, ittifak içinde olduğumuz ülkeler hangileridir?

Halk bunu öğrenmek istiyor.

İttifak içinde olduğumuz ülkelerin tamamına yakını NATO ülkesi. Onlardan biri mi?

Yoksa Başbakanımız’la telefon görüşmesi yaparken elinde beyzbol sopasıyla poz veren adamın ülkesi mi?

O sopa bize mi gösterilmişti yoksa Suriye’ye mi?

Kafamız çok karıştı da...

*****


Demokrasi ve özgürlük savaşı mı, din savaşı mı?

Suriye’den gelen görüntüleri izliyorsunuz değil mi? Muhalif denilen gurupların tek sloganı var “Allahuekber.”

Adam elinde makineli tüfek ateş ediyor bir yandan da “Allahuekber” diye bağırıyor.

Biri sırtındaki roketatarın tetiğine basıyor ardından bir “Allahuekber” sesi yükseliyor.

Bir grup ellerinde tüfeklerle kameralara poz verip havaya ateş ediyorlar ve “Allahuekber” diye bağırıyorlar. Bu manzaralara bakınca Suriye’de muhaliflerin söylendiği gibi “demokrasi ve özgürlükler” için Esad’a isyan ettiğini kabullenmek biraz zor geliyor.

İktidar bütün geleceğini Esad’ın devrilmesine bağlamış durumda. Başbakan önceki gece yine Esad’a ömür biçti ve “sonu yakında geliyor” dedi.

Esad yıkılıp yerine demokrasi ve özgürlüklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan gruplar gelecekse, Türkiye’nin yakın gelecekteki işi daha da zordur.

*****


Her şehit haberinden sonra, “Devlet gerekeni yapacaktır” deniliyor. Yapılıyor da; şehidimizin cenazesine devletin
zirvesi katılıyor. (Gani Yıldız)

*****


“Eşlerimiz tahliye edilse istifa edeceklerdi”

Cumartesi günü daha önceki bir yazımı hatırlatarak “Balyoz’daki tutuklu generallere emekli olmaları hâlinde serbest bırakılacakları söylenmişti” iddiasını dile getirmiştim.

Bu yazım üzerine komutan eşlerinden bir mesaj aldım. Cem Gürdeniz’in eşi Rengin Gürdeniz imzasıyla gönderilen açıklamada “Eşlerimize böyle teklif ve de duyum gelmedi, gelseydi bile eşlerimiz bunca komplolardan sonra nasıl güvenip serbest kalacaklarına inanabilirlerdi. O kadar güven zafiyeti var ki” diyor.

Gürdeniz eşlerinin tahliye olması hâlinde hiç düşünmeden istifa edeceklerini de ekliyor.

Yeni komuta kademesinin kendilerini yalnız bıraktığını da kaydeden Gürdeniz “Necdet Özel randevu taleplerimize cevap bile vermedi, diğer kuvvet komutanları ise ondan daha sessiz kaldı. Bir yıl sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı ilk defa bizleri arayarak eşlerimizin emekliliğini bildirdi. O kadar cok mağduriyet yaşadık ki artık kalbimiz nasırlaştı ve bu son olay çok da tesir etmedi” diyor.

Gürdeniz tek dualarının eşlerinin özgürlüklerine kavuşması olduğunu belirterek mesajını şöyle tamamlıyor; “Genelkurmay emekliliklerle ilgili duyurusunda eşlerimize hizmetlerinden dolayı teşekkür ederek yeni dönemlerinde aileleri ile birlikte esenlikler dileriz mesajı vermiş. Ne kadar ironik değil mi?”

*****


Men dakka duka

Başbakan Erdoğan şubat ayında (vay canına o tarihte de Esad’ın gideceğini söylüyormuş, aradan neredeyse 6 ay geçti) Esad’a seslenirken “Gittiğin yol yol değildir. Bu yol çıkmaz sokaktır. Esad’a kendi anlayacağı şekilde sesleniyorum; ya Beşşar, men dakka dukka. Ey Beşşar, eden bulur” demişti.

Geçen 6 aya yakın zamanda Suriye’deki muhalif gruplara Türkiye’nin destek sağladığı, Türkiye’de konuşlandırılan militanların Suriye’ye girip eylem yaptıkları iddiaları ortalığı sarmıştı.

Sonunda bizzat ABD Başkanı Obama Adana’da bir üs kurulduğunu, Suriyeli muhalif militanların burada eğitildiğini, silah, mühimmat, para ve gıda yardımı yapıldığını resmen açıkladı.

Açıkçası Suriye’deki muhaliflerin eylemlerinin Türkiye üzerinden desteklendiği artık sır değil.

Şimdi, PKK’nın son saldırıları nedeniyle Suriye’yi sorumlu tutuyoruz. PKK’ya silah ve lojistik destek verildiğini söylüyoruz.

Bunlar doğru mudur? Büyük ihtimalle doğrudur.

Sonuçta Suriye muz cumhuriyeti olmadığı gibi Esad da sıradan çöl bedevisi değil. Halk diliyle onun da eli armut toplamıyor.

Bugün yarın Esad çıkıp da “Ya Tayyip bey, men daka dukka, sen bana bunu yaparsan ben de bunu yaparım” derse?

Üstelik biz PKK’ya Suriye’nin destek verdiğini söylüyoruz ama sınırlarımız içinde bir tek Suriyeli bile yakalayamıyoruz. Buna karşı Suriye yönetimi elinde muhaliflerin Halep saldırısını yöneten bir Türk generali olduğunu ileri sürüyor.

Derin stratejinin bizi getirdiği noktaya bakar mısınız?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları