Sarayın bu sorunlarla baş etmesi kolay değil
Can Ataklı; Peki bu nereye kadar gidecek? AKP iktidarının ve sarayın sadece iç politikaya yönelik algı operasyonları daha ne kadar başarılı olacak? Göreceksiniz, olmayacak.
ANALİZ
Hele S-400 kurulsun, özür dilenir
Aralarında benim de bulunduğum bir grup gazeteci, akademisyen ve siyasetçi için sosyal medyada bir süredir bir kampanya sürdürülüyor.
Hedefteki isimler; Rusların S-400 savunma sisteminin alınacağının açıklanmasından bu yana geçen sürede, “S-400’ler alınmayacak, bu bir bilek güreşinden ibarettir, alınsa bile sistem çalıştırılmayacak” dedikleri için şimdi topa tutuluyor.
Neden?
Çünkü “Alınamaz, kurulamaz, çalıştırılamaz” denilen S-400’ler Sinop’ta test edilmiş.
Demek ki S-400’ler alınmış, hedefini de vurmuş.
O halde bu sistemin alınamayacağını söyleyenler şimdi ne yapacaklarmış.
Ben de başından beri “S-400’lerin alınsa bile asla aktif hale getirilmeyeceğini” söyleyenlerdenim.
Bir TV konuşmamda, “Tamam getirip kursunlar, o zaman ben de özür dilerim” demiştim.
Artık kurulduğuna göre çıkıp özür dilemem gerektiğini hatırlatan pek çok sosyal medya kullanıcısı var.
Hemen yazayım; “S-400’ler gerçekten aktif hale getirilsin özür dilemekten hiç yüksünmem. Özür dilemek ayıp bir şey değildir.”
Ancak şunu da tekrarlamak istiyorum;
“S-400’lerin denenmesi farklı şeydir, tamamen aktif hale getirilerek Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine sokulması farklıdır.”
Askeri uzman değilim.
Hangi sistemin Türkiye için yararlı olup olmayacağını söyleyecek kadar bilgimin olmayacağı da ortada.
Ancak elle tutulur başka bir gerçek var.
Türkiye şu an itibarıyla Batı bloku içinde.
NATO’nun en önemli üyelerinden biri.
Bütün silah sistemi NATO standartlarına uygun.
Kullandığı bütün silah ve mühimmat da NATO yapımı.
Türkiye ayrıca henüz Avrupa Birliği üyesi olmamakla birlikte, Avrupa’nın bir parçası.
Bu koşullar altında Batı blokundan ayrılmadan NATO’nun en büyük rakibi Rusya’nın, NATO saldırı sistemine karşı ürettiği bir savunma sistemini alması mümkün değildir.
“Aldık” diyebilirsiniz.
Denemeler de yapabilirsiniz.
Ama NATO üyesi olarak kalıp bu sistemi kullanamazsınız.
Bunu bir tercih olarak dile getirmiyorum, sadece realiteyi anlatıyorum.
Sadece Türkiye değil, bir başka NATO üyesi de bunu yapamaz.
Bu nedenle S-400 olayının tamamen iç politika malzemesi olarak kullanıldığını görüyorum.
Evet, belki bir gün özür dileyebilirim.
AKP iktidarı gerçekten S-400’leri almış ve sistemi kurmuş olabilir.
Ama bilmeliyiz ki, o gün Türkiye NATO ile ilişkilerini tamamen koparmış olacaktır.
Peki bu iktidar NATO ve Avrupa Birliği ile tamamen kopmayı, Rusya, Çin blokunda olmayı göze alabilir mi, göze alsa bile bunu gerçekten hayata geçirebilir mi?
FETÖ’cülükten tutuklanan bir papazı bile “Vermem” dediği halde azarı işitince ve tehdit edilince vermek zorunda kalan bir iktidarın, NATO’yu tümüyle karşısına alabileceğini düşünmek safdillik olur.
Nedenini diğer yazıda okur musunuz lütfen.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Biden’dan nefret ederken, Trump’ın saldırısına maruz kalmayalım
Sanıyorum saray ve efradı, Amerikan seçimlerini en az Amerikalılar kadar heyecan içinde bekliyor.
Şunun şurasında seçimlere sadece 15 gün kaldı.
Saray doğal olarak Trump’ın kazanmasını istiyor.
Çünkü Trump ne diyor, “Erdoğan’ı hiç seven yok, ama ben her nasılsa anlaşıyorum, dediklerimi yapıyor.”
Bu da sanıyorum Erdoğan’ı rahatlatıyor, Trump’ın yeniden seçilmesi halinde “iyi ilişkilerin!” süreceğini düşünüyor.
Oysa Biden öyle değil.
Demokratlar’ın adayı, Türkiye düşmanı olarak tanınıyor öncelikle.
Erdoğan’dan nefret ettiği de bir sır değil.
Kritik son 15 güne girildiğinde sarayın güvendiği Trump, beklemediği bir taleple karşılaştı.
İki kongre üyesi, Dışişleri Bakanı Pompeo’ya bir mektup yazdılar.
Bu mektupta Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Irak ve Dağlık Karabağ’daki “saldırgan tavrını” durdurma, Türkiye’nin Rus S-400 hava savunma sistemi satın almasından doğan yasal yaptırım gerekliliğini uygulama ve Türk halkının demokratik haklarını koruma çağrısı yapılıyor.
Kongre üyeleri ayrıca Erdoğan’ın NATO’nun güvenliğini de tehdit ettiğini ileri sürerek, “Erdoğan’ın insan hakları ve yasaların üstünlüğüne olan saldırıları, Türkiye’nin demokratik temellerini çürütmektedir” diyorlar.
Dikkatinizi çekiyor değil mi, AKP iktidarının “Biz haklıyız” dediği her alandaki tavrı, Amerikalıların gözünde “saldırgan” olarak niteleniyor. Kongre üyelerinin bu tavırlarının çok yanlış ve haksız olduğunu kabul etmek istiyorum.
Ancak burada Trump’ın ne yapacağı önemlidir.
Trump, bu mektubun seçim kampanyası için olumsuzluk yaratacağına inanırsa Türkiye’ye karşı istenilen yaptırımları uygulamaya sokabilir mi?
Biden’dan nefret eden AKP iktidarının, seçime bir hafta kala Trump fırtınasına yakalanması hiç de iyi olmaz.
OKURDAN MESAJ
“Her şey para değil, oyumu satmam”
Edirne Keşan’dan yazan okurum Ersoy Öngün, iktidarın kendinden olmayan belediyelere nasıl ayrımcılık yaptığını çok güzel anlatmış.
Bakın ne diyor;
“AKP kurulduğundan bu yana Edirne Keşan’da belediye seçimlerini kazanamamıştı. Bu nedenle de CHP’li belediyeye destek olmayarak yıllarca hizmetlerin aksamasına neden oldu. Bir bakıma kendisine oy vermeyen vatandaşları cezalandırdı. Karayolları belediyeye asfalt vermedi, yollar yürünmez hale geldi.
Sonunda son seçimlerde 11 oy farkla AKP kazandı. Yeni seçilen belediyeye devlet o şefkatli elini göstermeye başladı. Mayıs 2020’de AKP Milletvekili Fatma Aksal, yaptığı açıklamada Keşan’a 15 milyon TL hibe yatırım kazandırdıklarını ve bunun devam edeceğini açıkladı. Bu tutar CHP’li belediyenin son 20 yılda görmediği bir rakam ve bunu şu anki belediye bir yılda aldı. AKP’li diye yardım yapılan Keşan Belediyesi’ne aktarılan bu kaynaklarda, CHP’li diye kaynak aktarılmayan ve buralarda yaşayan vatandaşların hakkı vardır.
İktidar, CHP’li belediyeleri ya gelir kaynaklarını keserek ya da yatırım için kaynak aktarmayarak cezalandırıyor. Bu kaynaklar kamunun kaynaklarıdır ve bunların adil dağıtımında ayırım yapmak aynı zamanda suçtur.
İşte bu nedenle AKP, memleketim olan Keşan’a hizmet vermesine rağmen ona oy vermeyeceğim. Oyum satılık değil ve her şey para değildir.”
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Güç sarhoşu olunca işte böyle “Faaliyetten men ettim” deyiveriyorlar
Denizli Valisi Ali Fuat Atik, yanına belediye başkanını da almış esnaf teftişine çıkmış.
Bir vali, belediye başkanının işini neden yapar? bu birinci sorum.
Bir belediye başkanı neden valinin peşine takılıp kendi işini yapmasına seyirci kalır? bu da ikinci sorum.
Ama burası Türkiye.
Üstelik buna “Yeni Türkiye” diyorlar.
Biz yerel yöneticileri seçtiğimizi sanıyoruz.
Oysa özellikle muhalefet ciddi oranda büyük belediyeleri kazanınca; seçilmişlerin pek de gücü olmadığını, saraya bağlı atanmış yöneticilerin çok daha yetkili olduklarını öğreniyoruz.
Ayrıca zaten saray iktidarı kimi beğenmiyorsa atıp yerine kayyum atayıveriyor.
Dönelim tekrar Denizli’ye.
Vali bir dönercinin önünde, “Dönerciii, ellerinde eldiven yok” diye bağırmış.
Dönerci, valiyi tanımayıp işine devam etmiş.
Valimiz tanınmadığını anlayınca, “Buranın sahibini getirin” demiş, adamcağız kapıya çıkmış, valimiz “Burayı faaliyetten men ettim” buyruğu vermiş.
Karakterli belediye başkanı da “Emriniz olur” demiş.
Güç sarhoşu valimiz, bütün bu marifetinin kameraya alındığını fark etmemiş.
Durum kamuoyunda öğrenilince oluşan tepkiye bakıp “Üslubum biraz ağır olmuş, özür dilerim” açıklaması yapmış.
İçişleri Bakanı da “Özrü yerinde oldu” diyerek valinin sırtını okşamış.
Bu “yeni Türkiye ve elemanları” pek komikler vallahi.
Ama komiklikleri Türkiye’yi hep geriye götürüyor, o da başka tabii.
BUNU YAZMAK GEREK
Sarayın bu sorunlarla baş etmesi kolay değil
Türkiye’de çok konuşulmuyor ama Türkiye’nin dünyadaki durumu her geçen gün daha da kötüleşiyor.
Sadece şunu düşünmenizi istiyorum; Azerbaycan ile Ermenistan savaş halinde. Ama dünya kamuoyu bu savaştan çok, Türkiye’yi konuşuyor. Bu neden Türkiye’de hiç konu edilmiyor?
Doğu Akdeniz’de tamamen haklı olduğumuzu söylüyoruz.
Ama ne çare ki içinde Azerbaycan’ın da olduğu Müslüman ülkelerden bir tanesinden bile destek gelmiyor.
Libya’da ne kadar haklı olduğumuzu anlata anlata bitiremiyoruz.
Oysa artık Libya’da desteklediğimiz yönetim bile aynı görüşte değil.
Arap ülkelerinde yayılan “Türk mallarını boykot eylemi” Libya’da da kendini gösterdi.
S-400’leri aldığımızı, test edip yerine koyacağımızı söylüyoruz ama Rusya bile “Bravo size” demiyor.
Suriye ve Irak’ta haklılığımızı anlatıyoruz, inanan yok, tam tersine Müslüman ülkelerin de aralarında olduğu pek çok ülke, “Türkiye teröristlere destek vermeyi bırakmalı” açıklamaları yapıyorlar.
Peki bu nereye kadar gidecek? AKP iktidarının ve sarayın sadece iç politikaya yönelik algı operasyonları daha ne kadar başarılı olacak?
Göreceksiniz, olmayacak.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları