Saraydakilerin kibri devleti rezil ediyor
Can Ataklı; Instagram, Twitter, Facebook, YouTube, TikTok ve benzerleri gibi sosyal medya alanları elbette denetlenecektir, hizmet verdikleri ülkelerin kanunlarına ve hukuka göre davranmaları istenecektir.
ACAİP YAZILAR
Instagram kapatıldı ve neredeyse tam bir hafta kapalı kaldı.
Sebep basit; Saray adamı Fahrettin Altun İsrail’in öldürdüğü Haniye’ye övgü dolu bir mesaj paylaştı ama Instagram bunu kaldırdı. O öfke ile Instagram kapatıldı.
Ama tepki olunca “Instagram bu ülkenin kanunlarına uymuyordu, defalarca uyardık, ama dinlemediler, ne zaman kurallarımıza uymayı taahhüt ederler o zaman açılır” dediler.
Bir hafta boyunca ısrarla şu soruyu sordum; “Instagram hangi kanun ve kuralları ihlal ediyor?”
Tek örnek bile veremediler.
Sadece “katalog suçlar” bahanesini öne sürdüler.
Neydi bu katalog suçlar?
Çocuk istismarına destek, pedofiliye destek, terör örgütlerine övgü ve yardım, Atatürk’e hakaret etmek, yasa dışı bahis ve kumarı teşvik etmek, LGBT propagandası yapmak.
Ulaştırma Bakanı “şirketi defalarca uyardık” diyorsa Instagram sayılan bu suçlardan bir ya da birkaç tanesini daha önce işlemiş demektir, öyle değil mi?
Ama nedense tek örnek bile gösteremediler.
Sonra bir hafta boyunca görüşmeler yapıldı.
Bu görüşmelerde neler konuşulduğunu da öğrenemedik, söylenen hep aynı idi; “Şartlarımızı söyledik. Kabul ederlerse Instagram hemen açılır.”
Sonunda cumartesi akşamı Instagram açıldı.
Bakan “şartlarımız kabul edildi, ama takipteyiz” dedi.
Neleri kabul ettiler?
Bilmiyoruz; çünkü Instagram yine aynı Instagram.
Ama AKP’ye bakarsanız, kendilerini devlet gibi görenler “Nasıl da dize getirdik” havasındalar.
Neyi dize getirdiniz?
Instagram bu güne kadar ne yapıyordu da artık yapmayacak?
Bunları niye söylemiyorsunuz?
Söyleyemezler çünkü değişen bir şey yok.
Anladığım kadarıyla Instagram sadece Fahrettin Altun başta olmak üzere “bilindik AKP’lilerin” Haniye ile ilgili mesajlarını engellemeyecek.
Peki ya diğerleri?
Bilmiyoruz, ama denemesi bedava, yazın bir Haniye mesajı ne olacak görelim.
Ayrıca dikkat ettiniz mi bilmiyorum, Fahrettin Altun’un yenilediği mesajında “İsrail” adı geçmiyor, diğer AKP’liler de “İsrail” adını kullanmadan mesaj paylaşıyor.
Instagram’a gelince, onlar hiçbir açıklama yapmadılar ne görüşmeler hakkında bilgi verdiler ne de hangi şartları kabul ettiklerini açıkladılar.
Çünkü bütün bu olanlar bitenler onlara çok komik geliyordur.
Tabii bir şirket olarak “devletle karşı karşıya gelmek istemeyecekleri” için de sessiz kalmayı tercih ediyorlardır.
Bu arada Instagram’ın kapalı kaldığı dönemde ekonominin uğradı zararın 396 milyon Dolar olduğu söyleniyor.
Bu böyleyse zararın, kararı tek başına almakla övünen BTK başkanından tahsil edilmesi gerekir.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Saraydakilerin kibri devleti rezil ediyor
Instagram, Twitter, Facebook, YouTube, TikTok ve benzerleri gibi sosyal medya alanları elbette denetlenecektir, hizmet verdikleri ülkelerin kanunlarına ve hukuka göre davranmaları istenecektir.
Bu nedenle bu tür hizmet kuruluşlarına “çalışacaksan bizim kanunlarımıza uyacaksınız” denmesi kadar doğal bir şey olamaz.
Ancak 22 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP iktidarı “kanunlardan” kendi düşünce ve görüşlerini anlıyorlar.
Bu nedenle sosyal medya hizmet kuruluşlarına yasalar ve hukuk çerçevesinde değil kendi subjektif anlayışları gözüyle müdahale ediyorlar.
Instagram’a yapılan müdahale “şimdilik” çözüldü.
Ama Instagram’ın açılmasıyla birlikte bambaşka bir çiğlik, görgüsüzlük ve kibirle karşılaştık.
Instagram’ın kapatılma nedeni saray adamı Fahrettin Altun’un bir mesajının silinmesiydi.
Altun İnstagram açılır açılmaz aynı mesajı tekrar paylaştı.
Sonra da emrindeki trol ordusuna talimat vererek bu mesajın altına “sıkıysa bunu kaldırsana” yazdırdı.
Bu olay devletin itibarının nasıl yok edildiğinin bir gösterisidir.
Fahrettin Altun öyle bir kibir ve güç şımarıklığında ki, devlet adına bir özel şirketle yarışa girdi.
Bu yaptığı içerde kimi bağnazlar tarafından alkışlanacaktır elbette ama dünya her zamanki gibi gülüp geçecektir.
Sen devleti temsil ediyorsun kardeşim, bir özel şirketi hedef alıp “Bak nasıl da kolunu büktüm” diye efelenmek kahramanlık değil, devlet itibarını diri diri mezara gömmektir, bunu anlamıyor musun?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Güler Sabancı neden “Müfredatı bir yıl erteleyin” dedi acaba?
Sabah saatlerinde Twitter aleminde gezinti yaparken bir baktım Güler Sabancı TT olmuş.
Yani hakkında en çok twit atılanlar listesine girmiş.
“Neden acaba?” diye merak edip baktım.
Meğer Güler Sabancı Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i ziyaret etmiş, kendisinden “yeni müfredatın bir yıl ertelenmesini” rica etmiş.
Saray trolü bir yazar da bunu öğrenmiş, bakana da sormuş, skandal diye anlatmış.
Neymiş Güler Sabancı bunu son zamanlarda müfredatı diline dolayan Özgür Özel’e destek olmak için yapmışmış.
Yeni müfredatın bir felaket olduğunu, bilimle ve eğitimle hiçbir ilgisinin olmadığını, amacın tam anlamıyla bir kindar-dindar nesil yetiştirmek olduğunu, biraz aklı başında olan herkes biliyor.
Güler Sabancı iş dünyasının önde gelen isimlerinden.
Sesini şimdilik yükseltemeyen birçok önemli iş insanı gibi o da tehlikeyi görüyor.
Ama bana göre bir şeyi daha görüyor.
Bu iktidar ömrünü tamamladı, bir iki yılı çıkaramaz.
Böyle bir durumda Türkiye’nin çok büyük bir tehlikeye adım atmasından önce muhtemelen bakana gitmiş ve “Yapmayın, hiç olmazsa bir yıl erteleyin bu müfredatı, o süreçte çıkacak yeni görüşler ışığında yeniden ele alırsınız” demiştir.
Öyle ya, müfredat bir yıl ertelenirse, bu süreçte iktidar gidebilir ve bu tehlikeli girişim başlamadan bitirilmiş olur.
Bİ SORALIM BAKALIM
Üsküdar Belediye Başkanı’na durup dururken o soru neden sorulur?
Yerel seçimler 31 Mart’ta yapıldı.
Nisan, mayıs, haziran, temmuz ve henüz 12 ağustos.
Yani topu topu 4.5 ay bile olmamış.
Bundan sonraki seçime 4 yıl 7 ay var.
Ekrem İmamoğlu ikinci döneminde.
Eğer başka hayalleri yoksa muhtemelen gelecek seçimde de İstanbul’a aday olması şaşırtıcı olmaz.
Peki böyle durumda bir ilçe belediye başkanına niye “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için hazır mısınız?” diye sorulur?
Ne kadar saçma sapan bir şey değil mi?
Değil demek ki bir gazeteci böyle bir soruyu gerçekten sordu.
Yurtdışında yaşayan bir Türk gazeteci Paris’te Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’a bu soruyu sordu.
O da “Gayet hazırım” cevabını verdi.
Soru ne kadar saçma sapansa cevap da öyle olmuş aslında.
O zaman insanın aklına takılıyor, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yakında boşalacak mı?
Bu boşluk Sinem Dedetaş tarafından mı doldurulacak?
Neresinden bakarsanız bakın tuhaf bir olay.
Sanki bir şey hazırlanıyor.
Yoksa o gazetecinin aklına bin tane soru varken niye böyle bir şey gelsin?
Kulağına bir şey üflenmiş hissine kapıldım nedense.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Ben yaparsam ‘itibardan tasarruf olmaz’, sen yaparsan ‘israf’
Erdoğan harika bir adam.
AKP iktidarı için “teflon tava gibiler üzerlerine hiçbir şey yapışmıyor” diyorum ya, Erdoğan’ın son sözleri bunun yeni bir kanıtı gibi.
AKP Genel Başkanı Adanalıların hiç hoşlanmadığı bir havaalanı yaptırdı, müteahhitlerini biliyorsunuz. Adana’nın havalimanı neredeyse kentin hemen içindedir.
Erdoğan “kent hayatını etkiliyor” diyerek yeni bir havaalanı inşa edilmesini istedi.
Adana havaalanı devletindi, yenisi ise tıpkı İstanbul ve pek çok diğer havaalanı gibi yap-işlet-devret modeliyle yapıldı.
Yani “cebimizden bir kuruş çıkmadı” masalı anlatılırken bedeli bu havaalanını kullanan kullanmayan herkes ödeyecek.
Erdoğan açılış töreninde havaalanı için çok para harcandığını söyleyenlere öfkelenerek “Şayet ülkenin kaynaklarıyla ilgili bir cümle kurulacaksa eleştirilecek olan havaalanı değil halkın parasını Paris’te harcayan müsriflerdir” dedi.
Niye böyle söyledi?
Çünkü başta CHP Genel Başkanı olmak üzere
İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı, ilçe belediye başkanları çok sayıda belediye görevlisi Paris’e gitti.
Hem olimpiyatların bir bölümünü izlediler hem de 2036 olimpiyatlarına İstanbul’un ev sahibi olması için tanıtım yaptılar.
İmamoğlu’nun bu kadar büyük bir harcama ile Paris’e gitmesi ayrıca eleştirilebilir, ama ilk eleştiri Erdoğan’dan gelince insan bir tuhaf oluyor.
Kendi lüksü için devletin bütün kaynaklarını kullanmaktan çekinmeyen ve bunu “itibardan tasarruf olmaz” diye savunan, bir NATO toplanışına bile 5 dev uçakla giden Erdoğan’ın “israfa karşı gibi” konuşması kime inandırıcı geliyordur acaba?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları