Saray medyasının pompaladığı 'Türk Lirası’na hücum' büyük palavra
Can Ataklı; İktidara iltisaklı medya, Erdoğan’ın dahiyane ekonomi önlemleri sayesinde vatandaşın dövizini bozdurup Türk Lirası’na hücum ettiğini pompalamaya çalışıyor. Bu nedenle “milyarlı” rakamlar veriyorlar. Erdoğan “TL hesapları 23 milyar arttı” dedi.
Bİ SORALIM BAKALIM
O gece birbiriyle yarışan “bireysel” satıcılar varsa, dolar alan “aptallar” kimlerdi peki?
Saray, toplumda oluşturmaya çalıştığı algıyı bu kez tutturamadı.
Faizlerin düşürülmesi, doların tepe taklak edilmesi, asgari ücrete yüzde 50 zam yapılması, memur ve emeklilerin de yüksek zam beklentisi içine sokulması ibrenin tekrar AKP’ye dönmesi için şimdilik yeterli olmadı.
Suratına sürekli bir gülümseme ekleyerek “gözlerime bakın” diye konuşan yeni Maliye Bakanı’nın sözleri de bekledikleri etkiyi yaratmıyor.
Tam tersine, iktidar mensuplarının söylediği gerçek dışı her şey bir bir açığa çıkıyor.
Faizleri düşürdüklerini iddia ediyorlar değil mi, yok öyle bir şey.
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu; bankalara “vicdan çağrısında” bulundu, “Kredi faizlerini yüzde 30 hatta yüzde 35’lere çektiniz, bu kadar da olmaz” dedi.
Döviz fiyatları sert düşüşlerden sonra hep başını yukarı kaldırıyor.
Döviz fiyatları artarken daha da hızla artırılan diğer fiyatlarda milim düşme yok.
Neden oluyor bunlar?
Çünkü en koyu AKP’liler bile artık iktidara güvenmiyor.
Ekonomiden hiç anlamayan biri bile bir ayda “sistemli” biçimde yükseltilmiş olan doların yarım saat 45 dakika içinde 5-6 lira düşürülemeyeceğini bilir.
Üstelik bu düşüş bankaların kapalı olduğu saatlere denk geliyor ki buna inanmak için aptalın da aptalı olmak gerek.
Buna karşı o güleç Bakan, ısrarla “o geceyi” anlatıyor.
Karşısında da hep “iktidara iltisaklı” gazeteciler oturunca sallıyor da sallıyor.
Örneğin ne dedi bir akşam; “Sayın Cumhurbaşkanımız modeli açıkladı. Bireylerimiz 20 Aralık’ta dövizlerini bozdurmaya başladı. 20 Aralık tarihi bir gündür. Türkiye’nin en önemli günlerinden birisi olarak anılacaktır. Ekonomi ve siyasal literatüre de girdi. Sayın Cumhurbaşkanımızın güvenilirliği ve itibarını da görmüş olduk. Kur ataklarını pazartesi günü bitirdik. O gece dolar satılmadı. Kamu bankaları devreye girmedi. Hiç kimse devreye girmedi. Bireysel satıcılar devreye girdi. Birbirleriyle yarıştılar. Başarımızın birinci önceliği Sayın Cumhurbaşkanımız, ikincisi ise uyumlu çalışmamız.”
Adam iddialı konuşuyor ama nafile.
Eğer gerçekten O gece bankalar hiç devreye girmediyse ve sadece bireysel satıcılar ortalıkta cirit attıysa güleç bakan en azından şunların cevabını vermeli.
Her şey bu bireysel satıcılar arasında yaşandıysa, kim sattı kim aldı?
Öyle değil mi, eğer bireysel satıcıların marifeti ile dolar yarım saat içinde tepe taklak olduysa, bu bireysel satıcılar akşamın o saatinde kerizleyecek bireysel alıcılar bulmuşlardır.
Dolar satan “akıllılar” kimdir, alan “aptallar” kimdir?
Güya doları düşüren bu bireysel satıcılar hangi arada derede AKP genel başkanını dinlemişler de artık ekonominin iyi yola girdiğine inanıp hemen ellerindeki dolarları “aptallara” satmaya başlamışlardır.
Bu akıllı bireysel satıcılar birkaç dakika içinde Türkiye’nin artık ne kadar iyiye gittiğini anladığı halde, uzmanlık alanları bunları önceden sezinlemek olan koca bankalar neden hareketsiz kalmıştır?
Bu kadar “akıllı” bireysel satıcı varken bankaların anlı şanlı uzmanları “salaklıklarını” mı ortaya koşmuşlardır farkında olmadan yoksa aldıkları emir gereği “salağa” mı yatmışlardır?
Konu neresinden bakarsanız bakın oturmuyor.
İktidarı elinde tutan güçler hiç utanmadan sıkılmadan doğru olmayan beyanlarını sürdürmektedir.
Madem kendilerine bu kadar güveniyorlar, o halde bu güleç Bakan çıksın o gecenin “akıllı bireysel satıcılarının kim olduğunu” hem de “alıcıları” açıklasın.
Bu olağanüstü ekonomi mucizesini başaran o bir avuç “bireysel satıcıyı” bütün Türkiye’nin tanıması ve bağrına basması gerekmez mi?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Saray medyasının pompaladığı “Türk Lirası’na hücum” büyük palavra
Sarayda ve çevresinde moraller bozuktu bir hafta öncesine kadar.
Dolar fiyatı “müdahale adı altında” milyarla dolar bozdurulmasına rağmen tutulamıyor, düşürüldüğü söylenmesine rağmen faizlerin yeni oranlarına bankalar uymuyor, halkın temel ihtiyaç maddelerine yapılan zamların önüne geçilemiyordu.
Sonra kendi kendilerine bir mucize yarattılar.
Bazı ülkelerden gelen yüklü kargoların yardımıyla doların ateşini biraz düşürdüler, moralleri biraz düzeldi, bu hevesle işin kaymağını yemek için bir algı operasyonuna giriştiler.
Ancak dayanak çürük, abartılı hatta yalan.
O yüzden dikiş tutmuyor.
İktidara iltisaklı medya, Erdoğan’ın dahiyane ekonomi önlemleri sayesinde vatandaşın dövizini bozdurup Türk Lirası’na hücum ettiğini pompalamaya çalışıyor.
Bu nedenle “milyarlı” rakamlar veriyorlar.
Erdoğan “TL hesapları 23 milyar arttı” dedi.
Sonra Bakan bunu düzeltti, “Sayın Cumhurbaşkanımızın sözlerinden sonra bu rakam 32 milyara çıktı” dedi.
TL olarak çok büyük gözüken rakam dolar bazında 2.5 milyarı bile bulmuyor oysa.
Ama gelin konuyu afaki olarak tartışmayalım ve devletin resmi rakamlarına bakalım.
Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberinde dikkatimi çekti.
Devletin resmi rakamlarına göre 26 Kasım’da döviz mevduatları 254.2 milyar dolarmış. Gerçek kişilere ait döviz mevduatı 26 Kasım’da 160.1 milyar dolar, 17 Aralık’ta 163.8 milyar dolar, 21 Aralık’ta ise 163.6 milyar dolar olmuş. Ticari ve resmi kurumlara ait döviz hesapları ise 26 Kasım’da 94.2 milyar dolar, 17 Aralık’ta 96.2 milyar dolar, 21 Aralık’ta ise 97.3 milyar dolar tutuyormuş. Resmi rakamlara göre bu üç haftada gerçek kişilerin döviz mevduatlarının 3.7 milyar dolar, ticari ve resmi kuruluşların döviz mevduatlarının da 3.1 milyar dolar artmış.
Yanisi şu; iltisaklı medyanın pompaladığı gibi TL’ye hücum falan yok.
Anlık iniş çıkışlar var, ama milletin yüzde 99’u parasını korumak için daha önce durduğu yerde yani döviz hesabında duruyor.
Yalanlarla nereye kadar gidilebilir ki?
YENİ ÖĞRENDİM
Darbeci Hafter, oldu mu sana lider Hafter
İktidarın artık hiçbir konuda bir dediği diğerini tutmuyor.
Özellikle dış politikada sürekli bocalamalarını, yanlış adımlarını, herkes didişmelerini, sonra geri adım atmalarını “Devlet yönetiyoruz, bu işler böyle olur” diye anlatmaya çalışıyorlar hep.
İşte bir dediğinin diğerini tutmamasına son örnek Libya ile ilgili.
Ben de Faruk Bildirici’nin yazısından öğrendim.
Libya konusundaki politikaları da değişivermiş.
Düne kadar Libya’da “düşman, terörist” olarak bellemişlerdi general Hafter’i.
Hatta onu durdurmak ve Libya’nın başına geçmesini önlemek için asker de göndermişlerdi Libya’ya.
Orada kaç şehit verdiğimizi tam olarak bilmiyoruz ama o şehitlerin acısı dinmeden sarayın Libya politikası tersine dönmüş.
Geçen hafta da Libya’nın doğusundaki, yani Hafter’in etkisindeki Libya Temsilciler Meclisi’nin Başkanvekili Fevzi el-Nuveyri ve beraberindeki heyet, Ankara’ya geldi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir görüşme yaptı.
Bu demektir ki Hafter’le de ilişki kurulacak hatta Hafter’e destek bile verilecek.
Bunun ip uçlarını Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, görüşmeden sonra düzenlediği basın toplantısında dile getirdi zaten.
Faruk Bildirici, “İşe bakın o toplantıda gazetecilerden biri bile Libya politikasındaki bu değişikliği sormadı” diyerek şaşkınlığını dile getirmiş.
Şaşıracak bir şey yok, saraydan “bu konuda soru sorulmayacak ve yazılmayacak” talimatı gelmiştir.
İltisaklı gazeteciler ne yapsın bu durumda?
BUNU YAZMAK GEREK
Neresinden bakarsan bak, sonu iflas
Ekonomi diplomalı, ekonomi kitabı yazarı AKP genel başkanı yanındakilerin söylediğine göre “dahiyane bir ekonomik plan” yaparak Türkiye’yi düzlüğe çıkarmak üzere.
Doları “şakkadanak” düşürdü, faizler zaten sürekli iniyor, işçi memur emekli bol paraya kovuştu, falan filan.
En dahiyane buluş ise Türk parasının dolara endeksli hale getirilmesi.
Milli Merkez Genel Sekreteri, DPT eski Uzmanı değerli dostum Haluk Dural bu konuda, “Bir yere not et” diyerek bilgi notu gönderdi.
Bakın ne diyor Haluk Dural:
Kur farklarını ödeyecek olan Hazine, ilk tahminlere göre 150 milyar TL dolayında olan bu örtülü faiz tutarını nereden bulacak?
1- Merkez Bankası’ndan alamaz, karşılıksız para basmada sınır var,
2- Piyasadan borçlanacak.
İhale açıp, bankalardan para toplayacak.
– Bankalar bu parayı nereden bulacak?
2.1- Bankalar, Merkez Bankası’ndan yüzde 14 ile kredi alacak. Bunun için Merkez Bankası para basacak. Bankalar bu kredileri yüksek faizle (şu anda yüzde 22) Hazine’ye satacak.
2.2- Bankalar yurt dışından yüksek faizle sendikasyon kredisi alıp MB’de bozduracak, karşılığında TL alacak. Böylece MB rezervinde göreceli bir artış olurken Türkiye’nin dış borcu artacak.
Her halükarda piyasaya TL pompalandığı için enflasyon yükselmeye devam edecek.
Bu mekanizmalar bir çıkmaz sokak ve Hazine borçlanmayı sürdüremeyince kur farkı ödemeleri duracak. TL, döviz karşısında tekrar hızla değer kaybedecektir.
Bu modelin sonu iflastır.
KAAFMI BOZAN ŞEYLER
Yok artık, din istismarını bile dibe vurdurdu artık
Bu iktidarın en başarılı olduğu konu açık ara din istismarıdır.
Diğer algılar ve beyin yıkamaların hepsi din istismarının gölgesinde kalır.
İktidar din istismarı ile 19 yılda kaplumbağa hızı ile de olsa laikliği, cumhuriyet değerlerini, Atatürk ilkelerini ortadan kaldırmaya çalıştı.
Hayli mesafe aldı.
Ama elbette ülkedeki medeni, Atatürkçü, Cumhuriyetçi, devrimci damarı kesemedi.
Bu nedenle de hep korkuyor, hep başına bir şey gelme endişesi taşıyor.
AKP’nin din istismarında ölçünün kaçırılmasına çok kez tanık olduk.
AKP’linin teki Erdoğan’ı peygamber yerine koymuştu örneğin, bir başkası “AKP’li olmayanın inancından şüphe edilmeli” demişti biri de “Allah’ın özelliklerini taşıyor” diyecek kadar kendinden geçmişti.
Ancak bunların hepsi temelden dinci, AKP zihniyetinin ilkel örnekleriydi.
Sonradan olma AKP’li Süleyman Soylu, hepsinin üstüne tüy dikti.
Din istismarında kendini de hizmet ettiği partiyi de dibe vurdurdu.
Soylu aynen şunu söyledi: “Sadece bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki; bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır!”
Nutkum tutuldu.
Başka söze hacet yok.
Nokta.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları