Saray yazarının bu yazdıklarını saraydakiler anlar mı acaba?
Can Ataklı;
Bİ SORALIM BAKALIM
Afgan göçünden neden İran değil de bizimkiler korkuyor?
Herhalde Biden gibi Erdoğan da atadığı kişiler de Afganistan’da Taliban egemenliğinin bu kadar çabuk gerçekleşeceğini beklemiyordu.
Sırtını Biden’a dayayınca dünyadaki gelişmeleri izlemek ve gerekli önlemleri alabilmek çok zor.
Üstelik Biden, iktidara bir de Afganistan’dan kaçanları Türkiye’de barındırma talimatı vermiş.
Kimin aklına gelirdi ki Taliban bu kadar çabuk ele geçirecek her şeyi.
Zaten biraz öngörülü olsalar, daha birkaç gün önce Milli Savunma Bakanı kalkar da “Kabil Havaalanı’nı yönetmeye biz talibiz” der miydi?
Gerçi bu hevesleri hâlâ içlerinde duruyor galiba.
Ankara’dan görünen manzaraya göre, bu ülkedeki askerlerimizi geri çekmek gibi bir telaşları yok şimdilik.
Taliban’ın Kabil’i de almasından sonra saray nihayet uyandı bir parça gerçi.
AKP Genel Başkanı’nın, “Türkiye’ye Afgan akını falan yok” dedikten tam üç gün sonra “Büyük bir göç dalgası ile karşı karşıya kalabiliriz” demesi bunun kanıtı zaten.
CHP, bu kez sanki biraz daha sıkı ve etkili muhalefet yapıyor gibi görünüyor.
Uzun zamandır ilk kez bir dış konuda “Milli birlik, beraberlik gösterisi yapmak uğruna” Erdoğan’ı destekleyen bildiriye imza atmak yerine, çok sert bir eleştiri getirdi CHP Genel Başkanı.
Haklı bir soru sordu.
“Erdoğan, bugün ‘Türkiye olarak İran üzerinden gerçekleşen ve giderek yoğunlaşan bir Afgan göçmen dalgasıyla karşı karşıyayız’ demiş. Erdoğan, sana soruyorum: 2.400 km ötedeki sığınmacı nasıl bizi tehdit ediyor? Hani hükümetin sınırlarımıza hakimdi? Yoksa değil mi?”
Kılıçdaroğlu daha da ileri boyuta taşımış konuyu.
Demiş ki , “Yolgeçen hanı mı Türkiye, Erdoğan? Sınırı koruyamadığını, Biden’a verdiğin sözü yerine getirdiğini itiraf ediyorsun. Bunca sığınmacıyı bu topraklar kabul edemez. Kapalı kapılar ardında hangi taahhütlerde bulunduğunu söyle artık millete. Yine mi mal varlığınla tehdit edildin!
Sabah başka, akşam başka konuşuyorsun, aldığın talimata göre görüşün değişiyor.”
Bu arada tam ben “Devlet Bahçeli yine ortada yok” diye içimden geçirirken baktım ki Kılıçdaroğlu, Bahçeli’ye de vermiş veriştirmiş.
“Bahçeli’nin ise hiç sesinin çıkmaması sığınmacıları kabul ettiğinin itirafıdır” diyen Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’ın her söylediğini emir komuta zinciri içinde yerine getiriyor, sonra da ‘en milliyetçi benim’ diye geçiniyor. MHP’ye gönül vermiş, vatansever insanlarımıza seslenmek istiyorum: Bu olanları ülkemize reva gören MHP yönetimine ses çıkarmayacak mısınız?” diye sormuş.
Dünya çok büyük olaylara gebe…
Türkiye’de de çok büyük değişimler yaşanacaktır, çünkü bu artık kaçınılmaz.
Bir panik havası içinde kimse ne yapacağını bilmiyor.
Özellikle AKP Genel Başkanı’nın yönetimi tümüyle kaptırdığı görülüyor.
Atadığı kişiler kendi güvenlikleri için elbette Erdoğan’a sarılacak ve ne pahasına olursa olsun kendisini koruyacaktır ama bunun böyle gitmesi mümkün değildir.
Afganistan olayı Türkiye’ye çok büyük dert açacaktır.
Bu sadece göç dalgası nedeniyle gerçekleşmeyecek, bu iktidarın Taliban ile bir gönül bağı var.
Ki zaten AKP Genel Başkanı da bunu inkâr etmiyor ve “İnancımız aynı” diyor, diyebiliyor.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Amerika bize, biz Pakistan’a durumu böyle idare ediyorlar
Afganistan konusunda hiçbir öngörüde bulunamayan iktidar şaşkın, ne yapacağını bilemiyor.
An azından Afganistan’daki askerlerimiz konusunda bile bir açıklama yapabilirlerdi, onu bile yapamıyorlar.
Çünkü sonuçta Amerika’nın ne dediğine ve ne istediğine bakıyorlar.
AKP Genel Başkanı, “Afganistan’da barışın sağlanması için elimizden ne gelecekse yapacağız” diyor.
Ne yapabilir?
Aslında hiçbir şey.
Şu anda Pakistan üzerinden nefes almaya çalışıyorlar.
Erdoğan, Afganistan’a barış ve istikrarın gelmesi konusunda Pakistan’a hayati görevler düştüğünü söylüyor ve “Yeni bir göç dalgasını tetiklemesini ancak bu şekilde ortadan kaldırabiliriz” diyor.
Büyük açmazdalar.
Sorunu aşmaları mümkün mü?
Bu kafayla zor.
İşte bu noktada muhalefet çok daha uyanık olmak ve Türkiye’nin geleceğini karartacak bu çaresizliğin üstesinden gelmek için ataklar yapmak zorundadır.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Dışişleri, Afganistan’da “gerekli tedbirleri” almış, neymiş onlar acaba?
Böyle krizli günlerde insanın canını en çok sıkan şey bana göre, yetkili kimselerin boşa konuşmaları ve sanki ciddi iş yapıyor gibi görünmeleri.
Örneğin, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Afganistan’daki son durumla ilgili, “Diplomatik misyonlarımız ve tüm çalışma arkadaşlarımızla ilgili gerekli tedbirleri başından beri aldık, gerekli önlemler alınmıştır. Kabil Büyükelçiliğimiz faaliyetlerini sürdürüyor” demiş.
Yahu Allah aşkına söyler misiniz, ne gibi önlem alınmış acaba?
Bunu dinleyen zanneder ki, Afganistan’daki Türkler de askerlerimiz de güven altında.
Oysa yok böyle bir şey, çünkü kimse bir saat sonra bile ne olacağını bilmiyor, kestiremiyor.
Hele saray medyasının “Şu anda Kabil Havaalanı’ndaki güvenliği Türk askeri sağlıyor” türü başlıklar atması yok mu, insanı çileden çıkarır.
Sanki Kabil Havaalanı görüntülerini biz izlemiyoruz, oradaki kaosu görmüyoruz.
Böyle bir ortamda neyin güvenliği sağlanabilir ki.
Yapılması gereken tek şey, bu tür saçma sapan demeçler vermek yerine oradaki tüm vatandaşlarımızı hemen şimdi geri getirmektir.
KOMİK
Sanki bir önemi var da toplantı yine ertelenmiş
Bakanlar Kurulu geçen hafta yapılacaktı, ama ertelenmişti.
Şimdi yine ertelenmiş, dün yapılması gereken Bakanlar Kurulu toplantısı ileri bir tarihe bırakılmış.
Sebebi neymiş?
Efendim ülkemizde son haftalarda art arda yaşanan doğal felaketler nedeniyle bakanların bir bölümü gece gündüz sahada çalışıyormuş.
AKP Genel Başkanı da kurulu eksik toplamak istememiş.
Gerçi Bakanlar Kurulu’nun hiçbir önemi yok.
Aslına bakarsanız zaman israfı.
Sanki Bakanlar Kurulu toplantısında bakanlar konuşuyormuş gibi yapılıyor.
Oysa her şey önceden planlanmış zaten, kurul sadece prosedür gereği toplanıyor, o kadar.
Bu açıdan bakınca insan ister istemez “toplansa ne olur, toplanmasa ne olur” diyor.
Ama işin arkasında başka şey var.
Son iki haftaki Bakanlar Kurulu koronaya karşı alınacak yeni kararlar nedeniyle önemseniyor.
Her konuda tek başına karar veren AKP Genel Başkanı, korona konusunda ise sorumluluğu Bakanlar Kurulu’na yüklüyor.
Sağlık Bakanı’nın verdiği bilgilere göre, korona konusunda gidiş iyi değil.
Yeni önlem alınması hatta bazı eski önlemlere dönülmesi gerektiği söyleniyor.
Eski önlemlere dönülmesi halinde özellikle hizmet sektöründe ve esnafta büyük tepki oluşacak.
İşte saray bunu göze alamıyor bir türlü ve yangın-sel bahanesiyle kararları erteliyor.
Bana öyle geliyor ki, koronanın çok hasar vermeye başladığını herkese iyice gösterdikten ve çaresiz kaldıktan sonra önlemleri açıklamayı tercih ediyorlar.
Bu arada çok ciddi bir sağlık sorunu yaşamışız kimin uyumunda. Aman iktidara bir şey olmasın, başka şeye gerek yok.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Saray yazarının bu yazdıklarını saraydakiler anlar mı acaba?
Hürriyet’in saraya çok yakın yazarlarından biri, dünkü köşesinde Afganistan konusunu yazmış.
Bugünü kadar olanları özetledikten sonra Amerika’nın yıllardır yaptıklarını da dile getirmiş.
Sizin için aynen alıp paylaşıyorum saray yazarının yazısından bir bölümü;
“Kore’den Vietnam’a, Irak’tan Suriye’ye, Latin Amerika’dan Afrika’nın içlerine kadar yıllardır aynı yöntemi uygulayan bir ABD var.
Silahlandır, vaatlerle kışkırt, milliyetçi duyguları, dini duyguları kaşı, yeri gelince para ver.
Ve böylece yönet…
Son olarak şimdi de Suriye’de “DAEŞ’e karşı Kürtleri organize ediyor” masalı var..
Yani diyorum ki…
Soğuk savaştan kalma bu emperyalist yöntem artık eskidi..
Çağı da geçti.
Ve ABD bu yöntemde ısrar ettikçe;
CIA ve Pentagon bilgisayar oyunu gibi gördüğü bu saçma ve insanlık dışı yöntemi sürdürdükçe;
Daha çok insan acı çeker… Daha çok göçle karşılaşırız.
Daha çok katliamlar olur..”
Saray yazarı bu uyarıyı bugüne kadar gelmiş geçmiş en Amerikancı yönetime yapıyor.
İktidarda kalabilmek için Amerika’nın hiçbir sözünden çıkmayan, ne istiyorsa hemen yerine getiren bu yönetim acaba bu uyarı yazısını anlayabilir mi?
KOMİK
Al sana Taliban’ın sözcüsü Suhail Shaheen
Taliban Kabil’i ele geçirdi, liderleri başkanlık sarayına yerleşti.
Şimdilik durum sanki sakin gibi görünüyor.
Belli ki Amerika’ya verilen sözler gereği kimseye dokunmuyorlar.
Güya ilk amaçları dünya ile hemen iyi ilişkiler kurmak ve tanınmak.
Bunu sağlamak için “gavur icadı” diyerek kendi halklarına yasakladıkları tüm teknolojiyi, başta televizyon ve sosyal medya olmak üzere kullanıyorlar. Bir de sözcüleri var.
Adı Süheyl Şahin.
Bildiğimiz Süheyl Şahin yani.
Orta Asyalı bu insanlar ve isimlerinin çoğu bize yabancı değil.
Ancak bizim saray medyamız bütün haberleri “İngilizce” üzerinden aldığı için Süheyl Şahin’in adı olmuş Suhail Shaheen.
İngilizcede Süheyl Şahin doğru okunması için ancak böyle yazılıyor.
Tıpkı Ömer’i okuyabilmek için Omaar yazdıkları gibi.
Bizimkiler pek bilmiş ya, aynen kullanıyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları