Prada ayakkabılı kaçak yolcu
Can Ataklı; Tamam ekmek aptal toplumların gıdası değil ama ekmekle de bizi mahvettiler be güzel kardeşim.
ACAİP YAZILAR
Tamam ekmek aptal toplumların gıdası değil ama ekmekle de bizi mahvettiler be güzel kardeşim
Geçen haftanın en tartışılan konularının başında Ekmek Üreticileri Sendikası Genel Başkanı Cihan Kolivar’ın “Ekmek aptal toplumların gıdasıdır” sözleri geliyordu.
Fırıncı başkan bu sözleri yüzünden önce gözaltına alındı, hakimler bunda bir suç unsuru bulamayınca Kolivar yıllar önce Erdoğan hakkında attığı tweetler nedeniyle “cumhurbaşkanına hakaretten” tutuklandı.
Aslına bakarsanız Kolivar’ın “çok kabaca” dile getirdiği görüş bilimsel açıdan çok da yanlış değil.
Dünyanın çeşitli üniversitelerinde yapılan araştırmalarda tek tür gıda ile aşırı beslenmelerin toplumlarda yarattığı hasarlarla ilgili çok sayıda bilimsel tez var.
Ekmek de bunlardan biri.
Ekmek ve sırf karbonhidratlı yiyeceklere dayalı beslenmenin, başta zekâda gerilik olmak üzere birçok eksikliğe yol açtığı biliniyor.
Türkiye ne yazık çok uzun yıllardır ekmeğe dayalı beslenmede önde giden bir ülke.
Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında ekmek tüketimi, ileri batılı ülkelere oranla tam 4 kat daha fazla.
Üstelik bizde çok hızlı tüketilebilen ve tüketildikten kısa bir süre sonra yeniden açlık hissi veren “rafine/beyaz un” ekmek yapımında çok kullanılıyor.
Şimdi size sosyal medyada bulduğum ekmekle ilgili bir yazıyı paylaşmak istiyorum.
Bu yazıda bir dönem “lüks yaşamın göstergesi” olarak sunulan beyaz ekmeğin hikayesini bulacaksınız;
1948 yılına kadar ekmeğimiz esmerdi.
Maya, ekşi maya olarak evde üretilirdi, organikti, doğaldı. Sofrada doyduğumuzu bilirdik.
ABD, Anadolu’nun 14 kromozomlu siyez buğdayı ve 28 kromozomlu kavılca buğdayının genlerini oynayarak 48 kromozomlu “Cüce Buğday” türü geliştirdi.
Dünyanın verimli tarlalarının, buğdayların kimyasal gübrelerle, zehirli ilaçlarla tanışma dönemi başladı.
Tehlikenin farkında değillerdi. Buğdayın genetiğiyle sürekli oynandı; ortaya çıkan “buğdayımsı” bir şeydi!
Kavılca ve siyez artık tanınmaz haldeydi…
ABD, 1950’den itibaren “yardım” adı altında bu buğdayımsı ürünü Türkiye’ye soktu. Türkiye kurak geçen yıllarda ucuz buğdayımsı “cüce buğday” adını verdiği genetiğiyle oynanmış GDO’lu buğdayı ithal etmeye başladı.
Ülkemizde gluten, çölyak, diyabet, her türlü otoimmün hastalıkları, obezite, diyabet, alzheimer, demans, dikkat eksikliği gibi nörolojik ve romatizmal hastalıklar patladı.
DP’nin iktidar vaadi 10’dan fazla katkı maddesi konan endüstriyel beyaz undan yapılan “Beyaz Ekmek”ti.
O dönemin dalkavuk gazeteleri, beyaz ekmeği “kalite, zenginlik ve refah” göstergesi olarak sundu.
Halk, beyaz ekmek yedikçe, acıktı. Acıktıkça, beyaz ekmek yedi. “Ekmeksiz doymuyorum” haline getirildi.
Tıka basa yemenin sonucu sağlığı bozuldu.
Şeker olduk, astım olduk, alerji olduk ve hastalıklar ardı ardına sıralanmaya başladı.
Dünyanın en fazla buğday ithal eden ülkesiyiz. Dünya ortalamasının beş katı ekmek tüketiyoruz. Dünyada çöpe en fazla ekmek atan ülkeyiz. Çünkü beyaz ekmek dünyanın en çabuk bozulan ekmektir.
Şimdi beyaz ekmekle tam buğday ekmeği arasındaki farkı anlamaya başladık.
Araştıran, inceleyen, nitelikli insanlar daha iyi, daha sağlıklı ekmeğe yöneliyor.
Ancak bu kez de ortaya fiyat konusu çıkıyor.
Çünkü fırıncılar duyarlı insanların bu davranışını istismar ederek sanki çok özel bir şey yapıyorlarmış gibi “tam buğday, ekşi mayalı, özel hamur” adı altında ürettikleri ekmekleri aşırı fiyatlarla sunuyor.
Bu konuda gerekli denetimin yapılmasını istemekle birlikte hastalıklardan korunmak için ilaçlara değil sağlıklı besinlere sarılmamız gerektiği bilinciyle hareket etmemiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
OKURDAN MESAJ
Prada ayakkabılı kaçak yolcu
Bir okurum İBB’nin vatandaşlar tarafından yaşadıkları sorunların aktarıldığı Beyaz Masa’sına gönderdiği mesajı benimle de paylaşmış.
Şöyle yazmış okurum;
İyi günler, Metrobüs Zincirlikuyu durağı Boğaziçi Köprü istikametinde asansör çıkışında bulunan turnikelerden bazı duyarsızlar (tamamına yakın dersek yalan olmaz) kontür basmadan kaçak geçiyorlar. Biraz önce ayağında Prada ayakkabı olan birisi de kaçak geçti. Kendisine, gülerek yaklaşarak, kibarca, “affedersiniz ayağınızda Prada marka ayakkabı var, bunu nasıl yaparsınız” deyince, kem küm etti , “göremedim” dedi ve metrobüse binerek kaçıverdi benden… Lütfen kaçak geçişleri engellemek için bir görevli koyun. Sonuçta hepimizin bu metrobüs…
Bu okurum bana yazdığı notunda da “Sevgili Can Bey, İstanbul’da toplu ulaşım artık her gelir grubu tarafından kullanılmaya başladı. Ama hayli varlıklı olanların bu küçük hilelere başvurmaları canımı çok sıkıyor” demiş.
Sonra da şöyle bir cümle eklemiş; “Prada çok pahalı marka ve ortalıkta sahteleri çok. Ama orijinalini anlayacak bilgi ve görgüye sahibim.”
ÇOK GÜLDÜM
Madem çok konuştuk, o konuda şu sıralar size 4 fıkra birden
Bütün hafta boyunca Kılıçdaroğlu’nun uyuşturucu ile ilgili sözlerini, Soylu’nun ise buna karşı cevap vermek yerine hakaretler yağdırmasını izledik.
Yıldırım Tuna da “haftanın önemine binaen” bu pazar için sizlere “4 narkotik fıkra” göndermiş.
Birlikte okuyalım o zaman;
Torbacının dedesi
“Dede, odamdaki çekmecede bir torba ayıcık şeklinde şeker vardı gördün mü?” diye telaşla sormuş torbacı genç,
“Şimdi ayının, atın sırası mı?” demiş dede, saçları dimdik, yalınayak çubuklu pijamasıyla bahçeye doğru hızla kaçarken, “Mutfaktaki ejderhayı görmüyor musun..!”
Önce alıştırıyorlar
Ailem bana dikkatli olmamı, uyuşturucu satıcılarının ben bağımlı olana kadar çok ucuza mal vereceğini, ben bağımlı olduktan sonra bunları bana çok yüksek fiyatla satacaklarını söylemişti..
Bu aralar marketlere baktığımda o uyuşturucu satıcılarının ekmek, simit, kasap ve manav işine yöneldiklerini düşünüyorum..!
Sebebi bu..
MET’in hızlı kilo kaybına sebep verdiğini biliyor musun?..
E herhalde. İçinde o yaratık nöbet tutarken kim cesaret gösterip de elini buzdolabının içine sokabilir?..
Narkotik köpeği
Polis narkotik köpeğini kayışından tutmuş bir şekilde barlar sokağının çıkışını kontrol ederken, eğitimli köpek bardan çıkan genç kıza doğru bakıp burnuyla bir işaret yapınca polis kızı hemen durdurmuş,
“Buraya bakar mısınız?.. Bir madde falan kullandınız mı?.. Bu köpek sizin uyuşturucu kullandığınızı biraz önce bana söyledi de..!” demiş
“Aa?.. Sizin kafanız iyi galiba.. “ demiş kız, “Köpekle konuştuğunu söyleyen biri mi suçluyor beni?..”
KOMİK
Çok mu gerekliydi o üst geçit?
Bu fotoğraf güzel yurdumun kuzey bölgelerindeki bir kasabada çekilmiş.
Güzel bir duble çevre yolu yapılmış.
Yuvarlak kavşak da gayet güzel yerine oturtulmuş. Yol çizgileri harika.
Sonra nedense birinin aklına “Bu kadar güzel yolu bir de yaya üst geçidiyle taçlandırmak gerek” gibi “harika” bir fikir gelmiş.
Kolları sıvamışlar ve bir üst geçit için planlar çizmişler. Bu yapılırken ne bileyim sanki birileri “Yahu biz de biraz kazanalım, şunun ucunu azıcık uzatalım” demiş gibi duruyor.
Uzattıkça birileri biraz daha kazanmış belki ama ortaya da bu garabet görüntü çıkmış. Hayır en güzeli, yaya üst geçidinin tam başladığı noktalarda çizgili yaya geçitleri var.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları