Can Ataklı: Bu 'milis' kadın milletvekillerinin lideri durumundaki milletvekilinin Fetullahçı çeteyle çok yakın ilişkide olması ise ayrı bir komedi.
ANALİZ
Meclis'te anayasa üzerindeki tartışmalar muhtemelen bugün yapılacak son oylamalar ile sona erecek. Değişiklik teklifinin tamamı en az 330 oy alırsa referandum kapısı da açılacak.
Normal koşullarda, 316 AKP milletvekili ile 40 MHP milletvekilinin oyları referandum sayısını sağlıyor. MHP'de bazı fireler oldu. Fire 26'ya çıkmadığı sürece 330 sayısı garanti gözüküyor.
Ancak garip olan şu ki Meclis'te kimse MHP'nin bu kadar çok fire vereceğinden endişe etmiyor. Gözler hep AKP'de, çünkü asıl firenin buradan çıkacağı söyleniyordu.
İktidar partisi bu firelerin önüne geçmek için hak, hukuk, adalet, anayasa gibi kavramların hepsini bir kenara itti ve bütün milletvekillerini kıskaca aldı.
Öncelikle Fethullahçı veya Davutoğlucu olduklarından şüphe edilen bütün milletvekillerine “oylarınızı açıkta kullanacaksınız” talimatı verildi.
Bununla da yetinilmedi “seçime gideriz, o zaman yanarsınız” mesajı da verildi.
İnsan sormadan edemiyor, madem çok güçlüsünüz, madem aranızda hiç fire yok, hatta yöneticilerin söylediği gibi milletvekilleri içinde bir tek FETÖ'cü bile yok, o halde bu telaş niye?
Belli ki, FETÖ'cü ya da Davutoğlucu diye mimlenen milletvekilleri, Tayyip Erdoğan'a tek adamlık yetkisi veren anayasa değişikliğinin geçmemesi halinde kendilerinin yok olacağına inanıyor ama kurtuluş yolunu anayasa değişikliğine evet dediğini ilan etmekte buluyor. Bu nedenle oylarını açıkta ve garip şovlarla kullanıyorlar, sandık başından saraya selam yolluyorlar.
Bana göre yanılıyorlar.
Çünkü anayasa değişikliği Meclis'ten geçse de geçmese de bu milletvekillerine artık hayat hakkı yok.
Bunu kafamdan atmıyorum. Ankara'daki, iktidara yakın kaynaklarımdan aldığım bilgiye dayanarak yazıyorum.
Her şey planlanıp bitmiş bile. Anayasa değişikliği 330'u bulur da referanduma gidilirse AKP içinde ne kadar FETÖ'cü, ByLock'cu varsa anında deşifre edilecek. Hepsi hakkında soruşturma başlatılacak davalar açılacak.
Bu da referandumda “milletvekili, belediye başkanı, parti yöneticisi olsa bile darbecilere asla acımayız” söylemiyle propaganda olarak kullanılacak.
Mecliste 330 bulunamazsa, zaten bu durumda ipler tamamen kopacak, iktidar ve saray bütün gücünü kullanarak bu milletvekillerini “terörist” suçlamasıyla tasfiye edecek ve derhal erken seçime gidecek.
Kısacası AKP'deki “mimlenmiş” milletvekilleri için kurtuluş umudu yok.
Nasıl olsa gidecekler, bari kahraman gibi gitsinler.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
O ÖĞRENCİ VE SIRITAN ÖĞRETMENİ
Okullarda karne günüydü dün. CNN televizyonu da karne günü nedeniyle bir İmamhatip Lisesi'nde öğrencilere mikrofon uzatmış. 13-14 yaşlarında olduğu tahmin edilen bir kız öğrenci “ne olmak istediğini” anlatırken inanılmaz ifadeler kullanıyor.
Siyasete atılmak istediğini söyleyen kız öğrenci basamak basamak gideceğini belirterek “Önce muhtar, sonra belediye başkanı, milletvekili, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı olacağım” diyor. Cumhurbaşkanı olduğunda ise “anayasayı değiştireceğini” üzerine basarak söyledikten sonra “idamı getireceğim, çünkü bu darbeciler yüzünden çok kötü şeyler yaşıyoruz” diyor.
En ilginç tarafı ise bu küçük kız öğrenci “Yasalar geriye işletilemiyormuş ama ben işleteceğim” iddiasını dile getiriyor.
Yanında türbanlı öğretmeni sırıtarak öğrencisini izliyor ve kafa sallayarak onaylıyor. Bu küçük kızın bunları kendiliğinden bilmesi ve söylemesi mümkün değil. İşte iktidarın “kindar-dindar” eğitimi bu. Minicik çocukların kafasına “ölümü-intikam almayı” sokuyorlar, bunu yapabilmek için hukuku hiçe saymaları gerektiğini öğretiyorlar.
Bu kafa elbette Atatürk'ün aydınlığından korktuğu için müfredattan çıkarmak isteyecektir.
BAŞIMDAN GEÇENLER
İKİ GÜNLÜK ARA İÇİN ÖZÜR
Gazetecilikte ara vermek veya keyfe göre davranmak olmaz. İki eliniz kanda olsa bile günlük yazı yazılmalı, haberler takip edilmeli, gazete hazırlanmalı, varsa televizyon yayını sürmeli.
40 yıllık meslek yaşamım boyunca bu kurala hep uymaya çalıştım. Bir iki kez hariç.
İşte bunlardan birini hafta başında yaşadım. Pazartesi günü akşamı ateşim çıktı. “Ne var bunda, etrafta salgın var, herkesin çıkar” diyebilirsiniz ama hatırladığım kadarıyla 2007'den bu yana ateşim hiç yükselmemişti.
Sağlığıma dikkat ederim. İlaç kullanmam. Bir rahatsızlık hissettiğimde kafama göre ve eş dost tavsiyesi ile tedaviye kalkışmam, hemen doktora giderim ve gereken neyse onu yaparım. Vitamindi, takviyeydi gibi şeylere hiç dönüp bakmam. Bu nedenle pek hastalanmam da.
Bu nedenle ateşim çıkınca hemen hastaneye gittim. Doktorlar serum taktılar, bir tür doping yaptılar ve “en az 24 saat kesin dinleneceksin” talimatı verdiler.
Böyle olunca salı ve çarşamba günü yazı yazamadım. İki ayrı kanaldaki televizyon programına da çıkamadım.
Şimdi tekrar birlikteyiz. Umarım ve dilerim bundan sonra benzer bir sağlık sorunu ile karşılaşmam.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
ŞİMDİ DE “KADIN MİLİSLER” PROVASI YAPIYORLAR
İktidar partisi çok hırçın. Müthiş bir güç sarhoşluğu içinde “aklına gelen” her şeyi yapabileceğine inanıyor. Bu nedenle “aklına gelen” her şeyde de aceleci davranıyor. Bunun engellenmesi ya da geciktirilmesi ise partinin sinirlerini bozuyor, saldırganlaşıyor.
Meclis'teki anayasa değişikliği oylamalarında da aceleleri var. Bir taraftan “ezip geçiyoruz, referandumda da ezeceğiz” iddiasında iktidar ama öte taraftan panik halinde kendi milletvekillerine açıkta oy kullandırıyor, muhalefetin her itirazına tekme tokatlı ve küfürlü yanıtlar veriyor.
Meclis'teki kavgalarda bugüne kadar hep erkekler ön planda olurdu. Ama AKP iktidarı ile birlikte kamuoyu ilk kez “kadınların saldırısına” tanık oldu.
AKP, tıpkı sokaklara saldığı milisler gibi kadın milletvekillerini topluca bir saldırıda kullandı. Sadece kadınlardan oluşan bir milis gücü Meclis kürsüsüne kendini kelepçeleyen bir kadın milletvekilinin önce etrafını sardı sonra da yumruklar, tokatlar, tekmeler konuşmaya başladı.
Bu akıl alır bir durum değildir. Kadın milletvekillerini “milis gücü” gibi kullanmak, Meclis'te inanılmaz bir saldırıyı başlatmak herhalde gücün değil çaresizliğin bir örneğidir.
Bu “milis” kadın milletvekillerinin lideri durumundaki milletvekilinin Fetullahçı çeteyle çok yakın ilişkide olması ise ayrı bir komedi. Muhtemelen bu nedenle kendini saraya göstermek ve böylelikle bir tasfiyeden kurtulmak istediği anlaşılan bu kadın milletvekilinin gösterdiği tekmeli tokatlı mücadelenin ne kadar ibret verici olduğunu aklı başında herkes takdir eder herhalde.
Can Ataklı-Korkusuz