Rıdvan Dilmen ve çevresi 'Bu bilgi kimden sızdı?' diye araştırıyormuş
Can Ataklı; İşin içinde Rıdvan Dilmen’in olması hakem operasyonu yapılmasının elbette tek nedeni değil. Ama bazen başlamak için bir bahane lazımdır. Mustafa Erdoğan ile ilişki konusu ise bizzat Beylerbeyi’ndeki eve girip çıkanlardan biri tarafından söylendi.
ÜZÜLDÜM
Rıdvan Dilmen çok büyük ayıp etti
Normal koşullarda hakkımda olumsuz bir şey söyleyenlere karşı cevap vermeyi pek sevmiyorum.
Hele “Sen bana bunu diyorsun ama senin de….” diye başlayan cümleleri sanıyorum bugüne kadar hiç kurmadım.
Ama ne tuhaftır ki, medya üzerinden, sosyal medya da dahil birbirine cevap verenler genellikle kendilerine yönelik suçlamaları es geçip karşı tarafın aynı konuyla ilgili olsun olmasın kimi açıklarını ortaya çıkarmaya çalışır.
Bu bana “Aslında sen haklısın ama senin de şuyun var, buyun var” sığlığı gibi gelir.
Bugünkü yazım da aslında bir cevap değil.
Çünkü cevap verilecek bir şey yok.
Rıdvan Dilmen’in de adının geçtiği bir yazı yazdım ve geçen perşembe günü yayınlandı bu yazı bu köşede.
Merkez Hakem Kurulu’nun 13 hakemi görevden almasının arkasında Rıdvan Dilmen’in bu alandaki çalışmalarının önüne geçme çabası olduğu yolundaki dedikoduyu dile getirmiştim.
Rıdvan Dilmen futbol camiasında etkili olmaya çalışan bir isim. İktidara ve Erdoğan’ın kardeşine olan yakınlığını da kullanarak bu alanda çok çalıştığı bilinmeyen bir gerçek değil.
Rıdvan Dilmen’in son zamanlarda Futbol Federasyonu Başkanı olmak istediği de yine bu camia tarafından biliniyor.
Bu camianın çok içinden, adı herkesçe bilinen ve saygınlığı tartışmasız bir isim; Dilmen’in Fırat Aydınus’u Merkez Hakem Komitesi Başkanı yapmaya çalıştığını, bunun için kulis çalışmaları içinde olduğunu, bunu öğrenen Merkez Hakem Kurulu başkanının da duruma öfkelendiğini ve Dilmen’in bu operasyonunu karşı bir operasyonla bozduğunu anlattı bana.
Buradaki önemli nokta şudur; Bu tür dedikoduların belgesi olmaz.
Ama işin içinde olan herkes bilir.
Sadece kimse yüksek sesle dile getirmez, konunun dışında olanlar ne olup bittiğini anlamaz.
Ancak bazı zamanlarda konunun çok içindeki biri ya da birileri bunu üçüncü kişilere anlatırlar, eğer bu gazeteci ise o da oturur yazar ve olay açığa çıkar.
Dikkatli izleyicilerin burada bakması gereken nokta da şudur;
Böyle bir olayın ortaya atılmasından sonra taraflar ciddi biçimde bir yalanlama yapıyorlar mı, yapmıyorlar mı?
Son olayda dikkat edersiniz futbol camiasından hiç kimse “Bu doğru değil, Rıdvan Dilmen bu işlerin içinde değildir” demedi.
Aynı şekilde Rıdvan Dilmen de “Ben böyle bir şey yapmadım, yapmam da” demedi.
Bunun yerine ne yaptı Rıdvan Dilmen?
Aslında son zamanlarda arasının hiç de iyi olmadığı, yine futbol camiası tarafından çok iyi bilinen Tayyip Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan’ın arkasına sığınarak “Hayatımdaki en iyi dostum Mustafa Erdoğan Ağabeyim ile sabah kahvemizi içerken haber sitelerinde bir ‘haber’ okuduk! İçeriğini okuduğumuzda önce şaşırdık! Sonra kimin yazdığını görünce güldük! Artık misyonu dedikodu, yalan ve iftira olan Can Ataklı olunca da gülüp geçtik!” diye tweet attı.
Atar, kendi sorunudur.
Ama benim için “Misyonu dedikodu, yalan ve iftira olan” diye yazamaz.
Şimdi buradan Rıdvan Dilmen ve onun gibi düşünen herkese sesleniyorum; “46 yıldır gazetecilik yapıyorum. Bu süre içinde tek dedikodumu, tek iftiramı, tek yalanımı bulsunlar, bu mesleği o dakika bırakacağım.”
Ayıptır Rıdvan Dilmen, ayıp.
BUNU YAZMAK GEREK
Rıdvan Dilmen ve çevresi “Bu bilgi kimden sızdı?” diye araştırıyormuş
46 yıllık gazetecilik serüvenimin 28 yılı yazarlıkla geçti.
Bu sürede binlerce yazı yazdım.
Televizyon serüveninde ise yüzlerce programa katıldım, yine binlerce yorum ve analiz yaptım.
Bu süreçte elbette kaynağını açıklamamın mümkün olmadığı bilgiler de verdim.
Bunların hiçbiri yalan değildi.
Haber doğru olduğunda, kaynağı açıklanamasa bile kimse yalanlayamaz.
Sebebi basit; çünkü yalanlamaya kalkarken açıklanmamış olan gerçekler de ortaya çıkabilir.
Bu tür durumlarda genellikle karalama yapılır.
Rıdvan Dilmen olayında da aynısını yaşadım.
Yazdıklarımı yalanlayan yok.
Ama Rıdvan Dilmen konu ile ilgili cevap veremeyince karalama yöntemini seçti.
Dilmen ve çevresi yalanlama yapamaz.
Çünkü yazdığım bütün bilgiler doğru.
Hakemlerle ilgili yazdıklarım zaten bütün futbol camiası tarafından biliniyor.
Şimdi Rıdvan Dilmen ve çevresindekiler “Can Ataklı siyaset yazar, futbolla ilgisi yoktur. O halde bu bilgileri kim sızdırdı?” diye hafiyelik yapmaya soyunmuşlar.
Boşuna uğraşmasınlar bulamazlar.
Bu arada üç noktayı açıklığa kavuşturmam gerek.
BİRİNCİSİ: İşin içinde Rıdvan Dilmen’in olması hakem operasyonu yapılmasının elbette tek nedeni değil. Ama bazen başlamak için bir bahane lazımdır.
İKİNCİSİ: Mustafa Erdoğan ile ilişki konusu ise bizzat Beylerbeyi’ndeki eve girip çıkanlardan biri tarafından söylendi.
ÜÇÜNCÜSÜ: Siyaset yazıyor olmam futbolla ilgilenmiyor olmam anlamına gelmiyor. Ama pek yazmıyorum çünkü kendi okurlarım bundan (yani benim bu konulara girmemden) pek hoşlanmıyor.
KOMİK
O kadın, bu belgeye inanmış olmasın
Geçenlerde Türkiye’de “sıkma baş modasını” yaratan isimlerden biri olan Emine Şenlikoğlu, bir televizyon ekranında tuhaf şeyler söylemişti.
Söylediğine göre Atatürk ve İnönü Lozan’da İngilizlerle gizli bir belge imzalamıştı.
Buna göre eğitim sistemi tamamen Amerikalılara bırakılıyordu böylelikle Müslümanlık şuuru ve Türklük öldürülecekti.
Şenlikoğlu’na göre “Neyse ki bu anlaşma 100 yıl sürecekti” ve 2023’de bu esaretten kurtulacaktır.
Tabii Erdoğan sayesinde.
Aslına bakarsanız dinci çevreler, çok uzun yıllardır bu saçma sapan iddiayı kendi tabanlarında yaymaya çalışırlar.
Ama hiçbiri bu kadar aleni anlatmaya cesaret edememişti.
Belli ki din devletine geçileceğine iyiden iyiye inanıyorlar.
“Allah akıl fikir versin” demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Bu arada birkaç gündür sosyal medyada bu görsel paylaşılıyor.
Ne bileyim, bakarsınız Şenlikoğlu ve onun gibiler bunu millete gösterip “Bakın inanmıyordunuz” falan derler.
Yaparlar mı yaparlar, hatta belki kendi yazdıkları bu belgeye bile inanmış olabilirler.
ÇOK GÜLDÜM
Maçları katleden hakemler için bir fıkra
Pazar fıkraları arasındaki bir fıkrayı dün yayınlamayıp bugüne bıraktım.
Yıldırım Tuna’nın gönderdiği fıkralardan biri hakemlerle ilgiliydi.
Rıdvan Dilmen konusu da olunca bu fıkrayı bugünkü yazılar içine koymanın daha anlamlı olduğunu düşündüm.
İşte hakem fıkrası;
Teknik direktör mağlup bitirdiği maçtan sonra yapılan hakem hatalarından delirmiş bir vaziyette orta sahadaki hakeme koşmuş,
“Müthiş bir maçtı..!” demiş kendine hakim olmakta zorlanarak..
“Gerçekten mi?..” diye cevap vermiş hakem gururla gülümseyerek..
“Evet, gerçekten.. Bu maçı sizin de görmenizi o kadar çok arzu ederdim ki..!”
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Troller yine utanmadan saldırdılar
İstanbul neredeyse 1987 kışını aynen yaşadı.
Cumartesi günü akşamüzeri başlayan yoğun kar yağışı tüm kenti esir aldı.
Ama bu biliniyordu.
Günlerdir herkes uyarıldı.
“Sokağa çıkmayın” dendi.
“Görülmemiş bir kar yağacak, 20 santim olacak” dendi.
Okullar kapatıldı, devlet dairelerinde esnek çalışmaya geçildi.
Buna rağmen yine on binlerce araç sahibi yollardaydı.
Doğal olarak bazı noktalarda trafik kilitlendi.
İşte AKP trolleri o an saldırıya geçti.
Aralarında saray danışmanı, gazeteci, yazar, akademisyenlerin de olduğu bir güruh “İstanbul kara teslim, tuz dökün, yolları açın” diye güya feryatlar ettiler.
Hiç utanmadılar
Hiç sıkılmadılar.
Çok değil yoğun kar yağışından iki saat sonra İstanbul içinde açılmamış tek cadde yoktu.
Eski dönemlerde gördüğümüz saatlerce çekilen çile olmadı hiç.
35 yıl sonra görülen yoğunluktaki kara rağmen İstanbul bu kez teslim olmadı.
Saray medyası kardan önce belediyenin adını bile anmadan sadece valiyi, AKOM’u öne çıkararak alınacak önlemleri sıralamıştı.
Kardan sonra ise valilik ve AKOM’un bakması gereken yerlerde gerçekten büyük sıkıntı yaşanırken belediyenin sorumluluk alanı saat gibi işledi.
Sakın biri söyledi diye çekip gitmeye kalkmayın… Tüm doktorlarımızın ve sağlık çalışanlarımızın Tıp Bayramını kutlarım
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları