Can Ataklı; Sendikalar ve bazı kuruluşlar sonunda AKP’ye boyun eğdi ve 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamaktan vazgeçti. Miting AKP’nin gösterdiği Bakırköy’de yapılacak.
ANALİZ
Laikliği fena tuzağa düşürdüler
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman “Yeni anayasada laiklik olmamalı” diye konuştuğunda içime bir kuşku düştü.
1968’li yılların eylemciliğinden gelen, kanlı pazarda rol alan, derin devletin aydınlara ve sola yönelik saldırılarının aktörlerinden birinin beklenmedik bir anda sonucunu bilerek böyle bir çıkış yapması bana hiç normal gelmedi.
Önce yandaş medyaya baktım. Hiçbirinde İsmail Kahraman’ın sözleriyle ilgili haber ve yorum yoktu.
Ben de konuya girmeden yandaş medyanın bu tavrını alaya alan bir yazı yazarak “Erdoğan’ı bekliyorlar, ona göre yazacaklardır” dedim.
Tahminim aynen gerçekleşti. Erdoğan “Yeni anayasada İslami vurgu yapmaya gerek yok” dedi. Bunlar da ondan sonra konuşup yazmaya başladı,.
Erdoğan’ın sözleri Türkiye’nin yaşadığı acı gerçeği can alıcı biçimde yansıtıyor.
Gerçekten anayasaya İslami vurgu yapmaya hiç gerek yok çünkü zaten her şey İslami hale geldi.
Bundan sonra laiklik kelime olarak anayasada kalsa ne olur kalmasa ne olur?
Burada acı olan bir başka gerçek de kendini laik görenlerin “Anayasada laiklik olacak” açıklamalarına büyük bir memnuniyetle destek vermesi.
Oysa farkında bile değiller kurulan tuzağın.
Türkiye’yi adım adım din devletine götürenler, kendi içlerinden etkili makamdaki birine “laiklik kalksın” açıklaması yaptırıyor, sonra hep bir ağızdan “Hayır yok böyle bir şey, laiklik elbette kalacak” diye bağırışıyorlar.
Erdoğan bunu daha da açıyor “Bir Müslüman olarak dinimin gereğini yaşayabiliyorsam, başka dinlerde olanlar da yaşayacaktır, özgürlük budur.”
Kulağa çok hoş geliyor tabii de unutulan şu; inancı özgürce yaşamakla bunu bütün topluma dayatmak ve hayatın her alanında egemen kılmak başkadır.
AKP 14 yıllık iktidarı boyunca laikliği tamamen devre dışı bıraktı. Artık her şey “inanca göre” üstelik sadece “tek inanca göre” düzenleniyor.
Laiklik nerelerde gereklidir?
Eğitimde, hukukta, kamu yaşamında.
Eğitim laik olmazsa; pozitif bilimlerin öğrenilmesi mümkün olmaz. Pozitif bilimler yerine ağırlıklı olarak dini eğitim verilmesi her türlü gelişmenin önündeki engeldir.
Hukuk laik olmazsa adaletin herkes için yerine gelmesi mümkün olmaz. Kaos çıkar.
Kamu yaşamı laik olmazsa insanların bir arada yaşaması çok zorlaşır. Her inanç sahibi kamu haklarından kendine göre yararlanmaya kalkarsa tartışma hatta çatışma çıkar.
Bu alanların tümünde artık laik anlayış kalmadı.
Eğitim “kindar-dindar” dayatması ile İmam Hatip’ler üzerinden yürütülüyor. “Doktor, mühendis, öğretmen, hakim olmak isteyenlerin dinini de öğrenerek yetişmesinde ne sakınca var” türü popülist yaklaşımlarla bilgisiz eğitimsiz toplumlar etkileniyor destekleri alınıyor.
İlkokul öncesi çocukları bile türbanlara sokulup “dinimizi yerinde öğrenelim” sloganıyla camilere taşınıyor.
İlkokuldan itibaren okullardaki kadın öğretmenlerin yarıdan fazlası tesettüre giriyor.
Yine ilkokuldan itibaren kız çocukların çoğu türbanlı olarak okula gidiyor.
Bırakın inancını “ne düşündüğü bile belli olmasın” diye duruşmalara “cübbe” ile katılan hakimler türban takarak aidiyet belirtiyor.
Kamunun ortak alanlarındaki düzenlemeler “dini inanca” göre düzenleniyor aksini düşünenler üzerinde baskı ve dayatma uygulanıyor.
Kısacası laiklik zaten rafa kaldırılmış durumda. Anayasa’da laikliğin korunacak olması bu iktidarın asıl niyetini gizleyemediği gibi engel de olamıyor.
YENİ ÖĞRENDİM
Günümüze uyan çok güzel bir Kars deyişi; Kazları ürkütmeyin
Ankara’da yaşayan bir dostum laiklik tartışmalarının yeniden gündeme getirilmesi üzerine “Dikkat ediyor musun, birbirine zıt açıklamalar yaparak aslında kazları ürkütmemeye çalışıyorlar” dedi.
Deyişi biliyorum da nereden çıktığını bilmiyordum.
Anlattı; Kars kazlarıyla ünlü bir bölgemiz. Burada yılın son iki ayında kazlar kesilir ve kara yatırılırmış. Birkaç ay kar altında donuk olarak kazların eti pek lezzetli olurmuş.
Ancak kazlar kasım aralık ayı geldiğinde muhtemelen yüzyıllardır süren bu gelenek nedeniyle içgüdüsel olarak korkuya kapılır ve kümeslere girmek istemezlermiş.
Bunu gidermek için üreticiler kümese her zaman koydukları yemin dışında kazların daha çok seveceği yeni yemler koyarmış.
Kazlar da yeni yemleri görünce korkuyu unutup kümeslere girermiş. Sonrası malum.
İşte “kazları ürkütmeyin” sözü buradan çıkmış.
“Laiklik kaldırılacak” açıklamasından sonra telaşa kapılanlara”Yok canım ne kaldırılması, tam tersine biz özgürlükçü laikliği savunuyoruz zaten” açıklamaları kazların önüne konan yeni yemler gibi geldi bana da.
İnanmayan varsa, örneğin kendini amiral gemisi diye tanımlayan gazetenin popüler yazarlarını açıp okusun.
ŞAŞIRDIM
Şimdi ne anladık biz bu 1 Mayıs’tan
Sendikalar ve bazı kuruluşlar sonunda AKP’ye boyun eğdi ve 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamaktan vazgeçti. Miting AKP’nin gösterdiği Bakırköy’de yapılacak.
Miting Bakırköy’de ama önlemler tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi Taksim ve Taksim’e açılan yollarda alınıyor.
Yarın Taksim’e giden bütün yollar çok uzaklardan kapalı tutulacak. Beşiktaş, Dolmabahçe, Şişli, Osmanbey, Tarlabaşı, Kabataş her türlü trafiğe kapalı.
Taksim alanına ise girmek kesinlikle yasak, bariyerler yerleştirildi bile.
İyi de ne anladık bundan şimdi?
Yine soralım, demek ki AKP 1 Mayıs’a karşı değil. Taksim’e karşı. Neden? Mantıklı tek cevap verebilirler mi?
Bazı gayretkeşler “Bu yıl Taksim’i kana bulayamayacaksınız” diye güya dalga geçiyorlar.
Taksim’i kana bulayanlar, Taksim’e izin vermeyenler ve onların organize ettiği goşist gruplardır.
Demokratik bir eyleme karışılmadığı takdirde hiçbir olay çıkmıyor.
Eğer korkulan provokatif eylemlerse Bakırköy’de olmaz diye bir şey de yok.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Millete “bidon kafalı” muamelesi yapmak budur
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Singapur’daki bir kumarhanede rulet masasının başında dolarları numaralara yatırırken fotoğraflanmıştı.
Bu bir skandal tabii. Sorun bakan oğlunun kumar oynaması değil öncelikle, din, namus, ahlak, haram vs konularda iri iri konuşanların bu kadar ilkesiz davranmalarıdır.
Bakan Yıldırım, oğlunun fotoğrafları ile ilgili konuşmuş.
Bakın ne diyor özetle; Siyaseti aile üzerinden, çocuklar üzerinden yapmaya kalktığınız zaman bunun bedeli herkes için ağır olur. Bunun ülkeye de siyasete de katkısı yok. Kavga edilecekse, kavganın da bir ahlakı var. O ahlaka riayet etmek lazım. Özellikle internet ve sosyal medyanın hayatımıza girdiği bu günlerde algı oluşturma çok moda oldu. Herhangi birini yargısız infaza tabi tutup, itibarını zedeleyebilirsiniz. “
Ne güzel değil mi?
Hani çok kızdıkları bir “bidon kafalı” lafı var ya işte AKP’li bakan millete tam da bu muameleyi çekiyor.
Kendisi “din iman” nutukları atarken oğlu gidip o inanca göre en kötü şeyi yapıyor bunun adı “çocuklar üzerinden siyaset yapmak” oluyor.
Sanki dev gibi oğlanı zorla kumar masasına oturtup fotoğraf çekmişler.
Meğer algı oluşturuluyormuş, ahlaksızca yargısız infaz yapılıyormuş.
Yahu bunlar teflon tava gibi gerçekten hiçbir şey yapışmıyor üzerlerine.
BUNU YAZMAK GEREK
Meclis’teki kavgalar dışarıya taşarsa görün o zaman
Meclis’te üç günde üç kavga çıktı.
Hepsinde de aktörler AKP’liler ve HDP’liler.
Meclislerde kavga çıkar, hoş değil ama çıkar işte.
Ancak şu sıralar tanık olduğumuz bu kavgalardaki söylemler çok rahatsız edici.
AKP’liler HDP’lilere “teröristler, vatan hainleri, defolup gideceksiniz buradan, hepinizi atacağız” diyerek yumruk sallıyor.
HDP’liler ise “Devlet cinayet işliyor, seyirci kalıyorsunuz” gibi sözler söylüyorlar.
Kavga eden tarafların kamuoyunda çok ciddi karşılıkları var. Meclis’te bu tür söylemlerle kavgalar edilirse bunların dışarıya, iki tarafın da tabanlarına yayılma ihtimali var ki işte bu korkunç olur.
Siz Meclis’te “Hainler defolup gideceksiniz” diye bağırır ve masaların üzerinden atlarsanız, dışarıdaki taraftarlarınız bundan kendilerine görev çıkarmaya çalışır.
Sorunu böyle halledemeyeceğimiz ortadayken bu öfke ve nefretin hiçbir anlamı yok.
Özellikle AKP’nin sağduyulu isimleri ateşli milletvekillerine uyarıda bulunmalı.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Helal olsun Topuklu Efe’ye
Aydın’ın çok başarılı bir Büyükşehir Belediye Başkanı var.
Özlem Çerçioğlu halkın çok sevdiği saydığı ve hem otoriter hem anlayışlı hem sorunları çözmekte çok hızlı ve kararlı bir belediye başkanı.
Bu nedenle kendi bölgesinde “Topuklu Efe” olarak anılıyor.
Dün yandaş medyanın en tetikçi gazetelerinden Star’ın göbek sayfaları Özlem Çerçioğlu ve Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin başarılarına ayrılmıştı.
Gerçekte reklam tabii.
Ancak bu reklam her medya organına verilen reklamlar gibi değil.
Gazetenin reklam servisi ilgili kişiye gidiyor belli bir para karşılığı reklamını, tabii eğer bu bir belediye ise “propagandasını” yapacağını söylüyor.
Gariplik, komiklik ve tabii ilkesizlik şu; Star gazetesi hemen her sayfasında CHP’ye yönelik çok ağır hakaretlerde bulunuyor.
Ama iş paraya gelince “Gelin size iki sayfa yapalım, Topuklu Efe diyelim, sizi övelim” diyorlar.
Kimileri Çerçioğlu’nu eleştirebilir, bense “helal olsun valla” diyorum. Bastırmış parayı her gün CHP’ye küfür eden Star’da CHP’yi öven iki sayfa yaptırmış.
Can Ataklı - Korkusuz